30 Eylül 2024 Pazartesi

Yüksekdağ'ın tutukluluk kararına bir üye şerh koydu

HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın tutukluluğunun sürmesine karar verildi, bir üye hakim, Yüksekdağ'ın tahliye edilmesi gerektiğini belirterek karara şerh koydu. Duruşmada konuşan Yüksekdağ, tutuklanmalarının siyasi darbenin ürünü olduğunu vurguladı, "Siyasi darbe devam ediyor" dedi. Yüksekdağ, halkların siyasi ve ekonomik krizle karşı karşıya olduğunu belirtti, buna karşı inisiyatif geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın, tutuklu yargılandığı davanın 19. duruşması Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Yüksekdağ, tutsak olduğu Kandıra F Tipi Hapishanesi'nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldığı duruşmada avukatları hazır bulundu. Duruşmayı, HDP milletvekilleri Semra Güzel, Kemal Peköz ve Mahmut Toğrul takip ediyor.

Yüksekdağ, "Örgüt yöneticiliği", "Örgüt propagandası yapmak", "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na Muhalefet", "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik", "Suç işlemeye tahrik" ve "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak" iddialarıyla yargılanıyor.

Yüksekdağ hakkında açılan dava dosyası 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesinden oluşuyor. 92 sayfalık dosya kapsamında, Yüksekdağ hakkında 30 yıldan 83 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Yüksekdağ'ın, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) içerisindeki faaliyetleri ve kimi siyasi faaliyetleri dosyadaki suçlamalar arasında yer alıyor.

'DARBE SÜRÜYOR'
Duruşmada söz alan Yüksekdağ, tutuklanmalarının her aşamasının siyasi darbenin ürünü olduğunu belirterek, "Bugün baktığımızda siyasi darbenin değişik boyutlarda devam ettiğini, bu olağanüstü koşullarda da ortadan kalkmadığını tam tersine başkaca şartların yaratıldığını görüyoruz. 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 4 yıl geçti. Ama maalesef Türkiye'de 4 yıl boyunca, resmen gerçekleştirilen bir darbe girişimi başarıya ulaşamamış olsa bile siyaseten gerçekleştirilen darbe başarıya ulaştı" dedi.

Darbenin hak ve özgürlükler alanında, gerek yargılama süreçlerinde, gerekse ekonomik sosyal yaşam alanlarında her yıl daha fazla hissedildiğine dikkat çeken Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Darbe en çok da yargı ve hukuk üzerine yapılmış boyutuyla olgunlaştı. Bu hukuk düzenine karşı yapılan darbenin ve yargıya karşı gerçekleştirilen darbenin mağdurlarıyız."

Koronavürüs pandemisine ilişkin yaşanan sürecine değinen Yüksekdağ, bunun bir sağlık sorunu olmasından öte siyasal, toplumsal bir vakaya dönüştüğünü söyledi. Siyasi tutsakların bu süreci daha ağır yaşadığını kaydeden Yüksekdağ, mahkemenin birleştirilen 3 fezleke üzerine savunma yapması yönündeki isteğe, "Olağan koşullarda olağan seyrinde izleseydi sizin yargılama süreçleriniz ben de savunmalarıma olağan seyrinde devam edecektim" yanıtını verdi.

Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Bizler hapishane koşullarında önümüzü göremiyoruz. Kural, toplumsal ve hukuksal düzenin olmazsa olmazıdır. Yargılama süreçlerinde çok daha katı ve ilkeli uygulanması gerekiyordu ama dört ay boyunca en temel hakkımız olan savunma hakkı elimizden alındı. Bana kalırsa avukatların o kapalı görüş beyanına görüş yapmayı bile reddetmesi gerekiyor. Bu zihniyeti artık çok iyi biliyoruz. Bu koşullar içinde avukatlarımla savunma hazırlamam. Daha sık benim davaların bütünüyle aleni olsa bile siyasi davalardır; ben de çıkarım siyasi savunma yaparım. Bu koşullarda avukatlarımla sağlıklı insan haklarına yakışır temas ve koşul sağlamadan her şey olağan koşulunda devam ediyormuş gibi savunma yapamam. Bu hukuka aykırıdır, siyaset anlayışına aykırıdır. Siyasi kimliği bir tarafa bırakarak, bunu yapmam, fezlekelerle ilgili mazeretim budur."

