25 Kasım 2024 Pazartesi

Ziya Ulusoy yazdı | ABD'de değişim beklentisi ve gerçek

Biden ve partisi, ABD'nin kapitalist dünyada gerileyen hakimiyetinin sürmesi için savaş saldırganlığını devam ettirecek. Trump döneminden farklı, Çin'le birlikte Rusya'yı da başlıca rakip hedefin içine alacak. Yine farklı olarak, Avrupa emperyalistleriyle rekabeti şimdilik şiddetlendirmekten vazgeçecek. Bunun askeri ittifakı NATO'yu emperyalist saldırganlığının aracı olarak işletecek. NATO'nun "beyin ölümü"nü bir süre erteleyecek.

ABD'de seçim ve sonuçlarını kabullenme çekişmeli geçti.

Kapitalizmde ekonomik krizin siyasi sonuçlardan biri de burjuvazinin yönetici klikleri arasında çelişkinin/çatışmanın sertleşmesidir.

ABD'de bu çarpıcı olarak yansıyor. Seçim öncesi Trump'ın iki parti arasında şiddetlendirdiği rekabet ve ilişki sonuçları kabul etmeme bunalımına neredeyse yol açıyordu.

Oligarşinin güçlü bürokrasisi bu çatışmayı şimdilik engelleyebildi. Fakat krizin derinleşeceği ve kitle hareketinin büyüyeceği koşullarda ABD bürokrasisi de bölünerek çatışmanın nesnesi haline geleceği gibi, oligarşinin birliğini sürdüremeyebilir.

Büyüyen kitle eylemine karşı Trump'ın faşist milis saldırganlığını harekete geçirmesi ve bunun yarattığı kutuplaşma siyasi krizin diğer belirtisi.

Biden'ın, "bölünmemeli birleşmeliyiz" temennisi, ABD mali oligarşisi adına burjuva kaygıyı dile getiriyor. Fakat krizin temelde büyüyecek kitle hareketleri ile saldırgan faşist kutuplaşma karşısında yüzeysel bir temenni.

Polisin faşist terörüne karşı Black Lives Matter kitle eylemi yükselince, Trump'ın harekete geçirdiği sivil faşist milislerin saldırganlığı devreye girmiş, sert çatışma riskini yükseltmişti. Biden bu çatışmayı hafifletici tutumlar geliştirse bile, ekonomik krize ilişkin mali sermayeye aşırı destek/işçi sınıfı üzerine krizin yükünü bindirme politikasıyla işçi-işsiz kitle hareketinin büyümesi mücadeleyi yine kitleselleştirecek. Kitle hareketinin ivmelenip süreklilik kazanması ABD'nin iç siyasi bunalımını derinleştirecek ve oligarşi içi çatışmayı yeniden alevlendirecek.

Trump'ın düşmesi uluslararası arenada gerçekçi olmayan iyimser hava yarattı.

Bunun büyük bir yanılgı olduğunu baştan vurgulayalım. 

Biden ve partisi, ABD'nin kapitalist dünyada gerileyen hakimiyetinin sürmesi için savaş saldırganlığını devam ettirecek. Trump döneminden farklı, Çin'le birlikte Rusya'yı da başlıca rakip hedefin içine alacak. Yine farklı olarak, Avrupa emperyalistleriyle rekabeti şimdilik şiddetlendirmekten vazgeçecek. Bunun askeri ittifakı NATO'yu emperyalist saldırganlığının aracı olarak işletecek. NATO'nun "beyin ölümü"nü bir süre erteleyecek.

Ayrıca hayalci bir iyimserlik yaratan neofaşist hareketler ve liderleri enternasyonal alanda örgütlemeye Trump'ın ekibinden çevreler önem veriyor ve hızlandırıyordu. Biden faşist hareketlerle/liderlerle işçi ve ezilenlerin mücadelelerine karşı işbirliğini reddetmez ama Trump ekibinden farklı olarak bunların enternasyonal örgütlenmesine önem vermeyebilir.

Bir de Trump'tan farklı olarak, Biden, Pentagon ve sivil bürokrasiyi oligarşinin birliğini göstermek açısından daha tam işleterek fevri davranış, kişisel ilişki, damat diplomasisi gibi kurum dışı ilişkiden arındırmaya özen gösterecektir. Çünkü bu yöntemler kitlelerde devlet gibi devasa bürokrasisi olan aygıtın ağır ve muhafazakar hegemonyasını sarsıcı rol oynuyordu.

Peki bölge ve Erdoğan faşizmiyle ABD ilişkisinde Biden ile birlikte önemli bir değişiklik beklenebilir mi?

Erdoğan faşizminin doğu Akdeniz'deki saldırganlığını, Rojava'da ve Irak'taki saldırganlığını baskılayıp sınırlayarak işbirliğini sürdürme politikası izlenmesi olasılığı daha önde görülüyor. Erdoğan faşizminin, Yunanistan ve Fransa ile gerginliği tırmandırma, Rojava ve Kuzeydoğu Suriye'de yeni alanlar işgal etme, Irak'ta savaş alanını Şengal'e ve diğer yerlere genişletme gibi konularda sınırlayıcılığı şimdilik ön plandaki olasılık.

Fakat özellikle YPG ile PKK ayrımına oynama, devrimci kararlılığı nedeniyle Kandil'i hedeflemede Biden ile birlikte değişiklik olacağı pek olasılık dahilinde değil.

İran ile nükleer silah önleme karşılığında ambargoyu kaldırma anlaşmasına geri dönüş olasılığı var. 

Filistin sorununda tam tasfiyeciliği frenlense de siyonist devleti destekleme, Arap egemenleriyle siyonistleri ittifak içinde birleştirme politikalarına devam edeceği daha çok olasılık dahilinde.

Dünya işçi sınıfı ve ezilenleri, ABD'nin emperyalist karakteriyle çelişen temelsiz iyimserlik yerine, kendi sınıfsal amaçları yönünde mücadelesine güvenmelidir.