3 Ekim 2024 Perşembe

Buldan: Meydanı faşizme bırakmayacağız

Meclis Grubunda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisine yönelik gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla ilgili 4 Kasım'dan bu yana eş genel başkanlar, milletvekili, belediye eş başkanlarının da aralarında olduğu 20 bin HDP'linin gözaltına alındığı, 10 bine yakının tutuklandığı bilgisini paylaştı. Buldan, "AKP'siz bir Türkiye mutlaka ama mutlaka gelecektir. İnadına başaracağız, inadına umudu dimdik ayakta tutacağız. Çünkü her birimiz Selahattin Demirtaş olacağız, Figen Yüksekdağ olacağız, İdris Baluken olacağız. Bu meydanı faşizminize asla bırakmayacağız!" diye konuştu. 

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İzmir depremi, 4 Kasım rehin alma operasyonu, HDP'ye yönelik gözaltı ve tutuklama saldırıları, Fransa ve Avusturya'daki politik İslamcı faşist saldırıları, bütçe görüşmeleri, Rojava ve Kobanê'ye yönelik işgal hazırlıkları konularında konuşan Buldan, faşizme karşı mücadeleye dikkat çekti. Çöktürme planlarıyla bütün demokrasi güçlerinin hedef alındığını vurgulayan Buldan, "Meydanı faşizme bırakmayacağız" dedi. 

Konuşmasına İzmir depreminde yaşamını yitirenleri anarak başlayan Pervin Buldan, İzmir'lilere başsağlığı, yaralılara acil şifa diledi. 2020 yılının felaketler yılı olmaya devam ettiğini belirten Buldan, Elazığ depremini hatırlattı, "İzmir depremi, bu ülkenin deprem gerçeğini bir kez daha bizlere acı bir biçimde göstermiştir. İnsanların ölümüne neden olan, her zaman söylediğimiz gibi afetler değildir, gerekli tedbirlerin zamanında alınmayışıdır, denetimsizliktir, yaşamın değil rantın esas alınmasıdır. İmar affıyla kaçak yapılaşmanın önünü açan rantçı zihniyet, depremi daha yıkıcı hale getirmektedir" dedi.

'SANKİ 18 YILDIR İKTİDARDA DEĞİLLER'
Depremin ardından yapılan açıklamaları "AKP Genel Başkanı Erdoğan, kendi sorumluluklarını bir kenara bırakarak afetlere dayanıksız yapılardan vesayetçi zihniyeti sorumlu tutmaktadır. Sanırsınız 18 yıldır iktidarda olan AKP değil" sözleriyle eleştiren Buldan, "Depreme hazırlık için bugüne değin ne yaptınız? Hangi önlemleri aldınız? Deprem vergilerini nerelere harcadınız? Kanal İstanbul'a ayıracak paranız varsa, deprem için neden kullanmıyorsunuz? Bu hayati soruların cevabını duymak istiyoruz" dedi. 

İnsanların enkaz altında can çekerken bakanların şov derdinde olduğunu söyleyen Buldan, "Enkaz altındaki insanlarla alay etmektedir. Bakanın derdi siyasi şov yapmaktır. İnsanlar can derdinde bunlar şov peşinde. Bunların derdi imanı şov yapmak, algı yönetmek" dedi.

'RANTÇI ANLAYIŞ DEPREMDEN DAHA TEHLİKELİ'
Uzmanların ve bilim insanlarının yaptığı uyarıların dikkate alınmadığını söyleyen Buldan, "İktidar ne yapıyor? Bu uyarıları dikkate almak yerine meslek odalarını, bilim insanlarını hedef alıyor; odaları kapatmanın, susturmanın arayışı içerisine giriyor. İmar affıyla kaçak yapıların önünü açan, dere yataklarına bina yapılmasına izin veren bu iktidardır. Denetim yollarını kapatan bu rantçı anlayış depremden, afetlerden daha tehlikelidir" diye konuştu.

'BU ÇÜRÜK DÜZEN KADERİMİZ DEĞİL'
Buldan konuyla ilgili şunları söyledi:

"Evet, binalar çürüktür. Ama asıl çürük olan; yıllardır fay yasasını çıkarmayan, depremde mezara dönüşecek olan yapılara göz yuman bu rantçı sistemdir. Bunun bedelini de ne yazık ki Van'da, Elazığ'da, İzmir'de, Erzincan'da, Bingöl'de, Gölcük'te, İstanbul'da yoksul halk ödemektedir. Afetler kaderimiz değildir. Bu çürük düzen de kaderimiz değildir. Değiştirmek elimizdedir. Bu ülkeyi, insanlara mezar inşa eden müteahhitlerin değil insanları kurtarmak için canla başla çalışan madencilerin ülkesi yapmayı başarırsak eğer inanın ki çok mesafe almış oluruz. Buradan madenci işçi kardeşlerimize sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz. 

