24 Kasım 2024 Pazar

Aynur Ege Dicle yazdı | Ayağa kalkmak için yarın geç bugün tam zamanı

Devrim güçleri, 'silahımızın son kurşununa kadar' sözlerindeki kararlılıkla, ne pahasına olursa olsun direnecek. Devrim dostlarına ise işgalci Türk devletine karşı halk direnişini desteklemek düşüyor. DAİŞ karanlığına tarihi bir yenilgi yaşatan ve bölge halklarını özgürlük seçeneğiyle buluşturan Rojava devrimi ile dayanışmak hayati önem taşıyor.

Faşist şeflik rejimi, kuşatmaya çalıştığı Rojava devrimini karşıdevrimci her türlü saldırıya karşı silahlı halk direnişi kararlılığıyla ilerletmeye çalışan devrimin öncü kadrolarını hedef alıyor. Sırtını emekçi halklara yaslayan, devrimin eşitlikçi, özgürlükçü karakterini güçlendirilmesinde ve toplumsal cinsiyetçi roller ve erkek egemenliğinin envai biçimine karşı mücadelede devrim kadroları özel roller üstleniyor.

Her devrimde olduğu gibi Rojava'nın on yıllık tarihinde de savunma ve inşa görevlerinde kadrolar önemli roller üstleniyor. Che'nin sözüyle ifade etmek gerekirse, "kadrolar devrimin motor gücü" durumunda. Devrimi yenilgiye uğratmayı amaçlayan saldırılara karşı onur ve özgürlük mücadelesinin her kritik anında, kendilerinden beklenen görevleri fedai bir tarzda göğüslediler.

Hevrîn Xelef'den Baran Serhat'a, Zehra Berkel'den Ferhat Şibli'ye kadar sayısız kahraman devrimin öncü isimleri olarak adlarını tarihe yazdırdı.

Devrimin karşılaştığı zorluklar karşısında öncülerin net duruşu ve kararlılığı hep belirleyici olmuştur. Bir devrimin, o toplumun işçi, emekçi ve ezilenlerine dayanmadan ayakta kalması nasıl mümkün değilse; kendini var etmesi, öncüsüz ilerlemesi ve stratejik hedefler doğrultusunda gelişmesi de beklenemez. Bu nedenle; mücadele birikim ve deneyimleri, savaşma kararlılığı ve komuta gücüyle, adanmışlıkları, emekçilikleri ve fedailikleriyle yol gösterici olanlara yönelik saldırılar, devrimi öncü gücünden yoksun bırakarak zayıflatmayı ve önünü göremez hale getirmeyi amaçlıyor.

Faşist şeflik, öncü kadrolara yönelik saldırıların yanı sıra bölge halklarına karşı da saldırıları tırmandırıyor. Halkı göçe zorlama ve bölgeyi insansızlaştırma amacıyla birlikte, özerk yönetime karşı güvensizlik oluşturma, halk desteğini kesme, devrimin öncü güçleriyle halklar arasındaki bağı ortadan kaldırmayı amaçlıyor.

Devrim güçleri, işgalci Türk devletinin saldırıları karşısında direniş kararlılıklarını yükseltiyor. Bu kararlılık, bir cenaze töreninde silah kaldırıp işgalcilere isyan eden şehit annesinin haykırışında görülüyor. Cephe hattında 'topraklarımızı savunmak için sonuna kadar direneceğiz' diyen savaşçıların gözlerinden okunuyor. "Onurlu ve özgür bir yaşam için korkmuyoruz" diyenlerin sözleri, sıradan bir beyan değil. Rojava devrim güçleri, cephe hattındaki direnişi güçlendirmekten, toplumsal özsavunma hazırlıklarına, diplomasiden halk örgütlülüğünü güçlendirmeye kadar bir dizi çalışmayı bir arada sürdürüyor. Sırtını Ortadoğu'yu yeniden paylaşmaya yönelen emperyalist devletlere değil kendi özgücüne ve on yıllara varan mücadele deneyimine yaslıyor.

Büyük zorluklarla inşa edilen Rojava devriminin onuncu yılı, Kürt, Arap, Süryani, Asuri, Çerkes, Ermeni ve Türkmen halkların katılımıyla, yaygın biçimde düzenlenen etkinliklerle kutlandı. İdeolojik, politik, askeri kuşatma ve ekonomik ambargoyla boğulmak istenen devrim tüm saldırılara rağmen ayakta kalmayı başardı. Başta Ortadoğu olmak üzere dünya halklarına ve kadınlara umut ışığı oldu.

