24 Eylül 2024 Salı

Barış konferansında 'Ortadoğu savaş kıskacında kadın ve barış' tartışıldı

KESK'in düzenlediği 2. Ortadoğu Barış Konferansı'nın ikinci gününde "Ortadoğu Savaş Kıskacında Kadın ve Barış" başlığı tartışıldı. Ortadoğu ülkelerinden konferansa katılan birçok kadın Ortadoğu'da kadının yaşadıklarını anlattı.
KESK'in Bakırköy'de bulunan Tarık Akan Kültür Sanat Merkezi'nde düzenlediği 2. Ortadoğu Barış Konferansı ikinci gününde devam ediyor.
 
Konferansın ikinci gününün birinci oturumu "Ortadoğu Savaş Kıskacında Kadın ve Barış" başlığıyla gerçekleştirildi. Oturumun moderatölüğünü KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy Tekdemir yaparken Filistin Kadınlar Komitesi Birliği (UPWC) üyesi Abeer Abu Khdeir, Lübnan'lı Siyaset Sosyolojisi Prof. Dr. Houda Rizk, Tunus Halk Cephesi üyesi Mubarewke Brahmi, Bahreyn'li Aktivist Sameyya Khail, Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ayla Akad konuşmacı olarak katıldı.
 
UPWC üyesi Abeer Abu Khdeir, UPWC'yi anlattı. Ortadoğu kadınının kültürel olarak zayıf bırakıldığını söyleyen Khdeir "Ortadoğu'da Filistinli kadının siyasi olarak kendi tarihi vardır. Bütün Filistin tarihinde bile kadının tarihi vardır. Filistinli kadının rolü bütün dünyaya efsaneler yazmıştır. Tarihe geçmiştir. Ortadoğu'daki oranlara göre Filistinli kadının eğitim düzeyi yüksektir. Sosyal ve kültürel miras sahibidir. Ancak istihdam alanı yok. Kalkınma alanları yok. İşsizlik almış başını gidiyor. Sendikalara bir takım kalkınma projelerinin açılması için sendikalara önerilerde bulunuyoruz. Ancak yeterli bir çaba yok. Kudüs'te çalışan kadınlar var. Burada çalışmak için İçişleri bakanlığına başvuran kadınlar var. Onlara da iş veriyorlar ama hastanelerde yada başka kurumlarda tuvalet temizliği işi veriyorlar. Onlarda tacize maruz kalıyorlar. Biz buna siyah işçilik diyoruz. Kadınlar ihanetin her türlüsünü yaşıyorlar. Gazze'deki Filistinli kadının evinin hala yüzde 40'ı yaşanılamaz durumda. Gazze'de kalkınma diye bir şey yok. İstihdam yok" dedi.
 
'İSRAİL HAPİSHANELERİNDE 53 FİLİSTİNLİ KADIN VAR'
 
Filistin'li kadın tutsakların yaşadıklarını anlatan Khdeir şunları belirtti: "İsrail hapishanelerinde bir takım radyo aktif yayan cihazlar koydular. Aileleriyle telefonda görüşemesinler diye bu cihazları koydular. Şuanda 53 kadınımız var hapishanede. Hapihanenin her tarafına kameralar koydular. Kadınlarda onları protesto etmek için avluya çıkmamaya başladılar. Spora gitmemeye başladılar. Kameralar kaldırılmayınca kadınlar boykota gittiler. Bunun üzerine bütün kadınlar sürgün edildi. Yeteri kadar yatak olmayan bir hapishaneye sürgün edildi. Kişisel eşyalarını dahi almalarına izin verilmedi. Kışın soğuğunda duş alacak ancak su yok. Özellikle eğitimden mahrum bırakıyorlar.Çocuklar var onlarda eğitimlerden mahrum bırakılıyor."
 
Arabistan'da özgürlük istediği için hapishanede olan kadınların olduğuna dikkat çeken Lübnan'lı Siyaset Sosyolojisi uzmanı Prof. Dr. Houda Rizk "Ancak bakıyorsunuz kadının araba sürmesine izin verildiği için sevinenler oluyor. Özgürlük isteyen kadınları görmüyorlar. Türkiye'de de özgürlük istediği için tutuklanan kadınlar var. Türkiye'deki Kürt tutuklular söz konusu. Her ülkedeki sorunları dile getirmeliyiz. Suriye'ye baktığımızda orada terör örgütleri her türlü işkenceyi kadınlara yaptılar. Ama burada kadınlar Irak'tan Suriye'den Kobanê direnişini ortaya koymuştur. Dolayısıyla savaşın maliyeti kadınlar üzerinden çok ağır olmuştur. Suriye çok çeşitli kültürel mozaiği olan bir ülke. Suriye'de çeşitliliği yok etmek için Kürtlerden başladılar. Önce onlara saldırdılar. Savaşlar en çok kadın ve çocukları vurmaktadır. Suriye'de siyasi istikrarsızlık devam ettikçe kadınlar ve çocuklar mağdur olmaya devam edecektir. Özellikle yerinden edilme durumunda kadınlar daha çok mağdur ediliyor. Kadınlar cinsel şiddete, psikolojik şiddete maruz kalıyorlar. Kaynaklara ulaşamıyorlar" diye konuştu.
 
