Yeşil Erbaa Platformu: Tarihi ve doğal zenginliğimizin tahribatına izin vermeyeceğiz
Ebaa-Kelkit Havzası ve Boğalı Yayları'nda siyanürlü altın ve sülfürik asitli bakır madeni projesine karşı bölge halkı, Yeşil Erbaa Platformu'nu kurdu. Kuruculardan Saffet Akkaya, tarihi ve doğal güzelliklerin yok edilmesine izin vermeyeceklerini belirterek, her alanda mücadele edeceklerini vurguladı.
Dünyaca ünlü ürünler yetiştiren, mikro klima iklim ve habitat özellikleri ile eşsiz topraklara sahip Tokat'ın Erbaa-Kelkit Havzası ve Boğalı Yaylaları, siyanürlü altın ve sülfürik asitli bakır madeni ile yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Yükseklikleri 1500-2000 metre arasında değişen Boğalı ve civarındaki yaylalar, bu yükseklikte biriken yağmur ve kar suları ile Tokat ve Amasya illeri arasındaki yer altı ve yerüstü sularını, Kelkit ve Yeşilırmak'ı besliyor. Civardaki köyler ve beldeler içme sularını yaylalardan gelen sulardan alıyor.
Mayıs ayından itibaren yüzlerce yaylacı, binlerce küçükbaş ve büyükbaş hayvanı ile Boğalı yaylalarına çıkıyor. Yaylalarda endemik bir ırk olarak Karakaya koyunu, bağlarda da narinci üzümü ve asma yaprağı yetiştiriliyor.
YEŞİL ERBAA PLATFORMU KURULDU
Kelkit Havzası ile Boğalı Yaylaları'nda siyanürlü-sülfürik asitli altın madeni kurma çalışmaları yapılıyor. Verusa Holding A.Ş., Tokat Erbaa, Kozlu-Çerkesfındıcak Köyleri civarı eski Gümüşlük Mevkii Bakır Madenin'de jeofizik çalışmalarına başladı. Bunun üzerine Erbaa halkı, 4 Kasım'da Yeşil Erbaa Çevre Platformu'nu kurdu.
Platformun amacı, Siyanürlü ve Sülfürik Asitli Altın-Bakır Madenine karşı zümrüt yaylaları, vadileri, suları, havayı, her türlü canlıyı korumak. Platform, kuruluş açıklamasında, "Kelkit Havzası'nda oluşacak yıkımı merak edenler Fatsa'daki siyanürlü altın arama faaliyetlerine bakabilir" dedi. Doğanın talanına ilişkin çokça örnek olduğunu söyledi.
'SOSYO-EKONOMİK BÜYÜK ZARAR HATTA BELKİ DE GÖÇ YAŞANACAK'
ETHA'ya konuşan platform kurucularından Saffet Akkaya, söz konusu bölgede yer alan yaylaların can damarı olduğunu söyledi. Maden kurulduğu takdirde suların zehirleneceğini, sosyo-ekonomik zararın büyük olacağını hatta belki de iç göçün yaşanabileceğine işaret eden Akkaya, altın madenlerinin gelirlerinin yüzde 2 ya da yüzde 4’ünün devlet hazinesine, geriye kalanının ise şirket kasalarına girdiğini söyledi. Akkaya, "Bu durum bölge insanı adına büyük bir zarar" dedi.
Bu tehlikeye karşı platformu kurduklarını dile getiren Akkaya, her siyasi partiden, kooperatiften ve emek, meslek örgütlerinden temsilcilerin platformda yer aldığını belirtti. Demokratik bir seçimle yönetimi belirlediklerine dikkat çeken Akkaya, "Kamuoyunu bilgilendirme faaliyetlerimiz devam ediyor. Köy muhtarlıklarını ziyaret ediyoruz, hafta sonuna kadar iki köyü daha ziyaret edeceğiz. Özellikle madene yakın köylerle irtibat halindeyiz. İnternet üzerinden, sosyal medya üzerinden düzenli bilgilendirme halindeyiz. Bir imza masası açtık, vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaştık. Bunun yanında önümüzdeki Cuma günü üst seviyede, milletvekillerini de çağıracağımız, pandemi koşullarına uygun bir bilgilendirme toplantısı yapacağız" şeklinde konuştu.
'MADEN ALANI TARİHİ'
Öte yandan maden alanının tarihi olduğuna dikkat çeken Akkaya, "Yasa gereği tarihi madenler de sit alanı olarak görülüyor. Bu alan tarihi maden alanı ve onaylanması, SİT alanı ilan edilmesi için mücadelemiz var. Bölgede 5000 yıllık arkeolojik bilimsel çalışmalar yapılmış 1970'li yıllarda. Tarihi bir bölgede altın madeni açılıp, tahrip edilmesine akıl ve vicdan sahibi olan hiçbir kimse kabul edemez" ifadelerini kullandı.
'ŞÜPHEMİZ YOK Kİ KAZANACAĞIZ'
Demokratik ve hukuki tüm mücadeleyi vereceklerinin altını çizen Akkaya, şöyle devam etti: "Hiç şüphemiz yok ki bu mücadeleyi kazanacağız. Bu doğrultuda önümüzdeki yaz umarım ki bir şenlik düzenleyeceğiz ve bunu her yaz yapılacak şekilde düzenli hale getireceğiz. Tüm bu zenginliklerin bir kaç kişinin cebine para girecek diye heba edilmesine izin veremeyiz."
Akkaya, "Başta devlet büyüklerimiz olmak üzere tüm bürokratlarımızın dayanışmasını ve desteğini bekliyoruz" dedi.