4 Ekim 2024 Cuma

Bursa'da 'Nartan'ın Düşü Neydi' paneli düzenlendi

Suruç katliamında ölümsüzleşen Nartan Kılıç anısına BEKSAV'ın Bursa'da düzenlediği etkinliğin ilk gününde Nartan'ın çektiği fotoğraf sergisinin yanı sıra "Nartan'ın Düşü Neydi" paneli düzenlendi. Panelde, Suruç katliamında ölümsüzleşenler, sosyalistler ve Çerkes halkının düşleri anlatıldı.

Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı'nın (BEKSAV), Bursa'da "Nartan'ın Düşü" etkinliği sürüyor. "Suruç'tan açılan ateşte verdiğin canını, seni dünyaya getirenin canına eklemiştin. Nartan'ın Düşü'ne bir adım daha yaklaşıyoruz" diyerek iki günlük hazırlanan program dün Nartan'ın "Düşümdü" dediği çektiği fotoğraflardan oluşan sergiyle başladı.

Serginin ardından Hakların Demokratik Partisi (HDP) Yıldırım İlçe Örgütü'nde, "Nartan'ın düşü neydi" isimli panel düzenlendi. Suruç Aileleri İnisiyatifi'nden Şemsettin Ünlü ve Mehmet Özkan, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Eşbaşkanı Yaren Tuncer, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ve Jineps Gazetesinden Birgül Asena Güven panelde konuşmacı olarak yer aldı.

10 Ekim katliamında ölümsüzleşen Hasan Baykara'nın ağabeyi Resul Baykara, HDP Bursa İl Örgütü, Jineps Gazetesi, ANYAKAYDER, Artvin Sanat Kültür Dayanışma Derneği, SGDF ve ESP üyeleriyle çok sayıda kişi de panele katıldı.

SURUÇ AİLELERİ: ONLARIN DÜŞLERİNİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ
Oğlu Uğur'u katliamda kaybeden Mehmet Özkan, Kürtçe bir konuşma yaptı. Katliam sonrası yaşadıkları hukuksuzlukları hatırlatan Özkan, hiçbir saldırının adalet mücadelesini engelleyemeyeceğinin altını çizdi ve dayanışma, birlikte mücadele çağrısı yaptı.

Suruç'ta ölümsüzleşen Polen Ünlü'nün babası Şemsettin Ünlü de tek kişiye verilen cezayla gerçek sorumluların gizlenmeye çalışılan Suruç davasına işaret etti. Suruç için adalet mücadelesinin Suruç davasıyla sınırlı olmadığının altını çizen Ünlü, adalet arayan her kesimle kendi adalet mücadelelerini birleştirerek yürüdüklerini kaydetti. Nartan ve Ferdane şahsında 33'leri anan Ünlü sözlerini şöyle sonlandırdı: "Onların düşünü bir kez daha hatırlatalım. Onlar savaşın olmadığı, çocukların ölmediği, insanların arasında zengin-fakir ayrımının olmadığı bir dünyada yaşamayı düşlediler. Biz de onların aileleri ve arkadaşları olarak kurdukları düşü gerçekleştirene kadar adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi buradan bir kez daha belirtiyoruz."

TUNCER: GEZİ KOMÜNLERİNİ KOBANÊ'DE KURMAYA GİDİYORDUK
SGDF Eşbaşkanı Yaren Tuncer, 33'leri Kobanê'ye götüren süreci anlattı. Kobanê İnşa Kampanyası'nın nasıl ortaya çıktığını, SGDF'nin bu kampanyayı örgütlerken ne istediğini anımsatan Tuncer, Suruç'ta ölümsüzleşen Cebrail Günebakan'ın kampanya döneminde verdiği bir röportajdaki "Gezi komünlerini Kobanê'de kurmaya gidiyoruz" şeklindeki sözünü hatırlattı. Tuncer, SGDF'nin Kobanê'ye giderek gençliği, devrimin güncelliğiyle, devrimin savunusuyla buluşturmak istediğini vurguladı.

Kobanê inşa kampanyasını anlamak için sosyalistler gençlerin birleşik mücadele çalışmalarına bakmak gerektiğini dile getiren Tuncer, "Türkiye'nin batısından Bakur'un Dicle Üniversitesi'ne 'Kardeş Üniversite Kampanyası', gerillaya yönelik saldırılara karşı canlı kalkan eylemlerine etkin katılım, Türkiye'den Bakur'a yürüttüğü vicdani ret çalışması, Bakur'da asker tarafından imha edilen Zap Köprüsü'nü yeniden inşa etme kampanyası, Roboskî katliamı sonrası yürüttüğü adalet yürüyüşü ve kampanya... Bu çalışmalar hem Bakur Kürdistan'da işgalci sömürgeciliğe karşı gençliğin yürüttüğü mücadele hem de Türkiye'de şovenizme, ırkçılığa, faşizme karşı tutum aldırma çalışmasıdır. Bunlar birleşik devrimi besleme görüş açısıyla yürütülen çalışmalardan birkaçı" diye konuştu.

