25 Kasım 2024 Pazartesi

Temelli: Afrin operasyonunun adı 'zeytin dalı' değil 'zeytin talanı'dır

Partisinin Akdeniz İlçe Kongresi'nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Çıkıp 'Zeytin Dalı Operasyonu yaptık' diyorlar ya bunun adı 'Zeytin Dalı' değil, 'zeytin talanı.' Talana gitmişler, halkın zeytinlerine el koymuşlar" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Akdeniz İlçe Kongresinde konuştu.
 
Leyla Şaylemez'i anarak konuşmasına başlayan Temelli, "Eğer kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesi yoksa bu faşizmden kurtulma imkanımız da yoktur. Bu mücadelenin ön saflarında yer alan, zulmün gözünün içine bakan Figen Yüksekdağ'a, Sebahat Tuncel'e, Selma Irmak'a, Gültan Kışanak'a ve ismini sayamadığım binlerce arkadaşıma sevgilerimi iletmek istiyorum. Onların kararlı mücadelesi olmasaydı, bugün bu kadar azimli olamayacaktık. Onlar nerede olursa olsunlar, soluk aldıkları her yerde bu mücadelenin öncüsü olmaya devam ediyorlar. Onlar özgür kalana kadar biz de mücadelemize aynı kararlılıkla devam edeceğiz. Bu kongrenin de iradesi budur" dedi.
 
'LEYLA GÜVEN HEPİMİZE ÖNCÜ OLUYOR'
 
Diyarbakır E Tipi Hapishanesi'nde açlık grevinde olan Leyla Güven'i de selamlayan Temelli, "Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven'in bütün hakları mevcut yasalara rağmen gasp edilmektedir. Ancak o tutsak olmasına rağmen, içinde bulunduğu zor koşullara rağmen, hepimize örnek ve öncü oluyor. Tek başına bir kurtuluşun mümkün olmayacağını biliyor. Leyla Güven tutsaksa hepimiz tutsağız. Leyla Güven diyor ki 'bu savaş politikalarına son vermek gerekiyor, bunun yolu da tecride son vermekten geçiyor.' Açlık grevi ile tüm ülkeye çok önemli bir mesaj veriyor. 'Gelin bu savaş zihniyetine karşı, barbarlara ve zalimlere karşı hep birlikte mücadele edelim' diyor. Kendisine saygı ve sevgilerimi iletiyorum. Hepimiz savaşa karşı omuz omuza mücadelemizi yükseltiyoruz. Çok iyi biliyoruz ki hala hafızamızda canlılığını koruyan bir konu olarak bu savaşa dur demenin yolu Sn. Öcalan'dan geçiyor" diye kaydetti.
 
'SAVAŞA SON VERMENİN YOLU TECRİDE SON VERMEKTEN GEÇİYOR'
 
Tecridin bir an önce son bulmasını isteyen Temelli, "Devletin tecrit politikası bir savaş ve zulüm politikasıdır. Bir yolsuzluk ve yoksulluk politikasıdır. Ortadoğu'da savaş, Türkiye'de savaş ve dünyanın her yerinde tehditle ayakta duran bir iktidar. Bunlara son vermenin yolu, tecride son vermekten geçiyor. Tecride karşı sesimizi hep birlikte yükseltelim. İmralı'ya tecrit, özgürlüğe, demokrasiye, barışa ve halklarımıza tecrittir. Leyla Güven bunu bir kez daha öğretiyor" diye konuştu.
 
'PARLAMENTO BU AYIBI TEMİZLEMELİDİR'
 
Leyla Güven'in de bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını isteyen Temelli, "26. Dönem Parlamentosu ayıplı bir Parlamento olarak tarihe geçti, bu ayıbı temizlemek zorundayız. 26. Dönem Parlamentosu'nda dokunulmazlıklar kaldırılarak eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz cezaevine konuldu. Geldik 27. Dönem'e. Dedik ki 'gelin halkın temsilcileri olarak yan yana gelelim, bu ayıptan Türkiye'yi kurtaralım.' Onlar bizi dinlemek yerine yine Saray'ı dinliyorlar. Bu tekçi zihniyete boyun eğerek inisiyatif almıyorlar" dedi.
 
