24 Kasım 2024 Pazar

Bakırhan: Yangın felaketinin baş sorumlusu DEDAŞ'tır

Diyarbakır ve Mardin arasında gerçekleşen yangının baş sorumlusunun DEDAŞ olduğunu vurgulayan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Nasıl bugüne kadar işlemiş oldukları günah ve suçların faturasını mağdur olanlara kestilerse şimdi bu katliamda da yine DEDAŞ'ı aklamaya çalışıyorlar" dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

'EKONOMİK VE SİYASİ SÖMÜRGE OLARAK GÖRÜYORLAR'
Diyarbakır ve Mardin arasında meydana gelen ve 15 kişinin yaşamını yitirdiği yangını "büyük bir felaket" olarak niteleyen Bakırhan, "DEDAŞ bölgede Dehaq olarak anılıyor. Kimse DEDAŞ demiyor, herkes Dehaq diyor. Bölge halkının aşına, işine, ekmeğine el koyuyor. Bu felaketin baş sorumlusu DEDAŞ'tır" ifadelerini kullandı.

"Elektrik faturasını ödeyemeyen çiftçiye, köylüye anında icra gönderen, malına tarlada el koyan DEDAŞ, 50 yıllık odun direklerle hizmet üretiyor. 50 yıldır özellikle Kürt illerinde alt yapı için tek bir yatırım, tek bir harcama yapmamıştır" diyen Bakırhan, DEDAŞ ile bölgeye atanan kayyumların arkasındaki zihniyetin aynı olduğunu vurguladı.

"Bölgeyi ekonomik ve siyasi olarak sömürge olarak gördükleri için aynı anlayışla yaklaşıyorlar. Rantını elde et ama hizmet üretme" diyen Bakırhan, bu ikili hukukun sadece iktidar değil, şirketler tarafından da uygulandığını vurguladı. İktidar medyasının yangını ilk andan itibaren "anız yakılması" olarak duyurduğunu hatırlatan Bakırhan, yapılan incelemeler sonrası ortaya konulan raporlarla yangının elektrik tellerinden kaynaklandığının belli olduğunu söyledi.

'DEDAŞ'I AKLAMAYA ÇALIŞIYORLAR'
Mardin'de yanık tedavi ünitesi olmadığına dikkat çeken Bakırhan, "Yani bir büyükşehirde 21'nci yüzyılda yanık tedavi edilemiyor. Yangınların sık sık çıktığı bir il, bir büyükşehir. Bir biçimde bölge her anlamda bilerek ve isteyerek büyük bir yaptırım altındadır" ifadelerini kullandı.

DEDAŞ'ı korumak için "anız yangını" denildiğini ifade eden Bakırhan, "Köylüleri suçlu göstermeye çalışıyorlar. Nasıl bugüne kadar işlemiş oldukları günah ve suçların faturasını mağdur olanlara kestilerse şimdi bu katliamda da yine DEDAŞ'ı aklamaya çalışıyorlar. İlk andan itibaren başta Mardin Büyükşehir Belediyemiz, Amed Büyükşehir Belediyemiz, Van Büyükşehir Belediyemiz ve il ilçe belediyelerimiz yangın yerindeydi, araçlarıyla gereçleriyle. Kayyumların satmadığı, diğer kurumlara peşkeş çekmediği araç parkında kalan araçların tamamını bölgeye yığdılar ve bölgede bu felaketin, bu yangının durması için ellerinden geleni yaptılar" dedi.

"Yanan Kürdün evi olunca helikopterle müdahale etmemek için bu ülkeyi yönetenlerin gözlerini kulaklarını kapattıklarına bu yangında şahit olduk. 2022 yılında yine Türkiye'nin birçok yerinde yangınlar çıktığında hükümet, 10 tane gece görüşlü helikopter aldıklarının müjdesini vermişlerdi. Ama bu 10 tane gece görüşlü helikopter Kürt illerinde yok" ifadelerini kullanan Bakırhan, bölgede helikopter yokken 3-5 kişi bir araya geldiğinde İHA'ların, SİHA'ların, F16'ların olduğunu söyledi.

'KİMSE KARDEŞLİK EDEBİYATI YAPMASIN'
Yangın bölgesinin afet bölgesi ilan edilmesinin bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Bakırhan, Erdoğan'ın ve birçok siyasi partinin liderlerinin de yangınları izlemekle yetindiğine dikkat çekti. "Kimse bu saatten sonra 'gittik yerinde inceledik' demesin. Kardeşlik edebiyatı yapmasın. Zaten nasıl kardeş olduğumuzu yaşadıklarımızdan hepimiz çok iyi biliyoruz. En son kardeşlik Mardin ve Amed'deki çıkan yangınlarda bence ortadan kalkmıştır" diyen Bakırhan, bu ayrımcılığa ve düşmanlığa karşı Türkiye halklarıyla ortak mücadeleyi yükselteceklerini söyledi. Kürt halkına uygulanan zulümden dolayı Türkiye'nin yoksulluk içerisinde olduğunu belirten Bakırhan, AKP-MHP iktidarının yaşanan sefaletin sorumlusu olduğunu vurguladı.

'TARLADA ÇALIŞANLARIN ÇOĞU 13-18 YAŞINDA ÇOCUKLAR'
Hakkari'de bir ayda yüz esnafın kepenk kapatmak zorunda kaldığını aktaran Bakırhan, "Türkiye'deki esnaf siftah yapmıyor. Asgari ücretli geçinemiyor, emekli geçinemiyor. İnsanlar intihar ediyor. Yoksulluk almış başını gidiyor 'ekonomi iyidir' diyorlar. Hangi ülkede yaşıyorlar, nerede yaşıyorlar bunlar" diye sordu.

