Elif Bayburt yazdı | Pyotr Alekseyev'in kehaneti hayat bulacak
Rusya'da işçi sınıfının devrim yürüyüşünü ileri taşıyan, imkansız denilen fabrikalarda tarihe geçen grevler örgütleyen, işçi sınıfına kendilerine güven duymasını öğreten ve aynı zamanda yenilgiler, baskınlar, sürgün ve tutsaklıklar, işbirlikçilikler ve ihanetlere tanıklık eden 4 devrimci işçi nezdinde, anlatılan bizim hikayemiz.
"Önümüzde tüm gücüyle üstümüze kurşun ve gülle yağdıran, bizim en iyi savaşçılarımızı biçmekte olan düşman kalesi yükseliyor. Biz bu kaleyi ele geçirmeliyiz ve geçireceğiz, eğer uyanan proletaryanın tüm güçlerini, Rus devrimcilerinin tüm güçleriyle, Rusya'da önemli ve dürüst olan ne varsa kendine çekecek bir partide birleştirirsek. Ancak o zaman, Rus devrimci işçi Pyotr Alekseyev'in şu büyük kehaneti hayat bulacak, 'Milyonlarca emekçi kaslı kolunu kaldıracak ve askerlerin süngüleriyle korunan despotizmin boyunduruğu tuzla buz olacaktır!'" (Vladimir İlyiç Lenin, Hareketimizin Acil Görevleri)
Geçtiğimiz günlerde, şanslı bir tesadüf eseri Kor Kitap'tan yakın zamanda yeniden basılan L. Ostrover'in Fırtına Kuşları'nı elime geçirme fırsatı buldum. Dürüst olmak gerekirse tarihi romanlarla aram pek iyi değildir, kahramanlık hikayelerinden de çok hoşlanmam. Nitekim, kitapta hikayesi anlatılan 4 devrimci öncü işçiden Stepan Halturin'in de belirttiği gibi, "Tarih, kahramanlar tarafından yazılmaz ve yapılmaz." Ancak bu kitapta yazılanlar, birer kahramanlık hikayesi değil.
Fırtına Kuşları, 19. yüzyılın son çeyreğinde, Çarlık Rusyası'nda farklı bölgelerde ve fabrikalarda örgütlenen ve bir İşçi Birliği'nin kuruluşu için mücadele eden 4 devrimci işçinin gerçek hikayesini önümüze seriyor: Pyotr Alekseyev, Viktor Pavloviç Obnorskiy, Stepan Halturin ve Pyotr Anisimoviç Moiseyenko.
Birbirlerine esin kaynağı olan, farklı fabrikalarda, farklı hücrelerde omuz omuza mücadele ederek Rusya'da işçi sınıfının devrim yürüyüşünü ileri taşıyan, imkansız denilen fabrikalarda tarihe geçen grevler örgütleyen, işçi sınıfına kendilerine güven duymasını öğreten ve aynı zamanda yenilgiler, baskınlar, sürgün ve tutsaklıklar, işbirlikçilikler ve ihanetlere tanıklık eden 4 devrimci işçi nezdinde, anlatılan bizim hikayemiz.
Rusya'da sermayenin gelişimiyle yeni yeni sınıf bilincini kazanan işçilerin, köle efendilerine karşı peşi sıra bir devrime dönüşecek uyanışlarının sürükleyici hikayesi bu. Kimi tam bir örgütçü, kimi propagandacı niteliğiyle öne çıkan, kimi gizlilikte ustalaşan, kimi hatipliğiyle işçi sınıfının duygularına tercüman ve kamçı olan, birbirlerinden ayrıştıkları noktalar olsa da, sınıflarına duydukları inanç ve devrime duydukları acil ihtiyaçla, ağır çalışma koşulları ve rejimin yoğun baskısı altında nefes almadan örgütlenmeye çalışan bu işçiler, bugün hala aramızda.
Onları tanıyoruz. Sayıca çok olmayabilirler. Tersanelerde, şantiyelerde, depolarda, yerin kilometrelerce altındaki madenlerde, metal fabrikalarında, tekstil atölyelerindeler. Evet, her dönemin kendine has koşulları ve somut gerçekliği vardır ve bu gerçekliğin kendisi biz devrimcilerin temel hareket noktalarından biridir. Ama bu durum, kapitalizmin her dönem ve her coğrafyada, işçilerin kanı ve alınteri üzerinde yükseldiği, sermaye ve rejimin işbirliğinin azgın saldırılarının neredeyse geçmişten ilham alırcasına benzer şekillerde biçim aldığı, devrimci işçilerin ise, Pyotr Alekseyev'lerin bayrağını büyük bir sebat ve ısrarla taşımaya devam ettiği gerçeğini yadsımıyor. Ayrıca eğer ortada ilham alınacak bir geçmiş varsa, işte o da bu 4 devrimci işçinin hikayesidir.
