25 Kasım 2024 Pazartesi

Cemil Aksu yazdı: Mayıs yası: Aysin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu

Büyüknohutçu çifti cinayetinin, mafya liderlerine siyasi miting yaptırıldığı, televizyonlarda demeçler verdirildiği, her türlü yazılı hukuk kurallarının berhava edildiği, yandaş olmayan herkese her türlü adaletsizliği mubah gören bir siyasi rejimden cesaret alarak işlendiği gün gibi ortadadır.

Mücadelelerine saygıyla...

Her şey derin bir sessizliğe gömülüyordu o sırada; göğe doğru yükselen ardıçlar, çamlar, kestaneler, gürgenler ve köknarlar hep birlikte, birdenbire susuyordu. Ardından da, git gide tüyler ürpertici bir korku sarıyordu ormanı. Daldan dala, gölgeden gölgeye, "Sıra kimde?" fısıltıları dolaşıyordu artık. "Sıra kimde?" diyordu çatlayan tohumlar.

Finike'de dağ evlerine yerleşmiş ve organik tarım yapmaya başlamış iki yaşam savunucusu, Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu… Antalya'nın Finike ilçesi Alacadağ Köyü sınırları içinde Alacadağ tabiat koruma alanı bulunmaktadır. Bölgede kızılçam, katran ardıcı-mazı meşesi, boz pırnal-kesmes meşe, gürgen yapraklı kauçuk, çiçekli dişbudak, akçaağaç, üç dilimli akçaağaç, yapraklı üvez, menengiç-sakız ağacı bulunması nedeniyle mevsimsel renk cümbüşü buluşur, Alacadağ adını belki de bundan alır. Yaban hayatının zengin olduğu bölgede tilki, tavşan, porsuk, sansar, domuz, çakal, sırtlan, sincap, kurt, keklik, ispinoz, saka, serçe, üveyik, ibibik, güvercin, çoban aldatan, ağaçkakan, ardıç kuşu, karatavuk, boz batak, kaplumbağalar, yılan, boz yılan, kör yılan, engerek ve muhtelif cins kertenkeleler gibi hayvanlar insanlıkla iç içe ev edinmişlerdir doğayı.

Cellat yüzlü birtakım adamlar geliyordu yamacın dibine… Kapkara bıyıkları oluyordu bu adamların rüzgarda uçuşan karmakarışık saçları, şapkaları ve sağa sola dağılmış bulanık bakışları oluyordu… Sonra bu adamlar, güzelim dağ çiçeklerini çiğneye çiğneye avare bir ruhla oralarda geziniyorlardı bir süre. Dağ çiçekleriyle birlikte dağ böceklerini de çiğniyorlardı. Hatta gezinirken otları, otların arasında uçuşan kokuları ve renkleri de çiğniyorlardı. Çiğneyip ezdikleri şeylerin çığlıklarını da hiç duymuyorlardı tabii…

Bölgede bulunan taş ocaklarının çevreye, doğal yaşama, sadece bu bölgede yetişen sedir ormanlarına, Finike için oldukça önemli olan narenciyeye, insan sağlığına, yine sadece bu bölgede bulunan endemik türlere ve tarıma verdikleri hasarlardan rahatsızlık duyar, konuyu derinlemesine araştırmaya başlar Büyüknohutçu çifti. Taş ocaklarının bölgede yarattığı tahribatın boyutlarını daha iyi anlamaya ve belgelendirmeye başlayan çift, edindikleri bilgiler karşısında kayıtsız kalamaz ve birlikte göğüsleyecekleri bu yeni mücadelenin fitilini ateşler.

Finike Taş Ocakları ile Mücadele Platformu oluşturarak dava açılmasını sağlarlar. Mermer madenini işleten Bartu Mermer Firması da "ticaretlerini engelledikleri" gerekçesiyle Büyüknohutçu hakkında 100 bin liralık tazminat davası açar. Bilirkişi incelemesinde görülür ki "ÇED gerekli değildir" kararı verilmiş, ancak süreçte köylü bilgilendirilmemiş ve alanın ekolojik özellikleri bilimsel olarak incelenmemiş. "ÇED gerekli değildir" raporu iptal edilir.

Mahkeme kararında; "'ÇED gerekli değildir' kararı verilmesine ilişkin işlemlerle bu karar uyarınca verilen maden izin belgesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır" der. Böylece "ÇED Gerekli Değildir" raporu ve maden arama izin belgesi mahkemece iptal edilir. Ardından Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile firmanın iptal kararına itiraz ettiği Danıştay, 2017'nin nisan ayında verdikleri kararlarla itirazları reddeder.

Mayıs'ın 9'u.

