20 Eylül 2024 Cuma

Sosyalistlerin duruşması yarına ertelendi

Aralarında ETHA çalışanları İsminaz Temel, Havva Cuştan ve Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatları Özlem Gümüştaş, Sezin Uçar ile ESP üye ve yöneticilerinin olduğu 13'ü tutuklu 23 kişinin yargılandığı dava 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme duruşmayı yarın saat 11.30'a erteledi.
Aralarında ETHA çalışanları İsminaz Temel, Havva Cuştan ve Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatları Özlem Gümüştaş, Sezin Uçar ile ESP üye ve yöneticilerinin olduğu 13'ü tutuklu 23 kişinin yargılandığı dava 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor.
 
Duruşma başlamadan önce mahkeme heyetinden içeride bulunan sivil polislerin dışarı çıkarılması talep edildi. Mahkeme heyeti talebi reddetti.
 
Kimlik tespitiyle başlanan duruşmada avukatlar, "Avukatlar hakkında yürütülen soruşturmada Adalet Bakanlığı'ndan izin alınmaması nedeniyle yargılamanın durdurulması ve hukuka aykırı delillerin dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz" dedi. Mahkeme talepler hakkında karar vermek üzere duruşmaya ara verdi.
 
GÜMÜŞTAŞ: TUTUKLU AVUKATLARI SELAMLIYORUM
 
Taleplerin mahkeme tarafından ret edilmesinin ardından savunmalara geçildi. Duruşmada ilk savunmayı Ezilenlerin Hukuk Bürosu tutuklu avukatlarından Özlem Gümüştaş yaptı. Gümüştaş savunmasına, duruşma salonunda dayanışma için bulunan herkesi, savunmanlık üstlenen tüm meslektaşlarını selamlayarak başladı. Gümüştaş, "Katledilen Tahir Elçi'yi saygıyla anıyorum. Yine ÇHD'li ve HHB'li tutsak meslektaşlarımıza da bu salondan dayanışma duygularımı gönderiyorum" dedi.
 
Gümüştaş, "Bu türden siyasi yargılamalar, tutuklamalar nezdinde Türkiye toplumu umutsuz, çıkışsız bırakılmak isteniyor. Bu duruma alışmamız bekleniyor. Biz alışmıyoruz! Bugün bu salonda olanlar, burada olmanın ağırlığını taşımak yerine inadını ve inancını büyütüyoruz. Bu dönem adli makamlar, hükümet karşıtı her fikir karşısında, 'terör örgütü üyeliği', 'örgüt propagandası' soruşturmalarını ve tutuklamayı caydırıcı bir yöntem olarak uyguladı. Bu yaklaşım düşman ceza hukuku yaklaşımıdır" diye belirtti.
 
Hazırlanan iddianamenin TEM polisleri tarafından hazırlanan fezlekenin aynısı olduğunu vurgulayan Gümüştaş, "Şimdi biz soruşturmanın savcılık tarafından yürütüldüğüne nasıl inanalım? Bu dosyanın TEM büro yerine adli mercilerce oluşturulduğuna nasıl itimat edelim?" diye sordu.
 
DİRENE DİRENE SİYASET YAPIYORUZ
 
Savunmasının devamında ESP'ye de değinen Gümüştaş, "Kurucu çalışmalarında yer aldığım Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin yıllarca hukukçuluğunu yaptım. Şu anda Genel Başkan yardımcılığı sıfatı ile MYK görevini ve Genel Başkan Hukuk Danışmanı sorumluluğunu üstleniyorum" dedi. Gümüştaş, "ESP programatik olarak sosyalizmi hedefler, politik özgürlük sorununun önündeki her türlü baskı, zoru aşmanın yolunu halklarımızın birleşik iradesine dayalı bir devrimci demokratik cumhuriyette görür. ESP, özgürlük, adalet, halklara eşitlik ve barış ilkeleriyle, politik özgürlük ve siyasal demokrasiyi kazanmak için mücadele eder. ESP'nin memleket ve dünya gündemini ilgilendiren herhangi bir konuda, ezilenlerin,halklarımızın talepleri hakkında söz söylemesi için yasa dışı bir partiden talimat almasına gerek yoktur. Bu faaliyetler ESP'nin varlık nedenidir. İddianame savcısı ESP'den bir 'terör örgütü' yaratmaya çalışıyor. Biz bu ülkede inandığımız değerleri, ölümlere-yaralanmalara rağmen koruyor, direne direne siyaset yapıyoruz" diye belirtti.
 
