24 Kasım 2024 Pazar

Devrimci '68'den '71 kopuşuna şimdi ve daima

'68'in Türkiye'ye hediyesi devrimci kopuşun zorunluluğunu hatırlatmasıdır. Siyasal özgürlük arayışları devlet şiddetiyle yanıtlandıkça Mahir, İbo ve Deniz'in isimleriyle popülerleşen üç devrimci hareket ortaya çıkmıştır. Sempati çevreleri sanılandan çok geniş olan ve katalizörünü gençlerin oluşturduğu bu hareketler de statükocu sol geçmişe anlamlı-eylemli itirazlardı.
Emperyalist merkezleri sallayan ve etkisi bütün dünyaya yayılan 1968 Mayıs'ının 50. yıl dönümündeyiz. Emperyalist sömürge siyasetine karşı isyan dalgası olan ancak kapitalist özel mülkiyet dünyasının reddini de kapsayan '68 birçok açıdan ele alınabilir.
 
Bunlardan biri durağanlaşan, donuklaşan ne varsa tümüne köklü itirazdır. O dönem emperyalist kapitalizmin, burjuva demokrasinin yaşandığı ülkelerde bir tür 'refah toplumu' yaratmıştı. Sömürgelerden sağlanan kar ve 2. savaş sonrasındaki ekonomik toparlanmanın sürdüğü dönemdi.
 
Ne var ki kapitalizmin ortaya çıkardığı insan tipi özel mülkiyet dünyasının bütün sığlığıyla kuşatılmıştı. Karnı doyuyordu ama kalbi, ruhu, zihni  açtı. Ekonomik bakımdan değilse bile entelektüel, edebi, toplumsal yaşam gibi temel konularda tıkanmıştı. Kapitalizmin söyleyecek sözü kalmamıştı.
 
O şartlar altında ilk itiraz ve isyanın gençlerde temsiliyet bulması olağandı. Nitekim onlar sahaya çıktılar.
 
Diğer yandan 20. yüzyıla büyük bir devrimle giren sosyalist bakış açısı da zamanla donuklaşmış, yeni söz üretme kapasitesini yitirmişti. Hegel, olabilecek en saçma şeyi dahi destekleyecek argümanlar bulunabileceğini söylerdi. Olan bitene, sosyalizm denemelerindeki tıkanmalara ilişkin çoğu doktrinler olmak üzere, söylenenler yok değildi. Ne var ki, bunların tamamı sosyalizmin bir türevinin, kendini haklı çıkarmaya odaklanan güdümlü argümanlardı ve gençlik bunların hiçbirini esas almadı.
 
Kuruluşundan kısa bir süre sonra demokrasi yoksunluğu, parti devlet modeli, ulusal dar görüşlülük ve iç iktidar çatışmaları türünden çok çeşitli nedenlerle tıkanan SSCB'nin isyancı gençliğin enerjisini sosyalizmle buluşturma gibi bir hedefi dahi bulunmuyordu. Bütün sınırlı yanlarına karşın Mao, hiç değilse o günlerin gençliğe ilham veren devrimci önderi rol pozisyonundadır. Ne var ki onu da aşan yıkıcı bir enerji bütün dünyaya yayılmıştır.
 
Var olan her şeyin eylemli eleştirisi sayılabilecek '68 gençlik isyanı sömürgelerde ve emperyalist metrepollerde söz gelimi işçilerde ortak, sürekli bağlantılar kuran bir devrimci hareketlenmeye yol açmadı. Güney Amerika ve Türkiye coğrafyasında ise biriken devasa politik özgürlük sorunları nedeniyle, çabucak bir toplumsal uyanışı tetikledi. Zemin müsaitti, arayışlar sürüyordu ve gençliğin '68 çıkışı '71 devrimci kopuşun işaretine dönüştü.
 
