Sibel Arîn yazdı | Ulusal mücadelede iki çizgi
Sömürgeci faşist Türk burjuva devleti şunu çok iyi biliyor ki; Kürtlerin içinde ihanet olmadan Kürtleri yenemez. Onun için Güney Kürdistan'da işgali ilhaka çevirmek ve Rojava Devrimini tasfiye etmek için KDP ile işbirliği yapıyor. Sömürgeci Türk burjuva devleti Kürt ulusunun işbirlikçi burjuvazisini kendi hedeflerine yedekler, ancak amacına ulaştığı an işbirliği siyasetinin yerini ezme, yok etme alır. İşgal ilhaka dönüştükçe buralara Türk devleti sömürge valileri atayacak, Güney Kürdistan'ı adeta Bakur gibi sömürgeleştirecektir.
Rojava devrimimiz; ulusal özgürlük devrimidir. Rojava devrimimiz; Kürt, Arap, Türkmen, Êzidî, Süryani, Ermeni, Keldani halkların ittifakına dayanır. Müslüman, Hristiyan ve farklı inançlardan halkların birleşik devrimidir. Rojava devrimimiz; tüm uluslardan, inançlardan kadınların eşitlik ve özgürlük devrimidir. Rojava devrimimiz; 21. yüzyıl kadın devrimidir. Rojava devrimimiz; sömürgeci, faşist, işgalci ataerkil karşı devrimin kuşatması altında direnmeye ve özgürlük değerlerini savunmaya devam etti. Bölge devriminin devrimci üssü olma niteliğini korudu.
Tam da bütün bu nitelikleri nedeniyle baştan itibaren işgalci, sömürgeci, faşist ve erkek egemen kapitalist sistemlerin saldırısı altındadır. Sömürgeci Türk burjuva devleti bu saldırıların merkez üssüdür.
Türk burjuva devletinin Rojava'ya yönelik saldırılarının tarihsel arka planı vardır. Türk devleti kendisini bir ulus devlet olarak inşa etmek istemiştir. Türk burjuva devletinin paradigması "tek devlet, tek bayrak, tek dil" üzerine kuruludur. Bunun için bulunduğu coğrafyadaki Ermeniler, Kürtler, Süryaniler ya ortadan kaldırmalı ya da Türkleştirilmeliydi.
Sömürgeci Türk burjuva devleti daha kuruluş aşamasındayken Ermenilere yönelik soykırıma varan katliamlar, Zilan, Koçgiri, Dersim katliamlarını gerçekleştirdi. Ve bu katliam ve soykırım saldırıları bugüne kadar devam etti. Çünkü başta Kürt ulusu olmak üzere ezilen uluslar Türk burjuva devletinin bu paradigmasını kabul etmedi. Kendi varlıklarını inkar etmedi. Kendi gerçekliğine ve tarihine ihanet etmedi. Direndi, örgütlendi, savaştı ve Medya Savunma Alanlarında, Şengal'de, Rojava'da fiilen statülerini ilan etti.
21. yüzyıla gelindiğinde Kürt ulusal sorununun çözümünde iki karakter öne çıktı. Biri önderliğini KDP ve YNK'nin yaptığı fakat giderek KDP çizgisinin egemen olduğu Federe Kürdistan Bölgesi (Güney Kürdistan), diğeri ise Rojava'dır. KDP, daha başlangıçta önderliğini molla Mustafa Barzani'nin yaptığı Barzan aşiretinin bir hareketi olarak karakter kazandı. Emperyalist küreselleşme koşullarında kapitalist pazarlar bütünleşik hale gelmiştir. Eğer burjuva ulusal temelde yola devam edilecekse gidilecek yer bu kapitalist zincirin bir halkası olmaktır. KDP ve önderliği Barzani ailesi bunu tercih etti. Bunun içindir ki artık geldiğimiz aşamada Barzani ailesini Kürtlerin ulusal talepleri, onuru değil, sermaye birikimi ilgilendirmektedir. Bunun için halkını, dağlarını, topraklarını, sularını peşkeş çekmeye, pazarlık masasına koz olarak sürmekte hiçbir tereddüt göstermemektedir. O artık Kürt ulusunun bir temsilcisi değil, Kürt burjuva sınıfının temsilcisidir. İhanette öyle bir noktaya gelinmiştir ki Kürt ulusuna karşı tarihsel ve güncel olarak düşmanlıkta sınır tanımayan sömürgeci Türk burjuva devleti adına Irak'ta MSA, PKK ve Rojava için diplomasi faaliyeti sürdürmektedir. Güney Kürdistan topraklarında Türk devletinin askeri işgalinin siyasi ilhaka dönüşmesine yol vermektedir. Musul'da YNK'nin karşısında doğrudan Türk devletinin örgütlediği Türkmen cephesi ile ittifaka girmektedir. Halbuki rozetlerini taktığı, koruculuğunu yaptığı, karakollarına bekçi olduğu, sömürgeci Türk devleti Kürtleri yok sayıyor. Türkiye'de, Bakur'da düğünlerde Kürtçe türkü söyleyip halay çeken gençleri tutukluyor, işkence ediyor. Yani, Kürtlere bu kadar bile tahammül göstermiyor. Ama Barzaniler, faşist şef Erdoğan'ın neredeyse askerleri gibi hareket etmekte hiçbir sakınca görmüyor.
