22 Kasım 2024 Cuma

Trump ve ABD'de iktidar dalaş

ABD'nin, Çin, Rusya ilişkisi, dünya hakimiyetini korumak için yeni bir dünya savaşı hazırlığını tırmandırma ilişkisi. Trump ve iktidar dalaşındaki rakipleri arasında, bu ilişkinin farklı taktiklere doğru seyretmesi, bir zayıflık alameti olsun ve savaş tamtamlarını şiddetle çalmada ABD emperyalizmini zaafa düşürsün temennisiyle?
Seçimler öncesi Trump yerine R. Clinton, tekellerin ve emperyalist bürokrasinin ağırlıklı tercihi idi.
 
Seçimler sonrasında ise bu dalaş sürdü. Hatta Trump'ı görevden uzaklaştırma başvurusu bile yapıldı. Baş stratejisti Banon ve bakanı emekli general Mattis yasal nedenler kullanılarak görevden el çektirildi. Sonrasında Rusya ile iyi ilişkileri olagelmiş eski Exxon CEO'su Tillerson Dışişleri Bakanlığı'ndan alındı.
 
Bu iktidar dalaşının bütününe ilişkin yorum yapmak ABD emperyalist yönetim çevrelerinin politikalarını kavramak için elbette önemli. Ama yazı Trump'ın Çin-Rusya eksenine ilişkin farklı politikaları üzerine durmakla sınırlı kalacak.
 
16 Temmuz'da Helsinki'de Putin'le görüşmesi sonrası "iyi bir görüşme oldu" demecini bile, rakiplerinin Trump'ı ABD'nin ulusal çıkarlarına ihanetle suçlama aracı yapması, işin basitçe Trump'ın kişisel yetersizliğinden ve densizliğinden  kaynaklanmadığını kanıtlıyor.
 
Magazinsel söylentilerle ise alakasının olmadığı görülüyor.
 
Öyleyse ne?
 
ABD emperyalist yönetici klikleri arasında Rusya ile ilişki konusunda başlıca bir fikir ayrılığı olduğu anlaşılıyor.
 
Rusya bilindiği gibi şu an askeri bakımdan ABD'ye karşı ağırlığını koyabilecek tek değilse de en öndeki askeri emperyalist güç.
 
ABD, emperyalist dünyada 70 yılı aşkındır tek başına egemen olan ve askeri güç ilişkisi bakımından 1990'da SB'nin çökmesiyle rakipsiz kalan tek süper emperyalist güç.
 
Rusya yıllık askeri bütçe açısından ABD'nin 1/10'i düzeyinde açık ara gerisinden gidiyor olmasına rağmen, askeri sanayide gelişmesini sürdürdü. En azından askeri emperyalist olarak yeniden yükselebildi. Suriye gerici iç savaşında kanıtlandığı gibi bölgede etkili oldu. Nükleer silah, balistik füzelerde ve Hava sistemlerinde ABD'ye rakip olacak düzeyde ileri.
 
Fakat daha önemlisi Çin yükselen kapitalist ve ABD'ye karşı rakip dünya gücü olarak ortaya çıkıyor. Askeri bakımdan dünya gücü olmak açısından geriden seyretse de, Rusya'nın askeri harcamalarının yaklaşık 3 katından fazla ve ABD'nin askeri harcamalarının yaklaşık 1/5'ini bulan askeri harcama bütçesine sahip. (2018 tahmini askeri harcama bütçeleri, ABD 870, Çin 175, Rusya 45 milyar dolar. Bknz. Bloomberght.com, 17.04.2018)
 
Askeri güç dengesinden farklı olarak, Çin mali-ekonomik büyüklük açısından ABD'ye yaklaşıyor.
 
ABD, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) içinde hakim ittifak olan Çin-Rusya eksenine karşı rekabetini tırmandırıyor. Askeri süper gücünü, bütün rakiplerine karşı gerilemeye başlayan hakimiyetini sürdürmenin aracı, manivelası yaparken, ticaret savaşlarıyla en ön planda Çin'i hedef alıyor.
 
Burada, ŞİÖ'nün öncü 2 gücü olan Çin ve Rusya'yı birlikte hedef alıp almamakta ABD emperyalist yönetimi içinde politika ayrılığı kendisini gösteriyor.
 
Trump'ın temsil ettiği klik, Çin'i hedef alırken, başta Rusya gelmek üzere müttefiklerini Çin'den uzaklaştırma politikası izliyor. Diğer klik ise Çin-Rusya eksenini birlikte hedef alıyor.
 
Bu farklılık, Suriye'de ABD'nin Rusya ile uzlaşma eğilimine yansıdı ve Nixon'un SB'ye karşı Çin'le ittifakına benzetildi. Fakat bu fikir ve benzetme Kissinger'in sert eleştirisine de yolaçtı: 'Temel düşmanla uzlaşılamaz!'
 
Demokratlar ve Pentagon tarafından eleştirilse de, Trump'ın ABD'si Suriye'de Rusya ile uzlaşmayı şimdilik sürdürüyor.
 
Trump'lı ABD emperyalist yönetimi Aralık 2017'de hazırladığı Strateji Belgesi'nde, rakip baş düşmanlar olarak Çin ve Rusya'yı ilan etmişti: "Amerikan etkisine, değerlerine ve zenginliğine meydan okuyan rakiplerimizle… Rusya ve Çin, karşı karşıyayız. (bkz. BBC, 18.12.17)
 
Rekabeti tırmandırma ve bu iki gücü başlıca düşman ilan etmede birlik olan Trump ve iktidar dalaşındaki muhatapları, Rusya'ya göre Çin'in rekabet ve savaş hazırlığında öne alınmasında farklılık içinde.
 
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin (KDHC), savaşla tehdit edilmesi ve sonrasında Singapur'da Trump-Kim Jong-Un görüşmesi de Çin'i Rusya'dan öncelikli baş düşman hedefine koymakla ilgili. KDHC'ni bir şekilde Çin'in korumasından ve müttefikliğinden uzaklaştırarak Çin'i daha az müttefikle baş başa bırakmak, olası emperyalist paylaşım savaşında zayıf hale getirmek.
 
Çin'i baş düşman olarak en öne çıkaran Trump kliği, ticaret savaşları ve "küreselleşme mi önce ABD mi" mali-ekonomik rekabetini şiddetlendirmede de bu eğilimi uyguladı. Çin yönetimi, savaş dayatan ABD'ye karşı hazır olduğunu ilan etmenin yanı sıra, AB ve diğer emperyalistlere "küreselleşmeyi birlikte sürdürmek" çağrısıyla cevap verdi. Trump'ın ABD'si ise, Çin'e çok sayıda metada gümrük vergileri koyan ticaret savaşını şiddetlendirdi.
 
Trump'ın ABD'si, emperyalist dünyada hakimiyetini korumak için yeni rakiplerine karşı savaş hazırlığını tırmandırmada diğer klikle birlikte olsa da, Rusya'yı Çin'den, KDHC'ni bile Çin'den uzaklaştırarak, Çin'i tecrit halde öncelikli baş düşman düzeyine çıkarıyor, bu bakımdan farklı politika izliyor.
 
ABD'nin, Çin, Rusya ilişkisi, dünya hakimiyetini korumak için yeni bir dünya savaşı hazırlığını tırmandırma ilişkisi. Trump ve iktidar dalaşındaki rakipleri arasında, bu ilişkinin farklı taktiklere doğru seyretmesi, bir zayıflık alameti olsun ve savaş tamtamlarını şiddetle çalmada ABD emperyalizmini zaafa düşürsün temennisiyle…