6 Ekim 2024 Pazar

Cumartesi Anneleri'nden çağrı: Yeni kayıplar yaşanmasın diye birlikte mücadele edelim

17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası'na ilişkin konuşan kayıp yakınları, 26 yıllık mücadelelerine rağmen devletin kaybetme politikalarına devam ettiğini kaydetti. Kaybedilen yakınlarını sağ bulamayacaklarını, ancak yeni kayıplar yaşanmasın diye mücadele ettiklerini söyleyen Cumartesi Anneleri, dayanışma ve birlikte mücadele çağrısı yaptı.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetlerinin açıklanması ve faillerin yargılanması için kayıp yakınlarının mücadelesi devam ediyor. En sevdiklerini kaybeden Cumartesi Anneleri'nin mücadele nedenlerinden biri de yeni gözaltında kayıpların yaşanmaması.

17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası'na ilişkin görüştüğümüz kayıp yakınları Cemil Kırbayır, Hüsniye Ocak ve Münübe Türkoğlu, mücadeleden de kayıplarıyla buluşma mekanları olan Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceklerini söyledi.

Kaçırma, gözaltında işkenceyle kaybetme bir devlet politikası olduğu için birçok itirafa rağmen cezasızlık politikası işletiliyor. Devrimciler, kaybedilenlerin aileleri ve insan hakları örgütleri yıllardır sürdürdükleri mücadele ile devletin kaçırma, kaybetme politikasını zaman zaman durdurmuş, devleti suç üstü yakalamıştı. İnsanlık suçu olan gözaltında kaybetme dosyaları kayıp yakınlarının mücadelesi sonucu açılıyor ancak zamanaşımı bahanesiyle kapatılıyor. Bu dosyalardan biri de 26 yaşında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın dosyası.

'CEMİL'İ KAYBEDEN DE ZAMANAŞIMI BAHANESİYLE DOSYASINI KAPATAN DA DEVLET'
Kardeşi Cemil için kırk yılı aşkın süredir mücadele eden Mikail Kırbayır, "Cemil'in yargısız infazla yaşamına son veren devlet, dosyasını zamanaşımı bahanesiyle kapatan yine devlet. Eğer zamanaşımı ise bekleyen kim. Ailesi olarak yetkili tüm mercilere müracaat yaptık, dosya bekletilmişse yine onlar bekletti" dedi.

Dünyanın her yerinde gözaltında kaybetmenin bir insanlık suçu, bir vahşet olduğunun altını çizen Kırbayır, "Hiçbir kuvvetin bir bireyin yaşamına son verme hakkı yoktur. Hele, vatandaşının malını ve canını korumakla, kollamakla görevli olan devletin böyle bir hakkı hiç yoktur. Bu nedenle bizim için Kayıplar Haftası çok önemli" diye konuştu.

'GÖZALTINDA KAYBETMELER HALA DEVAM EDİYORSA 12 EYLÜL ZİHNİYETİNDEN'
Covid-19 salgınından kaynaklı bu sene etkinlikleri sosyal medya üzerinden yapacaklarını dile getiren Kırbayır, şöyle devam etti: "Gözaltında kaybetmeler 12 Eylül 1980 darbesiyle yaşandı ama evveliyatı 1948'lere dayanıyor. 90'lardan 2020'lere kadar geliyorsa yetkililerden kimse 'darbelere ve darbecilere karşıyım' demesin. Madem karşısınız 12 Eylül darbesinde yaşamını yitirenlerin, özellikle de Cemil Kırbayır'ın katilleri neden korundu? Çünkü o zihniyet hala devam ediyor. Devam ettiği müddetçe gözaltında kayıplar ya mafya ya da devlet tarafından yaşanacaktır. Cemil Kırbayır davası kapanabilir devlet için ama benim adalete karşı sessiz isyanım var, kamuoyunun vicdanı yaralanmıştır."