Suruç katliamına ilişkinde konuşan Avukat Özlem Gümüştaş, "20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç'ta canlı bomba saldırısına uğradık, 33 mücadele arkadaşımızı kaybettik. Ankara katliamında Gebze ilçe yöneticimiz Ziya Saygın'ı kaybettik. Onlarca yaralımız var. Buna rağmen bağlıyız bu topraklara" dedi.
 
MÜVEKKİLLERİMİN CENAZELERİNE KATILDIM
 
Müvekkillerinin cenazelerine katıldığı için "Örgüt üyeliği" ile yargılandığını söyleyen Gümüştaş, "Dosyaya delil olarak adli tıp, otopsi işlemlerinde yer aldığım, devamında müvekkillerimin cenaze törenlerine ve taziyelerine aileleri ile birlikte katılmam gösterilmiş. Örgüt üyeliğine delil olarak gösterilen tek şey budur" diye kaydetti.
 
Gümüştaş konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ben mesleğimi kamu hizmeti anlayışına göre icra ettim. Mesleğimin 2. yılında Ezilenlerin Hukuk Bürosu'nu kurduk ve burada kendimizi özgürlük adalet arayan herkesin mücadele arkadaşı,taleplerinin yasalar ve yargılamalar karşısındaki savunucuları olarak konumlandırdık. Mesleğimi, müvekkillerimle kurduğum mesleki ilişkiyi ticari bir iş olmaktan çıkarıp, adalet mekanizmasının etkin bir parçası haline getirmeye, insancıl hukuku geliştirmenin, özgürlükleri kazanmanın sahası haline dönüştürmeye çalıştım."
 
ADALET MÜCADELESİNİN İÇİNDE OLDUM
 
Gümüştaş, "Gezi'de çevre ve kent hakkı için mücadele içinde, Soma'da maden katliamına karşı yaşam savunusunda, Özgecan Aslan cinayetine karşı kadın isyanının içinde, Cizre-Sur'da yıkılan kentler, yıkıma uğratılan insanlığın çığlığında yer aldım. Ergenekon, Mehmet Ağar, darbeci generallerin yargılamalarında, insanlığa karşı işlenmiş suçların aydınlatılması için müdahillik tarafında, Ankara katliamı davalarında faillerin aydınlatılması için adalet mücadelesinin içinde oldum" diye belirtti.
 
MAHKEME BAŞKANI DEĞİŞTİ
 
Duruşmaya verilen arada 27. Ağır Ceza Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ'ın Yargıtay'a atandığı öğrenildi. Dağ'ın yerine Halit İçdemir'in mahkeme başkanlığına atanmasıyla heyet değişti.
 
UÇAR: UYGAR COŞGUN VE TAHİR ELÇİ'Yİ ANIYORUM
 
Değişen heyet ile duruşmaya başlandı. Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Sezin Uçar savunmasına 10 Ekim Ankara katliamında yaşamını yitiren meslektaşı Av. Uygar Coşgun'u ve Diyarbakır'da katledilen Tahir Elçi'yi anarak başladı.
 
Yaşanan süreçte yanlarında olan meslektaşları, müvekkilleri ve Suruç ailelerine teşekkür eden Uçar, "Adalet mücadelesini duruşma salonlarından ibaret görmediğimiz için, özel yetkili mahkemelere karşı olduğumuz için, bağımsız yargı mücadelesi verdiğimiz için 9 aydın tutukluyuz" dedi.
 
AVUKATLIK PRATİĞİMİZDEN RAHATSIZ OLDULAR
 
Uçar, "Devrimcilerin avukatlığını yaptığımız için, kadına yönelik şiddete karşı mücadele ettiğimiz için, Kürt halkına karşı işlenen insanlık suçlarına ortak olmadığımız için tutukluyuz. Daha önce Asrın Hukuk Bürosu, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu çalışanı avukatların şimdi de bizim tutuklu yargılanmamız; avukatlık pratiğimizden rahatsız olunduğunu göstermektedir. 2 yıldır devam eden OHAL-KHK yönetimi süreklileşmiştir. Yasama-yürütme ve yargının tek kişinin elinde olması, hukuk örgütleri dahil demokratik kitle örgütlerinin kapatılması sonrasında, bugün de avukatlık pratiğimizin yargılanıyor. Adalet mücadelemizin meşruluğu ile gerek duruşma salonlarında, gerekse hapishanede mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz" diye belirtti.
 
Defalarca ifade için savcılığa gitmelerine ve dilekçe vermelerine rağmen dosyanın emniyette olduğu gerekçesiyle ifadelerinin alınmadığını söyleyen Uçar, "Buna rağmen aylar sonra operasyonla gözaltına alındıktan sonra kaçma şüphemiz olduğu gerekçesiyle tutuklandık" diye konuştu.
 
