24 Kasım 2024 Pazar

Arzu Demir yazdı | Yoksulluk krizine karşı mücadele zamanı

İktidarın orta vadeli programına karşı bir işçi sınıfı tavrı ve hareketi, emekçi ve yoksul bir halk hareketinin kendiliğinden koşulları oluşup mayalanıyor. Dahası bir mücadele eğilimi ve arayışı olarak belirtilerini gösteriyor. Bu mücadele eğilimine yaslanan bir yoksul halk hareketi örgütlemek ve faşist saray rejiminin halklarımıza açtığı ekonomik ve politik savaşa yanıt vermek tüm emekçi sınıfların ve emekçi sol hareketimizin güncel görevi olarak kendini dayatıyor.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, temmuz ara zammı konusunda son noktayı koydu, "Asgari ücrete temmuzda zam yok" dedi. Gerekçesi de en genel haliyle "Asgari ücrete zam yapılırsa enflasyon artar" oldu.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in IMF patentli iktisadi-mali programı tam gaz devrede. Ücret artışını ve iç tüketimi enflasyonun müsebbibi sayan Mehmet Şimşek, enflasyonu düşürmek için ücretleri baskılama ve faizleri yükseltme politikasını devreye koydu.

Bunun anlamı, zaten aldığı asgari ücret, enflasyon karşısında pula dönen emekçinin, tamamen açlık, yoksulluk ve sefalete itilmesi.

2024 yılı için asgari ücret net 17 bin 2 TL. Büro Emekçileri Sendikası'nın verilerine göre, haziranda açlık sınırı 25 bin 374 TL'ye yükseldi. Bu durumda asgari ücret açlık sınırının da 8 bin 372 lira altında. Bunun anlamı şu: Emeğiyle geçinen milyonların aldıkları ücret karınlarını doyurmaya bile yetmiyor. İşçiler, emekçiler aç! Bir ailede ancak 3-4 asgari ücretli olursa, asgari olarak geçinme imkânı bulunabiliyor. O da asgari, insani değil.

TÜİK geçtiğimiz günlerde Türkiye ekonomisinin büyüme verilerini açıkladı. Buna göre; ekonomi 2024'ün ilk üç ayında yüzde 5,7; sektörel olarak ise inşaat yüzde 11,1, sanayi yüzde 4,9 ve tarım yüzde 4,6 büyüdü.

İktidarın öve öve bitiremediği bu büyümeden emekçinin payına, temmuzda bir ara zam bile düşmüyor. Sermaye tekelleri büyük karlar elde ediyor. Şirket karları 2020'den bu yana yükseliş gösteriyor. İstanbul Sanayi Odası'nın önceki gün yayınladığı, "Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2023 Araştırması" sonuçları da bu gerçeğin altını çiziyor. Bu araştırmada dikkat çeken bir nokta ise; bu yıl karını en çok artıranların "silah tekelleri" olması. 2022 yılında da 500 büyük sanayi şirketinin reel karları enflasyondan arındırılmış verilerle yüzde 34,7 artmıştı.

Her türlü yöntemle, emekçiden alıp sermayeye aktaran iktidarın politikaları, halkı derin bir yoksulluk krizinin içine itmiş durumda. AKP hükümetleri süresince 2016'ya kadar işçilerin ve emekçilerin ortalama gelirlerinde, oran olarak Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'daki büyümenin gerisinde kalmakla beraber, belirli artışlar gerçekleşmişti. Bu küçük artışlar tüketim artışını getirmiş, yani işçinin alım gücü belirli oranda korunmuş, işçi ve emekçiler temel tüketim maddelerine ulaşabilmişlerdi. Ancak 2016'dan bu yana ücretler reel olarak düştüğü gibi, işçi ve emekçilerin yaşam standartlarında da hızlı bir değişim oldu. Temel ihtiyaç maddelerine bile ulaşmak artık lüks.

2016-2022 arasında GSYİH ortalama yüzde 4,4 büyüdü. Ancak bu büyüme, işçi ücretlerinin küçülmesi, sömürünün talan düzeyine çıkartılması sayesinde gerçekleşti. Aynı dönemde, ücretlerin oranı yüzde 37,6'dan 29.1'e geriledi. Sermayenin karı ise yüzde 49,2'den 59.8'e fırladı.

Emekçilerin mahkûm edildiği mutlak yoksulluğun nedenlerinden biri; faşist şeflik rejiminin savaş politikaları. Faşist şef Erdoğan, Efrîn işgali sırasında, "Bir mermi kaç para biliyor musun sen" diyerek, savaş ekonomisini özetlemişti. Bugün her 108 liralık verginin en az 11 lirası savaş harcamalarına gidiyor. Bütçe tartışmalarında görüyoruz, her yıl savaş bütçesi artırılıyor. Gizli ödeneklerin ulaştığı boyutları tahayyül etmek bile zor. 3. dünya savaşı hazırlığı kapsamında silahlanmasına hız veren NATO'nun son verilerine göre; Türkiye, bu yıl Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın yüzde 2,09'una karşılık gelen bütçeyi silahlanmaya ayıracak. Türkiye askeri harcamaları için 2023 yılında yaklaşık 15,83 milyar dolar ayırmıştı. Ancak, Erdoğan'ın Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın açıklamasına göre, bu miktar yüzde 250 oranında artırılıyor.

Mehmet Şimşek'in "enflasyonu düşürmek" iddiasıyla uygulamaya koyduğu ücretleri baskılayan mali ekonomi politikasına, bir de savaş ekonomisi eklenince, emekçi için yaşam düne göre daha da kötü olacak.

Yaşam koşulları çekilmez hale gelen milyonlarca işçi, emekçi, yoksul için bu durum yoksul-zengin kutuplaşmasını daha açık ve keskin hale getiriyor. Emek-sermaye çelişkisinin bu denli keskinleşmesi koşullarında ücret ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi talepleri, sosyal hakların ve kazanımların korunması istek ve eğilimi de gelişiyor. İktidarın orta vadeli programına karşı bir işçi sınıfı tavrı ve hareketi, emekçi ve yoksul bir halk hareketinin kendiliğinden koşulları oluşup mayalanıyor. Dahası bir mücadele eğilimi ve arayışı olarak belirtilerini gösteriyor. Bu mücadele eğilimine yaslanan bir yoksul halk hareketi örgütlemek ve faşist saray rejiminin halklarımıza açtığı ekonomik ve politik savaşa yanıt vermek tüm emekçi sınıfların ve emekçi sol hareketimizin güncel görevi olarak kendini dayatıyor.