30 Eylül 2024 Pazartesi

Yüksekdağ'ın arkadaşları açıkladı: Şiir kitabı yakında çıkacak

HDP Eş Genel Başkanlığı yaptığı dönemde 4 Kasım 2016 tarihinde tutuklanan Figen Yüksekdağ'ın şiir kitabı hazırlık aşamasında. Arkadaşlarının verdiği bilgiye göre kitap iki ay içinde okurlarıyla buluşacak.

Gazete Duvar'dan Filiz Gazi'nin yanıtlayan HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz, Figen Yüksekdağ'ın siyasi kişiliğini ve mücadelesini anlattı.

Atılım Gazetesi'nde birlikte çalışan ve Yüksekdağ'ın görüşçüsü olan Nadiye Gürbüz, Yüksekdağ'ın şiir kitabı hazırlığı içinde olduğu bilgisini paylaştı.

"Figen hanım nasıl çıkacak dışarıya? Neler yapıyor içeride?" sorusuna Gürbüz şu yanıtı verdi:

"Çıktığında çok daha güçlü çıkacak. Çok daha biriktirmiş çıkacak. Bu süreci teorik olarak çok iyi değerlendirdi. Çıkacak yani… Figen uzun zamandır şiir yazıyor. En yakınındaki çoğu kimse de bilmez şiir yazdığını. Gizli bir şair. Biz onu HDP eşbaşkanlık deneyimini, yaşadıklarını anlattığı bir kitap yazmaya teşvik etmeye çalışıyorduk. Yazıyor da ama bize öncesinde bir şiir kitabı hediye etti. Ceylan Yayınları'ndan çıkacak. Şu an hazırlıkları yapılıyor. Sanırım 1-2 ayda çıkar. Söyledik şimdi, sürprizi bozmuş olacağız sanki ama…"

'BİR TÜRK OLARAK EZİLEN KİMLİKLERLE KURDUĞU İLİŞKİ SİSTEMİ RAHATSIZ EDİYORDU'
Filiz Gazi'nin Figen Yüksekdağ'la ilgili sorulara Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Nadiye Gürbüz şu yanıtları verdi:

Siyasetin içinde sıkıntı yaşadığı şey var mıydı?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Şöyle bir sıkıntı yaşıyordu. Türktü, Adanalıydı, aile biraz daha milliyetçi bir kanattan gelen bir aileydi. Kürt siyasal hareketiyle kurduğu ilişki, Kürtlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesine bakış açısıyla bütün o kimliklerin karşısında duran bir yerdeydi. Şuna inanan biriydi: Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmediği yerde Türkiye'de hiçbir sorun çözülemeyecek. Ezen ulus bu gerçeği görüp, kabul ederse ve destek verirse bu sorun çözülebilir. Böyle düşünüyordu. Halen de öyledir. Buna inandığı için pratik hayatta da buna dönük bir yaklaşımı vardı.

Söylediğinize gelince… Diyelim Selahattin Başkan bir açıklama yapıyor. O çok daha kabul edilebilir bulunuyor. Çünkü o Kürttür, söyleyebilir. Bunu Figen başkan söylüyorsa; Bir Türk olarak Kürtlere dair iyi bir şey söylemesi, AKP medyası tarafından da özel olarak linç ediliyordu. Gittiğimiz iki eylemde eylemin daha başından görüntü alıp, 'Figen boşluğa konuştu' gibi haber yapıldığını hatırlıyorum. Manipüle etmeye, incitmeye dönük özel bir çaba vardı. Bütün ezilen kimliklerle kurduğu ilişki gerçekten sistemi rahatsız ediyordu. Tırnak içinde " bir Türk'ün", Kürt halkının mücadelesini bu kadar sahiplenmesi ona olumsuz bir şekilde dönüyordu.

