21 Eylül 2024 Cumartesi

Ege Bölgesinde kadın tutsaklara tecrit ve işkence uygulanıyor

2022 yılının ilk 6 ayında Ege Bölgesi hapishanelerinde kadın tutsaklara toplam 202 hak ihlali gerçekleşti. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Kadın Komisyonu, 2022 yılı Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını kapsayan kadın hakları ihlalleri raporunu dernek binasında düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu.

Raporda, Ege bölgesi hapishanelerinde kadın tutsaklara yönelik toplam 202 hak ihlalinin yaşandığı kaydedildi. 

Hapishanelerde; tecrit, işkence ve yaşam hakkı ihlalleri, hasta tutsakların tedavi ve sağlığa erişimine dair ihlallerin, ileri yaştaki mahpuslara yönelik ihlaller, aşırı doluluk ve neden olduğu ihlaller, ceza infaz sisteminde giderek derinleşen ayrımcılık ve benzeri sorunlar derinleşerek ve yaygınlaşarak devam ettiği kaydedilen raporda, "Kadın mahpuslarla yapılan avukat görüşlerinde ayrıca posta, kantin fiyatlarında aşırı pahalılaşmanın olduğu buda haberleşme ve beslenme gibi ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandıklarını göstermektedir. Kadın mahpusların sözünü ettikleri en bariz hak ihlali ise keyfi disiplin cezalarının verilerek denetimli serbestlikten yararlanma haklarının elinden alındığıdır. Hasta kadın mahpusların hastanede kelepçeli muayeneye zorlandıkları, hastane dönüşlerinde yeterli karantina koğuşlarının olmadığı da bir diğer sık yaşanan hak ihlalidir. Koğuş baskınlarında tarihi geçti diyerek  dergilerine el konulması, sportif faaliyetlerinin idarece keyfi engellenmesi, kitap sayılarına sınırlama getirilmesi kadın mahpusların yine yaşadığı hak ihlallerindendir" denildi.

Lezbiyen, biseksüel ve trans kadınların, iktidarın ve resmi kurumların son yıllarda daha da artan homofobik ve transfobik söylemlerinin de etkisiyle hak ihlallerine ve tehditlere maruz kaldığı ve yaşam haklarının ellerinden alındığı belirtilen raporda, "Benzer bir şekilde kadın emeği ve istihdamına bakıldığında hala ev içi emeğin görünmez olmasının yanı sıra kadınların güvencesiz çalışma ve işsizlik oranı artmıştır. Nafaka hakkına ve İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik ortaya çıkan asılsız, ve kadınların mücadele ederek elde ettikleri hakları hiçe sayan söylemler yine artarak devam etti, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak adına ülke genelinde gerçekleştirilen protestolarda kadınlar işkence ve diğer kötü muamele yasağına dikkat edilmeden gözaltına alındı, yargısal tacizlere maruz bırakıldı, haklarında soruşturmalar ve davalar açıldı" ifadeleri yer aldı.

Engelli kadınların bu yıl da göz ardı edildiği,  temel haklara erişmekte zorluk yaşandığı ve özellikle sağlık, eğitim gibi alanlarda dezavantajlar büyüdüğü belirtilen rapor, şöyle devam etti: "Kadın sığınakları hâli hazırda yetersizken yine çeşitli bahanelerle kadınların sığınaklara ve ŞÖNİM’lere ulaşması çoğunlukla engellendi.

6284 Sayılı Kanun çoğu zaman uygulanmadı, 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına ilişkin 19 Temmuz 2022 tarihinde Danıştay 10. Dairesi sözleşmenin feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptal isteminin reddine karar verdi.Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar sözü de gösteriyor ki, kuvvetlinin hukukuna karşı kadın hakları mücadelesi, dünyada ve ülkemizde yüzyıllardan fazladır süregelmektedir.

İnsan haklarının korunmasının ve bu çerçevede kadın ve erkek güç dengesinin, yani eşitliğin sağlanmasının tek yolunun hukuktan geçtiğinin bilincinde olarak dünyada ve ülkemizde insan hakları ile kadın haklarının gelişiminin aynı zaman diliminde gerçekleşmediğinin bilincindeyiz. Buradan yola çıkarak diyoruz ki; Kadına şiddet en yaygın görülen insan hakları ihlallerinden biridir. Gerek tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerde gerekse iç hukuk mevzuatımızda önleyici yasal hükümler mevcutken ve uygulanması gerekirken yaralama, darp, alıkoyma, taciz, tecavüz ve ölümlerde artış nedenlerinden biri de yasalarla eylem ve söylemlerin farklılığıdır.

Ülkemizin imzaladığı kadına yönelik şiddete karşı uygun yasal yaptırımlar ve politikalar geliştirilmesini öngören uluslararası sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesi şiddeti engellemenin en önemli aşamalarından biriyken bir gece yarısı kararı ile İstanbul Sözleşmesinden çekildik denilmiştir. Bu da ülkemizde kadına şiddeti önlemediği gibi artmasına neden olmuştur. Kadına yönelik şiddet; bir insan hakları ihlali ve suçtur.

Kadına şiddet en yakınındaki erkeklerden yani, baba, eş, ayrıldığı eş, erkek arkadaş, ayrıldığı erkek arkadaş, erkek kardeş, tarafından yapılırken birde mahpus kadınların hapishanelerde yaşadığı şiddet vardır. Yani kadın hayatın her alanında evde, iş de, hapishanede, sokakta, basın yoluyla hedef gösterilerek, yasal eylemlerde kolluk gücü tarafından darp edilerek şiddete din adamları tarafından et yığını olarak hedef gösterilip değersizleştirilerek şiddete uğramaktadır. Mahpus kadının infazı keyfi olarak yakılmakta, hapishanede gerekli hijyenik koşullar sağlanmamakta, sağlığa erişimde sorunlar yaşanmakta, haberleşme, sosyal aktiviteye katılım hakları yine keyfi olarak engellenmektedir."