Başaran: Cenazeye saldırı, taziyeye engel, havuz medyasının haberi Garibe'nin failinin itirafıdır
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, katledilen Garibe Gezer'in failinin havuz medyanın yaptığı haber ile itiraf edildiğini vurguladı. Garibe'nin katledilmesiyle içi soğumayan devletin Garibe'nin cenazesine saldırdığını ve ailesine taziyenin sona ermesi için baskı yaptığının altını çizen Başaran, cenazeye ve taziyelere yönelik saldırıların ilk olmadığına dikkat çekti. Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine yönelik saldırı ve işkenceyi hatırlatan Başaran, Tuğluk'un travmatik bu olay nedeniyle sağlığının gittikçe kötüye gittiğini söyledi. Kamuoyuna başta Aysel Tuğluk olmak üzere tutsaklar için mücadele etme çağrısı yaptı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın milletvekilleri Kandıra 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nde katledilen Garibe Gezer ve partinin önceki dönem Eş Genel Başkan Yardımcısı hasta tutsak Aysel Tuğluk'a ilişkin Meclis'te açıklama yaptı.
Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Türkiye'deki hapishanelerde 80'li yıllarda Diyarbakır Hapishanelerindeki işkenceleri aratmayan uygulamalarla karşı karşıya olduklarını, her gün hapishanelerden tutsaklara yönelik hak ihlallerine, işkenceye ilişkin haberler aldıklarını dile getirdi.
Kadın vekillerimiz Garibe Gezer'in şüpheli ölümüne ilişkin açıklama yapıyor
— HDP (@HDPgenelmerkezi) December 11, 2021
https://t.co/UtFeTBnmTD
'GARİBE İKTİDARIN YÜRÜTTÜĞÜ POLİTİKALAR SONUCU YAŞAMINI YİTİRDİ'
İktidarın tutsaklar için yapılan tüm çağrıyı göz ardı ettiğinin altını çizen Başaran, "İktidarın yürüttüğü politikalar sonucunda önceki akşam kamuoyuna yansıyan Garibe Gezer'in şüpheli ölümü. Tabi ki Garibe Gezer'in yaşamını yitirmesine kadar geçen süreci bir kez daha paylaşmakta yarar var. Garibe Gezer 15 Mart'ta Bünyan Cezaevinde tek kişilik hücreye alındı, karşısında itiraz etti akabinde hukuksuz bir biçimde Kandıra 1 No'lu Cezaevine sürgün edildi. 22 günlük hücre cezasından sonra üç kişilik koğuşa geçmek istedi, bütün başvurularına rağmen hiçbir dilekçesi uygulamaya konulmadı. Garibe bilinçli ve hukuksuz bir biçimde tek kişilik hücrede tutuldu. İtiraz ettiğinde süngerli odaya götürüldü. Süngerli oda çok iyi biliyoruz ki, 80'li yıllarda Diyarbakır Cezaevindeki işkence odalarının benzeri olarak 2021 yılında işletiliyor. Garibe Gezer'in avukatları ve ailesine aktardığına göre 24 Mayıs 2021 günü erkek ve kadın gardiyanların işkencesine uğradı nihayetinde o gün cinsel saldırıyla yüz yüze kaldı" dedi.
Garibe'nin maruz kaldığı işkenceyi kamuoyuyla paylaşmasının ardından tekrar ısrarlı bir biçimde tek kişilik hücrede kalmak istemediğini, üç kişilik hücreye geçmek istediğine ilişkin başvuruları ve dilekçelerinin reddedildiğini, işleme alınmadığını söyleyen Başaran, intihar girişiminde bulunduğunu daha sonra ise 7 Haziran'da hücresinde yakmak istediğini anımsattı.
'İKTİDAR GARİBE İÇİN BÜTÜN ÇAĞRILARIMIZI YANITSIZ BIRAKTI'
Garibe'nin milletvekillerine maruz kaldığı işkenceye dair yazdığı mektupların bir kısmının ulaşmadığına dikkat çeken Başaran, "Bir kısmı bize ulaştı. Bununla ilgili Meclis'e onlarca soru önergesi verdik, defalarca konuşma yaptık. Garibe Gezer devletin gözetiminde olan cezaevinde işkenceye uğradı dedik. Garibe Gezer, Adalet Bakanlığı gözetiminde olan cezaevinde cinsel saldırıya uğradı dedik ve hala tek kişilik hücrede tutuluyor, bu hukuksuzluğa son verilsin çağrısı yaptık. Meclis'te, sokakta, alanda Garibe'nin sesi olmaya çalıştık. Maalesef iktidar, Adalet Bakanlığı yine her defasında olduğu gibi bütün çağrılarımızı yanıtsız bıraktı" diye konuştu.
'ŞÜPHELİ ÖLÜMÜNÜ İNTİHAR GİBİ SUNMALARINI KABUL ETMİYORUZ'
Ailesi ve avukatlarının Garibe'nin şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğini duyurduğunu ancak hapishanenin intihar ettiğini öne sürdüğünü belirten Başaran, şöyle devam etti: "Ailesi de avukatları da biz de intihar konusunda ikna değiliz. Bu kadar sistematik işkenceye uğrayan, cinsel saldırıya uğrayan bir kadının şüpheli bir biçiminde ölümünü intihar gibi sunmalarını kabul etmiyoruz."
'ÖLÜMÜNDEN YETİNMEDİLER, CENAZESİNE SALDIRDILAR'
Sistematik işkenceye maruz kalan, tecavüze uğrayan ve katledilen Garibe'ye yaşatılanlardan tatmin olmayan iktidarın saldırılarını sürdürdüğünü kaydeden Başaran, "Avukatlar cenazesini almak için morga gitti, morgda avukatlar darp edildi. Polisler kamuoyuna yansıtıldığı biçimde 'cenazenizi alın gidin ulan' diye hakaret ettiler" dedi.