2011 Van depreminde kurtarılan bir insanımız kendisine gönderilen battaniyeyi 9 yıl sonra dayanışmak için İzmir'e gönderdi. İşte bizi kurtaracak olan bu dayanışma ve paylaşma duygusudur. Üzerimizdeki tüm enkazlardan hep birlikte kurtulmalıyız. İnsanları beton yığını altında bırakan bu beton sisteme hep birlikte dur demeliyiz. Bir insanımızın hayatı her şeyden çok daha değerlidir. Bu yaşamı rant, rüşvet ve soygun düzenine feda edemeyiz. 

İzmir'de sivil toplumun, demokratik kurumların, yerel yönetimlerin, demokratik siyasetin, madencilerin ortaya koyduğu anlamlı dayanışma iradesini ve kolektif duruşu tüm ülkeye yaymalıyız. Deprem anından itibaren kriz masası oluşturan partimiz İzmir halkının yanında oldu, dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz. Başta İzmir İl Örgütümüz olmak üzere tüm partimiz İzmir halkının yanında olmaya devam edecektir. Acıda biriz, sevinçte biriz, mücadelede de bir olacağız!"

4 YILDA 20 BİN GÖZALTI, 10 BİN TUTUKLAMA  
Buldan'ın bir diğer gündemi de HDP'ye yönelik gözaltı ve tutuklama saldırıları oldu. 4 Kasım 2016'da HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile birlikte 10 milletvekilinin tutuklandığı "4 Kasım rehin alma operasyonu"nun yıldönümünü hatırlatan Buldan, "Bu vesileyle önceki dönem eş genel başkanlarımız Sevgili Selahattin Demirtaş ve Sevgili Figen Yüksekdağ başta olmak üzere onların şahsında tutuklu tüm arkadaşlarımıza kucak dolusu selam ve sevgilerimizi iletiyorum" dedi. 

Buldan konuşmasına şöyle devam etti: 

"4 Kasım'dan bu yana son 4 yılda eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız, yöneticilerimiz, üyelerimiz dâhil 20 bine aşkın kişi gözaltına alındı, 10 bine yakını hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Belediyelerimiz birer birer bu iktidar tarafından gasp edildi. Bunlar da yetmiyor, her sabah yeni bir operasyona gözümüzü açıyoruz. 

"En son Diyarbakır İl Eşbaşkanlarımız Hülya Alökmen ve Zeyyat Ceylan hukuksuzca gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Amed çok zulüm gördü, çok zalim gördü. Diz çökmedi, teslim olmadı. Amed bir kaledir teslim olmaz, teslim alınamaz! Bunu bu iktidara bir kez daha hatırlatıyorum. 

"Bu siyasi darbe süreci 30 Ekim 2014'te MGK'da kararlaştırılan çöktürme planıyla başlatıldı. Bu plan; AKP-MHP iktidarının güncellediği İkinci Şark Islahat Planı'dır. Faşizmi kurumsallaştırma, tekçilik rejimini inşa etme planıdır. 6 yıldır Türkiye'de bu plan uygulanıyor. Sadece HDP'ye yönelik değil, tüm demokrasi güçlerine, sivil demokratik topluma yönelik bir darbe kuşatması söz konusudur. Aynı zamanda tüm toplumu hedef alan bir planla karşı karşıyayız. 

"Buradan tekrarlıyoruz: Demokratik siyaseti tasfiye etmeye gücünüz yetmeyecek! Çökertme planlarınız, kayyım gasplarınız, rehine operasyonlarınız asla sonuç vermeyecek. Bu planlarınızla sizin iktidarınız, faşizminiz çökecektir. Buna hazır olun! 

'BU MEYDANI FAŞİZME BIRAKMAYACAĞIZ'
HDP dün olduğu gibi bugün de yarın da tarih yazmaya devam edecektir. HDP'siz, halksız demokrasi olmaz, olmayacaktır. AKP'siz bir Türkiye mutlaka ama mutlaka gelecektir. 4 Kasım darbeleriniz, çökertme planlarınız karşısında bizim de 7 Haziranlarımız var, 31 Martlarımız var. Kasımlar elbette Haziranlara dönüşecektir! Büyüyen demokrasi ittifakımız var. Faşizme rağmen güçlenen demokratik mücadelemiz var. Toplumsal ittifakımız var. Ezilenlerle, kadınlarla ittifakımız var. İnancımız var, kararlılığımız var, cesaretimiz var. 