Moiseyenko'nun, "İşçilere büyü yapmış, mümkün değil ona başkaldırmazlar" denilen Morosov'un fabrikalarında yüzlerce dokuma işçisiyle örgütlediği grevde işçiler, patronun suçlarını şöyle sayıyor: "(...) Özgürlük günlerinde fabrikatörün önceden işlemiş olduğu bütün suçlar ve hak gaspları tek tek sıralandı. Yaşamak için yetersiz ücret, gün yüzü görmelerini engelleyen, bitmek tükenmek bilmeyen, uçsuz bucaksız iş günü, haksız ceza ödenekleri, her devredilen üründe kusur bulan, mal ve ürün denetleme kurullarında çalışan denetleme personelinin yaptığı eziyetler ve mal denetleme kurulu içinde, işçiyi temsil edecek bir işçinin bulunmaması vb. gibi. İşletmeden uzaklaştırılması gereken hain ustabaşlarını da hatırladılar..." Aradan geçen 150 yılda, temelde neyin değiştiğini söyleyebiliriz ki?
Ya da Halturin ve yoldaşlarının, bir mermi fabrikasında yaşanan patlamada 6 işçinin katledilmesi sonrası cenaze töreninde binlerce işçiyle Smolensk mezarlığına yürürken, kendilerini tutuklamaya çalışan polislerin üzerine yürüyüp onları geri çektirecek kadar duydukları büyük öfkeyi, Soma'da, Ermenek'te, Amasra'da, Gayrettepe'de hissetmedik mi?
Belki de en çarpıcısı, bu 4 devrimci işçinin ve aslında önderlik ettikleri, örgütledikleri tüm işçilerin, bilgiye ve siyasete duyduğu açlık. Israrla, kitap istemeleri, okuma yazma bilmeyenlerin okuma yazma öğrenmek istemeleri. Üniversite öğrencileriyle kurdukları devrimci dayanışma. Bildiriler yazmada, kendilerini ve birbirlerini eğitmedeki atılganlıkları. Kendi kurtuluşlarına giden bir çözüm yolunu üretebilmek için harcadıkları düşünsel emek.
Pyotr Alekseyev, o meşhur savunmasında mahkeme heyetine ve tüm sermayedarlara şöyle sesleniyor: "Aranızda gerçekten de biz işçilerin sağır, kör, dilsiz ve aptal olduğumuzu sananlarınız var mı? Gerçekten de arkamızdan bize tahta kafa, kütük, uyuşuk ve ayyaş gibi lakapların takıldığını, benzetmelerin yapıldığını, bizlere bu denli hakarette bulunulduğunu bilmediğimizi mi düşünüyorsunuz? Ya işçilerin bu hakaret ve kınamaları gerçekten de hak ettiğini düşünenleriniz? Sanki etrafımızdakilerin nasıl zenginleştiğini ve arkamızdan ne eğlenceler düzenlediklerini, nasıl eğlendiklerini görmüyor muyuz sanıyorsunuz? Sanki ağır çalışmamızın, emeğimizin meyvelerinin nereye gittiğini ve bizlere ne kadar az değer verildiğini, bizi ucuz gördüklerini görmüyor ve anlamıyormuşuz gibi!"
Veya örgütlendikleri için, hakları ve hayatları uğruna meydanları doldurdukları için büyük operasyonlarla onlarcası bir anda tutuklanan, mahkeme salonlarında onur ve gururla eylemlerinin meşruiyetini savunan devrimci işçiler ve üniversite öğrencileri. Elbette o dönemin tutsaklıkları ve sürgünleri çok daha ağır koşullarda gerçekleşse de, 1 Mayıs tutsaklarımız başta olmak üzere bizim de alışığı olduğumuz bir başka gerçeklik.
Bu bağlamda Fırtına Kuşları, hareketimizin yönü ileriye dönük olsa da, içinde bulunduğumuz katatoniyi tersine çevirmek için ihtiyaç duyduğumuz motivasyonu geriye dönüp bakarak kazanmamızı sağlayacak büyük bir ilham kaynağı. İnsanı karamsarlığa sürüklemeye meyyal olan güncel koşullarda tarih bize işçi sınıfına inanmak, geçmişin hatalarından ders çıkarmak ve yüzümüzü ufka dönmek için büyük olanaklar sağlıyor.
Pyotr Alekseyev'in kehaneti bir kez hayat buldu, yeniden hayat bulacak.