25 Kasım 2024 Pazartesi

Uçar: Meclisler demokratik direnişin temeli olabilir

Bu çalışmaya başlarken 31 Mart ilk durak dedik ama son durak değil ve olmamalı. Yerel seçimler sonrasında da geliştirilecek ortak mücadele hattı yani seçimleri de aşan bir ortak mücadele, hem demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütenler için vazgeçilmez hem de coğrafyamız için acil bir ihtiyaç. Bu yüzden yerel demokrasi buluşmaları ile birlikte yerel mekanizmalar ya da yerelin tüm dinamiklerinin etkin olabileceği meclis veya platformların oluşması, yeni katılımları hedefleyerek büyümesi hem seçim öncesi hem de seçim sonrası için tanımlanabilecek bir misyon. Mevcut rejim karşısında kolektif akıl ve kolektif mücadeleyi esas alan ve en yerelden başlayan demokratik/yatay örgütlenme biçimleri yani meclisler her türlü baskıya karşı toplumsal direnişin temeli olabilir.
Geçtiğimiz günlerde "Demokrasiye Çağrı Grubu" basın toplantısı gerçekleştirerek ortak mücadele çağrısı yaptı. Çağrı Grubu'ndan Çiğdem Kılıçgün Uçar sorularımızı yanıtladı.
 
Demokrasiye Çağrı grubu hangi ihtiyacın ürünü olarak oluştu? Şimdiye kadar nerelerde çalışma yapıldı, çalışmalar nasıl ilerliyor, kimleri kapsıyor? Çağrı grubu ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?
 
Ülkemizde yaşanan rejim değişikliği yani tek adam rejimi bugün ki aşamaya gelinceye kadar demokrasi ve özgürlükler adına yaratılan ve kazanılan tüm değerleri bertaraf etti ve etmeye devam ediyor. 12 Eylül Anayasası'nı bile rafa kaldıran bir süreç yaşıyoruz. Demokrasilerde en temel kural olan güçler ayrılığı, düşünce ve ifade özgürlüğü ortadan kaldırılmış durumda. Yaşanan ekonomik kriz, OHAL'in devam eden uygulamaları ve teklik üzerine kurulu tek adam rejimi, son hız inşa ediliyor. Sosyal ve siyasal bir kuşatmayla bütün farklılıklar ve zenginlikler tekleştirilmeye, kutuplaştırılmaya veya yok edilmeye çalışılıyor. İşte tüm bunlara karşı halkın, demokrasi güçlerinin kendine ve ülkenin geleceğine, ortak yaşam iradesine sahip çıkarak, ortaklaştıkları demokratik değerlere sahip çıkması tercihten çok zorunlu bir hale gelmiştir. Dolayısıyla ortak mücadele zemininin bir aşaması olarak Demokrasiye Çağrı grubu ortaya çıktı. Amaç, ülkeyi 1930'lar Türkiye'si ortamından çıkarmak, her düşünce, inanç temelinde demokratik değerlerin hakim kılınmasını sağlamak. Eşit ve özgür yurttaşlık temelinde demokratik değerleri geliştirmek. Sistemi tek adam rejimi pozisyonunda çıkarıp güçler ayrılığı temelinde demokratik bir sisteme kavuşturmak.
 
Bu kapsamda İstanbul merkezli yapılan geniş katılımlı ilk toplantıda tüm demokrasi güçleri ve toplumsal muhalefet güçleri ile ortak yapılabilecekler tartışıldı buna mütakip bir çağrı grubunun oluşmasına karar verildi. Bu çağrı grubu çalışmalarına devam ederken hem en çoğulcu yapıya kavuşmayı hem de ulaşabildiği tüm yerellerde 'Yerel Demokrasi Buluşmaları' gerçekleştirmeyi hedefledi.
 
Yerel Demokrasi Buluşmaları; o yerelde bulunan tüm yerel dinamiklerin (Kadın ve gençlik örgütleri, inanç kurumları, yöre dernekleri, meslek odaları, emek örgütleri, LGBTİ+, çevre örgütleri vb.) bir araya geldiği, yerel sorunların ve çözüm yollarının tartışıldığı yani yerelin esas alındığı buluşmalar olarak planlandı. Hayatımızın her alanında yaşadığımız merkezileşmeye karşı demokratik bir müdahale de diyebiliriz. Yaklaşık olarak 24 ilde bu buluşmaları gerçekleştirmeyi hedefledik. (İstanbul, Kocaeli, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Tekirdağ, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli, Antalya, Adana, Mersin, Hatay, Antep, Ankara, Konya, Eskişehir, Samsun, Zonguldak, Artvin, Diyarbakır, Van, Mardin) Bu illerin büyük bir çoğunluğunda Yerel Demokrasiye Çağrı grupları oluştu ve yaklaşık 1 aylık bir süre zarfında tüm illerde yerel demokrasi buluşmaları gerçekleştirilecek.
 
Mevcut sistemden rahatsız olan ve  demokratik/özgürlükçü değerleri esas alan her bireye ve kuruma açık olan bir çalışma. Bu kapsamda tüm kesimlerle görüşmeler yapıldı ve hepsi ile olmasa da büyük çoğunluğuyla çalışmalar devam ediyor. Kendini tamamlamış bir süreç ve yapı durumunda değiliz henüz, ama çalışmalar ilerledikçe yeni katılımlarda olmaya devam ediyor. Tabii yerellere doğru bu katılım daha gerçekçi bir çoğulculuğa dönüşüyor.
 
HDK olarak yerellerde katılımcı demokrasinin olanaklarının nasıl geliştirilebileceğini düşünüyorsunuz?
 
