24 Kasım 2024 Pazar

Adaletin Şule ve Rabia Naz ile sınavı!

Şule Çet davası ve Rabia Naz soruşturması, adalet arayanlar karşısında Saray yargısının nasıl işlediğinin en güncel örnek.

Şule Çet davası ile başlayalım. Şule Çet, Ankara'da 2018 yılının 29 Mayıs gecesi tecavüz edilerek bir plazanın 20. katından atıldığında 22 yaşındaydı. Olaya intihar süsü verilerek, cinayetin üzeri kapatılmak istendi. Ancak Şule'nin ailesi ve kadın örgütleri buna izin vermedi. Kararlılık ve ısrarın sonucunda sanıklar Çağatay Aksu ile Berk Akand hakkında dava açıldı. Bu davada bilindik kadın cinayeti davalarından biraz daha farklı bir sürecin işlediği görülüyor. Çünkü belli ki sanıklar Ankara'da arkası sağlam kişiler. Diğer kadın katilleri gibi duruşmalara takım elbise ile "iki dirhem bir çekirdek" katılarak "kader mağduru erkek" profili çizmenin dışında, ailelerinin sahip oldukları siyasi ve ekonomik güce güvendikleri seziliyor.

Sanıklar, aileleri ve avukatları, başından beri davayı takip eden kadın örgütlerinden ve sosyal medya kampanyalarından rahatsız. Her duruşmada kadınları taciz ve tehdit ediyorlar. 20 Kasım'daki duruşmadan önce işi büyütmüş gözüküyorlar. Çünkü sanık Çağatay Aksu'nun avukatı 141 sayfalık bir metin hazırlayarak, Şule Çet davası ile ilgili haber yapan, yazı yazan gazetecileri, paylaşım yapan milletvekillerini, davayı takip eden ve adalet için kampanyalar düzenleyen kadın örgütlerini, kadınları tek tek hedef gösterdiler. Dahası polis fezlekesine benzeyen bu metni, AKP ve MHP'li vekillere gönderdiler. Bunu yaparken neyi amaçladıkları ortada. "İcabına bakın" diyorlar.

Bu tehdit tarzı tam da Şule'nin katillerinin avukatlarına yakışacak bir tarz. Çünkü avukat Paşa Büyükkayaer, Ankara Üniversitesi'nin azılı faşistlerindendi. Daha 3 yıl öncesine kadar üniversite bahçesinde devrimci demokrat öğrencilere döner bıçağı ile saldırıyordu. Diğer avukat Levent Ekmen daha kıdemli. JİTEM davalarının vazgeçilmez avukatı. 141 sayfalık fezlekeyi hazırlayan da o zaten.

Sanıkların aileleri ve avukatları, cinayetin üzerini kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Saray yargısının da zaten ne durumda olduğu diğer kadın cinayeti davalarından belli. Emin olun ki, özellikle genç kadınlar başka olmak üzere kadınların kararlılığı olmasaydı şimdiye kadar "olay intihar" diyerek, cinayetin üzerini çoktan örtmüşlerdi. Neyse ki, Şule'nin ailesi etrafında gelişen adalet mücadelesi buna izin vermedi.

Saray yargısının üzerine kapatmayı çok arzuladığı bir başka olay ise Rabia Naz'ın ölümü. 11 yaşındaki Rabia Naz'ın Giresun'daki ölümü kayıtlara intihar olarak geçti. Ancak ailesi, Rabia'nın bir araç çarpmasıyla öldürüldüğünü düşünüyor. Kızının ölümünün peşini bırakmayan baba Şaban Vatan, Rabia Naz'ın ölümünden Eynesil Eski Belediye Başkanı Coşkun Somuncuoğlu'nun yeğenin sorumlu olduğunu düşünüyor. Ayrıca AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli ile Giresun milletvekili Cemal Öztürk'ün de cinayetin üzerini örtmeye çalıştığını söylüyor. Yargı bu iddiaları araştırmak yerine babaya yapmadığını bırakmadı. Önce Şaban Vatan'ı ruh ve sinir hastalıkları hastanesine kapatmak istediler. Düşünün, adalet arayan bir babaya reva gördükleri bu. En son da geçen hafta gözaltına aldılar. Toplumdan tecrit, gözaltı ve baskı ile yıldırmaya çalışıyorlar. Böylece ucu çok açık bir biçimde AKP'ye ve haliyle de AKP devletine dayanan bir cinayeti daha cezasız bırakmak istiyorlar. Bakalım daha devreye hangi yöntemi sokacaklar? Sadece baba Vatan da değil ki; konunun kamuoyunun gündemine gelmesinde emeği olan gazeteci Metin Cihan da, yaşadığı baskılar nedeniyle yurtdışına çıkmak zorunda kaldığını duyurdu.

Saray yargısının tutumu tipik elbette; faillerin devlet ya da varlıklı oldukları her durumda cezasız bırakmak. Gerek Rabia Naz soruşturması gerekse de Şule Çet davası bu duruma örnek. Birinde failler AKP'li, yani devlet. İkincisinde failler varlıklı, yani yine devlet.

Şule Çet davasında avukatların hazırladığı raporda hedef gösterilen Özgür Genç Kadın Koordinasyonu'ndan Tanya Kara'nın söylediği gibi; "Şule Çet davası tüm adalet arayışçılarının davası."

Rabia Naz soruşturması da öyle. Bu topraklarda en çok ihtiyaç duyulan şey; adalet. Çünkü o kadar çok suç cezasız kalıyor ki. Uğur Kaymaz'dan Rabia Naz'a; katledilen o kadar çok çocuk için verilmesi gereken hesap var ki! Ya da Münevver Karabulut'tan Şule'ye o kadar çok kadının kanı yeri yerde kaldı ki!

Faillerin cezalandırılmasını sağlayacak olan tek şey, kadınların mücadelesi olacak. Bu davalar ne kadar çok kadın örgütü, kadın tarafından takip edilirse o kadar cinayetlerin üzerini kapatma cesareti bulamayacaklar. Yargıyı, biraz adaletten yana işletecek olan tek şey; kadın iradesi elbette.