'AVUKATIMLA GÖRÜŞME HAKKIM GASP EDİLDİ'
Bu nedenlerden savunma yapmayı doğru bulmadığını ifade eden Yüksekdağ, hapishane koşullarına dikkat çekti: "Kapalı görüş mekanlarında her şeyimiz kayıt altına alınıyor. Tedbir altında bir dizi yasak ve kısıtlama var, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Virüse karşı insanlar savunmasız. Bu kriz çok daha önce çözülebilecekken siyasi iktidarın beceriksizliği nedeniyle faturanın halka çıkarıldığını görüyoruz. Kapitalizmin aşırı kar hırsı, devletlerin gözünü kör ettiği koşullarda bu tür felaketlerin yaşanmaması mümkün değil. Bir acı gerçek de ortaya çıktı, hiçbir devlet toplumu koruyacak pozisyonda değil. Devlet bir kalkan enstrümanıdır ama böyle bir devlet olma özelliğini tamamen bitirmiş durumda. Bize, kendi halkına ücretsiz maske dağıtmayan bir siyasi iktidar ne kadar mükemmel bir politika uygulayabilir ki. Bu süreçte siyasi iktidar avukatımla görüşme hakkımı gasp ediyor. Salgın sürecinin üstesinden gelebilmenin ilk yolu halk sağlığıdır. Amerika'da niye yer yerinden oynadı çünkü halk sağlığı üzerine kurulu bir sistemleri yok. Geriye baktığımız 20 yıl içerisinde toplum sağlığı tamamen rafa kaldırıldı; çocukluğumda hatırlarım sıtma salgınları çok fazla yaşanırdı, kapı kapı dolaşırdı sağlık çalışanları, 1980'nin başında bahsediyorum. Toplumsal zenginliğin çok daha düşük olduğu koşullarda felaketleri engellemek için kapı kapı sağlık çalışanları dolaşırdı. 83 milyonun yarısına test yapmayı başaramamış bir siyasi iktidar mükemmellik göstermesin."

'DARBE YARGI ALANINDA DEVAM EDİYOR'
Bugün 15 Temmuz darbe girişiminin artçı darbelerinin yaşandığını ifade eden Yüksekdağ, özellikle yargı alanında bu darbenin sürdüğünü kaydetti. Yüksekdağ,  Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) denge denetleme kurumu haline geldiğini belirtti. AYM'nin Anayasa'dan doğan gücü ile denetleme mekanizması olarak çalışması gerektiğine dikkat çeken Yüksekdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: "AYM, oluşan haksızlıkları ortadan kaldıracak iyileştirici bir rol ortaya koyamıyor. AYM'nin en önemli faktörlerinden birisi, haksız yargılama süreçlerinde ulusal mahkemeler arsında bir tampon görevi görmek. Ama 20 yılın yığılması var. Bir baraj olarak kurulmuş AYM'de korkunç bir yığılma var. Yargı kurumu bunun altından nasıl kalkacak? Dünyada neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir tablo ortaya çıkarıldı; Yargıtay'ın durumu ortada. Bu sadece devlet krizi değil, memleket krizidir. 100 bin insan adil yargılama talebiyle başvuru yapmış; korkunç bir başvuru var, bunların her birisi de siyasi iktidarın yargı operasyonları sonucudur."

MAHKEMELERE OPERASYON
Barolara yönelik saldırıları ve günlerce süren eylemleri hatırlatan Yüksekdağ, bu eylemleri selamladı. Gezi isyanın şiarı olan, "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganının bugün de güncel olduğunu ifade eden Yüksekdağ, "Olağanüstü şatlarla karşı karşıyayız. Durmadan siyasi iktidar yargıya talimat veriyor. HDP'nin iki eşbaşkanı olarak iki defa tutuklanarak hapiste tutuluyoruz. Selahattin Demirtaş'ı 10 yıl hapiste tutmak için ikinci tutuklama kararı verildi. Bize operasyon yapıyorsunuz; kendi mahkemenize niye yapıyorsunuz? Kötülük icat etme yetenekleri bazen köreliyor demek ki, tekrara düşüyorlar. Kendi sistemlerini de katlederek bunu yaptılar. Bir tanesi çıkıp kral çıplak diyemiyor" dedi.

'HUKUK SİYASİ İKTİDARIN UZVUNA DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR'
Hukukun aynı zamanda insani olması gerektiğine dikkati çeken Yüksekdağ, Türkiye'de hukukun insani özelliğini yitirdiğini belirtterek, "Hukuk tamamen siyasi iktidarın uzvuna dönüştürülmüştür" dedi.

