GÜNCEL
Şişede durduğu gibi durmuyor
Dünün yükselen gücü sosyalist hareketti; Ecevit ile orayla arana duvar ör denildi ve bu başarıldı. Bugünün yükselen devrimci dalgasının gövdesi Kürt siyasal hareketiyle temsil ediliyor. CHP'nin orasıyla oy devşirmek, asimile etmek veya başka nedenle temasının, kendi kitlesiyle siyasal özgürlük hareketi arasında on yıllarca milliyetçi-Kemalist dil ve tutumla inşa edilen duvarı aşındırma, Kürdün halini anlama ilişkisine dönmesinden iktidar bloğu ve rejim fena halde ürkmektedir.
1976-1980 devrimci yükselişinin kritik bir anında, 1977'de, Ecevit 'Kontrgerilla'dan bahsederken birdenbire Ecevit'e suikast girişiminde bulunuldu. Kontrgerilla hamlesiydi. Hem ülkede iç savaş ortamını derinleştirdi hem Ecevit sosyalist soldan iyice uzaklaşırken bir daha kontrgerilla lafını etmez oldu.
Bu düzeyde değilse bile Kılıçdaroğlu'na dönük linç aynı girişiminin kendiliğinden gerçekleşmediği rahatlıkla söylenebilir. Sonrasındaki açıklamalar, iktidar bloğunun yer yer 'haddi bildirildi' gibi tutumları "olayın" üstlenildiğini de ortaya koydu.
Linç girişimiyle Kılıçdaroğlu'na kesin bir uyarıda bulunuldu. Kürt siyasal hareketinin bileşenlerinden uzak dur.
Dünün yükselen gücü sosyalist hareketti; Ecevit ile orayla arana duvar ör denildi ve bu başarıldı. Bugünün yükselen devrimci dalgasının gövdesi Kürt siyasal hareketiyle temsil ediliyor. CHP'nin orasıyla oy devşirmek, asimile etmek veya başka nedenle temasının, kendi kitlesiyle siyasal özgürlük hareketi arasında on yıllarca milliyetçi-Kemalist dil ve tutumla inşa edilen duvarı aşındırma, Kürdün halini anlama ilişkisine dönmesinden iktidar bloğu ve rejim fena halde ürkmektedir.
Hatırlayalım: Gezi'nin en önemli kazanımı bilinçlerdeki sosyal şovenizmin ve Kürdistan'a ilgisizliğin yıkılmasıydı. Kürdün ne yaşadığını 'Türk' o isyan günlerinde bizzat deneyimledi ve bu bir bilinç yükselten, davranış değiştiren faktöre dönüştü.
Türkiye'de sınıf mücadelesi çoğu zaman inançlar, halklar gibi görünümlere bürünmüştür. Geleneksel sol refleksin anlamadığı ve bu nedenle çoğu zaman Kemalist paradigmaya yedeklendiği bu dinamikler bugün de diridir.
Sözgelimi Kürt Özgürlük mücadelesi sadece bir ulusal mücadele değil buz gibi bir sınıf mücadelesidir. Onun ulusal görünümle ortya çıkması zayıflatıcı değil bilakis etki alanını genişleticidir. Bu sayede daha fazla insan daha hızlı biçimde politize olmakta kültürel devrim sürecine dahil olmakta ve politik devrimin aktif bileşeni haline gelmektedir.
İnanç dinamiği de böyledir. Hatırlanacaktır; devrimci sosyalistlerin parti formuyla tarih sahnesine çıkışları ve eş zamanlı olmak bu kulvarda mücadele hazırlığına girişmeleri ile Gezi ayaklanması iç içe gerçekleşti.
Çoklarının sınıf mücadelesi saymadığı, küçümsediği Alevi dinamiği kendisini türlü biçimlerde gösterdi, ortya koydu. Geleneksel soldan evvel konuyu ciddiye alan ve bu iki gücünün birleşmemesi için her provakasyonu deneyen rejimin kendisi oldu. Buna önyargıları kışkırtmak, birbirine düşürmeye çalışmak da eklendi.