İnadına başaracağız, inadına umudu dimdik ayakta tutacağız. Çünkü her birimiz Selahattin Demirtaş olacağız, Figen Yüksekdağ olacağız, İdris Baluken olacağız. Bu meydanı faşizminize asla bırakmayacağız!

'DIŞARIDA ARAMAYIN SAYIN ERDOĞAN, FAŞİZM POLİTİKALARINIZIN TAM DA MERKEZİNDE'
"AKP-MHP iktidarı kriz ve savaş ortaklığına dayanan bir ittifaktır. Bunların fikri iktidarı tekçilik ve vesayet üzerine kuruludur. Tekçilik, vesayetçilik ve savaş politikaları yaşadığımız bütün krizlerin en büyük nedeni olmaya devam etmektedir. Hal böyleyken AKP Genel Başkanı Erdoğan şöyle diyor: "Refah ve güvenliklerinin tehdit edildiğini düşünenlerin nasıl faşizm bataklığına savrulduğunu görüyorsunuz." Sanırsınız Norveç Başbakanı konuşuyor. Sanki bu ülke demokrasi içinde yüzüyor ama bütün dünya faşizme kayıyor! Faşizmi dışarıda aramayın Sayın Erdoğan, faşizm içeride ve politikalarınızın tam da merkezindedir."

Ülkenin yarı açık hapishaneye dönüştürüldüğünün altını çizen Buldan, "Barışın, demokrasinin, adaletin olmadığı bir düzende ekonomik adalet olabilir mi? HDP'ye, demokratik siyasete, toplumsal muhalefete karşı uyguladığınız çökertme planlarıyla toplumun gelecek umutlarını ve ekonomiyi çökerttiniz. Halkı yoksullaştırdınız. Faşizmin maliyeti daha fazla işsizlik, daha fazla yoksulluk, açlık ve intihardır" diye konuştu. 

"Askıda ekmeğe muhtaç haline getiren sistemin adının faşizm" olduğunu söyleyen Buldan, Erdoğan'ın "biz alan el değil, veren el olduk" sözünü hatırlattı Buldan, "Yapılan üç kuruşluk sosyal yardımları da insanların başına kakıyor" tepkisinde bulundu. Halkın kaynaklarının yandaşlara verildiğini belirten Buldan şöyle devam etti: 

"Evet, siz veren elsiniz, bunu en iyi yanınızdakiler biliyor. Siz halka değil, yandaşlarınıza, Cengizlerinize, Limaklarınıza, Kalyonlarınıza el verdiniz. Siz halkın kaynaklarını müteahhitlerinize veren elsiniz. Siz, kamudan ihraç ettiğiniz yüzbinlerce KHK'linin maaşını Suriye'deki ÖSO çetelerine veren elsiniz. Siz, kendinize, Sarayınıza, trollerinize, yolsuzluk yapan kayyımlarınıza veren elsiniz. Siz, halkın belediyelerini çalan ve kayyımlara veren elsiniz. Halka sıra geldiğinde ise siz alan ve çalan elsiniz. Vergiyle, zamla, cezayla halkın cebindekini alan, çalan elsiniz. Geçilmeyen köprü ve yollardan vergi alan elsiniz. Pandemiyi bahane edip IBAN vererek insanlardan yardım toplayan elsiniz. Böylesi bir elin hazırladığı 2021 bütçesinden ne hayır gelir ki? Bu bütçe halkın, yoksulların, işçinin, emekçinin, kadınların, gençlerin değil, AKP-MHP'nin bütçesidir. Saray'ın bütçesidir. Yandaşların bütçesidir. Halkın sofrasına değil, mermiye silaha para ayrılan bir bütçedir."

'CİHATÇI ÇETELERİN MAAŞLARINI YİNE YOKSUL HALKA ÖDETECEKLER'
Savaş politikalarının bedelini halkın ödediğini söyleyen Buldan, "İktidarlarını ayakta tutabilmek için Suriye'de, Libya'da, Doğu Akdeniz'de kışkırttıkları savaş politikalarının ekonomik bedelini yine halka ödetiyorlar, ödetecekler. Cihatçı çetelerin maaşlarını yine yoksul halka ödetecekler. Geçim derdindeki milyonların payına ise yine yoksulluk, yine işsizlik, yine sefalet düşüyor. Halkı kendi kaderiyle baş başa bırakan bir iktidar var. Tıpkı pandemide olduğu gibi. Halkı ekonomik yoksulluğun yanında bir de büyük bir sağlık kriziyle karşı karşıya bıraktılar. 5 yandaş şirkete aktardıkları para, bu salgın sürecinde bütün ülkeye yeter ve artardı" diye konuştu. 

