GÜNCEL
Strasbourg Uzun Yürüyüşü
15 Şubat emperyalistlerle bölge sömürgeci devletlerinin birleşik saldırısıydı. KÖH zorlu mücadelelerle buna cevap vererek süreci aştı. Şimdi birlikte mücadeleyi yükselterek tecridi kırmanın ve Erdoğan faşizmini yenecek güçleri biriktirmenin ve böylece 15 Şubat'a daha büyük yanıt olmanın zamanı.
Kürt Özgürlük Hareketi'nin (KÖH) sayın Öcalan üzerindeki ağır tecride karşı düzenlediği Uzun Yürüyüş'teyim. Yürüyüşün Luxembourg'dan 11 Şubat'ta başlayan kolunda yeraldım.
Yazı yazıldığında Perşembe gecesiydi. Bu ana kadar Avrupa'da devletlerinden Alman Hükümeti'nin tavrı yasaklayıcı oldu. Ayrıca polisi de saldırttı.
Anlaşılan Alman Hükümeti Erdoğan faşizmiyle ekonomik-mali işbirliğini siyasi işbirliği olarak daha fazla perçinlemek istiyor.
Fransa'da polisi fiziki bakımdan hiç saldırmadı. Fakat 3 ülkenin sınırı olan Luxembourg'un Shengen Köyünden Fransa'ya geçerken sıkı pasaport kontrolü yaptı, bu, elbette Yürüyüş'e baskıydı.
Yürüyüş coşku ve disiplinle sürüyor. Enternasyonal kol beklenenden farklı olarak çok genç. Bu doğal olarak coşkulu kılıyor. Yaparak disiplini de öğreniyorlar.
Enternasyonalist duyguları çok yüksek. Gençliklerine ve deneyimsizliklerine rağmen enternasyonalist duygu yüksekliği Kürdistan Devrimi'nin etkisiyle ve günümüzün maddi koşullarının enternasyonalizme düne göre çok daha elverişli olmasıyla açıklanabilir.
Sloganlardan öne çıkan "Öcalan'a Özgürlük!" Fransızca atılıyor. Tabii bu 15 Şubat saldırısına karşı talep olarak Yürüyüşün asıl anlamını yansıtıyor.
En çok yükseltilen diğer slogan "Hepimiz Leyla'yız!" Fransızca atılıyor. DTK Eşbaşkanı ve HDP vekili olarak, Leyla Güven öne çıkarak mücadele meşalesini açlık grevindeki kararlılığıyla taşıyor. Geniş çaplı halk hareketine eylemiyle çağrı yapıyor, açtığı yoldan inşasını sağlamaya çalışıyor.
Eyleminin temel talebi Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecritin yıkılması. Gençler buna uygun sloganı Türkçe atıyorlar: "Tecridi Yıkalım Faşizmi Yenelim!" İspanyolca da "Rojava'ya Selam Faşizmi Devir" anlamındaki slogan bunu tamamlıyor.
Leyla Güven'in İmralı ağır tecridi yıkma temel talebiyle başlattığı mücadele yalnızca bu amaca hizmet etmekle sınırlı değil. Erdoğan faşizminin soykırımcı saldırılarına karşı Kürt halkını harekete geçirme atılımı olduğu gibi tüm demokratik ve devrimci güçler için zamandaş mücadele imkanıdır.
İmralı ağırlaştırılmış tecridi aralanır veya yıkılırsa, beraberinde F Tipi tecridi tasfiye eder. Leyla Güven'in, 300 tutsağın ve Strasbourg'daki, değişik dünya kentlerindeki, Kürdistan ve Türkiye kentlerindeki KÖH'nin değerlerinin açlık grevi direnişi Kürtlerde halk hareketini yükselttiği ölçüde faşizme karşı mücadele çekingenliğini yıkacak, Türk halkından demokratik güçlerin mücadele cesaretini ve imkanını artırarak, bu alandan da faşizme karşı mücadelenin yükselmesine yoldaş olacaktır.
Bu nedenle antifaşist tüm güçler Erdoğan faşizmine karşı bu imkanı değerlendirerek Türkiye ve Avrupa'da değişik taleplerle olanlar dahil eylemleri bu zamanda yükseltme yolunda yürümelidirler.
Belediye seçim çalışması da bu mücadeleyle içiçe yürütüldüğünde daha güçlüdür. Bu gerçek pratikte de, Erdoğan faşizminin eylemlere saldırganlığında da görülüyor.
Yürüyüş geçtiği kentlerde Fransa'daki halktan olumlu tepkiler alıyor. Güven'in bildirisini geçen kitlenin önemli bir bölümü alıp okuyor. Bir bölümü zafer işaretlerine aynı biçimde karşılık veriyor.
Türkiyeli faşistler Thionville yakınındaki bir kentte kahveden çıkarak bozkurt ve rabia işaretleriyle provakasyona giriştiler. Yürüyüş kendi eylemini bozmayarak devam etti.
Strasbourg'da Açlık Grevcilerle Basel ve Luxembourg'dan gelen Yürüyüşçüler Cuma günü birleşecek. Cumartesi ise kitlesel miting var. Tabii ki mitingin hem kitlesellik bakımından güçlü olması için hem de Erdoğan faşizmine karşı birleşik mücadeleyi uyarması için devrimci demokratik güçlerin aktif katılması gerekir.
Yeniden 15 Şubat saldırısına dönersek… Bu, ABD'nin, İsrail'in Türk burjuvazisi ve devletiyle en sıkı işbirliği yaparak işlediği tarihsel suç ve suç ortaklığıydı. Burjuva medyada Ecevit'e atfedilerek dolaştırılan şu söz asla gerçeği yansıtmıyor: "ABD Öcalan'ı bize verdi ama niye verdi. Ben de bilmiyorum!" Oysa Ecevit bu sözü daha sonra söyledi ve milliyetçi duyguları kendi kontrolüne almak için kullandı.
Önce söylediği başkaydı: "ABD Öcalan'ı Kenya'da elçilikte çatışma süsü vererek öldürerek mi verelim yoksa sağ yakalayıp mı verelim diye sordu. Biz sağ istedik. O zaman idam etmeyin dedi!"
Avrupa devletleri de Öcalan'ı kabul etmeyip Türk faşizminin eline doğru uzaklaştırdılar.
Böylece 15 Şubat saldırısında, Türk burjuva faşizminin arkasında yerel sömürgecilerden ABD ve AB'ye, Rusya'ya uzanan bir birlik var.
15 Şubat emperyalistlerle bölge sömürgeci devletlerinin birleşik saldırısıydı. KÖH zorlu mücadelelerle buna cevap vererek süreci aştı. Şimdi birlikte mücadeleyi yükselterek tecridi kırmanın ve Erdoğan faşizmini yenecek güçleri biriktirmenin ve böylece 15 Şubat'a daha büyük yanıt olmanın zamanı.