21 Eylül 2024 Cumartesi

3. havaalanı işçileri talimatla tutuklandı, işkence gördü

Gözaltına alınan ve tutuklanan havalimanı işçilerinin avukatları basın toplantısı düzenleyerek yaşananları anlattı. Avukatlar adına açıklama yapan Songül Beydilli, gözaltı aşamasından savcılığa ve tutuklama kararına kadar her bir sürecin hukuksuz ve diğer işçilere gözdağı amacıyla yapıldığını belirtti.
Çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi için direnişe başlayan ve tutuklanan 3. havalimanı işçisinin avukatları Selin Nakıpoğlu, Tamer Doğan, Yıldız İmrek, Songül Beydilli, Ekin Güneş Saygılı, Sevinç Sarıkaya, Ahmet Ergin, Mustafa Söğütlü, İstanbul Barosu Staj Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.
 
"İşçiler köle, hak aramak suç değildir" diyen avukatlar adına basın açıklamasını Songül Beydilli okudu. Jandarma olay tutanağı ve işçilerin anlatımlarından derledikleri ve direnişin başlama günü olan 14 Eylül günü yaşananları anlatan Beydilli, "Sabah 07.30 sıralarında yağmur altında, çamur içinde servislerin geç gelmesi ve yetersiz olması nedeniyle işçiler itiraz ve protestoda bulunarak sorunlarının çözümünü istemiştir. Talepler ve çözüm sözünün bir protokole bağlanması istemi cevapsız kalmıştır" diyerek özetledi. Beydilli, taleplerin karşılanmaması üzerine 10 bine yakın işçinin yürümeye başladığını ve sendikacılar, milletvekilleri aracılığı ile toplumsal desteğin büyüdüğünü belirtti.
 
İşçilerin haklı taleplerini dile getirmek için yaptığı yürüyüşe biber gazı ile saldıran jandarmanın, gece yarısı, 02.30 civarında, inşaat alanına TOMA ve panzerler gelerek, işçilerin koğuş kapıları koçbaşları ile kırdığını ve işçileri tekmeleyerek koğuşlarda arama yapıldığını ve yine jandarma tutanağına göre "herhangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır" denildiğini anlatan Beydilli, "İşçiler uykularından uyandırılarak gözaltına alınmış, konteynerlerde işveren temsilcileri ile birlikte dövülmüş, hakaret ve tehditlerle, yakınlarına haber vermeden, neyle suçlandığı hakkında bilgi verilmeden, avukatla savunma hakkı hatırlatılmadan ifade alınmaya zorlanmıştır. Bu uygulama, AİHM kararları uyarınca işkencedir. Daha yakalama ve gözaltı aşamasında, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi çiğnenmiş, işveren çıkarlarının bekçiliği yapılmıştı" dedi.
 
KARAKOLDA İŞKENCE
 
İşçilerin el yazısı ile o anda yazdıkları bin kişilik servis kuyruklarına son verilmesi, koğuşların tahtakurularından temizlenmesi, bir saatlik yemek molasında 40-50 dakikalık yemek kuyruklarına son verilmesi, işverenler ve yöneticiler tarafından aşağılanmama gibi taleplerin işçilerin yüzyıllar öncesi kölelik koşullarında çalıştırıldığını belgelediğini ifade eden Beydilli, "İşçilerin bu taleplerinin aynı zamanda işveren hakkında suç duyurusu olarak kabul edilmesi; sigorta primlerini eksik ödeyen, güvenli bir çalışma ortamı sağlamayan, düşük SGK primi ödemek için vergi kaçırmak suretiyle kamu zararına neden olan işverene cezai işlem yapılması gerekir" diye belirtti.
 
İş cinayetlerinin önlenmesi için gerekli tedbirleri almayan patronların ve bu koşullara göz yuman Bakanlık yetkililerinin yargılanması gerektiğini, Çalışma Bakanlığı'nın 2018 Şubat'ında yaptığı açıklamada, havalimanı inşaatında 27 işçinin öldüğünü kabul ettiğini, İSİG Meclisi'ne göre ise 37 işçinin hayatını kaybettiği vurgulayan Beydilli, iş cinayetlerine karşı önlem alınmasını isteyen işçilerin karakolda işkence gördüğünün altını çizdi.
 
