3 Ekim 2024 Perşembe

Dargeçit JİTEM Davası: Birileri savcının konuşmasını istemiyor!

Dargeçit JİTEM Davası'nda, kilit isim olan dönemin savcısı Adem Kul bulunamıyor! Avukat Erdal Kuzu, "Birileri savcının konuşmasını istemiyor" dedi. 

Mardin Dargeçit'te 29 Ekim 1995 ve 8 Mart 1996 tarihleri arasında 3'ü çocuk 8 kişi ile ailelere bilgi verdiği iddia edilen Uzman Çavuş Bilal Batır'ın kaybedilmesine ilişkin açılan davanın 20. duruşması görüldü.

Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, aralarında dönemin karakol komutanının da bulunduğu 18 kişi hakkında "taammüden öldürme" suçundan yargılanıyor.

Duruşmaya, Dargeçit'te kaybedilenlerin ailelerinin avukatlığını yapan Erdal Kuzu ve Aziz Türk katıldı. Sanık ve avukatları ise mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. Bir önceki duruşmada tanık olarak dinlenmesi istenen dönemin emekli öğretmeni Dilek Tok, SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Aynı olayda gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Hazni Doğan ise tanık olarak ilk kez duruşma salonunda hazır bulundu. Tanık olarak dinlenmesi ve hakkında mahkemeye zorla getirilme kararı bulunan savcı Adem Kul için daha önce yazılan müzakere ise yine yanıtsız bırakıldı.

'ANNEM ADELETİ GÖRMEDEN ÖLDÜ'
Tanık Hazni Doğan, abisi Seyhan Doğan, eniştesi Abdullah Olcay ve amcası Abdurrahman Coşkun'un gözaltına alınarak kaybedildiğini hatırlattı. 25 yıldır adalet talebinde bulunduklarını söyleyen Doğan, "Annem adaleti görmeden yaşamını yitirdi. Ben gözaltına alındığımda 11 yaşındaydım. Yeter artık adalet yerini bulsun" dedi.

'ABİM FİLİSTİN ASKISINDAYDI'
Gözaltına alındığı sırada 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinde olduğunu, 2 öğretmen ve bir müteahhidin öldürülmesi olayının duyulmasının ardından gece saat 03.00'te evlerine baskın yapıldığını, ağabeyi Seyhan Doğan'ın gözaltına alındığını aktaran Hazni Doğan, daha sonra 35-40 kişiyle birlikte gözaltına alındığını söyledi. Doğan, şöyle devam etti: "Abim akrebin (Askeri araç) içindeydi. Bizi de oraya aldılar. Yine eniştem Abdurrahman Olcay arabadaydı ve üzerinde askeri kamuflaj elbiseleri vardı. Hepimizi çırıl çıplak soydular. Beni abimin yanına götürdüler. Abim Filistin askısındaydı. Orada bize işkence yaptılar. Gözaltına alınan Süleyman Seyhan'ı ise bıyıklarını bahane ederek dövüyorlardı" şeklinde anlattı.

'SORUMLULARIN CEZALANDIRILMASINI İSTİYORUZ'
Annesinin birçok yetkiliyle görüşmek istediğini söyleyen Doğan, "Annem jandarma komutanı Mehmet Tire'nin yanına gidiyor. Abimi soruyor. Annem abimin taburda olduğunu ve kendilerinden haberinin olmadığını söylüyor. Annem daha sonra Midyat'da karakola gidiyor. Annem orada gözaltına alınıyor. 35 gün gözaltında kaldı. Sırf abimi aramasını bırakması için. Annem daha gözaltından çıktıktan 95 gün sonra yaşamını yitirdi karaciğer hastalığından. Biz cenazelerimizi bulduğumuzda kimisinin kafası yoktu. Yetmemiş üzerlerine odun atıp yakmışlardı. Bu nasıl bir insanlık? Devletin tüm kapıları o dönem bize kapalıydı. Biz bir an önce sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz" diye konuştu.

ÖĞRETMEN ÇOCUKLARIN OKULA GELMEDİĞİNİ DOĞRULADI
Duruşmaya katılan emekli öğretmen Dilek Tok, daha önceki beyanlarını tekrarladı. O dönem okulda hem idareci olduğunu hem de öğretmenlik yaptığını söyleyen Tok, gözaltına alınan 2 çocuğun ise o gün okula gelmediğini doğruladı. Avukatların "Siz idareci olarak çocukların okula niye gelmediğini araştırmadınız mı?" sorusunu "Ben sadece yoklamaya bakarım. Ben öğrencinin okula gelip gelmemesini araştırmam" diye yanıtladı.

