Arzu Demir yazdı | Meral Akşener bir faşisttir!
Meral Akşener, kısa bir süre önce faşist Sinan Ateş suikastıyla ilgili yaptığı, "Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi" açıklamasıyla faşistliğinin altını kalınca çizdi. O, "suç itirafı" anlamına gelen bu sözleri nedeniyle kendisine tepki gösterenlere yanıt verirken de her zaman olduğu gibi Kürt halkının iradesini hedef aldı, hakaret etti. Faşistliğinin gereğini yerine getirdi. Meral Akşener, dün faşistti, bugün faşisttir, yarın da faşist olarak kalacaktır. Beddualarla, ezilenlere karşı işlediği suçlarla anılacaktır.
İstanbul Sözleşmesinin faşist şef Erdoğan tarafından gasp edildiği günlerde, yaptığı açıklamalar nedeniyle faşist Meral Akşener'den bir "kadın hakları aktivisti" yaratmaya çalışanlar olmuştu. Örneğin, Berrin Sönmez, Gazete Duvar'da 14 Mart 2021 tarihli "Akşener, sağ siyasetteki kadınlara çok iyi bir örnek" başlıklı yazısında, Akşener'i "kadınlara yol gösteren biri" olarak ilan etmişti.
18 Mart tarihli yazımda bu ilanlara, "Sırf tarihin şu anında Erdoğan karşıtı diye faşist bir partinin liderini, kadın özgürlük mücadelesinin öznesi haline dönüştüremezsiniz. Burjuva siyaset sahnesinde 'bir erkek gibi var olması', Meral Akşener'i, erkek egemenliğinin karşısında konumlandırmaz. O bir faşisttir ve faşizmin cinsiyeti erkektir" diye yanıt vermiştim.
Meral Akşener, kısa bir süre önce faşist Sinan Ateş suikastıyla ilgili yaptığı, "Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi" açıklamasıyla faşistliğinin altını kalınca çizdi.
Meral Akşener, dün faşistti, bugün faşisttir, yarın da faşist olarak kalacaktır. Büyük bir olasılıkla da faşist olarak ölecektir. Asla iyi hatıralarla, dualarla değil beddualarla, ezilenlere karşı işlediği suçlarla anılacaktır.
O, "suç itirafı" anlamına gelen bu sözleri nedeniyle kendisine tepki gösterenlere yanıt verirken de her zaman olduğu gibi Kürt halkının iradesini hedef aldı, hakaret etti. Faşistliğinin gereğini yerine getirdi.
O, devletin vekili, polisi ve mafyasının, 3 Kasım 1996'da aynı araçta bir kamyon kazasına "kurban" giderek, devletin tüm kirli ilişkilerinin gözler önüne serildiği Susurluk kazasından 5 gün sonra İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu. Kontrgerilla şefi Mehmet Ağar'dan boşalan koltuğu "Türkiye Cumhuriyetinin ilk ve tek kadın içişleri bakanı" sıfatıyla devraldı. Refah-Yol hükümetindeki bu görevini, 30 Haziran 1997 tarihine kadar da sürdürdü.
"Kadın" bakan olarak, hem devletin bir "trafik kazası"yla dağılan imajını düzeltirken hem de bir faşist olarak devletin terörünü de halkın üzerinden eksik etmemesi gerekiyordu.
Kendinden bekleneni de yaptı. Çünkü devletin güvendiği, devlet için bir faşist kadroydu. 8 aylık bakanlığı döneminde infazlardan gözaltında kayıplara, işkencelere kadar işlenen tüm suçların sorumlusu oldu.
İHD'nin internet sitesinde yer alan 1996 yılı raporuna göre, 194 kişi gözaltına kaybedildi. 20 bin 434 kişi gözaltına alındı. 346 kişi işkence gördüğü için İHD'ye başvurdu. Faşist Akşener'in 6 ay bakanlık yaptığı 1997 yılında ise 27 bin 308 kişi gözaltına alındı. 109 kişi faili devlet olan cinayetlerde öldürüldü. 66 kişi kaybedildi. 114 kişi işkencede ya da polis infazlarında öldürüldü. 366 kişi ise işkence gördü.
Bütün bunlar olurken, Meral Akşener İçişleri Bakanıydı ve polis teşkilatı ondan soruluyordu.
Şimdi devleti AKP'ye kaptırmış olması, bu nedenle kendisinin devlet dışında kalması, O'nu en fazla "AKP muhalifi" yaptı. Kerameti kendinden menkul "muhalifliği"nin bir sonucu olarak, bu dönemde devlet dışında kalan bir başka parti olan CHP ile Millet İttifakı'nı oluşturdu.
Faşist Meral Akşener, tüm siyasi ömrü boyunca hep en sağdadır. Tansu Çiller'in DYP'sinden sonra ANAP'la dirsek temasında bulunmuş, 2001 yılında Fazilet Partisi'nden kopan ve Erdoğan ile Abdullah Gül liderliğindeki "yenilikçi oluşum" ile biraz takılmış, sonunda da "başbuğum" dediği Alparslan Türkeş'in ölümünden 4 yıl sonra MHP'ye katılmıştı. 2016 yılında Devlet Bahçeli'nin karşısında "muhalif" bir pozisyon alınca, partisinden atıldı. O da kendi partisini, İyi Parti'yi (İYİP) kurdu. Millet İttifakı'nın "güçlendirilmiş parlamenter sistem" vaat ettiği son seçimlerde başbakanlık hayallerine daldı. Arada bir de pazarlık gücünü artırmak için masayı tekmeledi, kriz çıkarttı. Ancak hayaller suya düşünce de ittifak ile yollarını ayırdı.
Tüm bu süreçler içinde burjuva demokratlığının işaretlerini bile göstermediği gibi, son yaptığı açıklamasıyla, bakanlığı döneminde halka karşı işlenen devlet suçları için bırakın pişmanlığı en küçük bir esef duygusu bile taşımadığını gösterdi.
Meral Akşener, sadece geçmiş dönem işlenen suçların faili değil, gelecek dönem halklara karşı işlenecek suçların da fail adayıdır. Faşist şef Erdoğan ve rejiminin asla alternatifi değildir. Son seçimlerde ezilenlerin Erdoğan'dan kurtuluş umudunu Millet İttifakı'na ve O'nun adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na bağlamak için kullanılan "nefeslenme" imkanı verebilecek tıynette bile değildir.