21 Eylül 2024 Cumartesi

Temelli: Bizim yolumuz demokrasi ve barış yoludur

Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Bizim AKP ile yürüyecek bir yolumuz yok. Bizim yolumuz barış, demokrasi yoludur. Halkımızın yoludur. Geçmişten geleceğe tüm yoldaşlarımızın yoludur" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmelere ilişkin konuştu. Geçtiğimiz hafta içerisinde bölge kentlerine yaptığı ziyaretler ve bu ziyaretler sonrasında yapılan gözaltılar üzerinde durdu.
 
Temelli, yapılan gözaltılara dair "Batman'a uğradık. daha önceki gezilerimizde biz gitmeden gözaltı yapıyorlardı, şimdi benden sonra gözaltı yaptılar. AKP'nin böyle bir seçim çalışması var. Ortada bir suç, fezleke yok, sadece insanların siyaset yapmasını, insanların özgür iradeleriyle siyaset yapmalarını engelleyen bir iktidar var" dedi.
 
'TÜM BU YIKIMIN HESABINI SORACAĞIZ'
 
HDP'nin Batman'da yüzde 70 oranında oy aldığını hatırlatan Temelli, "Yüzde 70 oy almış partiye yönelik bu saldırı, Batman'da da diğer Kürt illerinde olduğu gibi sürüyor. Aynı saldırıdan en fazla etkilenen kentlerimizden biri de Şırnak. Şırnak'ta da yine Cizre, Silopi'de acılar aynı canlılığı ile duruyor. Bakın 4'lü zirvede Erdoğan ne demiş; 'Suriye'de yıkılan binaları gördüğümüzde bizler siyasetçiler olarak acaba bunun bedelini nasıl ödeyeceğiz diye düşünmek durumunda kalıyoruz'. Tabi bunlar prompter cümleleri. Sen Gagavuzya'ya gidiyorsun, orada aklına kültürel ırkçılık geliyor. Dörtlü zirveye oturuyorsun, aklına yıkımlar geliyor. Bir gel Şırnak'a bak. Şırnak'ı nasıl yıktığına gel bak. Oradaki insanları nasıl yerinden yurdundan ettiğine bak. Neden bu lafları Avrupalıların yanında söylüyorsun da Cizre'de, Silopi'de söyleyemiyorsun. Cizre'de, Silopi'de zulüm, Avrupa'ya gelince sözde demokrat. Tüm bu yıkımın hesabını soracağız" diye konuştu.
 
4 KASIM DARBESİ
 
Temelli, konuşmasında "4 Kasım Darbesi" olarak adlandırılan ve HDP'nin eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın da aralarında bulunduğu 9 milletvekilin tutuklulukları üzerinde durdu.
 
Temelli, şunları söyledi: "4 Kasım'da hayata geçirilmiş olan darbe, demokratik siyasete yönelik darbedir. Arkadaşlarımız, eş başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız bugün cezaevindeyse o darbe mekaniğinin demokratik siyasete saldırısı sonucu cezaevindedirler. Bir suçları olduğu için değil, bir sevdaları olduğu için rehin tutuluyorlar ve onlar özgür kalana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu irade cezaevinde tutsak edilemez. Biz bu direnişimizi dün olduğu gibi bugün de, yarın da sürdüreceğiz. Bu kararlılığı bütün arkadaşlarımız nerede olursa olsun göstermeye devam ediyorlar. Demirtaş da, Yüksekdağ da, Baluken de aynı kararlılıkta. Faşizme karşı direnmeye devam ediyorlar. Direne direne kazanacağız, mutlaka kazanacağız" dedi.
 
DARBE MEKANİĞİ
 
'Darbe mekaniği' kavramının çok önemli olduğunu vurulayan Temelli, "Özellikle 2014 yılında başlayan bu Çöktürme Planı kapsamında devreye sokulan bu darbe mekaniği, İmralı tecridi ile yeni bir rota ve hatta oturdu. Bu bütün ülkenin tecritleştirilmesydi" diye kaydetti.
 
Temelli konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Burada başlayan süreç, Suruç'ta, Ankara'da, Cizre'de, toplam 10 kentte yıkım ve katliama dönüştü. Sonra Meclis'e geldi. Darbe mekaniği işlemeye devam ediyordu. 20 Mayıs 2016'da dokunulmazlıklar kaldırıldı. Tüm bu sürecin içinde 'Allah'ın lütfu' olan 15 Temmuz darbe kalkışması yaşandı. Bu lütuftan yararlanmak isteyenler 20 Temmuz'da OHAL darbesini gerçekleştirdiler. OHAL darbesine bağlı olarak önce belediye eş başkanlarımız, sonra KHK ile üniversitelerden, sağlık kurumlarından binlerce insanın ihraç edilme sürece, 4 Kasım'da da demokratik siyasetin, emek barış ve demokrasi mücadelesinin tasfiyesi hedeflendi.
 