Garibe'nin cenazesinin konduğu aracın fotoğrafını gösteren Başaran, şöyle devam etti: "Garibe'nin cenazesi Mardin'e getirildi. Saatlerce şu fotoğrafta görüldüğü gibi 2 buçuk saat bekletildi. Düşmanlık bitmiyor, yetmiyor. Garibe'nin yaşamını yitirmesi bile birilerinin içini soğutmamış. 2 buçuk saat Garibe'nin cenazesi bu şekilde bekletildi. Mardin Büyükşehir'e ait cenaze aracı geldi ancak polisler geri gönderdi. Aileye kendi imkanlarınızla götürün dediler. Bu görüntü bu utanç tablosu ilk kez dünya kamuoyuna yansımadı. Cenaze araçlarının verilmediğini, mezarlığa düşmanlıkları ilk kez görmedik, bu fotoğraf 2015 yılından cenazelere bile düşman politikasının göstergesi. Bu fotoğrafa sebep olanlar hesabını hukuk önünde mutlaka verecekler.
'MÜFTÜLÜK AİLEYE BASKI YAPIYOR'
Bu da yetmedi, şu görüntü bile birilerinin içini soğutmadı. Garibe'nin cenazesini defnetmeye gidenlerden sadece 50'sini mezarlığa aldılar. Bu da yetmedi dün geceden beri müftülük aileye baskı yaparak taziye evinin boşaltılmasını dayatıyor. Bakın bir aile düşünün şüpheli biçimde devletin gözetiminde çocukları öldürülüyor; ailenin acısını ailesiyle, toplumla paylaşılmasına engel oluyorlar.
'HAVUZ MEDYASI FAİLİN KİM OLDUĞUNU İTİRAF ETTİ'
Bu da yetmiyor Garibe'nin havuz medyasına yansıyan ölüm haberi. Burada aslında katilim kim olduğunu çıkarabiliriz, kim olduğunu itiraf ediyorlar. Bu itirafın fotoğrafıdır. 'Cezaevinde beslenen bir terörist daha öldü' haberi. Bu aslında Garibe'yi kimin öldürdüğünün itirafıdır. İfade ettiğim gibi, bizler Garibe'nin bu şekilde yaşamını yitirmesinin takipçisi olacağız, bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Garibe'ye işkence edenler, cinsel saldırıda bulunanlar en sonunda da ölümüne neden olanlar mutlaka ama mutlaka hesap verecekler.
Kadınlar dün gece sokaklara çıktılar Garibe'nin ölümünü protesto etmek için karşılarına polis dikildi. Bu fotoğraf gibi faillerin kim olduğunun itirafıdır."
'AYSEL TUĞLUK HER GÜN BİRAZ DAHA KÖTÜYE GİDİYOR'
Garibe'yle ilgili kötü bir haber aldıktan sonra tutsaklara yönelik saldırılara da dikkat çekmek gerektiğini söyleyen Başaran, "Yüzlerce hasta tutsak iktidarın düşmanca politikaları nedeniyle cezaevlerinde tutuluyorlar. Bunların en bilinenleri Aysel arkadaşımız. Aysel Tuğluk önceki dönem DTK Eşbaşkanımız, siyasi partimizin eş genel başkanıydı. Bu topraklarda görünen en büyük vahşetle yüz yüze kaldı. Cezaevinde annesini kaybetti, annesinin cenazesi Ankara'da bu topraklarda defnedildikten sonra çıkartıldı. Aysel Tuğluk yaşadığı travma nedeniyle şu anda ağır bir hastalık geçiriyor. Hafızasına yansıyan bu hastalık cezaevinde kalamsını, yaşamını tek başına idame ettirmesini önlüyor. Kocaeli Tıp Fakültesi, bir karar verdi 'hastalığın kronik seyirde olduğu, cezaevi koşullarında tıbbi destek ve bakımın yetersiz' olduğuna dair. Cezaevi koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edildi. Bundan sonra 3 ay bile geçmeden Adli Tıp Kurumu diğer hasta tutsaklarda olduğu gibi politik bir yaklaşımla, siyasi saiklerle Aysel Tuğluk'un cezaevinde kalabileceğine karar verdi. Yanındaki arkadaşların aktardığına göre Aysel'in durumu her gün biraz daha kötüye gidiyor, cezaevinde kaldığı süreç hastalığı daha fazla tetikliyor. Daha kötü bir sürece girmesine neden oluyor.
'AYSEL VE TUTSAKLARA YÖNELİK HUKUKSUZLUKLARA KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM'
Buradan bir kez daha iktidara sesleniyoruz yaptığınız bu hukuksuzluktan vazgeçin. Düşman hukuku uygulamaktan vazgeçin. Aysel Tuğluk yıllar boyunca bu ülkede demokrasi, kadın mücadelesi veren yoldaşımızdır. Aysel Tuğluk bütün toplumun vicdanıdır. Bu hukuksuzluktan vazgeçip Aysel'in de tıpkı diğer hasta tutsaklar gibi kötü bir sonuçla karşılaşmaması için derhal tahliye edin. Aysel'in hastalığındaki her kötüye gidişin esas sorumlusu iktidarın kendisidir. Tüm demokratik kamuoyuna ve kadınlara sesleniyorum; gelin Aysel'in sesi olalım, gelin Aysel Tuğluk'a özgürlük diye haykıralım, gelin bu hukuksuzluk karşısında ortak mücadele yürütelim."