2 Ekim 2024 Çarşamba

'Yaşlılık hastalık değil sosyal bir olgudur'

Yaşlıların özellikle yaşlı kadınların toplumun en yoksul ve güvencesiz kesimi haline getirildiğine dikkat çekilen  18-24 Mart Uluslararası Yaşlılar Haftası açıklamasında, yetkililere yaşlıları gözeterek politikalar üretme çağrısı yapıldı. 

Emekliler Dayanışma Sendikası, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, 18-24 Mart Uluslararası Yaşlılar Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada yaşlı haklarının tanınmasını ve yaşlılara yönelik ayrımcılığın önlenmesini istedi. 

Şube Başkanı Gülseren Yoleri'nin de katılımıyla şube binasında düzenlenen basın toplantısında; toplumun önemli bir parçası olan ve 65 yaş üstü olarak tanımlanan yaşlıların sorunları dile getirildi, insan hak ve özgürlükleri temelinde değerlendirilerek çözüm önerileri sunuldu.

'İNSAN ONURUNA YARAŞIR BİR GELİRLERİ OLMALI'
Ülke nüfusunun giderek yaşlandığı, her 100 kişiden 10'unun 65 yaş üstü olduğu ve 24 milyon hanenin 6 milyonunda en az bir yaşlının yaşadığı göz ardı edilerek, resmi açıklamalarda genç ve dinamik nüfusa sahip olunduğuna yönelik sık sık atıfta bulunulduğu, yaşlıların göz ardı edildiği, görmezden gelindiği ifade edilen açıklamada, "Yaşlıların ve yaşlılıkla paralel emeklilerin, insan onuruna yaraşır bir yaşam için yeterli gelire sahip olmaları dahi sağlanamamaktadır. Bu paralelde sağlıktan eğitime, barınmaya, beslenmeye, kadar temel gereksinimlerinden yoksun on binlerce yaşlı sırf hayatta kalabilmek için destek beklemektedir. Oysa; onurlu bir insani yaşam için yaşlıların toplumsal hayata her bakımdan etkin katılımının sağlanması gerekmektedir" denildi. 

'ÖZELLİKLE YAŞLI KADINLAR TOPLUMUN EN GÜVENCESİZ KESİMİ HALİNE GETİRİLDİ'
Dünyada yaşlı hakları güvenceye alınırken Türkiye'de 1994'de başlatılan ve devam eden süreçte kamu emeklilik statüsünün Sosyal Güvenlik Reformuyla yok edilerek kazanılmış hakların dahi yok sayıldığı vurgulanan açıklama şöyle devam etti: "Emekli hakkı sahipleri ile dul ve yetimlerine aylık bağlama esas ve usulleri emeklilerin ve hak sahiplerinin aleyhine değiştirilerek, emekliliğin esnek, güvencesiz getirilmesi, ekonomik destek, bakım hizmetlerine erişimdeki sorunlar, yaşlılarımızı özellikle de yaşlı kadınları toplumun en yoksul ve güvencesiz kesimi haline getirmiştir.

'YAŞLILARIN SAĞLIĞI AĞIR TEHDİT ALTINDA'
Her üç yaşlıdan birinin düzenli tıbbi takip ve tedavi gerektiren bir kronik hastalık sahibi olduğu ülkede, sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi de giderek yoksullaşan yaşlıların sağlığına ağır tehdit oluşturmaktadır.

'GERONTOFOBİ TETİKLENİYOR'
Pandemi sürecindeki resmi politik tutum ve uygulamalar da yaşlanmaya karşı fobi yada nefret ve korku anlamına gelen gerontofobinin yaygınlaşmasını, yaşa bağlı kişisel bozulma ve ölüm korkusunu, yaş ayrımcılığını (ageism) ve yaşlılıkta insan haklarının göz ardı edilmesini beslemiştir. Pandemi yaş değil, küresel bir halk sağlığı sorunu olmasına rağmen, yaşlıları korumak bahanesi ile bu bilimsel gerçekler göz ardı edilmiştir. Huzur ve bakım evlerinde halen ayrımcı uygulamaların devam ettiği bildirilmektedir.

'YAŞLILIK BİR SOSYAL OLGUDUR'
Toplumsal yaşlanmanın yarattığı sorunların başında yaşlılıkta bakıma ihtiyaç duyma gelmektedir. 'Günlük yaşamlarında zorunlu olan aktiviteleri yapabilme olanağından yoksun olmak' biçiminde açıklanan 'yaşlılıkta bakıma ihtiyaç duyma' tanımı, bizde dikkate alınmamakta yaşlılık hastalık olarak görülmektedir. Gerontoloji bilimi dikkate alınmalı, yaşlanmanın toplumsal bir olgu, yaşlılığın da sosyal bir olgu olduğu kabul edilmelidir.

'YÖNETİMLERDE YAŞLILARLA İLGİLİ BİRİMLER OLUŞTURULMALI'
Resmi yaklaşımda 'Evde bakım hizmetinin en temel hedefi muhtaç bireyin ihtiyaçlarını karşılayacak aileye destek vermek ve ailenin işlevselliğini artırmak' denilmektedir. Yaşlıya ailesi baksın anlayışı ile aileye verilen destek ve aileyi bakım hizmeti vermeye mecbur bırakan anlayış yaşlıya aile içi psikolojik ve fiziksel şiddetin de artmasına neden olmaktadır. Oysa; bakım hizmetinin temel hedefi aileyi değil bakım verilecek yaşlıyı desteklemek olmalı, bakım hizmetleri profesyonel olmalı, kamu hizmeti olarak sunulmalıdır. Merkezi ve Yerel Yönetimlerde yaşlılarla ilgili birimler oluşturulmalı, çalışmalar bu alanda eğitim görmüş elemanlarla yürütülmelidir.

'YOKSULLUĞU YÖNETMEKTEN VAZGEÇMELİLER'
Tüm bu sorunların yanında; 'Sosyal Sigorta' sistemi yerine, 'sosyal yardım' ve 'sosyal hizmet sistemi'nin  ikame edilmesiyle emeklilerin, yaşlıların yaşamı yerel idareler ve yardım kurumları nezaretinde vahşi piyasa koşullarına terk edilmiş bulunmaktadır. Merkezi ve Yerel İdareler yaşlıların, emeklilerin sorunlarının geçici, günü kurtarma, idare etme yaklaşımı ile çözülemeyeceğini görmeli, yoksulluğu yönetmekten vazgeçmeliler.

'DUYARLI DAVRANMAYA DAVET EDİYORUZ'
Herkese sağlıklı yaşama ve yaşlanmalar dileyerek, devleti yönetenleri yaşlı haklarını tanımaya ve hayata geçirmeye, demokratik kitle örgütlerini, sendikaları, meslek örgütlerini, vakıfları, siyasi partileri ve toplumun bütün kesimlerini yaşlıların yok sayılmasına ve yaş ayrımcılığına karşı çıkmaya, sorunlarının çözümü için duyarlı davranmaya davet ediyoruz."