"Bu sürece bağlı olarak da 2017 yılında hileli şaibeli bir referandumla anayasa değişikliği gerçekleşti. Bu anayasa değişikliğinin yarattığı siyasi iklime bağlı olarak tek adam rejimi, otoriter rejim bugün iktidardadır. Amacı, bu mekaniğe bağlı olarak Anayasal diktatörlüğü var etmektir. O yüzden saldırılar devam ediyor. O yüzden nerede demokrasi, barış, hak mücadelesi varsa bu rejim tüm saldırganlığı ile ortaya çıkıyor. Arkadaşlarımızın rehin tutulmasının arkasında yatan zihniyet budur.
 
"Demokratik siyasetin öncüsü olan HDP'yi susturmak, bu iktidarın yoluna devam edebilmesi için yegane seçenektir. O yüzden sabah akşam HDP ile uğraşıyorlar. Sürekli HDP'yi düşmanlaştırıyor, Kürtlere yönelik kıyıma devam ediyorlar. Bu iktidar bildiği yegane yol budur."
 
CİHANGİR İSLAM TEPKİSİ
 
Temelli, bu sözlerinin ardından Saadet Partisi Milletvekili Cihangir İslam hakkında Meclis kürsüsünde yaptığı konuşma nedeniyle re'sen soruşturma açılmasına da tepki gösterdi. 
 
'BU SESİ ASLA KISAMAZSINIZ'
 
"Biz 4 Kasım 2016'dan beri aynı saldırıya maruz kalıyoruz. Bütün bu saldırılara rağmen sustuk mu, boyun eğdik mi, baş eğdik mi, diz çöktük mü? Asla. Hakikatin sesiyiz, her kürsüde, her yerde konuşmaya devam edeceğiz" diyen Temelli, konuşmasına şöyle devam etti:
"Tıpkı 94'te olduğu gibi aynı tasfiye sürecini yaratmaya ve bu sesi kısmaya çalışıyorlar. Asla kısamayacaklar. Bu ses halkımızın sesi, bu ses emekçinin, kadının sesi. Bakın, kulak verin bu ses Edirne'den, Kandıra'dan, Sincan'dan, İmralı'dan yükseliyor. Bu sesi asla kısamazsınız. Bu kürsüler halkın kürsüleridir, onlar adına biz onların sözcüleri olarak konuşmaya devam edeceğiz. İstediğiniz kadar fezleke yazın, istediğiniz kadar tehdit edin. Dönen dönsün yolundan biz dönmeyiz. 4 Kasım bugün 6 Kasım. 6 Kasım aynı şiddetin bir başka açıklaması."
 
'HİÇ Mİ UTANMIYORSUNUZ'
 
Temelli, Yüksek Öğretim Kurumu'nun (YÖK) 6 Kasım olan kuruluş yıldönümüne ilişkin de konuştu. Temelli, "YÖK aslında bir disiplin yönetmeliğidir. Üniversiteye, özgür düşünceye, özgür bilime yönelik yönelik 12 Eylül cuntasının düzenlediği bir disiplin yönetmenliğidir. Ramazan Taşaltın. Kim bu Ramazan Taşaltın? Harran Üniversitesi Rektörü. Üniversitedeki çölleşmeyi bize özetleyen bir zat-ı şahane. Ne demiş; 'Cumhurbaşkanı'na itaat etmek farzı aynıdır.' Eğer bir liyakatle üniversite içerisinden seçilmemişse bu tür lafları eder. Bunun gibi bu tür lafları eden o kadar çok rektör var ki. Savaş uçakları için bilimsel manevra sistemleri için çalışıyormuş. Savaş uçakları… Üniversitedeki zihniyet işte bu. Bu lafı ediyor. Çünkü yaranmak istiyor. Kendisini atayana diyet borcunu ödemek istiyor. Utanmıyor, bu lafı ederken nerede olduğunun farkında değil. Urfa'dasın, 12 bin yıllık tarihi var, orası Peygamberler kenti. Hiç mi utanmıyorsunuz! Utanmadı. AKP döneminde yaşadıklarımız tüm dönemlerden fersah fersah ileride. Üniversiteler hızla çölleştiriyor, bunu yaparken bizi unutmuyor. 7 binden fazla arkadaşım, hocam ihraç edildi" dedi.
 