Takipsizlik veya beraat kararı verilen eski dosyalarının bile kanaat oluşturmak için iddianameye konulduğunu ifade eden Uçar, "Nasıl ki yaşamını yitiren müvekkillerimizin cenazelerini teslim alıp otopsi işlemlerine katıldıysak, cenaze ve anmalarına da katılırız. Bunun suç olarak görülmesi insanca yaklaşımdan uzaktır" dedi.
 
TEMEL: METİN GÖKTEPE'Yİ ANIYORUM
 
Uçar'ın ardından ajansımız editörü İsminaz Temel savunmasına başladı. Metin Göktepe ve özgür basın mücadelesinde yaşamını yitiren tüm gazeteci meslektaşlarını anarak savunmasına başlayan Temel, "Gücümüzü medya patronlarından, egemenlerden değil gerçeğin sahibi halklardan alıyoruz. Sorumluluğumuz da sadece onlara karşıdır" diye vurguladı.
 
ETHA KURULDUĞU GÜNDEN BU YANA ÇİZGİSİNDEN ÖDÜN VERMEDİ
 
Etkin Haber Ajansı'nın kurulduğu 2010 yılından bu yana çizgisinden ödün vermeden, tüm zorluklara rağmen çalışanlarının ortaya çıkardığı emekle bugüne geldiğini söyleyen Temel, "ETHA, açlığa ve yoksulluğa mahkum edilen, grev hakları lokavtlarla gasp edilen işçilerin, parasız bilimsel anadilde eğitim isteyen öğrencilerin, üniversitelerin bilim üretmesini isteyen akademisyenlerin sesi oldu" diye belirtti.
 
ETHA'nın, 301 maden işçisinin kar hırsıyla göz göre göre ölüme gönderildiği vahşi katliamın ardından Soma'da olduğunu söyleyen Temel, "Bu ülkede rant hırsının sonucu olan çarpık yapılaşmanın, doğal afet olan depremi doğal felakete dönüştürdüğü Van'da da ETHA vardı" dedi.
 
MUHALİF GAZETECİ OLMAMDAN DOLAYI YARGILANIYORUM
 
Sosyalist bir gazeteci olduğunun altını çizen Temel, "Yaptığım haberlerden, çalıştığım ajansın muhalif haber çizgisinden dolayı yargılanıyorum. Gazetecilik de haber yapmak da suç değildir" diyerek konuşmasını sonlandırdı.
 
SADET: 33 DÜŞ YOLCUSUNU ANIYORUM
 
Suruç Ailesi Özgen Sadet, savunmasına 33 Düş Yolcusu'nu anarak başladı. Sadet, "Suruç'un katilleri, sorumluluları hala ortaya çıkartılmazken, Suruç şehitlerini ananlar ve aileler yargılanıyor. Suruç için adalet talebimize, sesimizi yükseltmemize en başından beri tahammül edilmedi. Suruç aileleri ve yaralılar olarak defalarca gözaltına alınıp tutuklandık. Buna rağmen adalet aramaya devam edeceğiz" diye belirtti.
 
33 Düş Yolcusu'nun anmalarına katılmanın dahi suç olarak gösterildiğini söyleyen Sadet, "Suruç'tan bu yana biz adalet arayışçılarına hapishane yolu ya tutuklu olduğumuz dosyalarda ya da katliam faillerini ararken gösterildi. Bizler adalet saraylarında değil cezaevleri kampüslerinde adalet aramak zorunda bırakıldık. Katliam failleri bulunmaz ve tutuklanmaz iken, Soma katliamı davasında; 301 işçi için failler yalnızca kişi başı 6 gün hapis yatacak iken, bizlerin adalet arayışçıları tutuklanması ne kadar adildir?" dedi.
 
Sadet son olarak "Ben cenazesine katılamadığım Sennur annenin mezarını ziyaret ve 20 Temmuz Suruç anmasına katılmak için tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.
 
CUŞTAN: SAVCI KÖTÜ NİYETLİ
 
Etkin Haber Ajansı muhabiri Havva Cuştan ise ETHA'da günlük yayınlanan 'Gündem' bölümünün savcı tarafından 'örgüt talimatı' olarak gösterilmesinin "kötü niyetli" bir yaklaşım olduğunu ifade etti. Cuştan, "İddia makamı ajansların nasıl haber yaptıklarına baksaydı. ETHA'nın gündem sayfasının diğer ajansların yaptığı gibi bir rutin gazetecilik faaliyeti olduğunu anlardı" diye kaydetti.
 