'68'i Ernesto Che Guevera'sız düşünemeyiz. O sıralarda çeşitli ülkelerdeki şehir gerillacılığı denemelerinden bağımsız da ele alamayız. Sosyalizm teorisi ve siyaseti, trajik biçimde tıkanırken gençlik onu eylemli olarak aşmaya girişmiştir. Günay Amerika'da birkaç yıl içinde Şili Alende kazanımı; Mır'dan Tupamoro'lara dek devrimci örgütlerin güçlenmesi ve on bir yıl Nikaragua devrimi bunun Güney Amerika yansımalarındandı.
 
Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da da paralel olarak '71 devrimci kopuşu da bu vesileyle kaçınılmaz hale geldi. Üstelik emperyalist metrepollerdekinden farklı olarak burada işçi-köylü-gençlik hareketi birbirinden kopmamıştır. Mücadele Türkiye sathında hızla faşist karekter kazanacak olan despotik burjuva devleti yıkma hedefine odaklanmıştır. İşçiler yollara düşmekte, köylüler işgallere kalkışmakta, öğrenciler kampüslere sığmamaktadır.
 
'68'in Türkiye'ye hediyesi devrimci kopuşun zorunluluğunu hatırlatmasıdır. Siyasal özgürlük arayışları devlet şiddetiyle yanıtlandıkça Mahir, İbo ve Deniz'in isimleriyle popülerleşen üç devrimci hareket ortaya çıkmıştır. Sempati çevreleri sanılandan çok geniş olan ve katalizörünü gençlerin oluşturduğu bu hareketlerde statükocu sol geçmişe anlamlı- eylemli itirazlardı.
 
Kuşkusuz Türkiye'de, Osmanlı'dan bu yana sosyalist birikim vardı. Ancak bu birikim atıldı, statükocuydu, doktrinerdi ve eylemlilikten çok uzaktı. Nitekim devrimci kopuşa karşı çıktılar, maceracılıkla eleştirdiler. 'Maceracılığın' bir eleştiri argümanı sayılması dahi eski sosyalistlerin duygusal dünyalarını ele veriyordu.
 
Her tarihin doğal sonuçları vardır. Devrime eylemli olarak yönelmenin sonuçları ve bedelini başından kabullenen '71 devrimcileri kendi yollarını açtılar. Komünizm ideali uğruna dövüştüler ve birer komünist olarak toprağa düştüler. Tutulan yol doğruydu. Onların tarihsel akış içinde bir sıçrama noktası olan kendilerini varediş biçimleri bugünün komünist denemelerinin kolektif etkinliğinde de hayat bulmaktadır.
 
'68'den '71'e o kısa mesafe bize şunu gösterir: Devrim günceldir, hele temel özgürlük konularının ortada durduğu bir coğrafyada onu oluşturmak mümkündür.
 
Diğer yandan '68 hareketi, emperyalist metrepollerde zora dayalı devrimci grupların ortaya çıkışını, olanların sempati kazanmasını kolaylaştırdı ancak o tür organizasyonlar dar grup-kadro hareketleri olarak kaldı genellikle. Kuşkusuz bunda kapitalizmin ölüm öncesi son canlanışı dönemine rastlamasının payı da vardı. Ancak kapitalizmin türevlerine karşı çıkan, antikapitalist bir kendiliğinden bilince de varan gençliğin, daha başka bir toplumsal sistemi billurlaştırmalarının da bunda payı vardır.
 
50 yıl sonra bugün kapitalizm tümüyle gereksizdir. Bütün kapitalistler asalaktır. Var olan her şey, her özel mülkiyet düzeni yıkılabilir haldedir. Artı değer sömürüsü ve devlet cihazının ayaklanmalara karşı zor aygıtları olarak düzenlenmesi onları kurtarmaya yetmez.
 
50 yıl önce bütün dünyada devrimler mümkündü. İrade ve örgütlenme devrimleri sağlayabilirlerdi. 50 yıl sonra bugün bütün dünyada sosyalizm mümkün ve gereklidir. Kapitalizm varlık hakkını kaybetmiştir. Bu imkanın realize edilmesini irade ve örgütlenme sürekliliği sağlayabilir.