'YASA TASARISI ŞİDDETİN ÖNÜNÜ AÇIYOR'
 
AKP'nin Meclis'e getirdiği 'Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı' üzerinde de duran Temelli, hazırlanan tasarıya dair şu değerlendirmelerde bulundu: "Sağlıkta şiddetin sonlanmasına ilişkin teklif. Kanun teklifine baktığınızda sağlıkta siyasal şiddetin var edilmesinin yolu açılıyor. Şiddet o denli sıradanlaştırılmış, sıradan bir kötülüğe dönüştürülmüş ki, sağlıktaki şiddet yetersiz görülmüş, şimdi tüm hekimleri diş hekimlerini kapsayacak forma dönüştürülüyor. KHK ile ihraç edilmiş olan doktorlar, SGK ile anlaşmalı kurumlarda çalışamaz diyor. Zihniyete bak. SGK ile anlaşmalı kurum meselesi ayrı bir tartışmadır. Böyle bir yaklaşım şiddetin en saf halidir. Doğrudan insanın yaşama hakkını hedef alıyorlar. İnsanlar yaşamak için bir işte çalışırlar ve yaşamlarını devam ettirirler. Bunlar bu hakka göz koydu."
 
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
 
Şiddetin her geçen gün arttığını, bunun bir örneğinin de sanatçı Sıla'ya uygulanan şiddette görüldüğünü belirten Temelli, "Kadına yönelik şiddet bu iktidarın politikasıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek yerine kadına yönelik şiddet üzerinden savaş iktidarını var etmeye çalışıyor. Eğer kadına yönelik şiddeti engelleyecek adımlar atılmış olsaydı, bu iktidar bu denli fütursuzca yoluna devam edemezdi. Öyle olmasaydı günde 400 kadın şiddete maruz kalmazdı. Yılda 13 bin kadın şiddete maruz kalıyor. Her yıl 300'e yakın kadın katlediliyor" ifadelerini kullandı.
 
Temelli, devamında ise şunları söyledi: "4 Kasım, kadına yönelik şiddetin bir başka adıdır. Figen Yüksekdağ'ı, Leyla Güven'i içeride tutan işte bu zihniyettir. Ama onlar bu şiddetle, bu iktidarın şiddetiyle mücadele etmeye, içeride de olsa devam ediyorlar. Zulmün gözünün içine bakmaya devam ediyorlar."
 
KOBANÊ'YE YÖNELİK SALDIRI
 
Temelli'nin gündeminde yer alan bir diğer önemli konu TSK'nin Kobanê yönelik top atışları oldu. Temelli, bu durum üzerinden iktidara şu sözlerle yüklendi:
"Niye Kobanî'ye saldırıyorsunuz? Bu çeteleri desteklemeye neden devam ediyorsunuz. Çıkmış 'Afrin'e zeytin dalı operasyonu ile müdahale ettik, şunu yaptık, bunu yaptık' diyor. Operasyonun adı yanlış bir kere. Zeytin Dalı değil, zeytin talanı... 50 bin zeytin getirmişler, kimin malına el koydunuz, bu zeytinleri kim getirdi, kim satıyor? Afrin'de bu ÖSO çeteleri onların malına mülküne el koydu. Kadına yönelik şiddet en çıplak haliyle devrede. Bir de utanmadan bu talancıların zeytinlerini satın alıyorsunuz. Daha önce de patates almışlardı. Çünkü 'Kobanî düştü düşecek' diye hayal kuranlar Kobanî düşmediğinden beri bunun hayali üzerinden yollarına devam ediyorlar. Kobanî düşmedi, düşmeyecek! Afrin, Afrinlilerindir! Afrinliler de kendi topraklarına geri dönecek."
 
'BİZİM SENTEMİZ BARIŞDIR'
 
Temelli, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın bütçe komisyonunda kullandığı "sentez" ifadesine de değindi. Temelli, "Bizim tezimizin bir antitezi yok. Bizim tezimizin ulaşacağı bir sentez de yok. Bizim tezimizin adı barıştır, demokrasidir, özgürlüktür. Bu tezin antitezi olmaz. Birisi de çıkmış diyor ki; 'Bunlar AKP ile yol yürüyecek.' Bizim AKP ile yürüyecek bir yolumuz yok. Bizim yolumuz barış, demokrasi yoludur. Halkımızın yoludur. Geçmişten geleceğe tüm yoldaşlarımızın yoludur. Yitirdiklerimizin anıları ile bugünkü yoldaşlarımızla bu yolda yürümeye devam ediyoruz" dedi.
 
