25 Kasım 2024 Pazartesi

Gümüştaş: Direniş dinamikleri yeni Gezileri mümkün kılıyor

Gezi direnişinin 11. yılında Özgür TV'ye konuşan ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, Gezi ayaklanmasının tarihi olarak kabul edilen 31 Mayıs'ta (bugün) herkesi bulunduğu alanlarda sokaklara çıkma, Gezi'den Kobanê'ye özgürlük talebini yükseltmeye çağırdı.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, Özgür TV'de Özgür Gündem programına katıldı. Gezi'den Kobanê'ye özgürlük talebini yükselteceklerini vurgulayan Gümüştaş, konuşmasına Gezi direnişinde ölümsüzleşenleri anarak başladı. Gezi tutsaklarını, Gezi direnişçisi de olan Alp Altınörs, Figen Yüksekdağ ve İsmail Şengül başta olmak üzere Kobanê tutsaklarını selamlayan Gümüştaş, Gezi Parkında bir ağaç savunusuyla başlayan direnişin büyük bir onur ve özgürlük isyanına vesile olduğunu hatırlattı.

'ÜÇ BEŞ AĞAÇ DEĞİL ÖZGÜRLÜK EŞİTLİK ADALET MÜCADELESİ'
Erdoğan'ın "bu üç beş ağaç meselesi değil" sözlerini doğrulayan Gümüştaş, "Gezi'de somutlaşan toplumun özgürlük, eşitlik, adalet duygusuydu. Direnişte de park savunusunda da bu somutlaştı" değerlendirmesinde bulundu.

'GEZİ ÖNCESİ YOĞUN BİR BASKI, FAŞİZAN UYGULAMALAR VARDI'
Gezi öncesi dönemi hatırlatan Gümüştaş şu tespitlerde bulundu: "Çok derin bir AKP karşıtlığının yaşandığı siyasi iklimdi. Büyük bir değişim iddiasıyla iktidara gelen AKP, 2010 Anayasa Referandumundan sonra hem anayasal hem de demokratik sözü ve söyleminin sahteliğini ortaya koyan gerici, faşizan uygulamalara imza atmıştı. Çok yoğun bir baskı süreci gelişmişti. Siyasetçilere, gazetecilere dönük sistematik gözaltı ve tutuklamalar vardı. Aynı zamanda, özgürlük isteyen kadınlara, gençlere, Alevilere dönük gerici pek çok yasal uygulamaya imza atılmaya başlanmıştı. Üstelik bütün bu saldırganlık, faşist baskı ve yasaklar karşısında AKP iktidarı ve başındaki Erdoğan 'halkın yüzde 50'si benden yana, beni destekliyor' deme küstahlığıyla halk düşmanı karakterini ortaya sergiliyor, halklarımızı, özgürlük isteyen bütün toplumsal kesimleri tehdit ediyordu.
"Emek sömürüsü katmerli biçimde sürerken, kıdem tazminatı hakkına göz dikilmişti. Türkiye'yi taşeron cenneti haline getirecek düzenlemeler ardı ardına yapılıyordu, bu sömürüyü katmerleştirecek ekonomik program izleniyordu.
"Ve yine HES'ler, barajlarla doğanın katliamına devam edilirken, doğasını, yaşam alanlarını savunanlara jandarma dipçiği reva görülüyordu, sayısız köylü direnişi bu şekilde bastırılıyordu.
"Yaşam tarzına, kadınların bedenine müdahale, toplumu politik islamcı temelde dönüştürecek bir müfredat sistemi ve yaşam tarzı dizaynı AKP karşıtlığının, o büyük öfkenin en temel belirleyenleriydi. Dolayısıyla parkı savunarak başlayan direnişin içinde bütün bu iktidarın gerici, faşizan uygulamalarına, söylemlerine karşı öfke, isyan vardı."

