3 kentte kayıplar için eylem
Kayıp yakınları ve İHD, Diyarbakır, Batman ve Hakkari'de gözaltında kaybedilenlerin ve faili meçhullerin hikayelerini kamuoyuyla paylaşarak adaletin sağlanmasını istedi.
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır, Batman ve Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemlerini sürdürdü.
DİYARBAKIR
Kayıp yakınları 802. haftasında Bağlar'daki Koşuyolu Parkı'nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde yan yana geldi. Üzerinde kayıpların fotoğrafları bulunan pankartın açıldığı eylemde, Çınar ve Mazıdağı'nda çıkan yangında yaşamını yitirenler de anıldı.
Fırat Akdeniz, 27 Haziran 1994'te Mardin'in Ömerli ilçesinde özel harekat timleri tarafından katledilen Mümine ve Tayyibe Sincar kardeşlerin hikayesini kamuoyuyla paylaştı. "27 Haziran 1994 tarihinde PKK militanlarının Ömerli ilçesindeki karakol saldırısından sonra gece operasyon yapan Özel harekât timleri, Mümine ve Tayyibe Sincar'ın evine baskın yapar. Ev baskını aile damda uyurken yapılır. Baskın direkt Tayyibe Sincar'a yönelik yapılmıştır. Özel harekâtçılar silahlarını Tayyibe Sincar'a doğrultur. O sırada kız kardeşi Mümine ablasının üzerine kapanır. Özel harekât polisleri ateş ederek iki kız kardeşi orada katleder" diyen Akdeniz, askerlerin cenazeleri almak istediğini ama aile ve köylülerin buna müsaade etmediğini kaydetti.
'KORUCULUĞU KABUL ETSEYDİNİZ BAŞINIZA BUNLAR GELMEZDİ'
Savcının olay yerine gelip rapor tuttuğunu, 36 tane m-16 kovanın bulunduğunu aktaran Akdeniz, savcının cenazelere otopsi yaptırmadığını belirtti. Akdeniz, şöyle devam etti: "Askerler aynı gün köy muhtarı Mehdi Aksoy'u gözaltına alıp, 30 saat sorguladıktan sonra serbest bırakır. Köye gelen askerlerin başındaki komutan 'Eğer koruculuğu kabul etseydiniz, başınıza bunlar gelmezdi' der. Anneleri, 'Kızlarım itirafçı ve ihbarcıların asılsız suçlamaları sonucu öldürüldüğünü' söyler. Aile, Ömerli Savcılığı'na özel harekât polisleri hakkında suç duyurusunda bulunur. Ancak tüm hukuki mücadeleye rağmen sonuç alınamaz ve bu olay failli meçhul olarak kayıtlara geçer."
Açıklama oturma eyleminin ardından sona erdi.
BATMAN
Kayıp yakınları ve İHD Batman Şubesi, 638. hafta eyleminde Gülistan Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde yan yana geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı açılan eylemde kayıpların fotoğrafları taşındı.
Basın metnini okuyan Rezan Baytar, 21 Haziran 1993'te Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde gözaltına alınıp kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Sıddık Öncü'nün hikayesini kamuoyuyla paylaştı. Çınar'a bağlı Dikmetaş köyüne 21 Haziran 1993'te baskın yapan askerlerin Mehmet Sıddık Öncü'ye tüm halkın önünde işkence yaptığını ve eşine "Kocanı bir daha göremezsin" diyerek götürdüğünü aktaran Baytar, şöyle devam etti: "Gözaltına alındıktan sonra kendisinden hiçbir haber alamayan ailesine, 4 Temmuz günü yapılan bir telefonda Mehmet Sıddık Öncü'nün cesedinin Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Morgu'nda olduğu söyleniyor. Bunun üzerinde DGM Başsavcılığı'na başvuruda bulunan ailesi ancak 8 Temmuz 1993'te cenazeyi alıyor. Kendilerine verilen otopsi raporunda, 'geçirdiği bir rahatsızlık sonucu öldüğü' yazılıdır. Bakan, 'böbrek yetmezliğinden öldü' dedi. Defin raporunda da aynı ibareler kullanılıyor. Ancak, ailesi kalçasının iki yanında morarmalar ve yarıklar, sağ kaburgaları, bütün tırnakları, yanaktan ve çene altında morarmalar ile boyun ve bileklerinde ip izleri olduğunu tespit ediyor. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ise; Öncü ile ilgili yöneltilen soruya 'böbrek yetmezliği nedeniyle 4 Temmuz'da rahatsızlandığı ve 5 Temmuzda yaşamını yitirdiğini' belirtiyor."
Öncü ailesinin açtığı davada mahkemenin Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum ettiğini belirten Baytar, Öncü'nün faillerinin ise yargılanmadığını, dosyanın cezasızlıkla sonuçlandığını söyledi.
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
HAKKARİ
Yüksekova'da kayıp yakınları ve İHD Hakkari Şubesi eylemlerinin 128. haftasında Sanat sokağında yan yana geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" ve "Failler belli, kayıplar nerede" pankartları açılan eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
İHD Hakkari Şube Eşbaşkanı Musa Bor, 25 Nisan 2000 yılında, sokağa çıkma yasağı esnasında yaşanan bir patlamada katledilen Velat Şedal'ın hikayesini kamuoyuyla paylaştı.
Bor, "25 Nisan'da evden dışarı çıkan Velat, polis kontrol noktasının hemen yanında arkadaşları ile oyun oynamaya başladı. Saat 13.00 sularında annesinin Velat'ı eve çağırması ile tüm çocuklar oyun alanından mahalleye doğru yürümeye başladı ve akabinde bir patlama sesi geldi. Annesi hemen toz bulutu oluşan patlama alanına koşmuş olsa da Velat'ın parçalanmış bedenini yerde gördü. Yanındaki Sibel Şedal'ın da hayatını kaybettiğini anlayan anne, diğer 4 çocuğun da ağır yaralı olduğunu bildirdi" ifadelerini kullandı.
'FAİLLERİNİ SORMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Cenazelerin 1 gün sonra ailelere teslim edildiğini aktaran Bor, şöyle devam etti: "Dönemin valisi aile ile iletişim kurarak çocukların henüz küçük olduğu bahisle şikayetçi olmamaları konusunda ailelere bildirimde bulundu. Ancak Şedal ailesinin ısrarlı hak arama mücadelesi Yüksekova savcılığının vermiş olduğu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sekteye uğratıldı. Bombanın türü, menşei, zimmet durumunun hangi kolluk görevlisine ait olduğu hiçbir zaman açıklanmadı. Yapılan tüm başvurular reddedildi. Yargı erki çocukların yaşam haklarının ihlal edildiği bahisle tazminat yoluna gitti. Velat Şedal'ın akıbeti yargı eliyle faili meçhul bırakıldı. 10 yaşındaki bir çocuğun katledilmesi olayında faillerin korunduğunu ve davaların sekteye uğratıldığını tüm kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. Velat Şedal'ın faillerini sormaktan ve hak arama mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz."