GÜNCEL
Bakırköy'de binlerce kişi 'Barış tecrit edilemez' dedi
1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda toplanan binlerce kişi "Barış tecrit edilemez" diye haykırdı.
1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla İstanbul Bakırköy'de bulunan Özgürlük Meydanı'nda düzenlenen miting için binlerce kişi Dikilitaş'te bir araya geldi. "Barış tecrit edilemez" şiarıyla düzenlenen mitinge katılmak için yürüyüş korteji oluşturuldu.
Hakların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Onur Hamzaoğlu ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Murat Çepni, Saruhan Oluç, Oya Ersoy, Erkan Baş, Ali kenanoğlu, Tuma Çelik, Hüda Kaya'nın yanı sıra SKM Sözcüsü Beycan Taşkıran, ESP MYK üyesi Şahin Tümüklü, Suruç Ailleri İnisiyatifi adına Murat Budak, DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Kamber Saygılı, Eğitim Sen Genel Sekreteri Aysun Oral ve Hukuk Sekreteri Varol Öztorun sanatçı Ferhat Tunç, SGDF, SKM, TTB, DİSK, EMEP, UİD-DER, Kaldıraç, Mücadele Birliği, 10 Ekim Derneği, TÖP, Çağrı, SODAP katıldı.
'BARIŞ, EŞİTLİK, ADALET İÇİN DİRENECEĞİZ'
Mitinge Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), "Barış, eşitlik, adalet için direneceğiz", HDK "Barışa sözümüz değiştirecek gücümüz var", HDP "Barış tecrit edilemez", KESK "Emekçiler barıştan, özgürlükten, demokrasiden vazgeçmeyecek" pankartlarıyla katıldı.
HDK, HDP, DİSK, KESK, İHD, EMEP, EHP, Halkevleri, TİP, Yaşam Ağacı Derneği, KOÇGİRİ KDD, KAY-DER ise "Barıştan demokrasiden özgürlükten vazgeçmeyeceğiz" ana pankartının arkasında miting alanına yürüdü.
Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri de yürüyüş kortejlerinde yerini aldı. Barış Anneleri kortejde "Savaşa geçit vermeyeceğiz" pankartını taşırken, Cumartesi Anneleri ile bütünleşen "Beni bul anne" şarkısı da yürüyüş korteji boyunca ses araçlarından çalındı.
BARIŞ ANNELERİ BEYAZ TÜLBENTLERİYLE KATILDI
Kortejlerde, "Gerçek barış devrimle gelir", "Barışa sözümüz değiştirecek gücümüz var", "Sağlığa giden yol barıştan geçer", "Barışta ısrar, yaşamda ısrardır" ve "Savaşa hayır, barış hemen şimdi" pankartları taşındı. Yürüyüş başlamadan önce toplanan kitle, ses araçlarından çalınan ezgiler eşliğinde halay çekti. Barış Anneleri, yıllardır başlarından indirmedikleri ve kendileri ile simgeleşen beyaz tülbentlerini taktı.
HDP konteji, "Hak, hukuk, adalet, HDP ile gelecek" ve "HDP halktır, halk burada", "Bijî biratiya gelan" ve "Ne kayyum ne devlet, demokratik Türkiye" sloganlarını atarken ESP konteji "Savaşa değil emekçiye bütçe", "Savaşa değil eğitime bütçe", "Kahrolsun faşizim yaşasın mücadelemiz", "İş, barış, özgürük", "Hasan Ocak kavgamızda yaşıyor", "Çiçek Otlu'ya özgürlük", "ESP umuttur umut dimdik ayakta", "Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük", "İrfan Gerçek ölümsüzdür" sloganlarını attı.
PANAHİ'NİN FOTOĞRAFLARI TAŞINDI
HDP milletvekilleri, İran hükümeti tarafından hakkında idam kararı verilen ve Salı günü idam edileceği açıklanan Kürt siyasi aktivist Ramin Hossein Panahi'nin fotoğrafı ile Dersim'de haftalardır devam eden orman yangını ve Cumartesi Anneleri'nin eyleminden fotoğraflarını taşıdı.
Kitle "Barıştan, özgürlükten, demokrasiden vazgeçmeyeceğiz" ana pankartı arkasından yürüdü. Miting alanında kurulan platforma da aynı şiarlı pankart asıldı.
