25 Eylül 2024 Çarşamba

'Can yakanlar, nasıl çocuklarının yüzüne bakıyor?'

Cumartesi Anneleri, 764. oturma eyleminde, 14 Kasım 1982'de gözaltına alındıktan sonra öldürülen Mustafa Asım Hayrullahoğlu'nun faillerini sordu ve sorumluların adalet önüne çıkarılmasını talep etti.

Cumartesi Anneleri, 764. buluşmalarında 1982'de gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürülen Mustafa Asım Hayrullahoğlu için adalet istedi.

Bu hafta da Galatasaray Meydanı'na gitmeleri polis tarafından engellenen kayıp yakınları açıklamayı İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştirdi.

Haftanın açıklamasını, 21 Mart 1995'te gözaltında kaybedildikten sonra cenazesi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak okudu.

Ocak, bir ülkede insanların hakkını arayabildiği kadar demokrasiden söz edebileceğine işaret ederek, "Türkiye'de bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemini kuracak siyasi bir irade geçmişte de günümüzde de olmadı. Bu iradenin yokluğu Türkiye'de demokrasi ve hukuk devletinin tüm kural ve kurumlarıyla işlemesini imkansızlaştırdı. Bireyin hakları yalnızca yasalarda yazılı kaldı" diye konuştu.

'ONUN BU UMUDU BİZİM DE UMUDUMUZDUR…'
1936'da Salih Bozışık'ın kaybedilmesinden bu yana adalete ulaşamadıklarını dile getiren Ocak, 764. haftalarında "Mustafa Asım Hayrullahoğlu'nu unutmadık" diyerek buluştuklarını söyledi ve "'Oğlum suçsuzdu, o düşüncesi uğruna, ezilenlerden yana olduğu için işkenceyle öldürüldü. Bunlar ortaya çıkacak, hak yerini bulacak. Bu umutla yaşıyorum' diyen Feyziye Hayrullahoğlu da 2010 yılında aramızdan ayrıldı. Onun bu umudu bizim de umudumuzdur" cümlelerini kullandı.

Hayrullahoğlu'nun sosyalist kimliğiyle bilindiğini belirten Ocak konuşmasına şöyle devam etti: "14 Kasım 1982 sabahı evinden çıktı. Siyasi Şube polisleri tarafından gözaltına alınan Hayrullahoğlu, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Gayrettepe 1.Şube'ye götürüldü. 16 Kasım 1982 tarihinde gözaltındayken işkence ile öldürüldü. Ailesi her yerde onu ararken cansız bedeni polisler tarafından gizlice Kasımpaşa Zindan Arkası'ndaki Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldü."

'GÖZALTINA ALINDIĞI İNKAR EDİLEN EVLATLARI BAŞKA BİR İSİMLE MEZARA GÖMÜLDÜ'
Oğlunu sormak için Hayrullaoğlu'nun annesinin karakola gittiğini aktaran Ocak, "Böyle biri getirilmedi" cevabını aldığını anımsattı ve "Başvurduğu yerlerde hep 'Bilmiyoruz' cevabıyla karşılaştı. Sıkıyönetim Komutanlığı'na 'Aylardır oğlumu arıyorum. Sağ mı? Ölü mü? ne oldu ona, bir bilgi verin' diye başvurdu ama cevap alamadı. 12 Eylül karanlığında tüm baskılara rağmen arayışını sürdüren aile, 1983 yılının Mart ayında gözaltına alındığı inkar edilen evlatlarının başka bir isimle gömüldüğü mezarına ulaştı" diye belirtti.

Ailenin avukatı Ergin Cinmen'in başvurusuyla 2 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde dava açıldığını hatırlatan Ocak, "Hayrullahoğlu'nun işkenceyle öldürülmesine tanıklık eden Namık Kemal Cibaroğlu, mahkemede sorguda öldürülmesini detaylarıyla anlattı" dedi ve ekledi: "Yargılanan sorgu timindeki beş polisten Ali Can Özgenler ve Engin Devren beraat etti. Komiser yardımcıları Ümit Bağbek, Mehmet Yetiş ve Orhan Yaman'a Hayrullahoğlu'nu işkenceyle öldürmekten 10'ar yıl 8'er ay hapis cezası ve yaşam boyu kamu hizmetlerinden men cezası verildi. Ancak kararı veren hakimler Naci Gürkan ile Nuh Çetinkaya görevlerinden alındı. Adli Tıp, işkenceyi belgeleyen ilk raporu 'yeniden' düzenleyerek kayıtlara 'İşkencede öldürülmemiştir' olarak geçirdi. Mahkumiyet kararı Askeri Yargıtay 3. Dairesi tarafından oy çokluğuyla bozuldu. Mahkum olan sanıklar da beraat etti."