'26 YILDIR DEĞİŞEN TEK ŞEY KAYBETME POLİTİKASINI SAHİPLENEN HÜKÜMETLER'
Gözaltında kaybedildikten sonra ailesinin ve yoldaşlarının mücadelesi sonucu cansız bedenine ulaşılan Hasan Ocak'ın kardeşi Hüsniye Ocak da 26 yıldır mücadele etmelerine rağmen kaybetme politikasının devam ettiğini kaydetti. Ocak, "26 yıla rağmen hala insanlar kaçırılıyor, devlet nerede" sorusunu sorduklarını dile getirdi ve ekledi: "Açılmayan mezarlarımız için adalet isterken, üstüne bir de fütursuzca sokaklarda, bodrumlarda insanların katledildiğini görüyoruz. Değişen tek şey kaybetme politikasını sahiplenen hükümetlerdir. Yani 26 yıl içinde değişen tek şey gözaltında kaybetme politikasını sahiplenen hükümetler, değişmeyen tek şey ise bizim adalet ısrarımız."

"Kaybedenler kaybedecek" diyerek yola çıktıklarını ve hala ilk günkü umudu taşıdıklarının altını çizen Ocak, "Biz Hasan'a ulaşabildik bu yüzden diğer kayıplarımızı bulmak için tabi ki umuduz devam edecek. Kayıplarımız hala toprakta, son kayba ulaşana kadar mücadelemiz devam edecek. Kayıplarımızla buluşma mekanımızdan belki şimdi uzağız, ama yüreğimiz de aklımız da orada çünkü o alan bizim kayıplarımızın simgesi" ifadelerini kullandı.

'BİR DAHA KİMSENİN SEVDİĞİ KAYBEDİLMESİN DİYE MÜCADELEMİZE DESTEK VERİN'
Ocak, şöyle devam etti: "17-31 Mayıs Kayıplar Haftasında yine sevdiklerimizi anacağız, yine adalet isteyeceğiz, yine faillerinin yargılanmasını talep edeceğiz. Hakikatlerin ortaya çıkarılmasını isteyeceğiz. Bir daha kimsenin sevdikleri kaybolmasın diye herkesi mücadelemize destek vermeye çağırıyorum."

Münübe Türkoğlu da yıllardır kardeşi Talat Türkoğlu ve kayıplar için mücadeleyi sürdürüyor. Kardeşini en son 1996 yılında yanlarına geldiğinde gördüklerini hatırlatan Münübe Türkoğlu, hiç vakit kaybetmeden kardeşi Talat Türkoğlu'nun bulunması için resmi kurumlara başvuruda bulunduklarını, ancak tüm çabalara rağmen tıpkı Kırbayır davasında olduğu gibi kimseden yanıt alamadıklarını söyledi.

'BU ÜLKEDE ADALET, İNSAN HAKKI YOK'
Dönemin İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü'nde yetkili olan kişilerin tıpkı bugünkü gibi çeteler olduğunu anımsatan Türkoğlu, Talat Türkoğlu'nun sorgulandıktan sonra katledildiğine yönelik JİTEM üyesi Kasım Açık'ın itiraflarına rağmen faillerin yargılanmadığını dile getirdi. Türkoğlu, "Abim sosyalist kimliğinden dolayı kaybedildi. Cumartesi Anneleri eyleminde sesimizi duyurduk, kendimizi ifade etme alanı bulduk. Ama biz diğer kayıp yakınları gibi yakınlarımızdan haber alamadık. Bu politika hala devam ediyor; Gülistan Doku, Hurmüz Diril kaybedildi. Bu ülkede adalet yok, hukuk yok, insan hakkı yok. Ben artık düşüncemi söylemekten korkmuyorum" dedi.

'YENİ KAYIPLAR OLMASIN DİYE MÜCADELE EDİYORUZ'
Gözaltında kayıplara karşı duyarlı olmak gerektiğini vurgulayan Türkoğlu, kamuoyuna şu çağrıyı yaptı: "Herkes ama herkes üstüne düşeni yapmalı. Biz zaten kayıplarımızı artık sağ bulacağımızı düşünmüyoruz, yeni kayıplar olmasın diye mücadele ediyoruz. Galatasaray Meydanı, 'Kayıplar Meydanı' olarak tanımlanmalı. Çünkü ülkenin gözaltında kaybetmelerle yüzleşmesi gerek. İnsanları kaybediyorlar, arkada kalanlara acı çektiriyorlar. Bu nedenle toplumdan sesimiz olmalarını istiyorum; adalet bu ülkeye gelmeli, hukuk güvenilir olmalı. Hukuk zaten işlerse her şey rayına girecektir."