'HER ŞEYİ SİZ YAPSANIZ DA O EYLEM ERKEK VEKİLLE ANILABİLİYOR'
Selahattin Demirtaş çok iyi bir siyasetçi. Emeğini, kıymetini ayrı tutarak, yanlış anlaşılmayacağımı düşünerek rahat sorayım. İkisi de eşbaşkanken Figen Yüksekdağ'ın daha az gündeme gelmesi neden?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Toplumsal cinsiyet rolleri sonuçta her yerde geçerli oluyor. Biz kadın partisi olarak kendimizi ifade ediyoruz ve gerçekten tüzük olarak en iyi partiyiz. Bütün bunlara rağmen biz de bu toplumun parçasıyız ve bu sistemin cinsiyetçi kodlarından biz de etkileniyoruz. Partideki kadınlar olarak bunun üzerine sürekli çalışıyoruz, tartışma yürütüyoruz. Geçen yıl "Kadın Örgütlenme Konferansı" yaptık. En çok tartıştığımız meseleler buydu. Parti içerisinde toplumsal cinsiyet rolleri ne kadar hakim ve biz bunla mücadele etmek için nasıl mekanizmalar kurabiliriz ve kadınları daha fazla nasıl görünür kılabiliriz? Bu bizim temel mücadele başlığımız. Ben bu anlamda siyasetteki kadınların, cezaevindeki kadınların genel olarak böyle bir sorun yaşadığını düşünüyorum. Bir erkek vekil ve bir kadın vekil bir yere gidin. İşin hepsini siz yapın, açıklamayı siz yapın ama sonucunda o eylem erkek vekille anılan bir eylem olabiliyor. Toplamda kadın emeğinin görünmeme hali var. Bu siyasette de sürebiliyor. Hele eşbaşkanlık gibi, belediye eşbaşkanlığı gibi daha temsil düzeyi yüksek olan işlere geldiğinde bu ayrım çok daha keskinleşebiliyor.

Selahattin Başkan'la denk bir görünürlüğe sahip olmadığını hepimiz söyleriz. Bu konuda hemfikiriz. Bu anlamda Figen'e, Sebahat'e, Gültan'a daha az yer verildiği, basının da bu konuda cinsiyetçi olduğu hatta alternatif basının da bu konuda cinsiyetçi olduğunu düşünüyoruz. Bu kadınların birlikte mücadelesiyle aşılabilecek bir şey. Örneğin Figen'in duruşması oluyor. Biz kadınlar için bu gündem oluyor, gitmemiz gerekiyor diyoruz. Onun örgütlenmesini daha fazla üstlenmeye çalışıyoruz. Genele bırakmıyoruz. Genele bıraktığımızda ihmal edilebilir kaygısını yaşıyoruz.

'BİR ERKEKTEN DAHA FAZLA OTOKONTROL UYGULUYORUM KENDİME'
Figen hanımın neşeli bir kadın olduğunu söylüyorsunuz. Erkekler evdeki halleriyle kürsüden şakalar, espriler yapabiliyor ki yapsın da… Kadınlar niçin kendileri olamıyor?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Toplumsal roller bizi sınırlıyor. Siyasetteki kadın için biçilmiş sınırlar var. Örneğin dediğiniz gibi bir erkeğin esprisi gayet hoş karşılanır. Eğer bu bir kadın tarafından yapılırsa başka türlü algılanır.

Bundan dolayı mı kadınlar kendi gibi olamıyorlar?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Ben de bir siyasetçiyim. Şunu iddia ediyorum. Bir erkekten daha fazla otokontrol uyguluyorum kendime. Bu doğalında gelişen bir şey. Bir erkek arkadaş daha gür kahkahayla gülebiliyor. Giydiğimiz kıyafet, duruşumuz, oturuşumuz, diyalogumuz, mesafemiz yüzlerce şeye gündelik hayat içerisinde dikkat ediyorsunuz. Yüzde yüz kendimiz gibi olamıyoruz tabi… Bir çoğumuza diyorlardır ne kadar asık suratlı, somurtkan falan… Biraz öyle kodlanıyor çünkü. Siyaset ciddiyet işidir ve siz onu ancak somurtarak yaparsınız. Şu anda daha dinsel, daha mutaassıp, muhafazakar bir hayat bize dayatılmaya çalışılıyor. Bunun içinde herkesin kendi gibi olması zaten zor. Bütün bunlarla mücadele edecek bir hat örmeye çalışıyoruz. Örneğin benim başıma gelen… Taksim'deki bir eylemde 'Savaş, savaş' diye bağırmıştım. Cumartesi Anneleri'ni dar sokağa hapsetmişler. Gaz atmışlar, sokağı savaş alanına çevirmişler. Polis operasyon deyince "savaş, savaş" demiştim. Dünya kadar trol 'ciyak ciyak bağırıyor, yok ne kadar çirkin' diye başlıklar atmışlardı. O yüzden evet, bir erkek siyasetçiye göre daha fazla dikkat ediyor olabiliriz.