Aysin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu, 9 Mayıs 2017'de, Finike Alacadağ -Kızılcık Mevkiindeki evlerinde öldürüldüler. Bölgeye 15 gün önce yerleşmiş olan Ali Yamuç adlı şahıs olayı üstlenerek tutuklandı ve Elmalı Cezaevine yerleştirildi. Defalarca ifade değişiklikleri yapan Yamuç, ilk olarak cinayeti para için işlediğini söyledi. Ardından değişen ifadelerinin pek çoğunda azmettiricisi konumunda bahsettiği "Bahçeci Mermer"in ortaklarından Necmi Bahçeci'nin ismini verdiği ifadeleri ve direkt olarak Necmi Bahçeci'ye yazdığı, kendisine iletmesi için eşi Fatma Yamuç'a verdiği mektuplar ve itirafları ortaya çıktı.

Cinayetten 9 ay sonra, Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Bartu Mermer firmasının, mermer ocağı kapasite artışı ve kırma eleme tesisi projesiyle ilgili yaptığı başvuru sonucunda hazırlanan ÇED raporunu yayımladı. Alacadağ Mahallesi'nde 150 hektarlık ruhsat alanının 65,76 hektarlık kısmında kapasite artışı planlanan raporda ÇED raporunun hazırlanma nedeninin mahkeme kararı olduğu bilgisi de vardı. 65,76 hektarlık alanın tamamının orman arazisi olduğu, yaban hayatının yakınında çalışıldığı belirtilen raporda, 4800 ağacın kesileceği bilgisi de var. 50 köylünün de müdahil olduğu dava ile kapatılan bu mermer işletmesinin ÇED sürecinin sonucunda neler olacağı da merak konusu.

Alacadağ hâlâ talan edilmekte ve aynı bölgede 14 maden ocağı daha izin için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvurdu. Çalışan bir ocağın yine köylülerin şikayetleri ile kapatılması sağlandı. Bölgede bal ormanları, patentli enez balı, yazır üzümü var. Tarım ve hayvancılık yanında kırsal turizm yaparak geçindiklerini söyleyen muhtarlar, atık sularla nehirlerinin kirletildiğini, kırmızı benekli alabalıkların öldüğünü belirtiyorlar. 14 Ağustos 2019 tarihli habere göre, aralarında Ernes, Yeşilköy, Gökbük köylerinin de olduğu 6 köyün muhtarı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na 14 mermer ocağı için kendilerine bilgi verilmeden onay verilmemesi yönünde dilekçe verdi. Öldürülen çiftin de üyesi olduğu Toroslar ve Akdeniz Kıyıları Çevre Koruma Derneği davanın ve bölgenin ekolojik değerlerinin korunmasının takipçiliğini yapmakta.

ÇİFTİN KATLİAMI SİYASİ BİR CİNAYETTİR
Büyüknohutçu çiftinin katledilmesi, siyasi bir cinayettir. Türkiye'nin siyasi hayatının son 20 yılında ekoloji hareketi, doğanın ve emeğin talanı üzerinden sermaye birikimi yapmak isteyen iktidara karşı direnişin en önemli ayağı oldu. Vadilerde, yaylalarda, kentlerde, mahkeme koridorlarında, bilim kürsülerinde, kısaca her yerde yaşam alanlarının, ormanların, zeytinliklerin, parklarımızın, nehirlerin, toprağın, suyun sesi olduk. Rize'den Alakır'a, Munzur'dan Kazdağlarına, Cerattepe'ye, Aydın'dan, Kuzey Ormanlarına, Muğla'dan Hasankeyf'e yurdumuzun her tarafında, iktidarın ve şirketlerin yaşam alanlarımızı, doğamızı yıkıma uğratmasına dur dedik. Doğaya düşman olanın insana dost olmayacağını ilk biz ortaya koyduk, "üç-beş çevreci tip" olarak iktidarın "ileri demokrasi" balonunu patlattık. Üç-beş ağaç için Türkiye'nin onurunu ayaklandırdık.

Büyüknohutçu çifti cinayetinin, mafya liderlerine siyasi miting yaptırıldığı, televizyonlarda demeçler verdirildiği, her türlü yazılı hukuk kurallarının berhava edildiği, yandaş olmayan herkese her türlü adaletsizliği mubah gören bir siyasi rejimden cesaret alarak işlendiği gün gibi ortadadır. Gözaltında kayıplardan, Sivas katliamına, Suruç ve 10 Ekim Ankara katliamlarına, Metin Lokumcu'nun Tahir Elçi'nin öldürülmesine kadar yakın tarihimizin kanlı ve karanlık sayfalarından biridir bu cinayet! Bir kiralık katil üzerine yüklenerek olayın siyasi bir cinayet olduğunu gerçeğini kapatılamaz. Kapatılmasına izin vermeyeceğiz.

"bizim de
günlerimiz olacak
güle değecek
kuşların kanadı
ve kuşlar sırtlarında
gül taşıyacak
zincirlerimizle
yaralarımızla
bir yanı var
ömrümüzün
belki bir gün gülecek"

*Yazı, "https://www.polenekoloji.org/mayis-yasi-aysin-ve-ali-ulvi-buyuknohutcu/" sitesinden alınmıştır.

**Çizim: Rıza Türker