'JİTEM YÖNTEMİ İNFAZLAR'
Ardından Avukat Erdal Kuzu, konuştu. Avukat Kuzu, 8 kişinin devlet gücüyle öldürüldüğünü, bu cinayetleri işleyenlerin JİTEM olduğunu, davanın bu bakımdan açık olduğunu söyledi. Kuzu, katledilenlerin hepsinin tek kurşunla katledildiğini belirterek, "Bu yöntemin JİTEM yöntemi olduğunu iyi biliyoruz. Şayet o denem JİTEM'in bu infazları ortaya çıksaydı, Hrant Dink ile Tahir Elçi katledilmeyecekti" şeklinde konuştu.

O dönem 2 öğretmen ve 1 müteahhidin öldürülmesiyle ilgili 15 kişinin MİT tarafından gözaltına alındığının raporlara yansıdığını ifade eden Kuzu, şunları söyledi: "15 kişiden sağ kurtulan 7 kişi defalarca mahkemelerde tek tek dinlendi. O dönem kim tarafından ne yaşadıklarını söylediler. Dosya bu kadar açık ve nettir. Müvekkilimiz Hazni Doğan'nı dediği gibi, bulunan cenazelerin üzerinde askeri elbiseler olduğu biliniyor. Her şey bu kadar açık ve nettir."

'SAVCI NEDEN BULUNMUYOR?'
2016 yılından beri mahkemede dinlenmesine karar verilen dönemin Dargeçit savcısı Adem Kul'un, Gülen Cemaati'ne üye olduğu gerekçesi tutuklandığı, daha sonra 2 yıl 1 ay hapis cezası verilerek serbest bırakıldığını söyleyen Kuzu, "Bu kişi nasıl bulunamıyor? Yurtdışı yasağı ve hakkında ceza verilen bir savcı nasıl mahkemeye getirilmiyor? Yine devletin tedbir uyguladığı bir kişi nasıl bulunmuyor? Biz birilerinin bu mahkeme üzerinde elleri olduğunu düşünüyoruz. 4 yıldır bu savcı dinlenmiyor. Birileri savcının konuşmasını istemiyor" dedi.

Avukatlar, dosyada katliama ilişkin tüm somut delillerin bulunduğunu vurguladı, savcının mütalaa vermesini ve sanıkların tutuklanmasını istedi.

TALEPLER REDDEDİLDİ
Mahkeme heyeti, savcının yeni atandığını gerçekçe göstererek talebi reddetti. Dönemin Dargeçit Savcısı Adem Kul'un adresinin araştırılması için ilgili kolluğa yazı yazılmasına karar verilerek, duruşma 29 Mart 2021'e ertelendi.

NE OLMUŞTU?
29 Ekim-8 Kasım 1995 tarihleri arasında ağır silahlı askerler ve korucular tarafından Mardin/Dargeçit'te ev baskınları yapıldı. Bu baskınlarda dört çocuk, iki lise öğrencisi ve iki kadının da aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar Dargeçit Jandarma Taburuna götürüldü.

Gözaltındakilerden 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 20 yaşındaki Abdurrahman Olcay, 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun, 57 yaşındaki Süleyman Seyhan'ı soran ailelerine "Sorgu sonrası serbest bırakıldılar, dağa gitmişler" cevabı verildi. Ailelerinin tüm başvurularına rağmen onlardan bir daha haber alınamadı.

Kayıplarını aramaktan vazgeçmeyen aileler tehdit edildi, gözaltına alındı ve işkence gördü. Yaptıkları suç duyuruları etkin bir biçimde soruşturulmadan takipsizlikle sonuçlandı. İlgili mercilere yapılan tüm başvuruları sonuçsuz kaldı.

Olaydan 4 ay sonra 6 Mart 1996 tarihinde, Süleyman Seyhan'ın kafası olmayan yakılmış bedeni bir kuyuda bulundu. Süleyman Seyhan'ın ailesine bilgi veren uzman çavuş Bilal Batırır da Dargeçit Jandarma Taburunda kaybedildi.

Ailelerin ve İnsan Hakları Derneği'nin 29 Mayıs 2009 tarihli başvurusu ve İHD Mardin Şubesi'nin çabası sonucunda Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı yeniden açtı ve soruşturma başlattı. Savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında Dargeçit kayıplarının gözaltında öldürülerek kuyulara gömüldüğü gerçeği ortaya çıktı. 2012-2013 ve 2015 tarihleri arasında tanık beyanlarına dayanarak yapılan kazılar sonucunda, gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldı. Savcılığın hazırladığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. 2015 yılında Mardin Jandarma Komutanı Hurşit İmren ile Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire'nin de içinde olduğu 18 kişi hakkında, "birden fazla kişiyi taammüden öldürme" suçlamasıyla dava açıldı.

Yedi Dargeçitli'nin ve uzman çavuş Bilal Batırır'ın nasıl ve kimler tarafından kaybedildikleri tüm detaylarıyla savcılık iddianamesine ve mahkeme kayıtlarına geçti. Dava dosyasında sanıkların sorumluluğuna işaret eden birbiriyle tutarlı çok sayıda tanık beyanı ve bu beyanları destekleyen deliller yer aldı.