'DAVA CEZASIZLIK ZİNCİRİNİN BİR HALKASI OLDU'
Ocak, 2012 yılında Hayrullahoğlu'nun eşi Aynur Hayrullahoğlu'nun suç duyurusunda bulunarak 12 Eylül Askeri Darbesi'ne ilişkin davaya müdahil olduğunu belirterek, "Yalnızca iki generalin yargılanması ile sınırlı tutulan dava cezasızlık zincirinin bir halkası oldu. Darbenin gerçekleştirilmesinde yer alan asker ve sivil tüm unsurların, yargılanarak cezalandırılmaları talebimizi karşılamadı" dedi.

'KATİLLER SERBEST BIRAKILDI, ÇOĞU YARGILANMADAN ÖLDÜ'
Açıklamadan sonra söz alan eşi Aynur Hayrullahoğlu, öfkesinin hala devam ettiğini vurgulayarak konuşmasını şöyle sürdürdü: "Mustafa evden çıktı ve bir daha evine dönmedi. 37 yıl oldu, yıllardır aynı özlem ve hasretle bekliyorum onu. Katilleri serbest bırakıldı, çoğu yargılanmadan öldü gitti. Ben eşimi, yoldaşımı, yaşam arkadaşımı kaybettim. Benle beraber 37 yıldır yürekleri yanan eşler, anneler, çocuklar var."

Geçmişteki zihniyetin hala devam ettiğine dikkat çeken Hayrullaoğlu, "Zihniyeti devam ettirenler, canları yakanlar, çocuklarının torunlarının yüzüne nasıl bakıyor? Şu sokağa girdiğim zaman inanılmaz bir polis kontrolü var. Bizden korkmayın zulmeden sizsiniz biz değiliz. Yeter artık" diye ifade etti.

'YAPABİLECEĞİM BİR ŞEY YOKTU'
Hayrullaoğlu ile aynı hücrede kalan Namık Kemal Civaroğlu da gözaltında neler yaşadıklarını şöyle anlattı: "Onu sağ koluma bağladılar. Hava soğuk olduğu halde terliyordu. Konuşacak halde değildi, nefes almakta zorlanıyordu. Yapabileceğim bir şey yoktu. Bir süre sonra nöbetçi polisler onu hastaneye götürülmesi gerektiğini söyledi. Bütün vücudunu terlemesin diye sildim. Müthiş bir şekilde bana saldırdılar. Sabah 7 buçuk gibi Mustafa'nın vücudu soğumaya başlamıştı. Ölmüştü. Bana çok iyi davranmaya başladılar. Ailesiyle bağlantı kurmaya başladım. Mahkemede 84'te açılan davada da anlattım."

'NİCE İNSANIMIZ KARARTILDI'
Ailenin avukatı Ergin Cinmen'in mektubunu ise 80 darbesinde işkenceyle öldürülen Süleyman Cihan'ın kardeşi Ahmet Cihan okudu.

Mektupta zaman kavramının ne derece içinden çıkılmaz olduğunu dile getirildi ve şunlar belirtildi: "Ne kadar uzun yazsam o kadar yetersiz kalacağını hissettim. Mustafa Hayrullahoğlu zamanın TKP yöneticilerindedir. Gözaltına alındıktan bir buçuk gün sonra yoğun işkence nedeniyle öldü. Otopsi raporunda gırtlak kemiği kırılmıştı. Gırtlak kemiğinin kırılması boğazının uzun süre sıkılmasının açık kanıtıydı. 12 Eylül yargısının işkence hakkında verdiği az mahkumiyet kararından biri oldu. Askeri yargıçlar her türlü baskıya direnerek sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verdi. Ancak görevden alındılar. Hayrullahoğlu gibi nice insanımızın hayatı karartıldı. Bu kötülüklere karşı itirazlar da var Cumartesi Anneleri sessizlerin sesi olmaya devam ediyor."

Annelerin eyleminde son olarak, 82. yıl dönümünde Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanılması istenildi ve Ahmet Kaya'nın 19. ölüm yıl dönümü nedeniyle 'Beni Bul Anne' şarkısıyla "haftaya tekrar bir arada olacağız" denildi.