'KADINDAN SİYASETÇİ OLMAZ ANLAYIŞI VAR BU TOPRAKLARDA'
Aynı soruyu size sorsam Nadiye hanım. Figen Yüksekdağ ve cezaevindeki diğer kadınlar niye daha az hatırlanıyor, gündem olabiliyor?

Nadiye Gürbüz: Figen özelinden ilkin yanıt vereyim. Figen kendisini bireysel olarak öne çıkaran biri hiç olmadı. Kadınları temsil ettiğini bilerek hareket ediyordu. Tek başına bir Figen'in varlığı değil benim de varlığım, Gülistan'ın da varlığı, diğer kadınların da varlığı… Cezaevin sürecini bilerek de söylüyorum bunları. Bir gün olsun kendi bireysel çıkarlarını öne çıkarmak ya da kendi sorunlarının dile getirilmesini sağlamak üzerinden hiçbir zaman tartışma yapmadı Figen. Sonuçta Kandıra Cezaevi'nde çok sayıda kadın siyasetçimiz var.

Kadın özgürlük mücadelesi şöyle bir şey değil. Sadece sistemin ürettiği, toplumsal algıların sadece bu sistem içerisinde olduğu bir şey değil. Partimizde eşit temsiliyet ilkemiz var ama doğal olarak o partideki erkeklerdeki algı tam olarak değişmediği için toplumdan çok ayrı yerde durmuyor olabiliyor kimi zaman. Buradaki ilerlemenin sahibi de kadınlar. Hiçbir zaman erkekler olmamıştır. Figen de orada bir yer kazanmışsa tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmiştir. Kadınlarla birlikte kazıya kazıya gelmiştir. Hiç kimse ona alan açmamıştır. Bunu bilerek de hareket etmişizdir. Biz şunu biliyoruz: Bu ülkede en ileri düzeyde olan biziz ama bunu sürdürmenin de tek garantisi yine kadınlar.

Gülistan bahsetti. Bir kere "Kadından siyasetçi olmaz" anlayışı var bu topraklarda. Hatta şöyle bir şey eğer kadından siyasetçi olursa bize çocukluğumuzda da hep söylenir ya "erkek gibi kadın" diye. Kadın değildir o erkek gibi kadındır.

'FİGEN TAM BİR ADANALIDIR'
Lacivert döpiyes giyen, tek renk kadınlar…

Nadiye Gürbüz: Ama Figen renklidir. Figen'in renkliliği kıyafetlerine yansımıştır. Hep renkli giyinirdi. Belki Adanalılıkla da ilgilidir. Figen tam bir Adanalıdır. Bir Adanalı şeyi vardır ya… Söyleyeceğini daha tok söyler, çekinmez. Bir korkusuzluğu vardır yani… Aynı zamanda Adanalılar neşelidir. Figen de neşelidir. Halay olduğunda o halayda Figen vardır yani. Ben olmadığını görmedim.

Bursa'da parti meclis üyeliği yaptım. İl kongremiz vardı. Figen oraya geldi. Çok güçlü bir halk sevgisi var Figen'de. Ben görmedim şimdiye kadar öyle bir şey. Masada oturuyoruz. Büyük bir salon ama çok kalabalık. Nefes alamıyoruz. Öyle bir kalabalık… Biri bir taraftan fotoğraf çektiriyor diğeri başka taraftan. Figen sürekli gülüyor. Bir süre sonra koruması olan arkadaşlara biraz dinlendirsek mi acaba dedim. Figen hemen müdahale etti, hayır dedi. Figen ona karşı olan her beklentiyi karşılama çabası içerisindeydi. Ne kadar yorgun olursa olsun… Aşırı bir tempo, insani olmayan bir temposu vardı o dönem. Biraz sık grip olurdu ama hasta olduğunda bile ben Figen'in bir gün olsun dinleneyim dediğini hiç bilmiyorum.

Figen'in eşi de siyasetin içerisinde olan bir insan. Hatta yıllar yıllar sonra Figen tutukluyken parti içerisinde 'aaa o arkadaş Figen'in eşi mi?' diyen insanlarla karşılaştım ben. Figen şuna inanır: Benim görevim bu ülkede özgürlükleri kazanana kadar mücadele etmek.

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Bir de Figen meseleye devrimci iş bölümü olarak bakan biri. Bulunduğu pozisyon için de bunu düşünürdü. Bugün bu işi yapıyorum yarın başka işi yapabilirim… Bu özel bir tarafı.

Röportajın tamamı için...