GÜNCEL
Çevre hareketine bir darbe de TBB'den!
TBB yönetimi, hangi gerekçelerle EGEÇEP ve Büyüknohutçu ailesine çevre ödülü verilmesine karşı çıktığını, komisyon üyelerinin görevden alındığını kamuoyuna açıklamak zorundadır.
Türkiye Barolar Birliği (TBB), aldığı bir kararla, Birlik bünyesinde 2011'den beri görev yapan Çevre ve Kent Komisyonu'nun 24 üyesi görevden alındı. TBB, önce, 5. kez düzenlenen ve bu yıl EGEÇEP ve Antalya'da öldürülen çevreci çift Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çiftine verilmesine karar "Noyan Özkan Çevre Ve Ekoloji Mücadelesi Onur Ödülü" törenini iptal etmiş, iki ay sonra da komisyon üyelerini görevden almıştır. TBB'nin bu icraatı, Türkiye'nin son onbeş yılının en önemli adaletsizlik, hukuksuzluk pratiğinin yaşandığı çevre ve ekoloji alanındaki mücadeleye yapılmış bir darbedir.
İktidarın, mesleği gereği, müvekkilini savunduğu için avukatlara "terörist", "işbirlikçi" muamelesi yaparak, adliye koridorlarında şiddet uygulanmasından gözaltına alınıp tutuklanmalarına varıncaya kadar uyguladığı baskılara, en azından hak ve adalet mücadelesi verenler şahittir. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun, iş başına geldiğinden beri, iktidarla ilişkileri çerçevesinde yaşanan birçok hukuksuzluğa çanak tutan tutumuna da. Onun kendisine "laik", "Atatürkçü" cilasıyla fark yaratma atraksiyonlarına rağmen iktidarla bir çok konuda aynı zihniyeti paylaştığı aşikar.
Bunu bu kez de Çevre ve Kent Komisyonu'ndaki, her biri Türkiye'deki en önemli çevre davalarının gönüllü avukatlığını sürdüren, adları bu davalarla özdeşleşen avukatları tasfiye ederek göstermiş oldu. Tasfiye edilen avukatlarla hiçbir şekilde görüşülmeden, hatta avukatların "bilgi edinme hakkı" kapsamındaki dilekçelerine yanıt dahi verilmeyerek yapılan bu uygulama, açıktır ki, çevre mücadelesine yapılan bir saldırıdır.
Feshedilen o komisyondaki her bir avukatın kefili/vekili, son 15 yıldır bu ülkenin her bir tarafında toprağın suyun havanın ağacın mücadelesini verenlerdir. Cerattepe'de, Bergama'da, Efemçukuru'nda siyanürlü altın madenciliğe, Akkuyu ve Sinop'taki nükleer santral projelerine, Çamlıhemşin başta olmak üzere Karadeniz'in her vadisinde, her ırmağındaki HES projelerine, Yırca'da, Gerze'de ve daha birçok yerdeki termik santral projelerine, ne kadar orman, tarım alanı, mera varsa hepsini şirketlere peşkeş çekenlere karşı yıllardır Türkiye'nin dört bir yanındaki mücadele eden yurttaşların hak arayışında en büyük destekçisi, kimi yerde öncüsü avukatlar oldu. Artvin Cerattepe'deki mücadeleyi Bedrettin Kalın'sız, Rize'deki HES karşıtı mücadeleyi Yakup Okumuşoğlu'suz, Efemçukuru'ndaki mücadeleyi Arif Ali Cangı'sız, Akkuyu'yu Fevzi Özlüler'siz, "kentsel dönüşüm"e karşı mücadele Can Atalay'sız, Gerze'deki mücadele Cömert Uygar Erdem siz, Yuvarlakçay mücadelesi Berna B. Ulutaş'sız, Ergene havzasını kirlilikten kurtarma mücadelesi Bülent Kaçar'sız, Orhangazi termik santraline karşı mücadele Erol Çiçek'siz düşünülemez. Çünkü, bütün bu ve diğer mücadelelerde gönüllülük temelinde katılım gösteren avukatların büyük bir emeği vardır. Bu avukatlar sadece "avukat" da değillerdir, birer ekolojist, birer çevreci yurttaştırlar. Bundan dolayı TBB'nin yaptığı bir kurum içi icraat değildir; çevre hareketini avukatsız bırakmaktır.
Feyzioğlu'nun çevre karnesini biliyoruz. 2009'da Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Bükköy'de meydana gelen ve 19 kişinin ölümüyle sonuçlanan grizu patlaması davasında, Sivas Kangal'da siyanürlü altın işletmeciliği yapan Çetinkaya Demir İşletmesi'nin avukatlığını yapan Feyzioğlu'nun elbette Türkiye'deki çevre katliamlarına ve bunlara karşı gelişen "yaşam savunusu"na dair herhangi bir fikri ya da duygusal bir yakınlık göstermesi beklenemez, beklemiyoruz da. TBB'yi, yetkili kurulları, Saray icraatlarını aratmayan bu yanlıştan geri dönmeye çağırıyoruz. TBB yönetimi, hangi gerekçelerle EGEÇEP ve Büyüknohutçu ailesine çevre ödülü verilmesine karşı çıktığını, komisyon üyelerinin görevden alındığını kamuoyuna açıklamak zorundadır.
Bu ülkenin en önemli hak arama hareketi olan çevre mücadelesine yapılan bu darbeye izin vermemek için demokratik kamuoyunu duyarlılığa, harekete çağırıyoruz. İktidarın bütün baskısına, adalet ve hukuk namına her şeyi şirketlerin hizmetine koşmasına rağmen "yaşam alanları savunması"ndan nasıl ki vazgeçmedik, bu mücadelede hep yanımızda olan avukatlarımızdan da vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.