Halihazırda tablo ana hatlarıyla şöyle: Sosyalist ve devrimci özneler, rejimin amansız saldırılarının da etkisiyle, kuvvet kaybına uğradı. Politik özgürlük mücadelesi veren sendikalar, dernekler ve işkolu örgütlenmeleri zayıf.
Diğer yandan, bu öznel duruma kısaca Türkiye ve Kürdistan bir devrimci durumu nesnel bütün zeminini barındırıyor. Böylesi momentlerde açık sınıf mücadelesi kendisini kimlikler, inançlar gibi başka formlarda dışa vurur. Bu dışa vurmanın mıknatıs etkisi de güçlüdür. Kendinden olan, kendisine yakın olan ancak dağınık bulunan ne varsa tümünü kendine çeker.
Bunun bir örneğini de 7 Haziran'da gördük. Kürt ve Alevi dinamiği Türkiyedeki ilerici-demokrat kitleyle henüz buluşuyordu ki rejimin faşist baraj ablukası dağılıverdi. Şayet devam edebilseydi, muhtemelen CHP'nin orada 'mecburen' bulunduğuna inanan kitlesini de alacaktı.
Biz unutmuyoruz. Ancak rejim de unutmuyor. Kabus sanaryosunun tekrarlanmaması için her yola başvurmak rejimin davranış çizgisini oluşturmaktadır.
Şu veya bu nedenle, elbette ve öncelikle kendi çıkarları için, CHP bu kuralı-sınavı ihlal etti. AKP'ye karşı CHP seçeneği öne çıkaracakken, birdenbire CHP kitlesinde HDP'ye karşı oluşturulan blokaj eridi, dağılmaya yüz tuttu. Bu aşınma hali elbette, sanılanın aksine, HDP'nin ulusal bir aktif kitle bakiyesini artırdı.
Linç ve yumruk da orada devreye girdi. Dikkat edilirse lince dair bütün söylemin kuşatıcı ifadesi özgürlük mücadelesine karşı düşmanlık ifadeleridir. Rejim kendi faşist yasalarını dahi hiçe sayarak HDP'yi 'terör partisi' ilan ederken onu böyle görmeyenin yanacağı, zavallı bir güruhun histerisiyle hatırlatıldı.
CHP muhtemelen mesajı alacak, Kürt siyasal özgürlük mücadelesine karşı daha katı tutumlara girişecek, milliyetçilik yarışını zavallıca sürdürecek, kendisini rejime kabule çabalayacaktır. Tıpkı dün Ecevit'in mesaj alması gibi. Hatırlayalım, o Ecevit, politik ömrünüevrimcilere karşı, 19 Aralık Hapishaneler katliamıyla tamamlamıştı.
CHP ile HDP'nin aynı düşmanlık potasına alınması, HDP'ye dönük düşman ceza hukukunda daha katı arayışların olduğu işaretleri YSK üzerinde sonuç alıcı son hamle ile birleşti. AKP, 7 Haziran seçimleri sonrasındaki siyaset tarzını deneme eğilimi içinde. Ancak eli o zamanki kadar güçlü değil.
En basiti şu: Her saldırgan taktik AKP kitlesinde MHP'ye doğru yatay geçişe yol açıyor. Toplamdaysa bir erime var. seçim sanaryosundaki hamleler AKP-MHP koalisyonunda teşhire ve oy kaybına yol açtı. AKP böyle devam ettikçe kıpırdayamaz hale geliyor.
Linç operasyonun bir katharsis etkisi yaratması bekleniyordu. Bunun yanısıra bir yarılmaya da yol açtı. AKP'de blok tavır değil parçalı duruş gelişti.
İdeolojik hegemonya kaybı, çıplak yarı gerileme, anlatacağı bir şey kalmayınca tükenme halleri merkezkaç eğilimleri körükleyecektir. AKP'deki böyle bir parçalanma rejimi, mesala Kürdistan'da dikiş tutmaz hale getirecektir.
Dogmatizme, dar grup diline, geleneksel alışkanlıklara teslim olmayan, yarı yapısal karekterdeki erime-zayıflama gerçeklerinden önemli bir bölümünü telafi eden/edebilen devrimci-demokrat hareketin önünde devasa olanaklar var.