24 Eylül 2024 Salı

150 örgüt: Daha fazla ölüm olmadan talepler kabul edilsin

Siyasi parti, demokratik kitle örgütlerinin de aralarında olduğu 150 örgüt, açlık grevlerine ilişkin deklarasyon yayınladı, iktidarı uyardı: "Her an yeni ölümler olabilir. Bir an önce hukuk işletilsin ölümler olmasın."
İHD, Avrupa Süryaniler birliği, Çağdaş Hukukçular Derneği, Doğu ve Güneydoğu Dernekler Federasyonu, Demokratik Alevi Derneği, HDP, ESP, HDK, İstanbul LGBTİ+, SKM, İMC Kadın Dayanışma Derneği'nin de aralarında olduğu 150 örgüt açlık grevlerinin taleplerinin kabul edilmesi için deklarasyon yayınladı. 
 
İHD İstanbul Şube binasında yapılan basın toplantısında deklarasyonu okuyan THİV yöneticisi Ümit Biçer, Leyla Güven’in 161, ilk grubun 123. günü geride bıraktığı açlık grevleri sürecinde 7 tutsağın da taleplerinin kabul edilmesi için yaşamlarına son veriğini hatırlattı.
 
'TUTSAKLARIN YAŞAMI KRİTİK EŞİKTE'
 
Açlık grevlerinin insani kriz aşamasına vardığını vurgulayan Biçer, "Ekim 2017 tarihinde güncellenen ve açlık grevlerinde hekim tutumu üzerine temel belge olan Dünya Tabipler Birliği (DTB), Malta Bildirgesi’nin giriş bölümü 1. Maddesinde de belirtildiği üzere '…..Açlık grevleri genellikle taleplerini başka yollardan ortaya koyma imkânları bulunmayan kişilerin başvurdukları bir protesto biçimidir….' Bir hak talebi ya da bir durumu protesto için başlatılan açlık grevlerinin ölümlerle sonuçlanması vicdan sahibi herkes için bir acı kaynağıdır" dedi.
 
Açlık grevleri izleme heyetlerinin ve bağımsız hukukçuların takipleri sonucu ortaya çıkan verileri paylaşan Biçer, şunları söyledi: "Birçok mahpusun ileri derecede görme, işitme, tansiyon, dengesizlik, unutkanlık, yüksek ateş sorunu yaşadığını, sıvı almada zorlandığını ve yaşamlarının kritik bir eşikte olduğunu göstermektedir."
 
'HER AN ÖLÜM OLABİLİR' 
 
Açlık grevlerinde ölüm riskinin sadece gün sayısıyla ilişkili olmadığına dikkat çeken Biçer, "Nitekim açlık grevlerinde mahpuslardan bazıları açlık grevlerinin birinci ayında, bazıları ise üçüncü ayında yaşamını kaybetmiştir. Bugün ise, çoğu, yıllardır cezaevlerinde yeterli besine ulaşmamış olan, kronik hastalıkları bulunan, sağlık birimlerine ve tedaviye ulaşma ile ilgili ciddi problemler yaşayan mahpuslar için açlık grevi oldukça zorlayıcı bir süreçtir ve her an ölümle sonuçlanma ihtimalini barındırmaktadır" diye kaydetti.
 
Hapishanelerdeki durumu bağımsız sağlık heyetlerinin gözlemlemesi gerektiğinin altını çizen Biçer, "Çünkü cezaevlerindeki mevcut sağlık birimleri ne sağlık personeli sayısı açısından ne de cezaevi revirlerinin olanakları açısından açlık grevindeki binlerce mahpusu takip etme kapasitesine sahip değil. Bilindiği üzere açlık grevi; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair Kanun’un 59, 66, 68 ve 83. Maddelerinde tanımlanan avukatla, ailesi ve yakınları ile yüz yüze ve telefonla görüşme, mektup gönderme ve alma hakkının, hükümlü olarak cezaevinde tutulmakta olan tüm mahpuslara uygulanması gerektiğine dair yasa hükümlerinin; Anayasa’nın 10. Maddesinde tanımlanan eşitlik ilkesinin, Türkiye Devletinin taraf olduğu uluslar arası sözleşmeler ve 'BM Mahpuslara Uygulanacak Asgari Standart Kurallar'ın da gereği olarak, tüm hapishanelerde uygulanması talebini içermektedir"diye konuştu.
 
'HUKUK İŞLETİLSİN'
 
Devletin, tutsakların yaşam hakkını korumakla görevli olduğunu söyleyen Biçer, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Hukuki bir talep ile başlanılmış olan açlık grevlerinin çözüme kavuşturulması iktidar açısından hiç de zor değildir. Bunun için yeni bir yasal düzenlemeye dahi ihtiyaç yoktur. Anayasa ve yasaların eşit uygulanması tek başına yeterlidir. Bununla birlikte, hiçbir şeyin yaşamdan daha kutsal olmadığını düşünen bizler, açlık grevlerinin olası ölüm ve geri dönüşü olmayan sakatlıklar yaşanmadan önce sona erdirilmesi için gerekli insani duyarlılığın gösterilmesini ve demokratik yollarla çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. Biz aşağıda Geçmişte yaşanan acı tecrübelerin tekrar yaşanmaması için devlete çağrıda bulunuyoruz: Hukuk işletilsin, kimse ölmesin!"