'BU İKTİDAR KÜRDE DÜŞMANLIKTAN BESLENİYOR'
 
Temelli konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Enis Berberoğlu özgürlüğüne kavuştu. Ama Leyla vekilimiz kavuşmadı. Tam da anlatmaya çalıştığımız zihniyet budur. Bu iktidar Kürde düşmanlıktan besleniyor. Bu iktidar bir savaş iktidarı olarak kendisini var ediyor. Savaşı sonlandırmanın yolu, halkların bir arada yaşama iradesini ortaya koymaktan geçer. HDP olarak bir iradenin sesi olduk. O da bir arada ortak vatanımızda, demokratik cumhuriyeti var etme iradesidir. Bugün de yarın da bu mücadele yoluna devam edecek. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
 
"Vekillerimiz, yoldaşlarımız cezaevinde, zulüm her yerde, göç etmek zorunda kalmış binlerce ailemiz, yıkılmış kentlerimiz söz konusu ama asla vazgeçmiyoruz, asla da vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz demokratik ulus iradesini ortaya koyduk. Biz demokratik cumhuriyetimizi ortak vatanımızda var edeceksek, kararlı mücadelemizle bunu hayata geçireceğiz. Hangi zulmü önümüze getirirse getirsinler, biz bundan vazgeçmeyeceğiz.
 
"Zulmün bir adı da faşizmin bir görüntüsü de kayyumlardır. Akdeniz ilçesi Belediyesi'nde de kayyum var. Kayyum demek otoriter rejimin teşhiri demek. Halkın sahip olduğu bütün haklara kayyum atamak demek. Anadilini gasp etmek demektir. Onun sahip olduğu varlıklarına bağlı olarak yaşama iradesini gasp etmek demektir."
 
'KAYYUM DEYİNCE AKLIMIZA YOLSUZLUK GELİYOR'
 
Kayyumların yaptıkları yolsuzlukların Sayıştay Raporları'nda yer almasına ilişkin konuşan Temelli, "Kayyum deyince aklına ne geliyor; yolsuzluk. Biz söylediğimizde ciddiye almayanlar şimdi Sayıştay Raporları'nda bu yolsuzlukları görüyor. Kayyum, Saray'ın yereldeki aparatları, Saray'ın emri ile halkın bütün hakkını hortumluyor. Örneklerini defalarca Meclis'te sunduk, bunlara kulak kabartıp yolsuzlukla mücadele etmek yerine HDP'ye saldıran bir zihniyet var karşımızda. Şimdi buna en güçlü yanıtı verme zamanı gelmiştir. Faşizmi tarihin çöplüğüne süpürüp atacağız, bu kayyumları da bir daha geri dönmeyecek üzere süpürüp atacağız. Kayyumlardan ve faşizmden kurtulmak, bizim demokrasi, özgürlük ve barış mücadelemizdir. Bu kayyumcu zihniyet sadece 96 belediyemize değil aynı anlayışla hareket ederek bugün Kürtler nerede huzur içinde yaşıyorsa, oraya saldırmaya devam ediyor" diye belirtti.
 
AFRİN'E OPERASYONUN ADI 'ZEYTİN DALI' DEĞİL 'ZEYTİN TALANI'DIR
 
AKP/Saray rejiminin desteklediği ÖSO çetelerinin Afrin'e gittiğini ve Afrin'de kalan herkese zulüm uyguladığını hatırlatan Temelli, "Orada yaşayan Ermenilerin, Süryanilerin, Türkmenlerin bile malının mülkünün üzerine kondular. Şimdi kalkmışlar Afrin zeytinini Türklere pazarlıyorlar. 50 bin ton Afrin zeytinini Türkiye'ye getirip satıyorlar. Kim el koymuş bu zeytinlere, ÖSO. Çıkıp 'Zeytin Dalı Operasyonu yaptık' diyorlar ya bunun adı 'Zeytin Dalı' değil, 'zeytin talanı.' Talana gitmişler, halkın zeytinlerine el koymuşlar. Bugün okuyoruz, zeytinyağı üreticileri isyan etmiş, diyorlar ki 'Afrin'den gelen zeytinler nedeniyle fiyatlar düşmüş.'" diye vurguladı.
 
'HDP'NİN BU İKTİDARI İNDİRME VAZİFESİ VARDIR'
 
Ülkenin içinde bulunduğu durumun tek sorumlusunun Tayyip Erdoğan rejimi olduğunun altını çizen Temelli, "Bu otoriter rejim devam etsin diye haksız zenginliğine zenginlik katsın, etrafındakini beslesin diye bu savaşı sürdürüyorlar. Biz bu zihniyetle ne görüşeceğiz. Bizim bu anlayışla işimiz olmaz, biz halkımızla, kadınlarla, emekçilerle, barış ve demokrasi isteyenlerle görüşürüz. Bu savaştan beslenenlerle bizim ne işimiz olur, ne görüşmemiz olur, kendileri sabah akşam görüşüp günahını gizlemeye çalışan herkes HDP'yi perde yapıyor. Günahlarınızı HDP'nin arkasına saklayamazsınız. HDP'nin değil, bu iktidarla görüşmesi, bu iktidarı aşağı indirme gibi bir vazifesi vardır bunu da gerçekleştirecektir" diye kaydetti.
 