KDP çizgisinin Rojava'daki örgütlenmesi olan ENKS de aynı çizgiden ilerliyor. Rojava'da belediye seçimlerini boykot ederken, Efrîn ve Serêkaniyê'de Türk devletinin beslemesi çetelerle görüşmekte, oralarda ofisler açmaktadır. Rojava'nın işgal edilmiş alanlarında Newroz ateşleri yakarak adeta işgal altında çetelerle barış içinde yaşanabileceği propagandasını yapmaktadır. İşgal alanlarında Newroz ateşi yaktığı için Kürtler katledildiğinde ise göz yummaktadır. Rojava devrimine yönelik eleştirileri olması normaldir. Ama ENKS'nin yaptığı eleştiri değil, karşı devrimci faaliyettir. ENKS Rojava'da devrimin devrimci, demokratik, kadın özgürlükçü çizgisini kabul etmiyor. Hatırlanacak olursa ENKS devrimin ilk yıllarında devrimimizin Kürt-Arap ittifakına karşı çıkmış, Arap bölgelerinin DAİŞ çetelerinden temizlenmesi hamlesine açıktan itiraz etmiş bunun için karşı faaliyet yürütmüştü.
Sömürgeci faşist Türk burjuva devleti şunu çok iyi biliyor ki; Kürtlerin içinde ihanet olmadan Kürtleri yenemez. Onun için Güney Kürdistan'da işgali ilhaka çevirmek ve Rojava Devrimini tasfiye etmek için KDP ve sırtını KDP'ye dayamış ENKS ile işbirliği yapıyor. Barzani ailesi belli bir sermaye birikimine sahip değildi. Onlar, bu sermayeyi devlet olma imkanlarını kullanarak elde etti. Yani Güney Kürdistan'ın yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürdüler. Güçleri, güçlü sermayeden değil Güney Kürdistan devletinde iktidar olmalarından geliyor. Sömürgeci Türk burjuva devleti kuruluş ilkelerinin dışına çıkmadıkça Kürdistan'ın herhangi bir parçasında Kürt devletinin kurulmasına izin vermez. Bunu kendisinin beka sorunu olarak gördüğünü tüm dünyaya ilan etmiş durumda. Şimdi olduğu gibi Kürt ulusunun işbirlikçi burjuvazisini kendi hedeflerine yedekler, ancak amacına ulaştığı an işbirliği siyasetinin yerini ezme, yok etme alır. TC sözde 1921 Anayasasında Kürtlerin kolektif haklarından bahseder ama aynı zamanda Koçgiri isyanını soykırımla bastırır. Kürtlere kolektif hak dediği kolektif katliamdır! Güney Kürdistan'da olacak olan budur. İşgal ilhaka dönüştükçe buralara Türk devleti sömürge valileri atayacak, Güney Kürdistan'ı adeta Bakur gibi sömürgeleştirecektir.
Sömürgeci Türk burjuva devletinin Kürdistan ve bölgede istediği gibi at koşturmasına engel olan gerilla mücadelesi, Rojava'daki devrimci demokratik halk iktidarı, Bakur'da teslim alınamayan halk iradesidir.
Örgütlü, direnen ve savaşan bir halk yenilmez. Tüm taktik nükleer bombalara, teknik gelişime, ihanete ve işbirliğine rağmen gerilla direnmeye ve savaşmaya devam ediyor. Dört taraftan kuşatılmış Rojava direnmeye ve savaşmaya devam ediyor. Halkımızın ekonomik sorunları vardır. Devrimimizin sistem sorunları vardır. Ancak eğer üzerinde onurla yaşayacağımız bir toprak yoksa, uğruna ölünecek değerler yoksa o hayat hayat değildir.
Bugün en temel görev tam bir seferberlikle halkın örgütlenmesi ve savaşa hazırlanmasıdır.
Bu, Kürdistan'ın tüm parçaları için en kritik halkadır. Kürt, Arap, Türkmen, Türk, Fars, Süryani, Êzidî, Keldani halklarımızın birleşik mücadelesini geliştirmek ve büyütmek son derece önemlidir.
Sosyalist yurtseverler, devrimci komünistler, marksist leninist komünist öncünün 30. yılı hazırlıklarını Kürdistan devrimini her parçasında ve mevzisinde savunma ve büyütme, onu sosyalizme doğru taşıma görev ve sorumluluğuyla ele alıyor ve birleşik devrim çizgisinde yürüyorlar. Şimdi, 30 yıllık devrimci tarihin tüm birikim ve gücüne yaslanarak mücadeleyi yükseltmenin zamanıdır. Şimdi "Kahrolsun sömürgecilik, yaşasın devrim ve sosyalizm "şiarını her yer de daha güçlü yankılatmanın zamanıdır.