Miting alanında, Mustafa Yetgin tarafından katledilen Helin Palandöken'in babası Nihat Palandöken bireysel silahlanmaya karşı imza masası kurdu.
Arama noktalarında polis birçok döviz ve pankarta el koydu.
Kitlenin miting alanını doldurmasıyla birlikte miting programı saygı duruşu ile başladı.
'DEMOKRASİDEN, ÖZGÜRLÜKTEN VE BARIŞTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Saygı duruşunun ardından tertip komitesi adına ortak metnin Türkçesini İHD İstanbul Şube Başkanı Av. Gülseren Yoleri, Kürtçesini de HDP İl Yöneticisi Bilal Başutçu okudu. "Demokrasiden, özgürlükten ve barıştan vazgeçmeyeceğiz" diyen Yoleri, "Savaş kötüdür. İyi savaş diye bir şey yoktur. Dünya üzerinde aklı başında hiç kimse, bu düşünceye karşı çıkmayacaktır. Ama yine de bin yıllardır savaşlar olmaktadır. İnsan toplumu birbirini kılıçla, tüfekle, topla, bombayla öldürmeye, katliamdan geçirmeye, şehirleri, köyleri, doğayı yıkmaya, yakmaya, yok etmeye devam etmektedir" diye kaydedildi.
"Dinler dinlere, mezhepler mezheplere, milliyetler milliyetlere, erkekler kadınlara düşman olmaya; birbirlerinin yaşadıkları topraklarını fethetmeye, işgal etmeye, sömürgeleştirmeye, zenginliklerini yağmalamaya, el koymaya devam etmektedir" diye konuşan Yoleri, "İnsan insanı neden köle yapar? Bir kavim, ırk ya da ulus neden daha ayrıcalıklı ve yüce görür kendini başka bir kavim, ırk ve ulustan? Erkek toplumsallığı neden daha üstün bir cins varlığı olarak kabul eder kendini kadın toplumsallığından. Toplumlar, neden savaşarak ve savaşlar için firavunlar, krallar, hakanlar, padişahlar, despotlar, tiranlar, diktatörler, devlet başkanları yarattı başlarına ve yaratmaya devam ediyorlar" diye belirtti.
'SAVAŞ DİNLERİN EMRİ Mİ?'
Yoleri konuşmasının devamında "Bunca akıl dışılık ve insan dışılık, neden o zaman? Savaş dinlerin emri mi? Ya da, evrensel hukuk normlarının başında, Anayasaların 1. maddesinde 'savaş mutlaktır', 'önce savaşacaksın' mı yazıyor? Yani, insan toplumlarının kaderi ya da toplumsal yasa kuralı mı savaşlar içinde tükenip durmak? Kaç milyon insan öldürüldü acaba şimdiye kadar savaşlarda? Kaç milyon kadına, çocuğa tecavüz edildi? Kaç milyon insan yerini yurdunu terketmek zorunda kaldı? Kaç şehir ya da ülke haritadan silindi? Kaç medeniyet, kültür yok edildi, yitip gitti" sorularını sordu.
Şimdi dünyanın, son 10 yıldır büyük küresel ekonomik kriz sarmalından geçtiğini söyleyen Yoleri, demokrasinin heryerde adım adım ortadan kaldırıldığına dikkat çekti. Faşizmin, ırkçılığın heryerde yaygınlaştığını söyleyen Gülseren, "Ortadoğu coğrafyası, bu krizli ve savaşlı sarmalın en kanlı ve yıkıcı yaşandığı yerlerin başında geliyor. Türkiye emekçileri de bütün Ortadoğu halkları gibi bu zalimliğin sonuçlarını yaşıyor" dedi.
TÜRKİYE 'SAVAŞ HALİ' BİR ÜLKE ARTIK
Cumartesi Anneleri'ne yönelik polis saldırısına değinen Yoleri, "Galatasaray Meydanı'nda gözaltında kaybedilen yakınlarının akibetini açığa çıkarmak ve hesap sormak için 700 haftadır oturma eylemi yapan Cumartesi İnsanları'nı düşman ilan ettiler. Dünyanın gözü önünde işkence ettiler, gözaltına aldılar. Türkiye, 21 yüzyılın ilk çeyreğinde hem toplum olarak kendi içinde, hem de devlet olarak komşularıyla 'Savaş hali' içinde olan bir ülkedir artık" vurgusu yaptı.
