25 Kasım 2024 Pazartesi

Elde var kriz

Bizim emarelerini gördüğümüz rejim içi siyasi krizlerden ekonomik-mali krize dek, hemen her başlık aynı zamanda kapitalizmin varoluş krizi ile ilişki içindedir. Bu bütünsel perspektif kaybedilirse hem tek tek çeşitli devletlerdeki hem o devlet yapılarının kendi içlerindeki çelişkiler boşlukta sallanan birer olay olmakla kalır. Varoluş krizi analizi ile etkileşime giren yerel görünümlü krizler bütünsel çöküş öncesinde olduğumuzu haber verir.
AKP-Cemaat ilişkilerinin en iyi olduğu zannedilen yıllarda ilişki çözülmeye başlamıştı. Ortaklar pay kavgasındalardı. O sürecin nasıl sonuçlandığını gördük. Çıkara dayalı bütün ittifakların kaderi kendini aynı biçimde duyurur, gösterir.
 
En güçlü görüldüğü şimdiki zamanda da AKP-MHP konsorsiyumunun krizler biriktirerek ilerlediğinin bir çok örneği var. ''Düşmanlar" söylemiyle kendilerini mobilize eden bu ittifakta bir yandan pay kavgası verilirken diğer yandan birbirlerinin kitlesini kendi yanına çekme, bu yolla asimile etme amacı da saklı tutuluyor.
 
Neredeyse her başlık ve konu açık ya da örtük gerilim jenaratörü gibi. MHP'nin, kesif bir Kürt siyasal hareketi karşıtlığıyla bezediği ve AKP kitlesini ajite etmeye müsait yerel seçim stratejisine bağlı olarak kimi kentlerde aday çıkarmayacağı vaadi bunlardan biri. Aynı adımı AKP'den beklemekle, karşısındaki siyasal aktörü, kitle gücüyle bu adıma mecbur bırakma taktiği işe yaramadı. Adayların vitrinde boy gösterme ve o kartviziti kullanarak menfaat sağlama yarışına dönen burjuva siyaset arasındaki mutat yerel seçim performansında bir adım geri gidip iki adım ilerleme hamlesi boşa çıkarılınca diz dövmek kaçınılmaz hale geldi sanılabilir. Muhtemel bir niihai hamleye kadar bunlar biriktirilip bilanço çıkarılacaktır. MHP, her adımıyla, muhatabını kendi yörüngesine girmek ya da oyunu bozmaya el verecek materyalleri biriktirmek arasında seçime zorluyor. Bu aynı zamanda, AKP-CHP arasında sıkıştırılmak istenen iki seçenekli ve sonucu belli saflaşmaya stratejik bir itiraz.
 
Af tartışması da danışıklı dövüş değil, iki tarafın da birbirinin elini güçlendirmemeyi öncelediği bir taktik saha. Sivil faşist bir parti olarak MHP muhtemel bütün esneme imkanlarına boş vererek tabiatına uygun bir tavır aldı. Adaletsizliğin, zulmün ve zorbalığın sonucu olarak hapsedilen binlerce politik tutuklunun salıverilmesi taleplerini henüz kitleselleşmeden boğmak, düşmanlık sınır çizgilerini belirginleştirmek gibi hedeflere sahip MHP'nin teklifi, muhatabına muhabbetle karşılanmadı. AKP politik tutuklulara karşı MHP'den karakteristik farklar taşımıyor. Ancak o, iktidar olmanın beklenti yaratma kapasitesini diri ve canlı tutmaktan geçtiğinin farkında.
 
Bir sıkışıklık var. AKP, bir yandan bu saldırı konsepti ile yol alamayacağını, hiç değilse emekçi sol ve Kürt siyasal hareketini dağıtamayacağının farkında. Günden güne bu basıncı daha fazla hissediyor. Diğer yandan sadece bir devrimciyi dahi ele geçirmek ya da imha etmek için elinden geleni yapıyor, olağan dışı performans harcıyor. Hapsederek, kırarak yok etmeyi emekçi, sol ve Kürt devrimcilerini salıvererek politik tasfiyeye uğratması da mümkün değil. Ne yaparsa yapsın, elde var kriz. Bundan kurtulamaz.
 
Bizim emarelerini gördüğümüz rejim içi siyasi krizlerden ekonomik-mali krize dek, hemen her başlık aynı zamanda kapitalizmin varoluş krizi ile ilişki içindedir. Bu bütünsel perspektif kaybedilirse hem tek tek çeşitli devletlerdeki hem o devlet yapılarının kendi içlerindeki çelişkiler boşlukta sallanan birer olay olmakla kalır. Varoluş krizi analizi ile etkileşime giren yerel görünümlü krizler bütünsel çöküş öncesinde olduğumuzu haber verir.
 
Ancak çöküş eşittir sosyalizm biçimindeki formülasyon da gerçekti değildir. Ezilenlerin yerel ve küresel çaptaki iradeleri örgütlenemezse çöküş, kendisini yeni faşizmler, kendinden olmayanlara düşmanlık, çürüme ve kültür endüstirisinin devasa yabancılaştırıcılığı ile sürdürür.
 
Türkiye saflarındaki kriz bunlardan bağımsız değil. Mücadelenin yerel ve enternasyonal karakteri iç içe. Tıpkı anti-kapitalist taleplerle en temel doğal haklar için mücadelenin iç içe olması gibi. Kapitalizm hiçbir şey veremez. Ancak sadece bu kadarla kalmaz. Ezilen insanlığın mücadeleleri ile elde edilen, 20. yüzyıldaki devrim mücadelelerinin basıncıyla kabullendiği demokratik hakları da gaspa girişmiştir. Bu nedenle bir yandan daha iyi yaşam çalışma koşulları için mücadelelerin içinde, önünde yer almak ile sosyalizmin kurtuluş olduğunu savunmak bir aradadır.
 
Emekçi sol içinde düzeniçileşme korkusu olarak yansıyan ve ezilenlerin günlük yakıcı yaşam sorunlarına uygulanabilir çözümler önermek/hayata geçirmekten uzak durmak türündeki tutumlar dar grup diline ve davranışına kilitlenmektir. Sonucu politika sahasının dışına düşmektir.
 
Bunun somut sonucu ise ezilenleri düzen içi seçeneklere mecbur bırakmaktır. AKP-CHP biçimindeki saflaşma düzenin işine geliyor. Ancak bahsedilen dar grup ve davranışı da bunu tetikliyor. Oysa sonucu bu olan hiçbir siyaset tarzı savunulamaz. Seçim, yerel sorunlar, gelişebilecek anlık gündemler; başlık ne olursa olsun, kitabilik yerine somut konularda devrimci demokratik seçenekler geliştirmek en aktif etkin model oluşturma yoludur.