Hilvan'da tarım emekçilerini ziyaret ettiklerini belirten Bakırhan, tarlada çalışan emekçilerin yarısından çoğunu 13-18 yaş arası çocukların oluşturduğunu söyledi. 2023 yılında iş cinayetlerinde 54 çocuğun yaşamını yitirdiğini hatırlatan Bakırhan, "Alın size ekonominin fotoğrafı" dedi.

'HER YENİ PAKET HALKA KÜLFET OLARAK DÖNÜYOR'
Türkiye'de yaşayan 25 milyon insanın sosyal yardım almadan geçinemediğine işaret eden Bakırhan, iktidarın yine bir paket hazırlığında olduğunu kaydetti. Her yeni paketin halka bir külfet olarak döndüğünü belirten Bakırhan, "Reklamını yaptıkları şey 'vergide reform paketi' değil. Buna emin olabilirsiniz. Bir 'kazık paketi' hazırlıyorlar ve bu 'kazık paketi'nde her şeyden vergi alacaklar. Şimdi gözlerini neye diktiler biliyor musunuz? Restoranlarda çalışanların aldıkları bahşişe. Nasıl vergilendirecekler onu da bilmiyorum. Motokuryelerden vergi alınmıyormuş. Ne kadar yaratıcılar. Saray medyası motokuryelerden nasıl vergi alınacağını tartışıyor" dedi.

Artan oranlı servet vergisi çıkarılması, vergi kıyaklarına son verilmesi, kamuda israftan vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Bakırhan, "Bunlar kamuda israf ve lüksten neyi anlıyorlar biliyor musunuz? Emekçilerin toplu taşımada kullandıkları araçları yasaklamayı anlıyorlar. Buradaki Mercedesleri, Audileri, tek kişilik jetleri, şuraya buraya harcanan milyonları anlamıyorlar" dedi.

'BİZİM PAPATYA FALI BAKACAK VAKTİMİZ YOK'
"Yumuşama" ve "normalleşme" adı altında oynanan müsamereye son verme çağrısı yapan Bakırhan, şöyle devam etti: "Bu müsamereye başta ana muhalefet partisi olmak üzere herkes son vermelidir. Bu müsamere artık bitti. Ne yumuşaması, ne iyileşmesi? İşte Kobanê kumpas davasında ortaya çıkan cezaları gördük. Yumuşamayı zaten küçük ortak reddetti. İstikamet doğru, daha sert bir şekilde devam edelim diyerek aslında AKP'ye de yol çizmeye çalıştı. Ekonomi düzeldi mi düzelmedi mi, yok bir heyet gönderelim Mehmet Şimşek'le görüşsün. Kardeşim, adamların çıkardıkları paketin içeriği ortada. Neyini düzeltecekler, neyin peşindesiniz.? Papatyayı eline almış yapraklarını kopararak düzelecek mi düzelmeyecek mi? Bizim papatya falına bakacak vaktimiz yok. Bizim bir saniye bile kaybetmeden aşa, işe, özgürlüğe ve demokrasiye ihtiyacımız var. Bunun için ortaklaşmaya, ortak mücadeleye ihtiyacımız var."

Hakkari Belediyesi tekrar halkın evi olana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini ifade eden Bakırhan, "En zor günlerde halkının yanında olan, halkının yarasına merhem olmaya çalışan belediyeleri gasp ederek halkı yalnızlaştırmak ve çaresiz bırakmak istiyorlar, cezalandırmak istiyorlar. 21'inci yüzyılda böyle bir şey var mı? Oy atacağız, o beş yılda da irademiz gasp edilmesin diye gece gündüz nöbet tutacağız. Bu büyük bir utançtır. Sandık kurmuşsun sonuçları ortaya çıkmış. Niye biz 24 saat belediyelerin önünde belediyelerimizi koruyalım? Böyle bir ülkede demokrasi var diyebilir misiniz? 21'inci yüzyılda hükümeti bu utançtan vazgeçmeye çağırıyorum" dedi.

'HERKESİ İSTANBUL'DAKİ MİTİNGE ÇAĞIRIYORUM'
Neye mal olursa olsun Türkiye'deki ezilenler ve emekçilerle belediyeleri koruyacaklarını söyleyen Bakırhan, bunun için 29 Haziran'da İstanbul'da Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri tarafından bir miting düzenleneceğini vurguladı. "Bu vesileyle İstanbul ve bölgede bulunan ve bu karanlık sisteme itiraz eden bütün halklarımızı, en başta kadınları ve gençleri bu mitinge katılmaya, güç ve destek vermeye çağırıyoruz. Bu dayanışmayla İstanbul'dan Hakkari'ye oluşturmaya çalıştığımız dayanışma köprüsünü büyüteceğiz" diyen Bakırhan, mitingden hemen sonra Türkiye'nin dört bir yanında Hakkari'ye, iradeye saygı yürüyüşü gerçekleştireceklerini söyledi.

Belediyelerin can damarları olduğunu ifade eden Bakırhan, belediyelerin halkın olmaya devam edeceğini söyledi. Bakırhan, şöyle devam etti: "Bu karanlık sömürü düzeninden, bu ırkçı ve ayrımcı zihniyetten kurtulmak için birbirimize sarılmaktan, omuz vermekten başka bir şansımız yoktur. Bunu yapacağımıza eminiz. Güçlerimiz birleştirirsek bu uğursuz ampule, bu ölüm hilaline son vermek mümkündür."