'GEZİ DİRENİŞİ FORUMLAR KOMÜNLERLE ORTAK YAŞAMI ÖRDÜ'
AKP iktidarı ve Erdoğan'ın, Gezi direnişi öncesinde baskı rejiminin, egemenlik söylemleri ve tehditleriyle çok uzun süre gideceklerini ilan ettiklerini hatırlatan Gümüştaş, bu duruma itirazın, direncin gelişmeyeceği fikrinin güçlü olduğunu ancak Gezi ayaklanmasıyla yanıldıklarını gördüklerini belirtti.

"Gezi öncelikle bu fikri bozdu" diyen Gümüştaş, bu fikri bozanın sadece politik özneler, öncü kuvvetler olmadığını, halkın çok farklı kesimlerinin politik özneler öncülüğünde yan yana gelerek devlet zoruna direndiğini, Gezi Parkı forumları, komünlerinde ortak yaşamı ördüğüne dikkat çekti.

GEZİ DİRENİŞİNDE HALKIN VERDİĞİ İKİ MESAJ
AKP'nin Gezi'den nefretini, bugünkü siyasi koşullar altında yeni Gezi kaygısını besleyen en temel noktayı ortak yaşam ve direnişin oluşturduğunu vurgulayan Gümüştaş, "Orada halkımız iki mesaj vermiştir. Biri halkın talepleri, onuru ve özgürlüğü, adil, eşit bir yaşam isteği; sizin egemenlik kibrinizden, baskıyla, zorla, tutuklamayla, gazla, copla kurduğunuz karakollardan üstündür ve bu zor mutlaka bunu aşarak bir direniş, halkın bilincinde, düşünüşünde bağrında yaratır. Gezi'de verilen birinci mesaj budur. Bir diğeri emek sömürüsüne, Kürdistan'da süren savaşa karşı bu talepler eşit bir şekilde sahiplenilir, eşit bir şekilde formüle edilirse halklarımız yan yana gelebilir, faşist rejim karşısında pekala geniş bir zemini yaratabilir olmuştur. Bu da AKP'nin topluma gerici temelde yaydığı politikanın sahadaki etkisizleşmesinin somut ürünüdür. Halklarımız orada birçok kimlikle, bayrakla, söylemle Türkiye'nin 80 ilinde yan yana gelerek bu mesajı vermiştir. O nedenle bugün rejimin kodlarındaki Gezi öfkesi ve Gezi korkusu çok somuttur. Çünkü yine aynı durum oluştuğunda benzer Geziler ve benzer isyanlara gebe bir siyasi coğrafya ve iklimden bahsetmek mümkün" diye konuştu.

'İKTİDAR GEZİ İLE HESAPLAŞMAYI HİÇ BIRAKMADI'
Gezi ayaklanmasının ardından sayısız dava açıldığını, bunların çoğunun beraatla sonuçlandığını hatırlatan Gümüştaş, ancak iktidarın Gezi davalarını ceza yoluyla sürdürmeyi tercih ettiğini söyledi. Yargı zeminindeki en büyük çarpışmanın Taksim Dayanışması davasında geliştiğini vurgulayan Gümüştaş, "Taksim Dayanışması dosyasında birkaç defa beraat etti arkadaşlarımız ve yüksek yargıdan döndü, yargılama yeniden başladı. En sonunda iktidarın tariflediği şekilde; bir kalkışma ve bu kalkışmaya yardım ettikleri gerekçesiyle Taksim Dayanışması ve oradaki arkadaşlarımız cezai yaptırıma maruz bırakılmış oldu. Bu hesaplaşma çünkü iktidar tarafından hiç bitmedi. Nasıl ki sokaktaki bir direnişe, kıpırdanmaya Gezi kaygısıyla refleks gösteriyorsa, Gezi'nin temel öznelerine de aynı intikamcı politikayı sürdürdü. Bu kararı hukuki olarak değerlendirmek mümkün değil" dedi.