Bu yılın en büyük bütçesini 40,4 milyar TL olarak savaşa ayrıldığını belirten Yoleri, "Bu demektir ki, savaş hali ve savaş bütçesiyle, ekonominin krizli hali ve giderek ağırlaşan sonuçları arasındaki ilişki çok daha açık ve dolaysız hale gelecek. Peki bu bir kader mi? Krizsiz ve savaşsız bir toplum ve yaşam mümkün değil mi? Bizler; dünyamızın, bölgemizin ve ülkemizin onulmaz felaketlere sürüklendiği tarihi zamanlardan geçtiğimizin bilincinde olarak diyoruz ki; sömürünün olmadığı bir toplum, ülke ve dünya hayal değil. Demokrasiyi ve adaleti, halkın katılımı ve iradesiyle, işçi-emekçi kardeşliğiyle, toplumsal dayanışma, paylaşım ve örgütlenmeyle kurmak, geliştirmek, yaşatmak mümkün" dedi.
Yoleri son olarak, şunları söyledi:
"Savaşları biz istemedik, biz yaratmıyoruz, onlar dayatıyor ve yürütüyor. Ama savaşlarda milyon milyon ölenler biziz. Bizler diyoruz ki; işçiler, emekçiler, kadınlar, dünyanın tüm sömürülenleri ve ezilen halkları, kardeşleşme ve dayanışma içinde, savaşlara karşı barışı kazanmak için seslerini, güçlerini ve eylemlerini birleştirirse mümkün olan gerçeğe dönüşecektir mutlaka."
Tertip Komitesi adına yapılan açıklamanın ardından Cumarteni Anneleri adına Hanım Tosun ve Barış Anneleri adına Bedia Gökgüz kitleyi Kürtçe selamladı.
'MUTLAKA BARIŞ KAZANACAK'
İlk olarak konuşan Hanım Tosun, kürtçe yaptığı konuşmasında, barışı savunmaya devam edeceğini belirtirken, Bedia Gökdeniz de, "Alana girerken elimizde 'Savaşa geçit vermeyeceğiz?' yazılı pankart vardı. Polis, 'Türkiye'de savaş mı var?' diye sordu. Türkiye'de savaş olmasa çocuklarımız ölür mü? Savaş olmasa, ormanlarımız yakılır mı? Önderliğimiz hapiste olur mu? Savaş olduğu için bütün bunlar oluyor. Biz, barış istiyoruz. Savaş bitene kadar mücadele edeceğiz. Mutlaka barış kazanacak" dedi.
'ZOR OLANI YAPACAĞIZ SARAYDAKİNİ YENECEĞİZ'
Suruç aileleri adına Murat Budak yaptığı konuşmada, "Türkiye ve Kürdistan'daki özgür tutsakların 1 Eylül'ünü kutluyorum. Bizleri katlederek yok edeceğini zanneden katiller yanıldılar. İşte burada dimdik ayaktayız. Çünkü bizler 'Suruç'ta bizim çcocuklarımız ölseydi batıdakiler dayanamaz' diyen Kürt anaların çocuklarıyız. Elinde barış bayrağı ile katledilen Meryem ananın çocuklarıyız. Dünyada insanların barış umudunu kaybedecek silah icat edilmedi. Vatan'ın 'kolayı olan herkes yapar önemli olan zoru başarmak' dedi. Bizde zor olanı yapacağız ve saraydakini yeneceğiz" diye belirtti.
Kitle konuşmanın ardından "Suruç için adalet herkes için adalet" sloganı attı.
10 Ekim Derneği adına konuşan Erdoğan Tedik de 10 Ekim Ankara katliamı öncesi Türkiye ve Ortadoğu'nun savaşa sürüklerdiği için barış demek için Ankara'ya gittiklerini söyledi. "Savaş silah tüccarlarının işine yarar. Emekçiler için ise acı ve gözyaşı demektir" diye konuşan Tedik, Ankara katliamı davasının adaletsizlikle sonuçlanmasına dikkat çekti. Tedik, sorumlular yargılanana kadar adalet mücadelelerinin devam edeceklerini belirtti.