ENFLASYON
 
Ardından açıklanan son enflasyon rakamları üzerinde duran Temelli, Hükümete yönelik "Merkez Bankası'nın işini zabıtalara yaptırıyorlar, yine düşmüyor. Paketten bir sürü ürünü çıkarıyorlar, başka ürünler koyuyorlar, yine düşmüyor enflasyon. Her türlü önlemi alıyorlar enflasyon düşmüyor. Utanmadan yalan söylemeye devam ediyorlar. Bir de insanlara gülüyormuş. Sen ne insanlara güleceksin, bütün insanlar sana gülüyor" sözlerini sarf etti.
 
Türkiye'de yoksulluğun her geçen gün arttığını söyleyen Temelli, "Türkiye'de çok ciddi anlamda yoksulluk yaygınlaşıyor. Ücretler düşüyor, buna karşın iktidarın önlem diye getirdiği şey vergi paketi. Bazı vergilerde düşüş yaratıyorlar. 'ÖTV'yi düşürdük, KDV'yi düşürüyoruz. Bu sayede araba alacaksınız' diyorlar. Kim alacak arabayı, 100 bin liralık arabada 7 bin liralık düşüş sağlıyorlar. En ucuz araba bu. Kimin 93 bin lirası var? Asgari ücret bin 600 lira. 1 yıl hiçbir şey yemesen 16 bin lira. 6 yıl hiçbir şey yemeyeceksin ki araba alabilesin. Çünkü bunun derdi asgari ücretli değil. Bugün Türkiye'de çalışanların yüzde 67'si asgari ücret ile çalışıyor" diye konuştu.
 
'BÜTÇE HALKIN SIRTINA YÜKLENİYOR'
 
Temelli, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yapılan görüşmelere dair ise şunları söyledi:
"Bütçe her haliyle buram buram halkın sırtına nasıl bu krizin maliyetlerinin yüklendiğini bize gösteriyor. Kamu emekçileri enflasyondan dolayı ciddi bir fakirleşme yaşarken onların yoksulluğunu telafi edecek önlem bütçede yok. Bütçede alınmış en ciddi önlem Cumhurbaşkanlığı bütçesidir. Cumhurbaşkanlığı bütçesinde öyle bir önlem almışlar ki, Ağrı'nın nüfusu 542 bin. Ağrı'ya 1 yıl için 102 bin TL ayırmışlar. Şırnak'ın nüfusu 503 bin, Şırnak'a 169 bin TL ayırmışlar. Ağrı'ya 102 bin lira ayırdılar ya, Cumhurbaşkanı'nın aylık brüt maaşı 102 bin. İşte bütçenin ne olduğunu bize anlatan en önemli gösterge. İşte bu iktidarın adalet anlayışı bütçede tüm çıplaklığı ile ortada. Bütçe bir siyasi tercihtir. Bu iktidarın tercihi Beştepe'den ve halkın haklarını gasp etmekten yana. Bütçedeki bu hak gaspları sürerken belediyelere baktığınızda yerellerde de hak gasplarının hangi aşamaya geldiğini görüyorsunuz.
 
YOLSUZLUK LABORATUVARI
 
"Sayıştay raporları döküldü ya… Tabi dökülür dökülmez TÜİK'teki yöntemi orada da yaptılar, Denetlemeden Sorumlu Başkan Yardımcısı görevden alındı neden bu tür raporlar ortaya çıkıyor diye. Antep'te zemin ihalesine çıkıyorlar. 2 bin 500 liralık teklif yerine 4 bin 700 liralık teklif kabul ediliyor. İmar değişikliği yapıyorlar. Aklınıza hayaline ne gelirse Antep Belediyesi'nde var. Her türlü yolsuzluk yöntemi Antep Belediyesi'nde var. Adeta Antep Belediyesi yolsuzluk laboratuvarı.
 
'ÇIK KONUŞ BAKALIM!'
 