'TUNUSLU KADINLAR HAKLARINI ALMAK İÇİN MÜCADELE EDİYOR'
 
Tunus Halk Cephesi'nden Mubarewke Brahmi, Tunus'ta kadınların yaşadığı sorunları anlattı. Kadının pratik hayatta yer alması için mücadele ettiklerini dile getiren Brahmi "Tunuslu kadın bir takım hakları kazanmak için mücadele etmeye devam ediyor. Her türlü mücadeleyi veriyor. Kadınlara olanaklar verilsin yapamayacağı şey yoktur. Kadın sınırsız bir kaynaktır. Bir pınar gibidir. Yeter ki kapılar açılsın yasalar kapıları açsın. Kadın birçok şeyden yoksun bırakılmış durumda. Birçok kadın Tunus'ta çöp toplayarak geçinimi sağlıyor. Binlerce kadın plastik toplayarak geçimini sağlıyor. Bugün Tunus'ta işsizlik oranı 15,4 oranında" diye belirtti.
 
Bahreyn'li aktivist Sameyya Khail tüm tutuklara özelde Bahreyn'li tutuklu kadınları selamladığını belirtti. Bahreyn'de gazetecilerin korktukları için tutuklu olan kadınlarla ilgilenmediğinin altını çizen Khail "Bu kadınların birçoğu hasta. Hastalıklarla uğraşıyorlar. Kadın ya da erkek olsun siyasi kültürel sosyal hak elde etmek isterse çok zorlu bir mücadele vermesi gerekiyor. Her şeye rağmen Bahreynli kadın hep mücadele etti. Hakları için taleplerde bulunmaktan vaz geçmedi. Kadınlar sokaklara meydanlara çıktı. Diğer kadınların bilinçlenmesi için mücadele etti. Bahreynli kadın dünyadaki diğer kadınlara benziyor. Benzer mücadeleler veriyor. Şiddete maruz kalıyor. Hakları ellerinden alınıyor. Hepimiz eşitiz. Omuz omuza mücadele vermeliyiz. Kadın hareketi olarak gelişmeye devam etmemiz gerekiyor. Emperyalizm bizi yok etmek istiyor. Özellikle eğitimsiz bırakarak yok etmek istiyor" dedi.
 
'ÇATIŞMA SÜRECİYLE KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN İLİŞKİSİ VAR'
 
Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ayla Akat Ata ise Kürt kadın hareketinin gelişim sürecini anlattı. Çözüm süreci ile birlikte kadın mücadelesinin farklı bir mücadeleye taşındığını vurgulayan Akat Ata şunlara dikkat çekti: "Türkiye'de savaş demenin yasak olduğu bir süreç yaşadık. İnkar politikasının çok yoğun olduğu süreci yaşadık. O yüzden barış sürecinde mücadele etmekte zordu. Çözüm tartışmaları sürecinde Kürt kadın Hareketinin deneyimi esasında birçok ülke deneyiminden de farklı. Çözüm süreci başladığında sürecin başından sonuna kadar kadınlar sürecin içerisinde yer aldı. Sürecin başlamasında ilk görüşmede iki kişiden birinin kadın olmasının ne kadar önemli olduğunun altı çizilmişti. Demokratik ortak yaşamın öneminin altı çizildi. Kadın özgürlük meclisi içerisinde bütün bu tartışmalar yürütüldü. Bu tartışmalar çok önemliydi ama çözüm sürecinin bitmesiyle bu tartışmalar şuan devam etmiyor. Bu süreçleri Barış İçin Kadın Girişimi, Kadınlar Birlikte Güçlü, Vakit Geldi ekibinden Türkiye kadın hareketiyle ortak tartıştık. Kazanımları büyütme eksenli, aynı zamanda yaşanan savaş, savaşın kadın üzerindeki etkisi üzerinde tartışmalar yürütme noktasına geldik. Savaş devam ederken, çatışma devam ederken çözümün nasıl olabileceği bir hareket yok. Biz 2013 süreci içerisinde heyetteki kadın arkadaşımızın çok önemli bir deneyimi vardır. Tartışılan her başlık için kadının yeri ne olacak sorusunu soran ve bunu tartışmaya açan bir süreç yaşandı. Çatışma süreciyle kadın özgürlük sorununun ilişkisi var diyerek bunu hükümetin gündemine sokmuştur. Kadını özgür olmayan bir toplumun özgür olamayacağı belirtilmişti."