22 Kasım 2024 Cuma

Ziya Ulusoy yazdı: Burjuva muhalefetin diktatöre saygısı

Burjuva muhalefet, siyasi bunalım derinleşmesin diye, Kürt özgürlük mücadelesi ezilsin diye, devrimci hareket gelişmesin diye, siyasi olarak diktatöre teslimiyet, uzlaşma ve işbirliği yapmaktan geri durmuyor. Yetinmiyor, liderlerine ve şahsiyetlerine hakaret eden ve ettiren diktatöre saygıda da kusur etmiyor. 

Erdoğan, faşist şeflik rejimini inşa ederken, kuşkusuz aynı zamanda sermaye oligarşisine içte bunalımı zulüm yoluyla atlatmanın, dışta ise işgallerle, üslerle yeni pazar payları gaspetmenin silahını sunuyor.

Fakat iktidarı vermemek için burjuva muhalefete de, biat etmeyen burjuva ögelere de mafya yöntemini uyguluyor. Baskı, tehdit, cezaevi, belediye gaspı, mülkiyetine el koyma tehditi uyguluyor. Tetikçilerine mafya yöntemleriyle topuğundan vurdurarak burjuva muhalefetin sözcülerini susturuyor. Yetinmiyor burjuva muhalefet liderlerine hakaret de ediyor, ettiriyor. Ağzı küfür ve hakaretlerle dolu.

Fakat burjuva muhalefet, siyasi bunalım derinleşmesin diye, Kürt özgürlük mücadelesi ezilsin diye, devrimci hareket gelişmesin diye, siyasi olarak diktatöre teslimiyet, uzlaşma ve işbirliği yapmaktan geri durmuyor. Yetinmiyor, liderlerine ve şahsiyetlerine hakaret eden ve ettiren diktatöre saygıda da kusur etmiyor. En çok "sayın Erdoğan", "sayın cumhurbaşkanı" söylemini kullanıyor, diktatöre saygıda kusur etmiyor.

Oysa Erdoğan, faşist şeflik rejimini kanla, antidemokratik oyunlarla, seçim hileleriyle, hapsi kullanarak, işgalci savaşların büyük devlet şovenizmi zehrini yayarak inşa ediyor.

Bahçeli ve Perinçek, Erdoğan faşizminin birincil müttefikleri oldukları için, geçmişte sövdükleri Erdoğan'a huşu içinde saygı gösteriyorlar. Faşizme karşı mücadele eden devrimcilere ise her türden siyasi ve ahlaki küfürü savurmaktan ve faşizmin balyozuyla, işgalci savaşın acımasızlığıyla tehditten geri durmuyorlar.

CHP'den İYİP'e burjuva muhalefet lider ve sözcüleri, muhalif geçinerek oy toplamaya çalıştıkları halde, faşizmin balyozu ve savaş acımasızlığıyla tehdit etmeseler de, onlar da diktatöre adeta huşu içinde saygıda kusur etmemeye çalışıyorlar. Lider veya belediye başkanları, devlet başkanı adayları, Erdoğan'ın sarayının eşiğine yüz sürüyor, mafyacı kırık sandalyede oturtulma muamelesine razı oluyorlar.

Bu elbette onların Türk burjuvazisinin çıkarlarına sadakatinden, "devlet kutsaldır" ilkesine sahip olmalarından gelen işbirlikçi-uzlaşıcılığıdır.

Oysa koronavirüs salgını koşullarında Erdoğan, fırsattan yararlanarak faşizmi sertleştirmeye, işgalci-kirli savaşı sürdürmeye çalışırken, kendilerine yeniden hakaret ediyor, "temizlenecek virüsler" olarak nitelemekten geri durmuyor.

Tarihsel ve güncel deneyimler her zaman göstermiştir ki, uzlaşma, işbirliği ve saygı, yalnızca diktatörlerin faşizmi azdırmaları için cesaret almalarına yol açar.

Hitler ve Mussolini saygıyı değil mücadeleyle cezalandırılmayı hakeden diktatörlerdi. Bugün faşist liderler bile bu eli kanlı diktatörleri saygıyla anmayı göze alamıyorlar. Erdoğan da Hitler ve Mussolini gibi, yalnızca halkların, ezilenlerin ve işçi sınıfının mücadelesiyle yıkılmayı hakeden eli kanlı bir tirandır.

Biz komünistler ve devrimciler, burjuva muhalefetten Erdoğan faşizmine karşı hiçbir zaman tutarlı davranmasını beklemeyiz. Fakat unutmayalım, emekçi sol hareketin bir bölümü, seçimlerde burjuva muhalefete destek yoluyla Erdoğan'ı yenilgiye uğratma taktiğini hararetle savunmaktan çok zaman geçmedi. Mücadeleyi yükselterek faşizmi yenilgiye uğratmak yerine seçimleri ve seçimle yenilgi hayaliyle bekleme tavrı hala bitmiş değil.

Ayrıca burjuva muhalefete beklenti içine girerek destek veren milyonlarca emekçi var.

Erdoğan'a ve onun koltuk değnekçisi oyununu oynayanlara alternatif olarak, üçüncü yolda işçi ve ezilenlerin bağımsız mücadelesinin geliştirilmesi için, faşizme karşı mücadelenin kararlılıkla yükseltilmesinin bir parçası olarak, faşizmin şefi Erdoğan'a müstahak olduğu tavrı takınmak gerekir. Hitler ve Mussolini hangi tavra müstahak ise Erdoğan'a aynı tavrı takınmak, işçi sınıfı ve halklarımızın omuzlarımıza yüklediği bir onurdur.

Erdoğan faşizminin virüsü koronayla kolkola, zindanda, fabrikada, işletmede, Rojava'da, Mexmûr'da, ölüm orucunda evlerde, sokaklarda, dağda canlarımızı alıyor. Faşizmi daha sertleştirerek iflasını örtmeye, iktidarını sürdürmeye çalışıyor.

İşçi sınıfını yaşam grevlerine, Erdoğan'ın yönetiminde pençesini gösteren açlık tehlikesine ve işsizliğe karşı semtlerde halkı eylemlere seferber ederken, burjuva muhalefetin diktatöre saygısını da yerle bir etmek bu mücadelenin ayrılmaz parçasıdır.