25 Kasım 2024 Pazartesi

Düzce Hapishanesi'nde tutsaklara 50'şer gün hücre cezası

Düzce T Tipi Hapishanesi'nde işkence yapıldığı iddialarının ardından tutuklu Abdullatif Teymur, ablası Gülseren Yıldırım ile yaptığı görüşme aracılığıyla, "Önce işkence ettiler. Şimdi de hepimize 50'şer gün hücre cezası verdiler. Sesimize ses olun" dedi.
Düzce T Tipi Hapishanesi'nde kalan 21 siyasi tutukluya "ayakta sayım" vermedikleri gerekçesiyle 25 Eylül gününden başlayarak 4 gün işkence yapıldığı iddia edilmişti. Şimdi de söz konusu 21 tutukluya 50'şer gün hücre cezası verildiği ortaya çıktı.
 
Mezopotamya Ajansı'ndan Melike Ceyhan'ın haberine göre; hücre cezası alanlardan Abdullatif Teymur'un ablası Gülseren Yıldırım, kardeşiyle yaptığı görüşmeyi ve yaşanan hak ihlallerini anlattı.
 
'HASTANE YERİNE HÜCREYE KOYDULAR'
 
Kardeşi Abdullah Teymur ile yaptığı görüşmede kendisine 25 Eylül'de askeri sayım dayatmasını kabul etmedikleri için işkence ve kaba dayağa maruz kaldıklarını aktardığını söyleyen Yıldırım, devamında yaşananları ise şu sözlerle ifade etti: "İşkencenin 4 gün boyunca devam ettiğini ve darp ettikleri gün yürüyemez halde olan arkadaşlarına da revir doktorunun 'burada morluk var' gibi şeyler yazıp gönderdiğini söyledi. Tam bir muayeneden geçmedikleri için rapor alamamışlar. Doktor, bir arkadaşlarının hastaneye gitmesi gerektiğini söylemesine rağmen hastane yerine tekrar hücreye götürüldüğünü belirtti. Başka bir arkadaşlarının kulağı patladığı için de işitme sorunu yaşamış. Revirde ağrı kesici bile verilmediğini söyleyen kardeşim, bu olaylardan sonra da soruşturma açıldığını ve 50'şer gün hücre cezası verdiklerini aktardı. 'Biz ne yaptık ki' diyerek dilekçe yazdıklarında ise dilekçeleri reddedildilmiş. Yaşları ilerlemiş iki arkadaşlarını ise başka bir cezaevine sürgün etmişler."
 
'SORUN VAR ÇÖZÜM ÖNERİSİ YOK'
 
Yıldırım, 25 Eylül'den bu yana hiçbir etkinliklerine de izin verilmediğini aktaran kardeşinin, "Hasta olan arkadaşlarımız var aramızda. Dilekçe yazıyoruz revire çıkmak için 'tamam' diyorlar. Ama hiçbir şey yapılmıyor. 'Talepte bulunursanız sonucu bu olur' diyerek psikolojik baskı uyguluyorlar. 25 Eylül'den sonra diğer koğuştaki arkadaşlarımızla görüşmemizi yasakladılar. Geceleri elektrikleri kapatıyorlar. Elektrik ve sular yalnızca siyasi koğuşlarda kesiliyor. 'Sorun var' deniyor. Ama sorunların çözümü yok. Kaba dayağa maruz bırakılan bizleriz. Sürgün edilen, hücre cezası verilen, en insani haklarından maruz bırakılan yine bizleriz. Biz bundan sonra ne olacak bilmiyoruz. Dışarda sizin sesiniz bizim yansımamız. Sesimize ses olun" çağrısında bulunduğunu söyledi.
 
'HIRSIZA DA AYNI UYGULAMA VAR MI?'
 
Hapishanede yaşanan hak ihlallerine tepki gösteren Yıldırım, "Bizim bu yaşananlardan daha sonra haberimiz oldu. Kardeşimi aradığımda 'görüş günleri değişti' gibi mazeretler uydurdular. Cezaevine gidip konuştuğumuzda ise 'benim bunlardan haberim yok' diyorlar. Koridorlarda, odalarda kameralar var. Arkadaşları gecenin bir yarısı alıp hiçbir şey söylenmeden sürgün ediliyor. Ailelerin bundan haberi olmuyor. Bu adli suçlarda da böyle mi? Hırsıza, rüşvetçilere de bu mu uygulanıyor? 'Ben Kürdüm ve Kürtlüğüme sahip çıkıyorum' diyen çocuklara bu işkenceler yapılıyorsa ben bunun sonuna kadar karşısında dururum" dedi. Kardeşinin cezaevine girmeden önceki haliyle şu anki hali arasında çok büyük değişimler olduğunu da dile getiren Yıldırım, "Kardeşim 29 yaşında. Saçları beyazlamış, çok zayıflamış, çökmüş. En temel haklarından mahrum bırakılıyor. Güneşi göremiyor. Yaşatılan tüm sorunlara karşı kendi morallerini yükseltmeye çalıştıklarını görebiliyorum. Ama eridiğini, yalnız bırakıldıklarını da görüyorum" diye belirtti.
 
'BİRLİK OLABİLİRSEK İYİLEŞEBİLİRİZ'
 
Cezaevi müdürünün siyasi tutuklulara, "Siz Türk'ün gücünü göreceksiniz. Devletin şefkatli kollarındasınız" dediğini de hatırlatan Yıldırım, "Devletin şefkatli kolları bu mu merak ediyorum" diye sordu.
 
Tüm siyasi partilerin hapishanelerde yaşanan sorunlara aynı yaklaşması ve sorunların çözümü için bir şeyler yapması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, son olarak şu çağrıda bulundu: "Acının, işkencenin ideolojisi yoktur. Bugün en tepede olanlar yarın cezaevinde olabilir. Herkesi insan olmaya, barış dilini kurmaya davet ediyorum. Ben Kürdüm. Kimliğim, kim olduğum belli. Oradaki tutukluların hepsinin kardeşiyim, ablasıyım. Birlik olup başka bir yol açtığımızda ancak iyileşebiliriz. Benim üzerime ne düşüyorsa yapmaya hazırım" dedi.