'GEZİ'DE TAKSİM'İ SAVUNANLAR ROJAVA DEVRİMİNİ SAVUNMAYA KOŞTU'
2015 yılında yürütülen "Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz" kampanyasından önce yaşanan süreci hatırlatan Tuncer, Rojava devriminin ardından 2013 yılında Gezi ayaklanmasının yaşandığını söyledi. Tuncer devamında şöyle söyledi: "Bu devrimci bir durum anlamına geliyordu. IŞİD saldırılarına karşı Kobanê savunmasıyla paralel 6-8 Ekim serhildanı, 7 Haziran seçimlerine etkin katılım ve gençliğin değiştirici gücü. Bu güçten Rojava devrimine kendi durduğu yerden dayanışma eylemleri düzenleyerek, onun coşkusunu hisseden Ayşe Deniz Karacagiller gibi oraya gidip Destan Temmuz olanlardan bahsediyoruz. Üniversitelerde Suphi Nejat Ağırnaslı iken orada Paramaz ismiyle şehit düşenlerden bahsediyoruz. Gezi ayaklanmasında taşla sopayla Taksim'i savunanlar yanı başımızdan kalkıp Rojava devrimini savunmaya koştu. Devrimci bir gençlik örgütünün böylesi bir cüreti muhakkak örgütlemesi gerekiyordu, biz de bunu kendimize görev bildik. Kobanê inşa kampanyası da 'Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz' şiarı da böyle çıktı."

'YASAKLARI TANIMADIK'
Gençlik örgütlerinin yaz dönemini içe dönük eğitimlerin, yoldaşlık ilişkilerinin gerçekleştiği etkinliklerin olduğu kamplar biçiminde geçirdiğini hatırlatan Tuncer, 2015 yılında SGDF olarak devrimle buluşmak, devrim için savaşmak için siperlere koşan halkın evlatlarıyla yan yana gelmek ve o devrimden öğrenerek bu topraklara taşımak için Kobanê'ye gidiş kampanyasını örgütlediklerini belirtti. Tuncer, Rojava'yla Gezi'nin çocuklarını buluşturmak için yola çıkarken, işgalcilerin ve sömürgecilerin yasağını tanımadıklarını da ekledi. 

'ONLARIN MİRASININ SÜRDÜRÜCÜLERİYİZ'
Suruç katliamının bir imha saldırısı olduğunu ve birleşik devrimi, birleşik mücadeleyi temel alanlara yönelik gerçekleştiğini dile getiren Tuncer, "Ancak milyonlar 33'leri sahiplendi. Böyle bir katliam, 33 kızıl karanfilin uğurlama törenleri, cenazeleri, anmaları ve adalet için kuşandığımız sokaklarda binlerin eylem gücü ile yanıtlandı. Onların isimleri her yerde taşımaya devam ediyoruz. Onlar Kobanê şehitlerinin mirasçısıydı biz de onların mirasçısıyız. Bu nedenle 'Suruç için adalet herkes için adalet' kampanyalarıyla, sokaktaki eylemimizle onların mirasını sürdürüyoruz" dedi. 

'SURUÇ İÇİN ADALET MÜCADELESİNİ SOKAK SOKAK SÜRDÜRECEĞİZ'
Suruç için yürütülen adalet mücadelesine de dikkat çeken Tuncer, mahkeme salonlarında yaşanan hukuksuzluklara değindi. Adaleti, katillerin kurduğu duruşma salonları ve yasalardan beklemediklerini vurgulayan Tuncer, "Biz adaleti bu halktan bekliyoruz" diye kaydetti. Tuncer, adalet çağrılarının işçilere, emekçilere, gençlere, LGBTİ+'lara ve tüm halklara yönelik olduğunu söyledi. Mahkeme sonucunun bir şeyi değiştirmediğinin de altını çizen Tuncer, sokak sokak Suruç için adalet mücadelesi yürütmeyi sürdüreceklerini vurguladı. Tuncer, "Onları anmaya, adalet istemeye devam ettik. Her 20 Temmuz'u devletle hesaplaşma gününe çevirdik" diye konuştu. 