Rojava'da IŞİD'e karşı savaşırken hayatını kaybedenlerin cenazelerine katılmayı suç olarak görmediğini vurgulayan Cuştan, "Özgür basın geleceğini savunuyorum. Bunu da insani vicdanım için yapıyorum" diye konuştu. Cuştan, "Suruç'ta yanı başımda yaşamını kaybedenleri andığım için, Suruç için adalet istediğimiz için yargılanıyoruz" dedi.
 
Havva Cuştan savunmasının devamında "17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplar Haftası'ndaki etkinliklerden ve Hasan Ocak anmasından dolayı tutuklandım. Bu anmaları gazeteci olarak takip etmesem bile hak arayıcısı olarak yine katılırdım bu suç değildir" diye kaydetti.
 
TATAR: İDDİANAMEDE 61 DOĞUMLU ERKEK OLDUĞUM YAZIYOR
 
Cuştan'ın ardından savunmasına başlayan Meral Tatar, iddianamenin özensiz hazırlanmasına değindi. Tatar, "İddianamede 61 doğumlu ve erkek olduğum yazıyor. Bu bile iddianamenin özensiz hazırlandığını gösteriyor" diye belirtti. Tatar, "Ev aramasında işkence yaparak beni ve misafirlerimi cenin pozisyonunda tutan polis, yanında kimse olmadan ev araması yaptı. Ben polisin evimden ne aldığını göremedim. Ayrıca Vatan Emniyete götürülürken bir yanımdaki kar maskeli erkek polis tarafından cinsel tacize diğer yanımdaki kadın polis tarafından da fiziki işkence gördüm. Bunların kayda geçmesini istiyorum" diye konuştu.
 
Yeliz Erbay ve Şirin Öter'in cenazelerine katılmasının suç olarak gösterilmesine ilişkin Tatar, "Kadın kimlikleri özel olarak hedeflenerek, vajinaları parçalanarak yargısız infaz edilmiştir. Buna karşı kadın örgütleri ve binlerce kişiyle cenazesine katılmak suç değildir" dedi.
 
Tatar, "Dosyada suç olarak, IŞİD'e karşı savaşırken yaşamını yitirenlerin cenazelerine katılmam gösterilmiştir. Kadınları köle pazarlarında satan, binlerce insanı katleden IŞİD'e karşı savaşanların cenazesine katılmak, insani sorumluluğumla beraber siyasi kimliğimin de gereğidir" diye vurguladı.
 
KAKÇA: CENAZELERE KATILMAK SİYASİ SORUMLULUĞUMDUR
 
HDP Bağcılar İlçe Yöneticisi Erkan Kakça, "Cenaze törenlerine vicdani ve ahlaki sorumluluğum nedeniyle katıldım. Ayrıca bahsi geçen demokratik eylemlere de katıldım. Bu etkinlikler ve anmalar suç değildir. Bu dosya muhalifleri susturmak için hazırlanmış bir dosyadır. Bizleri, sosyalistleri, muhalif gazetecileri kopyala-yapıştır iddianameler ile yargılayarak toplumu sindirmeye çalışıyorlar. Dosyada hakkımda suç olarak gösterilen eylemler yasal siyasi faaliyetlerimdir. IŞİD'e karşı savaşırken yaşamını yitirenlerin cenazelerine katılmayı vicdani siyasi sorumluluğum bilirim" diye kaydetti.
 
YURTSEVER: ESP BAYRAĞINI TAŞIMAK SUÇ DEĞİLDİR
 
Hünkar Hüdai Yurtsever ise "2012-2013 1 Mayıs'ına katıldım. Süleyman Yeter'i anma etkinliklerine katıldım. Orda ESP bayrağı da taşıdım. ESP yasal bir partidir ve onun bayrağını taşımak da suç değildir. Sosyalist bir insan olarak gözaltında kaybedilen insanların cenazelerine katılmayı görev sayıyorum. Katıldığım eylem ve cenaze törenlerine katılmak için herhangi bir örgütten talimat almaya ihtiyacım yoktur. Dünya görüşüm bu sorumluluğu bana yüklemektedir" dedi.
 
BİNBİR: GAZİ KATLİAMI ANMASINA KATILIRIM
 
Onur Binbir, "Gazi'de Alevilerin gittiği kahvene tarandı ve insanlar öldü. O günden bu yana Alevilerin adalet arayışı var ve bende bundan kaynaklı Gazi katliamı etkinliklerine katılırım. Ayrıca SKM'nin 14 Şubat'ta erkek şiddetine karşı yaptığı eyleme katıldığım iddia ediliyor. Bir erkek olarak SKM'nin yaptığı eyleme hem de erkek şiddetinin yaptığı eyleme katılmam mümkün değildir" diye belirtti.

Binbir'in savunmasının ardından mahkeme heyeti duruşmayı yarın saat 11.30'a erteledi.