İşçilerin gözaltında tutulduğu Arnavutköy, Maslak ve Eyüp Jandarma Karakollarında, avukatların işçilerle görüşme talebinin kabul edilmediğini, işçilerin neyle suçlandığı, kaç işçinin gözaltında olduğu, gözaltındaki işçilerin isimlerinin ne olduğu, hangi savcılığın soruşturma yürüttüğüne dair soruların yanıtlanmadığını, serbest bırakılan işçilerin avukatlarla görüşmelerine izin verilmeden servis araçlarıyla havaalanı inşaatına gönderildiğini belirten Beydilli, işçilerin gözaltında sağlık muayenesininde hukuksuzca yapıldığını ve hekimlerin işçileri görmeden jandarma tutanağını imzaladığını ifade etti.
 
SAVCILIKTA DA HUKUKSUZLUK DİZ BOYU
 
İşçilerin çoğunun ifadesinin avukatsız alındığını, jandarma ifadelerine bizzat işverenler ve taşeronların katıldığını, usulsüz ifade ve yüzleştirmeler yapıldığını, 401 işçinin 3 gün boyunca bir savcılık suçlaması, somut bir suç isnadı olmaksızın sadece valilik ve kolluk güçlerinin talimatı ile hukuksuz olarak gözaltında tutulduğunu kaydeden Beydilli, 18 Eylül Salı günü Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı'na çıkarılan 43 işçinin adliye girişinde darp edildiğini ve savcılığın müvekkilleri ile görüşmelerini engellediğini belirtti.
 
Hukuksuzca 24 işçinin tutuklandığını ve 19 işçi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını söyleyen Beydilli, 2911 sayılı yasaya aykırılık, kamu görevini yaptırmamak için direnme, mala zarar verme, çalışma hürriyetini engelleme suçlarından işlem yapıldığını ifade etti. Beydilli "Dosyadaki deliller, işçilerin toplu halde durdukları, yürüdükleri, cep telefonuyla fotoğraf ya da video çektikleri  görüntü kayıtları; çamurlu ayak izlerinin bulunduğu arabalar ve   jandarma tarafından koçbaşı ile kırılan koğuş kapılarının resimleri, eylemden sonra işçilerin aralarında haberleşmek amacı ile kurmuş oldukları ve içeriğinde hiçbir suç unsuru bulunmayan WhatshApp kayıtlarıdır. Bu delillerin hiç birinde tutuklamayı gerektiren bir bilgi yoktur" diye konuştu.
 
"İş cinayetleri ve işçilerin köle gibi çalıştırılması hakkında hiçbir işlem yapılmazken; işçilerin en temel insan haklarını talep etmesi karşısında; demokratikliği tartışmalı olan yasal düzenlemeler dahi ihlal edlilerek, baskı ve zor kullanımı, 24 işçinin tutuklanmış olmasının hukuki temeli yoktur" diyen Beydilli, gözaltı ve tutuklamaların, hak talep eden işçilere verilmiş gözdağı olduğunu kaydetti.
 
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAKLAR
 
İşçilere hakaret eden ve direnişi yalan propaganda ile karalayan Akit yazarı Mehtap Yılmaz, Fatih Altaylı ve  Hıncal Uluç ile ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyleyen Beydilli, 'zamanlama manidar' başlıklı ithamların ise 29 Ekim'de açılacağı belirtilen havalimanının yetişmemesine neden olarak kullanıldığını ifade etti.
 
Sorgu hakimi olarak görevlendirilen hakimin müstemir yetkisinin ve sorgunun yapıldığı 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin görevli hakimi olmadığını belirten Beydilli, bu durumun yargıya müdahale edildiğinin göstergesi olduğunu dile getirdi.
 
"Tutuklanan işçiler, normal koşullarda Metris ve Maltepe cezaevlerinde tutulması gerekirken Silivri cezaevine nakledilmiş ve çok sayıda cezaevinde farklı koğuşlara dağıtılmıştır. Bu uygulama ile cezaevi koşulları da işçiler ve aileleri için ikinci bir eziyet sürecine, avukata erişememe sürecine dönüştürülmek istenmiştir" diyen Beydilli, işçileri yalnız bırakmayacaklarını ifade etti.