GÜMÜŞTAŞ: YIKILAN BİR KENDİ YENİDEN İNŞA ETMEKTİ DÜŞLERİ
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş da Nartan'ın "İnsanlar gözünü kırpmadan giderken, biz nasıl rahat uyuyabiliyoruz" sözünü hatırlatarak, şöyle devam etti: "Arkadaşları Nartan'ın Suruç'ta olmasına şaşırmakla birlikte, 'Nartan zaten Suruç'a doğru akması gereken, hayatın akışı içinde yolunu tutması gereken biriydi' diye anlatıyor. Nartan Çerkeslerin uluslaşması mücadelesini tarihsel geçmişi içinde arayan, sorgulayan, kendi topraklarında, kendi dili ve kültürüyle yaşamayı amaç edinen, aynı zamanda kendi topraklarının özgünlüğünü bütün halklarla paylaşmak isteyen bir genç. O yüzden doğa fotoğrafları çekiyor, o yüzden o banka çok tutkun ki arkadaşları onu 'Nartan'ın bankı' olarak biliyor. O yüzden o bahçeli evi almak istiyor."

Suruç katliamında ölümsüzleşen Ferdane Kılıç'ı da anan Gümüştaş, "Ferdane yoldaş partimizin kuruluş çalışmalarında yer almış, aynı zamanda SKM'nin de kurucularından, sözcülüğünü yapmış, devamla HDK'nin çalışmalarında kurucu olarak yer almış birleşik cephe siyasetine katılmış inanmış; bir kadın devrimci, bir anne, bir yoldaş" dedi.

33'lerle Kobanê'ye doğru yola çıkan bütün insanları tarif edebilecek en yalın ve net şeyin "düş" olduğunu ifade eden Gümüştaş, kiminin inşaat yapmak, kiminin çocuklarla oynamak, kiminin ekmek pişirmek için yola çıktığını ancak ortak paydanın savaştan yıkılan bir kenti taşla, sopayla, emekle, iradeyle örmeye çalışmak; sınırları yok sayarak kardeşliği, barışı yeşertmek, sınırları anlamsızlaştırmak duygusu olduğunun altını çizdi. 

'EN BÜYÜK EYLEMLERİ GİTMEKTİ'
Tam da bu yüzden Suruç şehitlerinin hep düşlerle anıldığını belirten Gümüştaş, "En büyük eylemleri gitmekti. Gitmek için harekete geçiren ise düştü. O günden bu güne hiçbir düş yarım kalmayacak diyerek onların eylemlerinin sürekliliğini, eylemlerine güç katan düşlerinin ve düşüncelerinin sürekliliğini ve sonsuzluğunu anlatmayı, yaşatmayı kendimize borç biliyoruz" diye vurguladı.

'DEVRİM GÜNCELDİR'
Sosyalistler bakımından Suruç'ta olmanın anlamını tarifleyen Gümüştaş, "Bizler için Rojava devrimiyle buluşmak, 21. yüzyılın insanlığın kurtuluşunun en önemli mihenk taşına dokunmak, direniş odağına karşı sosyalist sorumluluğumuzu yerine getirmekti her şeyden önce. Bizim görüş açımız 'dünyada sosyalizm öldü' diyenlere devrimin bütün güncelliğiyle yeniden halkların bilincinde var olduğunu söylüyor. Devrimin sadece tek bir ülkede, tek bir toprak parçasında değil bölgesel ve dünyasal olarak tarihe hükmeden bir gerçek olacağını söylüyor" diye konuştu.

2012 yılında Mısır ve Tunus'ta yaşanan ayaklanmaları hatırlatan Gümüştaş, "Emperyalist, bölgesel gerici savaşlara karşı Ortadoğu halkının ayaklanma ve isyanlarla, emperyalist ve işgal politikalarına, gerici iktidarlara karşı kendi kaderini eline alma ve ayaklanmalar dizisi olarak geldi. Bu dizi içinde en güçlü hazırlığı yapan dinamik olarak Kürtler Suriye'nin Rojava bölgesinde halkların demokratik özyönetimini inşa ettiler. Demokratik halkçı iktidarı tayin ettiler. Ne emperyalist devletin gölgesinde yaşamaya giden bir yol ne de onlar karşısında bağımsızlık savaşı veriyormuş gibi görünen bölgenin gerici iktidarlarının kölesi olan bir yol. Üçüncü bir cephe ve seçenek olarak ezilenlerin, halklarımızın kendi kurtuluşu olarak devrimi yarattılar, inşa ettiler. Bu devrim bu haliyle 21. yüzyılda yeni proleter devrimler çağı olacak dediğimiz devrimlerin işaret fişeği oldu. Tüm dünya halklarına kurtuluşun başka bir yaşamın mümkün olduğunu gösterdi" ifadelerini kullandı.

'KOBANÊ DİRENİŞİ DÜNYA HALKLARININ SAHİPLENMESİYLE BAŞARIYA ULAŞTI'
Rojava devriminin bir kadın devrimi olarak şekillendiğini ve enternasyonal duruşuyla inşa ettiği gerçeğin kendileri için sahiplenme ve onun için savaşmayı üstlenmenin önemine dikkat çeken Gümüştaş, "Bu devrim Kobanê'den başladığı yerden tekrar kuşatıldığı zaman ise Kobanê'nin çığlığına ses olmak, Türkiye ve Kürdistan'dan ses vermek, hem de enternasyonal yaşayan, düşünen sosyalistler olarak oradaki direnişte yer almak bizim için önemli bir görevdi. Kobanê direnişi ne mutlu ki hem Kobanê'nin direnişi hem de Türkiye, Kuzey Kürdistan ve dünya halklarının sahiplenmesiyle başarıya ulaştı. Rojava devrimi bu büyük direnişin sahiplenilmesiyle birlikte daha dünyasal bir karakter kazandı" dedi. 

Suruç ve 10 Ekim katliamlarının tesadüf olmadığının altını çizen Gümüştaş, tarihte çığır açan ve sınırları yıkan eylemler biriktirdiklerine işaret ederek, Arap Baharı, Gezi ayaklanması, Rojava devrimi ve Kobanê direnişini hatırlattı.

Gezi'nin çocuklarının Rojava'ya köprü olmak istediklerini vurgulayan Gümüştaş, 7 Haziran'ı yaratan siyasi anlayışın emekçilerinin Rojava'yla bu toprakları buluşturmak istediğini, sınırları ve politik islamcı çeteleri, gerici iktidarları anlamsız hale getirdiklerini söyledi.

Rojava halklarının iç savaş sürecinde üçüncü bir yoldan giderek demokratik halkçı yönetim inşa ettiğini ve Gezi komünlerinden çıkanların seçim barajını yıkarak başka bir geleceğin olduğunu gösterendiğini kaydeden Gümüştaş, tarihin bunu yeniden dayattığını söyleyerek, "İşçilerin emekçilerin özgürlük, insanca yaşam, halkların eşit temsil, eşit adil onurlu yaşam arayışları üçüncü cephesinin yaratılmasını gerektiriyor" dedi.

GÜVEN: AYNI KAVGADA 'DUR' DİYENLER SURUÇ'TAYDI
Jineps Gazetesinden Birgül Asena Güven de, Nartan ile ilk tanışmasını anlatarak söze başladı. 2015 seçimleri öncesinde bir grup Çerkes'in, durum değerlendirmesi yapmak üzere Çatalkaya Vadi'sinde bir araya geldiğini ve Nartan ile ilk o toplantıda tanıştığını anlatan Güven, "Suruç'tan 152 yıl önce soykırıma uğrayan atalarının sürgün yolculuğu sonucu Türkiye'de yaşarken, Üniversite eğitimi için kadim topraklara, Kafkasya'ya gitmişti ve düşlerinden biri geleceğini anavatanda kurmaktı. Hayatın içerisinde diğer tüm kimliklerinin yanı sıra bir Çerkes delikanlısı olarak varoluşuna şahitlik ederim" dedi.

Katliamda ölümsüzleşen Ferdane Kılıç'a değinen Güven, "Ferdane'nin zarif ve cesur yaklaşımlarına, o çok renkli mücadelenin içindeki Çerkes kadını duruşuna ve Çerkes halkı içerisinde kadın örgütlenmesinin gerekliliğini ilk telaffuz edenlerden oluşuna şahitlik ederim" diye konuştu.

Kobanê'ye gitmek üzere yola çıkıp Suruç'ta katledilenlerin birçok farklı halk ve inançtan olduğuna dikkat çeken Güven, "Anadilleri aynı olmasa da aynı ağıda ağlayanlar ve aynı kavgada 'dur' diyenler oradaydı" dedi.

'ÇERKESLER ÇOK RENKLİ BİR DÜNYA DÜŞLÜYOR'
Çerkeslerin düşlerini anlatan Güven şunları söyledi: "Çok renkli bir dünya düşlüyoruz biz. Dünya mirasına kendi renklerimizi de katmak istiyoruz. Bütün halklar gibi ne eksik ne fazla. Kendi içimizde de renklerimiz var. Tıpkı Türkler, Kürtler, Avustralyalılar gibi. Güçlüden yana olanlarımız gibi ezilenden yana olanlarımız da var. Sadece kendi sesini duyanlarımız kadar, dünyadaki tüm canların sesine kulak verenlerimiz de var."

'DÜŞLERİ KANLA BOĞAMAZSINIZ'
Güven son olarak Çerkeslerin taleplerini ve bu taleplere değinerek, "Düşleri kanla boğamazsınız" dedi.