Demokrasi güçlerinin yakın geçmişte tekçi sisteme karşı mücadele pratiklerinde hem 2016 referandumu hem de 24 Haziran genel seçim süreci öncesi istenen düzeyde olmasa da ortak mücadele pratikleri var. Seçim sonuçları da göstermiştir ki, bir araya gelinince ortak bir güç, yüksek bir sinerji açığa çıkabiliyor. Sonuçlar da bunu gösteriyor. Zaten demokrasi güçlerinin başka bir yolu da yok.
 
Her ne kadar her kesimin öncelikleri farklı olsa da  mevcut düzenden bir rahatsızlık var. En azından bu gidişatın durdurulması hakkında bir fikir birliği var. Bu temelde yerellerin rolünün önemli olduğunu düşünüyorum. Bir fikrin, bir mücadelenin yaşam bulması onun toplumsallaşması ile doğru orantılıdır. Yani bir anlamda yerelleşmesi de diyebiliriz. Yerel Demokrasiyi sadece yerel yönetimler bağlamında ele almamalıyız. Evet kapsamındadır ama tek başına o değildir.
 
Demokrasinin en yerelden sokaktan, mahalleden başlayarak işletilmesidir. Mesela Ankara'dan görünmeyen Kırlangıç sokak sakinlerinin kendi özgün kimlikleri ile bir araya geldiği, kendi yerel sorunlarını çözümleri ile birlikte tartıştığı, sorunlar karşısında en yerelden en merkeze tüm mekanizmaları duyarlı hale getirebildiği bir süreç… HDK olarak biz (ve aslında bir çok siyasi ve toplumsal örgütler)  bu demokratik yerel örgütlenmeyi meclis diye tanımlıyoruz. Güçlü yerel meclisler yerel demokrasinin en vazgeçilmezi. Toplumda da karşılığı olan bu örgütlenme biçimi seçim ve referandum süreçlerinde yereller tarafından bir ihtiyaç olarak tanımlanmış ve meclis tarzı örgütlenmeler açığa çıkmıştır. Ve bu meclisler kendilerini oluşturan süreçlere cevap olabilmişlerdir. Dolayısıyla en yerelde açığa çıkabilecek tüm demokratik ve çoğulcu yapılar ve en yerelde uygulanacak demokratik süreçler katılımcı demokrasi için önemli bir adım olabilir.
 
Açıklamanızda 'ilk durak yerel seçimler' demiştiniz, biraz açabilir misiniz? Yerel seçimlerle bağını nasıl kurmayı düşünüyorsunuz?  Şöyle de diyebiliriz; demokrasi mücadelesinin kapsamı geniş, yerel seçimler bu kapsamı daraltır mı? Ne dersiniz?
 
Mevcut iktidar her kamusal alanı kendi çağdışı, antidemokratik bir zihniyet temelinde merkezileştirmektedir. Tek adam rejimine bağlamaktadır. Biliyoruz ki demokrasinin temeli halktır, yerelliktir. Bu nedenle halkın kendisine, yereline sahip çıkması kendisi hakkında söz ve yetki sahibi olması da yerelde başlar. Yereldeki ortaklaşmalar, iradesine sahip çıkmalar hem mevcut iktidara bir ders hem de ortak ve genel sorunlar hakkında söz ve yetki sahibi olmada ilk basamak olacaktır. Yine yerel demokrasi buluşmalarında 'kent sözleşmesi' diye tarif ettiğimiz, o yerelin yerel demokrasi manifestosu olacak ortak bir metnin açığa çıkarılmasını hedefliyoruz. O yerelin beşeri, coğrafi, kültürel vd. tüm değerlerini koruyan geliştiren bir sözleşme. Bu aynı zamanda yerel dinamikler için yerel seçimlerin demokratik perspektifi görevi de görebilir.
 
Elbette ki demokrasi seçimlerden ibaret değildir. Asıl olan halkın kendini demokratik temelde ifade edebileceği, söz ve yetki sahibi olabileceği kurumsallaşmaları yaratmadadır. Mevcut iktidar ülkenin yüzde 50'sinin iradesini yok saymaktadır. İktidarın yerel seçimlerde geriletilmesi, "ben iktidarım, yetki bana verilmiş, her şeyi yaparım" mealindeki bakış açısına temelde bir darbe olacaktır. Bu da demokrasi mücadelesine ivme kazandıracaktır. Ve yerel iktidarlar da bu yereldeki örgütlülükleri dikkate almak zorunda kalacaklardır.
 
Yerel seçimlerden sonra nasıl bir rol ve misyon oynayacak? Toplumsal direniş ve toplumsal örgütlenme, yerel demokrasinin inşasına odaklanacak mı? Direnişin toplumsal temeli nasıl oluşturulabilir?
 
Yerel seçimlerde toplumsal ve demokratik muhalefet güçlerinin "Cumhur İttifakı"nın geriletilmesi konusunda elde edeceği başarı hayati önemdedir. Bu çalışmaya başlarken 31 Mart ilk durak dedik ama son durak değil ve olmamalı. Yerel seçimler sonrasında da geliştirilecek ortak mücadele hattı yani seçimleri de aşan bir ortak mücadele, hem demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütenler için vazgeçilmez hem de coğrafyamız için acil bir ihtiyaç. Bu yüzden yerel demokrasi buluşmaları ile birlikte yerel mekanizmalar ya da yerelin tüm dinamiklerinin etkin olabileceği meclis veya platformların oluşması, yeni katılımları hedefleyerek büyümesi hem seçim öncesi hem de seçim sonrası için tanımlanabilecek bir misyon. Mevcut rejim karşısında kolektif akıl ve kolektif mücadeleyi esas alan ve en yerelden başlayan demokratik/yatay örgütlenme biçimleri yani meclisler her türlü baskıya karşı toplumsal direnişin temeli olabilir.