Avukat Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal'ın, adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda olduğunu hatırlatan Yüksekdağ, Timtik ve Ünsal'ı selamladı. Yüksekdağ şöyle dedi: "Bu memlekette çeşitli taleplerle açlık grevi ve ölüm oruçları yapıldı ama bakın talepler hangi seviyeye geldi. Bu memlekette hukukçular adil yargılanma talebiyle ölüm orucu yapıyorsa bu siyasi iktidarın suratına inmiş bir tokat olması gerekir. O insanların bedenlerinden başka koyacak bir şeyleri yok; güvenecek hiçbir kurum kalmamış. Bu kitlesel düzeye yayılırsa kimse şaşırmasın. Çünkü insanların güvenebileceği bir şey kalmadı, siyasi kurumların tamamında bir zorbalık hakim, bu koşullar içerisinde toplumsal güven de tamamen ortada kalkar. Kaybedeceği bir şeyi kalmayan toplumun her şey yapması ve savunması mecburdur. ‘Ben vurayım vurayım bunlar da sokağa çıksın hepsini hapse atayım' diyor. Biz bu koşullar içerisinde adaletin sağlanabilmesi için toplumsal muhalefetin olması bilincindeyiz. En azından asgari ve zorunlu bazı kuralların yerine getirilmesi gerekir. Türkiye'de kuralsızlık egemen hale getirilmiştir. Biz demokratik kurallar ve insani kurallar üzerinden yeni bir normalleşme istiyoruz bu normalleşme için halkımızın bir arada mücadelesi çok önemlidir. İnsanlar sağlıklı, huzurlu ve güvenlikli yaşamamanın nasıl bir şey olduğunu bu süreçte gördüler. Halkımız bir siyasi ve ekonomik krizle karşı karşıya. Bu koşullar içerisinde insani, demokratik taleplerde bir yaşam inisiyatifinin geliştirilmesi gerekiyor."

DEMİRTAŞ KARARI YÜKSEKDAĞ'I BAĞLAR
HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın ardından avukatları söz aldı.

Avukat Ruken Gülağacı, Anayasa Mahkemesi'nin HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kararına değinerek, Yüksekdağ'ın da aynı durumda olduğunu söyledi. Gülağacı, "AYM kararı başkası hakkında verilmiş  diye yok sayılacak bir karar değil. Kararı inceleme fırsatınız olduysa karar birebir Figen Yüksekdağ'ı bağlar, kararın esasında Demirtaş'ın tutuklunun makul süreyi aştığını söylüyor. Bizim söylediğimiz her şeyi AYM gerekçeli kararına yerleştirilmiştir" dedi.

UÇAR: TUTUKLULUĞUN DEVAMI KARARI HUKUKİ DEĞİL
Avukat Sezin Uçar, müvekkilinin ifadesinde hapishane koşulları hakkında beyanda bulunduğunu belirterek, "Müvekkilimiz dört yıla yaklaşan tutukluk süreci içerisinde hakları kısıtlanmış, savunmasını bu nedenle parça parça ifade etmiştir. Bu sürecin ne kadar süreceği ve müvekkilimizle ne zaman açık görüş yapabileceğimiz belirsizliğini sürdürüyor. Pandemi nedeniyle alınan kimi tedbirler suiistimale dönüşmüş durumda. Savunma hakkımız kısıtlanmayacağı bir şekilde diğer dosya ilgili daha sonra beyanda bulunacağız" diye konuştu.

Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında ikinci kez tutuklanma verildiğini anımsatan Uçar, "Türk yargı tarihi tarafından aynı fiil nedeniyle ikinci defa tutuklanmış olmaları bir istisna. Mevcut yasalarda hukuksal normlara dahi riayet edilmediğini görüyoruz. Tutukluğunun devamı kararı hukuki değil" dedi.

Mahkeme heyeti, avukatların savunmasının ardından kararını açıkladı. Yüksekdağ'ın tutukluluk halinin devamına karar verildi. Bir üye hakim, tutukluluk kararına şerh koydu.

ŞERH
Üye Hakim Murat Adıgüzel, bugüne kadar Yüksekdağ hakkında verilen "tutukluluğun devamı" yönündeki karara imza attığını hatırlattı.

Adıgüzel'in karara ilişkin şerhi şöyle: "Sanığın tutuklu kaldığı süre de gözetilerek, tutukluluktan beklenen amacın artık hasıl olduğu, sanığın üzerine atılı eylemler ve bu aşamaya kadar ki savunmaları gözetilerek delil karartma ihtimali ile sanığın dosyaya yansıyan kişiliği uyarınca da kaçma şüphesinin bulunmadığı yönünde tarafımızda kanaat oluştuğu, ayrıca sanığın ve müdafiilerinin savunmalarını büyük ölçüde tamamladıkları hususları gözetilerek sanığın tutukluluk halinin devamında hukuki bir fayda bulunmadığı, bu aşamada adli kontrol hükümleriyle de tutukluluktan beklenen faydaya ulaşılabileceği görüş ve kanaatinde bulunduğumdan, sayı çokluğun sanığın tutukluluk halinin devamı yönündeki kararına katılmıyorum."

Bir sonraki duruşma 29 Eylül'e ertelendi.