'MEŞRU OLMAYAN BU İKTİDARDIR'
 
Temelli konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sanıyorlar ki yaptıkları yanlarına kalacak. Yaptıklarınız yanınıza kalmayacak. Sözümüzü her söylediğimizde bu hesabı sormaya devam edeceğiz. Bunu bildikleri için HDP'ye saldırıyorlar. Biz meşru bir parti değilmişiz. Ağızlarına dolamış sürekli bunu söylüyorlar. Biz meşruiyetimizi kadınlardan, emekçilerden, gençlerden alıyoruz. Meşru olmayan şey bu iktidardır.
 
"Her türlü hile ile sandıkları kaçırdılar, oylara müdahale ettiler, asker ve polislerin yerlerini değiştirdiler, kalmış meşruiyet tartışması yapıyorlar. Bunun da hesabını sizden soracağız.
 
"Şimdi barış ve demokrasi mücadelesi verenler yan yana gelerek bunun hesabını sandıklarda bir kez daha soracaktır. Bizi korkutarak sandıktan uzak tutmaya çalışıyorlar. Geçmişte bunu başaramadılar, şimdi de başaramayacaklar. Çünkü bizim oyumuz irademizdir, varlığımızdır, geleceğimizdir, çocuğumuzdur. Hem sandığımıza, hem oyumuza hem de geleceğimize sahip çıkacağız.
 
"Kentimizi de kendimizi de biz yönetelim. Belediyelerimize, ekonomimize sahip çıkacağız. Bugün dünyanın en büyük hallerinden biri Mersin Hali, gidin bakın, herkes kan ağlıyor. Tüccar perişan, nakliyeci perişan. Bakan çıkmış diyor ki 'ithal et 2023 yılında bitecek.' O denli hayvancılığı tüketmişler ki ithalat bağımlılığı bu kadar yüksek. Daha geçen gün Parlamento'da 'Sağlıkta Şiddet Yasası' adı altında bir yasa geldi. Ama o yasanın içinde KHK ile ihraç edilmiş sağlık emekçilerine yönelik bir şiddet var. Hala OHAL'ci zihniyetle ülkeyi yönetmek istiyorlar. Bir taraftan ekonomik sömürü, bir taraftan emekçilere sömürü tüm çıplaklığı ile karşımızda. 
 
"Bu iktidarın fotoğrafı budur. Bu fotoğrafı yırtıp atmalıyız. Ancak o zaman demokrasi ve özgürlük gelir. İşte şimdi bunu yapacağız. Halkımızla birlikte tüm örgütümüz birlikte çalışacak. Bütün kapıları çalacağız. Sözümüzün ulaşmadığı kimse kalmayacak.
 
"Bütün medyayı ele geçirmişler. TV'lerde yalan ve dolan. 'HDP şöyle yaptı, HDP böyle yaptı.' Bir tane HDP'liye de sormuyorlar doğru mu diye, bu denli korkuyorlar. Madem medyadan dışlanmışız biz de canlı yayına geçeriz. Hepimiz sokak sokak her evin kapısını çalar HDP'yi, özgürlüğü, demokrasiyi, ortak vatanda bir arada yaşama iradesini anlatırız. HDP halkın iradesini kurmak için yola çıktı, bunu başaracağız. Bunun adı doğal ittifaktır. Farklı düşünceler de olabilir, bu bizim zenginliğimizdir. Bu farklı sesleri yan yana getirmek bizim için önceliklidir.
 
"Belediye hizmetlerinde tabii ki halkın tercihleri önemlidir. O yüzden yerinden yönetim anlayışı, yerel demokrasi ve katılımcı bütçe diyoruz. Bunu başarmak demek bu ülkeye de Ortadoğu'ya da barışı ve demokrasiyi getirmek demektir. Bu güçlü adımı biz atacağız. Önce yerellerde iktidara geleceğiz, tüm kayyum belediyelerini ve daha fazlasını geri alacağız. Türkiye'nin her yerinde de AKP'yi gerileteceğiz. Bu sayede arkadaşlarımız özgür kalacak, bu tecrit son bulacak.
 
"İnanıyorum ki hem Akdeniz'de hem Mersin'de hem Türkiye'nin her yerinde tüm arkadaşlarım 7 gün 24 saat 31 Mart'a kadar çalışmalarını sürdürecektir."