'MEŞRU OLMAYAN İKTİDARIN KENDİSİDİR'
İktidarın meşru olmadığını, uyguladığı politikaların da meşru olmadığını vurgulayan Gümüştaş, Gezi ayaklanmasının son derece meşru bir direniş olduğunu, iktidarın politikalarına karşı meşru ve güçlü itiraz yükseltildiğini kaydetti. Gümüştaş değerlendirmelerine şöyle devam etti: "Ama bu hak sokakta bastırılmaya hem de gayrimeşru gösterilmeye çalışıldı. Halklarımızın, yeni kuşakların hafızasından da bu biçimde silinmeye ya da ucubeleştirilmeye çalışıldı. Ama biz her dönem hem mahkemelerde Gezi'yi savunduk hem de yıldönümlerinde, yitirdiğimiz arkadaşlarımızın anmalarında, değişik mücadele anlarında Gezi'yi savunmaya devam ettik. Mahkeme kararları direnen halkımızın nezdinde meşru değildir. AKP faşist rejim bu direniş karşısında yargı sopası eliyle sonuç üretmiş oldu. Direnişin öznesi olan arkadaşlarımızı -üstelik biri de seçilmiş vekilimiz Can Atalay'dır- onlarca yılla hapishanede esaret altında tutacağını ilan etmiş oldu."

Bu çarpışmanın Kobanê davasında da benzer bir şekilde sürdüğünü söyleyen Gümüştaş, iktidar bu tarz toplumsal olaylara hukuki ve siyasi saldırganlık bütünlüğüyle yaklaştığını, politik özneleri alıkoyarak hareketi bu şekilde bastırma kararlılığıyla hareket ettiğine işaret etti.

'GEZİ'DE OLUŞTURULAN KOMÜN YAŞAMI, HALK DEMOKRASİSİ UNUTTURULAMAZ'
Yeni Gezilerin mümkün olduğunu vurgulayan ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, "Gezi aslında hep yaşayan bir şey. Gezi ruhu, bilinci Türkiye topraklarında, Türkiye Kürdistan coğrafyasının siyasi mücadele kulvarında yaşıyor. Orada çok geniş bir birliktelik oluştu. Orada çok güzel birlikte yaşama kültürü oluşturuldu. O parka yerleşilen 16 gün içerisinde komün yaşamı inşa edildi ve Türkiye'nin bütün kentlerinde, parklarda forumlarla, meclislerle gerçek bir halk demokrasisi ve kültürü inşa edildi. Şimdi üzerinden geçen yıllara, ödenen bedellere ve iktidarın Gezi fobisi ve saldırganlığına rağmen unutulan, unutturulabilecek bir bilinç değil" dedi.

'ŞEHİTLERİMİZ BİLİNCİMİZDE YAŞIYOR'
Gezi'de ölümsüzleşenleri hatırlatarak, "Şehitlerimiz bilincimizde yaşamaya devam ediyor. Onları aramızdan alan iktidar zulmünü unutmuyor, her direnişte böyle bir zulümle karşılık verecek faşist rejim gerçeğini aklımızdan çıkarmıyoruz" diyen Gümüştaş, Gezi'de yaratılan direnişin, birlikte yaşam kültürünün bütün eylemlerinde içerdiğini vurguladı.

Pandemi dönemi, deprem katliamı, Boğaziçi direnişi ve Van serhildanı pratiklerini hatırlatan Gümüştaş, şu değerlendirmelerde bulundu: "Örneğin pandemi sürecinde kurulan dayanışma ağında bunu görebiliriz. Deprem katliamı zamanında deprem bölgelerinde kurulan dayanışma ağı bu kültürün bir parçasıdır. Boğaziçi'nde kayyum rektöre karşı başlayan ve coğrafyamız geneline yayılan direniş yine Gezivari bir direniştir, onun esintisidir. Van'ı sahiplenme, Van serhildanıyla buluşma gibi değişik eşiklerde Gezi ruhunun, bilincinin yaşadığını söyleyebiliriz."