'MUTLAKA BU TOPRAKLARA EŞİTLİK, BARIŞ GELECEK'
Gezi Aileleri adına Volkan Kesanbilici yaptığı konuşmada, "Acılarımızı ayrıştırmaya çalışanlar var ve onlar bizim acılarımıza da barışa da düşman. Bizler Gezi direnişine çıkarken Roboski'nin acısı yüreğimizdeydi. Suruç'ta katledilenler Gezi'nin çocuklarıydı. Bize düşman olanlar eşitliğe, kardeşliğe, barışa düşman. Mutlaka bu topraklara eşitlik, barış gelecek" diye kaydetti.
Kitle "Gezi şehitleri ölümsüzdür" sloganı attı.
Yapılan konuşmaların ardından BEKSAV bünyesinde faaliyet yürüten Grup Vardiya, Kürtçe ve Türkçe ezgilerini seslendirdi.
'AND OLSUN Kİ SİZE DİK ÇÖKMEYECEĞİZ'
Grup Vardiya'nın ardından sahneye çıkan Zeytinburnu Belediye işçisi direnişçi Kenan Güngördü, "Hiçbir sömürü baskı ve zulme karşı barış ve özgürlük mücadelemizden alıkoyamayacak" dedi. Güngördü, meydandaki sesin özgürlük ve barış sesi oluğunu belirtirken "Bugün KHK ve işten çıkarmalarla muhalifleri sindirmeye çalışanlara sesleniyorum and olsun ki size diz çökmedik çökmeyeceğiz" dedi.
Daha sonra HDK Eş Sözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu konuştu. Herkesi HDK adına sevgi ve saygı ile selamlayarak konuşmasına başlayan Hamzaoğlu, 1 Eylül'ün çıkış tarihini anlattı. Barış Günü'nün Birleşmiş Milletler tarafından 2 kez değiştirildiğini belirten Hamzaoğlu, "Barışa halklar sahip çıkacak. Çünkü, halklar barışa sahip çıkacak. Barış, bilgisayar oyunu değildir. Barış bizim çabamızla gelecek. Tek bir gün savaş olmasada dünya bakın neler olacak? Birgün silahları susturabilsek 2 bin 400 insanın savaş kalmasına engel olacağız savaş nedeni ile. Binlerce insanın evlerinden göç etmesini engelleyeceğiz. Savaş böyle birşey. Bu nedenle savaş tam tamlarını durduramıyoruz. Barış talebi mücadelesi savaş karşıtlığı 21. yüzyıl insanının bir niteliği, insan olmanın bir özelliğidir" diye kaydetti.
'BARIŞ EMEK İSTİYOR'
Sınırların halkları birbirinden ayırdığını belirten Hamzaoğlu, Suriye savaşına biran önce son verilmesi gerektiğini belirtti. Biran önce oradaki savaşın sona erdirilmesi için söz söylemek gerektiğini söyleyen Hamzaoğlu, "Oradaki barışı da bizler ortak mücadele ile almalıyız" dedi. Savaşın sadece silahla değil, eşitliklikle de alakalı olduğunu belirten Hamzaoğlu, "herkes kendi cinsiyet, inancı ve etnik kökeni ile birbirinden bir adım geri kalmadan, eşitlik içinde yaşadığında bu topraklara barış gelecek. Toplumsal barış için de mücadele bizlerin bir görevidir. Barış emek istiyor" diye konuştu. "Cumartesi Anneleri'ne, Barış Anneleri'ne verilen sözler söylemeden tutulmadan bu topraklara barış gelmeyecek" diyen Hamzaoğlu, "Kadınlarımız barışı doğuracak" dedi.
'ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ'
Hamzaoğlu'un ardından HDP Eş Genel Bakanı Sezai Temelli konuştu. Kitleyi selamlayarak sözlerine başlayan Temelli, "1 Eylül Dünya Barış Günü'nüz kutlu olsun. Dün Amed'deydim. Size Botan'dan, selamlar getirdim, direniş getirdim" diyerek konuşmasına başladı. 1 Eylül'ün Nazi Almanyası'nın Polonya'yı işgalinin günü olduğunu söyleyen Temelli, o yıldan beri barış mücadelesi sürdüğünü söyledi. Temelli, barış mücadelesinin Kürdistan'da da Türkiye'de devam ettiğini belirterek, "Dost ve düşman herkes bilsin ki mutlaka kazanacağız" dedi. Bu ceberut rejimin çaresizlikten ne yapacağını bilmediğini söyleyen Temelli, "Sanıyrolarki annelerimizin alanlarını işgal ederek bu mücadeleyi durduracak. Selam olsun annelerimizin mücadelesine" diye kaydetti. Cumartesi Anneleri'nin ve Barış Anneleri'nin mücadelenin tam da kendisi olduğunu söyleyen Temelli, "Amed'den Cumartesi MeydanI'na selam olsun. Barış emektir, sevgidir. Gelecektir. Bizim emeğimizi, sevgimizi çalmak istiyorlar. Vermeyeceğiz. Dün Vedat Aydınlar, Ape Musalar, Sakine Cansızlar, bu mücadeleye sahip çıkacağız. Asla boyun eğmeyeceğiz. Diz çökmeyeceğiz. Bunu da böyle bilsinler" dedi.
'KARARLI MÜCADELEMİZ SÜRECEK'
1 Eylül'de savaştan ve baskıdan konuşabildiklerini söyleyen Temelli, barışın ancak bizim kararlı mücadelemizle mümkün olacağını söyledi. "Bu tek adam rejimine karşı kararlı yürüyeceğiz" diyen Temelli, savaşın tercihle başladığını belirtti. Temelli, "Bu tecride son verdiğimiz gün bu savaşa da son vereceğiz. Sayın öcalan'a uygulanan tecrit savaşın da başlangıcıdır. Türkiye iki foto bakmalı. Sayın Öcalan'ın başlattığı çözüm dönemidir. İkinci fotoğrafta Suruç'ta başlatılan savaş dönemidir. Bu iki fotoğrafa iyi bakın. Ya savaş ya barış. Biz barış diyoruz. O nedenle bu tecride son verilmesini istiyoruz" dedi. Tecrit sürdü sürece tüm yaşamın kuşatıldığını belirten Temelli, "Savaş aşımızı, işimizi, çocuklarımızı çalıyor. Buna dur deme zamanıdır. Tecride karşı çıkmak aslında kulem savaşa karşı çıkmaktır. Hak gaspına karşı çıkmaktır. Binlerce yoldaşımız savaşa karşı çıktıkları için bugün tutsaklar. Siyasi tutsaklar, onurumuzdur, yoldaşımızdır. Siyasi tutsaklar özgür kalana kadar hiçbirimiz özgür değiliz. Buradan selamlarımızı, Edirne'ye Selahattin Demirtaş'a, Figen Yüksekdağ'a, Guldan Kışanak'a, Sebahat Tuncel'e iletiyoruz. Onlar serbest kalana kadar bu mücadeleyi bırakmayacağız. Bu bizim boynumuzun borcudur" dedi.
'BUNUN ADI FAŞİZM'
Hasta tutsaklara da değinen Temelli, Koçer Özdal'ın kelepçe ile yaşamını kaybettiğini söyledi. İktidarın hasta tutsaklar üzerinden intikam aldığını söyleyen Temelli, "Bu insanların sağlığına kavuşması için elimizden geleni yapmak da bizim boynumuzun borcu olsun. O kadar gözleri şiddetten kanlanmış ki artık cenazelere bile saldırıyorlar. İnsanların cenazelerini istedikleri defin etmesine izin vermiyorlar. Bunun adı faşizmdir" diye konuştu.
Efrin'deki savaş politikalarının Türkiye'nin farklı bölgelerinde halkları bulduğunu söyleyen Temelli, barışı inşaa etmenin ortak yaşamda yan yana yaşamayı savunmak olduğunu belirtti. İktidarın halk sağlığını düşünmediğini belirten Temelli, "Gelin yan yana duralım. Gelin omuz omuza verelim. Gelin sokağımıza, iş yerimize sahip çıkalım. Biz aramızdaki nefret tohumlarını söküp attıkça, biz önyargıları yıktıkça bunun önüne kim durabilir? Hangi iktidar bunun önünde durabilir. Gelin yerel seçimler bu işin ikinci turu olsun" dedi.
Temelli'nin konuşmasının ardından Bajar'ın konseriyle miting sona erdi.