'IŞİD DÜNYA HALKLARI İÇİN BÜYÜK BİR TEHDİT'
Buldan konuşmasının önemli bir bölümünü Fransa ve Avusturya'da yaşanan saldırılara ayırdı. Saldırıların IŞİD'in bütün dünya halkları için büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha gösterdiğini kaydeden Buldan, Fransa ve Avusturya halklarına başsağlığı diledi. HDP'nin ve Kürt halkının IŞİD çetelerinin saldırılarından çok çektiğini söyleyen Buldan IŞİD'e karşı direnenleri selamladı. Partilerine yönelik Kobane soruşturması sonrasında IŞİD'in yeniden hareket geçtiğini belirten Buldan şunları söyledi:

"Biz bunları ve arkasındaki güçleri iyi tanıyoruz. Çünkü IŞİD çetelerinden en çok Kürt halkı çekti, HDP olarak biz çektik. Ağır bedeller ödedik. Şengal'de Ezidiler soykırımdan geçirildi. IŞİD Kobanê'de, Suruç'ta, Ankara'da, Antep'te, Diyarbakır'da vahşi katliamlar yaptı. Bu karanlığı Kobanê'de durduran yine Kürt halkı ve birlikte yaşadığı halkların mücadelesi oldu. Kobanê halkının 133 gün süren mücadelesi dünyaya umut oldu, yüzyılı kurtardı. 1 Kasım Dünya Kobanê ile Dayanışma Günü dolayısıyla, Kobanê ve Rojava halklarını buradan selamlıyorum.

Kobanê aynı zamanda kadınların direnişiydi. Kadın düşmanı IŞİD karanlığını Kürt kadınlarının öncülüğündeki direniş yendi. Rojavalı kadınları selamlıyorum. Yaşamlarını yitirenleri saygıyla anıyorum.

Fransa'daki vahşi cinayetler bu zihniyetin hala kendini var etmeye çalıştığını göstermektedir. İlginçtir, AKP-MHP iktidarının partimize karşı kurduğu Kobanê kumpası IŞİD'e moral vermiş olsa gerek, son günlerde IŞİD yine boy göstermeye başladı. Bunlar, Fransa'da peş peşe yaptıkları saldırı ve cinayetlerle, Serêkaniyedeki bayraklı gösterilerle yeniden güç toplamaya çalışıyor. 

İktidarın tam da bu süreçte eş zamanlı olarak Kuzey ve Doğu Suriye halklarını yeniden hedef alması oldukça dikkat çekicidir. IŞİD'in hedefini biliyoruz; halkları ve inançları, ortak yaşamı ortadan kaldırmaktır. İktidarın Kuzey ve Doğu Suriye'yi hedef almasının nedenini de gayet iyi biliyoruz; her inanç ve kimlikten halkların ortak yaşam ve demokratik gelecek için birlikte inşa ettiği sistemi ortadan kaldırmaktır. İçeride HDP'nin hedef alınmasının bir nedeni de budur. Ortak, eşit, özgür ve demokratik bir yaşamın inşasını engellemektir.  Açık söylüyorum: Bu iktidarın IŞİD'le mücadelesi yoktur. IŞİD'le mücadele edenlerle mücadele ediyor AKP iktidarı. Durum bu kadar nettir. 

'BU TOPRAKLARDA IŞİD KARANLIĞINA İZİN VERMEYECEĞİZ'
Kuzey ve Doğu Suriye halkını terörist ilan eden zihniyete şunu hatırlatmak isterim: Saray'dan, öyle çok uzağa, Kuzey ve Doğu Suriye'ye bakmanıza gerek yok. Başınızı şöyle Sarayınızın 5 km doğusuna, Gar Meydanına doğru çevirdiğinizde, 10 Ekim'e baktığınızda asıl teröristlerin kim olduğunu çok net görürsünüz. Siz görmek istemeseniz de biz bu gerçeği her defasında size göstermeye ve hakikati yüzünüze haykırmaya devam edeceğiz. Bu topraklarda IŞİD karanlığına asla izin vermeyeceğiz!

Fransa saldırısı üzerinden İslamofobiyi asıl besleyenler, 'İslam karşıtlığı büyüse de bunu iç siyasette fırsat olarak kullansak' diye ellerini ovuşturanlardır. Dinler arası çatışmadan beslenen politikalar karşısında uluslararası toplumu duyarlı olmaya, barış çizgisinde kalmaya çağırıyoruz. Halklar arası diyalog ve barışı, dinler, inançlar arası eşitliği, barışı savunmaya; halkları, dinleri karşı karşıya getirmeye çalışan politikaların karşısında olmaya devam edeceğiz. Elbette bu karanlık günler bitecek. Aydınlık yarınlarda mutlaka buluşacağız. Umutsuz ve karamsar olmayalım. Cesaretle, kararlılıkla, mücadeleyle hep birlikte güzel günlere doğru yol alalım."