Altılı Masa'nın çözümü demokrasiden çok teknokrasi
AKP Genel Merkezi'nin hemen karşısındaki konferans salonu az sayıda genç katılımcı olmasına karşın hıncahınç dolu. Fakat CHP, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, İYİ Parti, Demokrat Parti ve Deva Partisi taraftarlarının doldurduğu salonda hasretle kucaklaşma, halay, şarkı, türkü, slogan yok; mesafeli bir ilişki var. Salona giren parti liderleri içinde en coşkulu tezahüratın Temel Karamollaoğlu'na yapılması dikkate değer, basının ilgisi ise bir hayli yoğundu.
Altılı Masa'nın iktidara geldiğinde bağlayıcı olacak Ortak Politikalar Mutabakat Metni'ni partilerin ilgili genel başkan yardımcıları okudu. Toplantıyı ekranları başında izleyenlere ne kadar yansıdığını bilmiyorum ama kürsüye çıkıp metni okuyanların yaş ortalamasıyla orantılı bir biçimde salondaki temponun hızla düştüğünü de aktarmalıyım. Kendi sosyal medya hesaplarından habire "genççi" mesajlar veren altı partinin kürsüye tek bir genci çıkarmaması bir yana, salona gençleri dolduramaması başka bir yana.
Dahası, kadın haklarıyla ilgili atılacak adımlar dâhil, metindeki temel bölümleri okuyan altı siyasetçi içinde bir tane bile kadın yoktu. Yani hiçbir parti kürsüye bir kadın temsilci çıkarmadı.
Mutabakat Metni'nde muhtemelen Saadet Partisi'nin şerhi dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi'ne dönüleceği net olarak ifade edilmedi. Fakat metinde "Milletlerarası sözleşmelerden geri çekilme yetkisinin Meclis'e ait olduğunu anayasal güvence altına alacağız" hükmü yer aldı.
Altılı Masa'nın kamuda yapılacak düzenlemeler, yolsuzluğa karşı alınacak tedbirler, ekonomi, bilim, kültür-sanat, tarım-hayvancılık, sanayi, enerji, kentleşme, çevre, afet politikaları, göç, savunma ve "terörle mücadele" konusunda demokrasiden ziyade teknokrasiye işaret eden bir program açıkladığını söylemek yanlış olmaz.
Metinde 6 kez "demokrasi", 174 defa "teknoloji" kelimesi geçiyor. "Teknopark teşviklerini fiziksel mekândan bağımsız hale getirerek tüm Türkiye'yi teknopark yapacağız" cümlesini de buraya not edelim.
"Demokrasi" kelimesinin sadece 6 kez geçiyor olması elbette tüm metni mahkum etmeyi haklılaştırmaz. Fakat Altılı Masa'nın Mutabakat Metni'nde demokrasiye dair vaat ve planlar da teknokrasi önündeki engelleri kaldırmanın aracı olarak görülüyor.
O yüzden de demokrasi yolunda köklü ve radikal çözümler yerine "kolaylaştırıcı", kimseyi ihya etmeyecek ama kimsenin de canını yakmayacak bir formülasyona gidilmiş. Bu açıdan bakıldığında Altılı Masa'nın gerçek demokrasiden ziyade teknokraside mutabık kaldığı anlaşılıyor ve demokrasi de bunun bir aracı olarak kurgulanıyor.
Kürt sorununun çözülüp çözülmeyeceği, LGBTİ'lerin maruz kaldığı saldırıların engellenip engellenmeyeceği, İstanbul Sözleşmesi'ne dönülüp dönülmeyeceği, zenginden alınıp alınmayacağı, alındığında yoksula verilip verilmeyeceği meseleleri, bu sorunlardan mustarip milyonlar açısından oy kullanma davranışını doğrudan etkiler.
Altılı Masa öylesine bir formülasyona gitmiş ki, HDP Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş'ın dediği gibi "olumsuz diyemem." Ama hepsi bu.
Fakat yüzlerce sayfalık detaylı bir program açıklanırken, esas meselenin, yani Kürt sorununun dikkate bile değer bulunmaması bir detay değil, meselenin ta kendisi.