"Van Büyükşehir Belediyesi ile ilgili yolsuzlukları gündeme getirdiğimizde, Van Büyükşehir Belediyesi'nin kayyumu çıkıp cevap yetiştirmeye çalışmıştı. Şimdi ses kaydı çıktı. 150 bin TL'lik bir ses kaydı. Bir vatandaş arıyor ve bir işi var diyorlar ki; 'Vanspor'a 150 bin TL bağış yapın.' Çık konuş bakalım. Kim nasıl istiyor parayı ve bu para nereye gidecek. Her belediyede böyle, Şırnak, Mardin'de de durum aynı. Hem yolsuzluk var, hem belediyelere ait taşınmazlar değerinin altında yandaşlara peşkeş çekiliyor, hem de belediyeler aşırı derecede borçlandırılıyor.
 
"Kayseri Belediye Başkanı vardı, hatırlıyor musunuz. Hatırlıyorsunuz, şimdi terfi etti yerel yönetimlerden sorumlu. Diyor ki; 'Çuval çuval para yollandı o yüzden kayyumlar atandı.' Sevgili Bekir Kaya'nın duruşmasından sonra da aynı şeyi söyledim. Bir tane belge çıkarın. Bir sayfa olsun, bizim herhangi bir belediyemizde o bir sayfada bir kuruş yolsuzluk olsun. Bu suçlamayı yapan zat hakkında 26 sayfalık belge var. Sen çık bu 26 sayfayı bir oku bakalım. Bu halk bir dinlesin Kayseri'de neler yapmışsınız? Bu belge valilik emriyle sümenaltı edildi, soruşturma açılamadı."
 
ERDOĞAN'A: SEN GEL YOLSUZLUKLARI ANLAT
 
Temelli, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın yaptığı grup konuşmasında çamaşır ve bulaşık makinası satışlarının istatistiklerini paylaşmasına da tepki gösterdi.
 
Temelli, şunları söyledi: "Kendisi de bugünkü konuşmasında seçim kampanyasına kaptırmış, 16 yıldır neler yaptık diye anlatıyordu. Özellikle çamaşır ve bulaşık makinesi konusunda anlattıkları çok zihin açıcıydı. Efendim bulaşık makinası, çamaşır makinası sayısı şuradan şuraya çıkmış. Yahu sen Cumhurbaşkanı mısın, beyaz eşya bayisi misin? Bize ne? Sen gel bu yolsuzlukları anlat. Bu belediyelerde dönen dolapları anlat. Sen gel bu ülkede savaşın ve zulmün yarattığı yaralardan ve acılardan bahset bize. Çamaşır makinesiymiş, buzdolabıymış, yolmuş. Hepsinin içinde zulüm var zulüm. Hepsinin içinde şiddet var, anaların gözyaşı var. Gel sen bunlardan bahset. Valilerin neden görevden alındığını biliyoruz. Çünkü şimdi kampanya yürütmeye başladın. Valinle, kaymakamınla, jandarma komutanınla, emniyet müdürünle bir zulüm kampanyası yürüteceksin. Bu gözaltıların nedeni de bu. Bu seçim kampanyasına karşı 5 ay boyunca olduğumuz her yerde barış, demokrasi, özgürlük mücadelesini yükselterek başka bir yerel yönetim anlayışını öne çıkararak halkımızla birlikte biz de HDP'nin kampanyasını öne çıkaracağız. İnanıyoruz ki 31 Mart geldiğinde en güçlü cevabı bu halk bu mücadelesiyle verecek."
 
Temelli, yaptığı konuşmasını son olarak şu sözlerle noktaladı: "4 Kasım'ın hesabını, tecridin hesabını o gün sandıkta soracağız. Bu halk size en güçlü cevabı bizzat yerinden, Ağrı'dan, Hakkari'den, Silopi, Cizre ve Amed'den verecek. Sadece oradan mı, hayır. Türkiye'nin her yerinde emek demokrasi güçleriyle, toplumsal muhalefetle omuz omuza vereceğiz. Bu şiddet iktidarını, bu zulüm iktidarını, bu ceberut anlayışı süpürüp atacağız. 5 ay boyunca 7/24 neredeysek mücadelemizi güçlendireceğiz, nerede olursa olsun çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yerellerde örgütsel çalışmalarımızı bu ay içinde tamamlayacağız. Sonra 4 ay boyunca da sokak sokak herkesle yan yana çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Hep birlikte yapacağız, hiç ara vermeden; çünkü unutmayın, arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza sözümüz var. 31 Mart'ta faşizmin çöplüğüne bunları süpürdüğümüzde arkadaşlarımız özgür kalacak. Hepimizin yolu açık olsun, serkeftin hevalno."