'İKTİDARDAN KOPUŞ YENİ HAREKETLERLE BULUŞUYOR'
Bugünkü siyasi iklime ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Gümüştaş, işçilerin, emekçi halkın derin bir yoksulluk krizi, derin bir geleceksizlik ve güvencesizlik yaşadığını hatırlattı. Bu durumun çok geniş bir kesimin, işçi ve emekçilerin iktidarla, faşist rejimle olan siyasi, ideolojik, sosyal bağını kopardığına işaret eden Gümüştaş, yerel seçim sonuçları ve iktidarın geleneksel alanlardaki bazı yenilgilerinin böyle yorumlanabileceğini söyledi. Gümüştaş, "Burada öfke, politik gerilim, iktidardan kopuş noktası yeni hareketlerle buluşuyor. 2021 yılından bu yana bir çeşit işçi baharı olarak değerlendirdiğimiz, tekil tekil de olsa fiili meşru direnişler ve tabandan örgütlenme eğilimi de böyle bir birikimle buluşmanın hareket biçimini yaratıyor. Aynı zamanda iktidarın politik islamcı restorasyonu ve bu doğrultuda oluşturduğu kadın düşmanı ittifak karşısında geri adım atmayan, giderek yönünü sokağa, eyleme dönem kadın hareketi var. Bu çok önemli bir toplumsal birikim örgütlüyor. Akbelen'de, Kaz Dağlarında, Cizre'de memleketin her iki coğrafyasını da birleştirecek ekosistem mücadeleleri önemli bir toplumsallık inşa ediyor" diye konuştu.

'DİRENİŞ DİNAMİKLERİ YENİ GEZİLERİ MÜMKÜN KILIYOR'
8 Mart, 21 Mart ve 1 Mayıs'ta meydanları bu büyük birikim, değişim isteğinin doldurduğuna, kitlesel sokağa çıkışlar örgütlendiğine, 1 Mayıs'ta Taksim'i kazanma iradesinin fiili meşru eylemlere dönüştüğüne dikkat çeken Gümüştaş, "Bunlar siyasi iklim bakımından, kitle hareketindeki yeni durum, düzey bakımından çok önemli veriler. Bu biriken çelişkiler ve mücadelede biriken direniş dinamikleri çok önemli toplumsal isyanları, ayaklanmaları mayalıyor. Dolayısıyla yeni Geziler mümkün, güncel. Tabii ki önemli ve ihtiyaç olan bütün bu zeminlerde kararlı, fiili meşru bir siyaset tarzının geliştirilebilmesi, kitle hareketinin birleşik mücadelenin örgütlenebilmesi" dedi.

'GEZİ'DEN KOBANÊ'YE ÖZGÜRLÜK TALEBİMİZİ YÜKSELTECEĞİZ'
Bugün ve sonraki günlerde İstanbul ve pek çok kentte yapılacak eylemlere, anma etkinliklerine katılım çağrısında bulunan Gümüştaş, "Bu yıldönümü eylemlerinde Gezi tutsakları kadar Kobanê tutsakları da yanıbaşımızda olacak. Onlar için de sesimizi yükselteceğiz. Gezi'den Kobanê'ye özgürlük talebimizi yükselteceğiz. Bu talebin herkes tarafından bulundukları her yerde yükseltilmesi çağrısını yapıyorum. Taksim iradesini Saraçhane Meydanından yükselten mücadele arkadaşlarımızın tutsaklığı koşullarında giriyoruz Gezi'ye. Çoğu Gezi'de de yol arkadaşımız. 73 tutsağımız var Silivri Hapishanesinde. Onların özgürlüğü için de Taksim'in özgürlüğü mücadelemizin devamı için de İstanbul'da ve pek çok kentte alanlarda olmaya davet ediyorum" diye konuştu.