Kürt düşmanlığı ve savaş siyasetiyle ayakta kalmaya çalışan faşist şeflik rejimi, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına yönelik işgal tehditlerini yeniden gündeme getirdi. Emperyalist güçler ve gerici bölge devletlerinden işgal saldırısı için onay alma arayışlarına girdi.

NATO toplantısının ardından Tahran ve Soçi'de yapılan görüşmelerin Erdoğan için temel gündemi işgal planıydı. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerine yönelik saldırılarda aldığı açık desteği şimdilik bulamadı.

Faşist şefin yeni işgal planının önü, çıkar çatışmaları üzerine kurulan siyasi denklemlerce şimdilik kapatılıyor. Ancak, tüm bu güçlerin üzerinde kolayca anlaşabildiği konuların başında, özerk yönetimin zayıflatılması ve devrime öncülük eden kadroların hedef alınmasında sakınca görülmemesi geliyor.

Yeni bir işgal saldırısı, faşist şefin stratejik amaçları bakımından olduğu kadar, beka sorunlarını sürdürülebilir hale getirmek için de önemini koruyor. Bu nedenle kara harekatı başlatamasa da Kuzey ve Doğu Suriye kentleri ile cephe hattı durumundaki alanlarda gerçekleştirilen bombardımanın yoğunlaştırılması, şimdilik 'işlerini görüyor'. Rojava kentleri ve sınır boyunca yer alan köylere her gün yüzlerce obüs, havan ve tank atışı yapılıyor, SİHA eliyle katliamlar gerçekleştiriliyor. Bir gün içinde tüm sınır hattının aynı anda bombardımana tutulduğu yeni saldırı konsepti, işgal harekatını aratmıyor.

SİHA'lar ile her gün devrimin öncü kadroları, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Arap, Kürt, Asuri, Süryani halklarından yöneticiler, kadın ve çocuklar pervasız saldırılarla hedef alınıyor. Hemen her gün işgal saldırılarına ilişkin bilanço açıklanıyor. Tablo, gözü dönmüşcesine yapılan saldırıların boyutunu gözler önüne taşıyor.

Demokrasi ve insan haklarını dillerinden düşürmeyen kuruluşlar başta olmak üzere, emperyalist güçler, bölge devletleri dahil kimseden bir tepki olmamasıyla, Türk devletinin bu yeni konseptine onay verildiği anlaşılıyor.

Kuzey ve Doğu Suriye topraklarında her gün yeni bir katliam yaşanıyor. Türk devletinin, siyonist İsrail'in zulmünü aratmayan saldırılarına sessiz kalanların, Zaxo ve Gazze'de yaşanan katliamlara gösterdiği tepkiler ikiyüzlülüktür.

Sömürgeci karşıdevrim cephesi saldırıyor. Devrim güçleri direniyor. Burada yanıtlanması gereken soru şu; Rojava devrimini yok etmeyi amaçlayan bu kapsamlı saldırılar karşısında bölge halkları ne yapacak? Şehirler bombalanırken, devrim ile dayanışmayı büyütmek için nasıl bir yol izleyecek?

Devrim güçleri, 'silahımızın son kurşununa kadar' sözlerindeki kararlılıkla, ne pahasına olursa olsun direnecek. Devrim dostlarına ise işgalci Türk devletine karşı halk direnişini desteklemek düşüyor. DAİŞ karanlığına tarihi bir yenilgi yaşatan ve bölge halklarını özgürlük seçeneğiyle buluşturan Rojava devrimi ile dayanışmak hayati önem taşıyor.

Kobanê direnişine can veren dayanışmanın, günün siyasal koşullarına uygun yöntemlerle yeniden örgütlenmesine ihtiyaç var. Rojava kadın devriminin, eşitlikçi ve özgürlükçü yaşam mücadelesinde elde ettiği birikim ve mevzilerin kaybedilmesi, Ortadoğu'nun göbeğinde oluşan aydınlığın yeni karanlıklara gömülmesi anlamına gelecektir.

İşgal tehdit ve saldırılarına karşı koymak için yarın değil, bugün harekete geçme zamanı. Devrimin 'hawar'ına kulak verilmeli, ayağa kalkılmalı.