Türkiye'yi mevcut ahvalden çıkarmayı vaat eden 6 siyasi partinin ortak metninde, ülkedeki yapısal sorunların neredeyse tümüne yansıyan, bazılarını da doğrudan yaratan Kürt meselesinin köklü çözümüne dair hiçbir vaatte, hatta öneride bile bulunulmaması, Kürt seçmene davetiye çıkarmamak demek.
240 sayfalık metnin tek bir yerinde Kürt kelimesi geçmemesi, bırakın anadilde eğitimi, çocuğun yüksek yararı dolayısıyla anadil öğrenimine bile değinilmemesi, Kürtlere kapıları kapatmayı göze almayı gerektiriyor. (Bu arada "Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkesiyle" klişesine rağmen, kürsüde Kürt kelimesini bir tek İYİ Parti'nin metne tamamen bağlı kalmadan konuşan temsilcisi Ümit Özkale oldu.)
Metinin sadece "Kültür" başlıklı bölümünde "anadili" kelimesi, şu cümle içinde geçiyor: "İlgili kanun ve yönetmeliklerde anadilinde kültürel ve sanatsal üretimin önünde engel oluşturan maddeleri muğlak ifadelerden arındıracak ve istismara açık olmayacak biçimde düzenleyeceğiz." Üstelik bu cümlenin ne anlama geldiği bile belirsiz.
Bununla birlikte metinde MGK bildirilerini aratmayacak ifadelerle "terörle mücadelede kararlılık", savaş araçlarının geliştirilmesine vs, vurgusu yapılırken, güvenlikçi yaklaşımların kaynaklık ettiği şiddet girdabından nasıl çıkılacağına da değinilmiyor.
Türkiye'nin AİHM'de mahkum olmasına neden olan kararların bedelinin kararı veren yargıçlardan tahsis edilmesi, kayyım uygulamasına son verilmesi, uluslararası sözleşmelerden geri çekilme yetkisinin cumhurbaşkanından alınıp TBMM'ye devredilmesi, cumhurbaşkanından veto yetkisinin alınması, KHK'ların kaldırılıp OHAL'in altı aydan iki aya düşürülmesi (ki bu gerçek bir çözüm değil, zira ikişer aylar halinde yıllarca uzatılabilir) gibi vaatler elbette AKP'nin ölümü gösterdiği mevcut koşullar içinden bakıldığında olumlu.
Zaten metin, AKP'nin ilk zamanlarına kadar, AB'yle müzakereler dolayısıyla zaten var olan bazı hakları geri getirmeyi, bu anlamda AKP'nin ilk zamanlarına dönmeyi vaat etmenin çok ötesine geçemiyor. Hatta daha da ileri giderek şunu söyleyebiliriz ki, AKP şimdiki kadar kredibilitesini yitirmemiş, faşizm dışında bir seçeneğe sahip olsaydı, pekâlâ böyle bir metnin altına o da imza atabilirdi.
Adını koymak gerekiyor ki, Türkiye'deki sorunların temel kaynağı liyakatsizlik değil, yönetememe değil, sağcı-faşist yönetim. Böylesi bir yönetimin alternatifi ise "işinin ehli uzmanlar" yönetimi değil, temel hak ve hürriyetlerin "ama"sız sağlandığı, eşitlik ve özgürlükler konusunda özgüvenli, cesur adımlara hazır siyasi bir programdır.
Altılı Masa mensupları 240 sayfalık programın içinden çok sayıda unsuru gösterip "bakın, şu, şu maddeler kadınların, çocukların, yoksulların, çiftçinin, işçinin, Kürtlerin sorunlarını azaltacak" derlerse, haklılar. Fakat mesele sorunların azaltılması değil, çözülmesi. Kürtlerin güzel bir lafını uyarlayacak olursak: "Ben sana ayıyı gösteriyorum, sen bana ayak izlerini gösteriyorsun." Altılı Masa bugün ayının ayak izlerini gösterdi ama bir kez daha onunla göz göze gelmemeye dikkat etti.