2 Ekim 2024 Çarşamba

Serhat Rojavalı yazdı | İşgale karşı onur ve özgürlük direnişi birinci yılında

İşgal saldırıları ile devrimi tehdit eden emperyalistlerin ve sömürgecilerin iradeleri karşısında, Rojava Kuzey-Doğu Suriye halklarının devrimci iradesi var. İşgal saldırılarına boyun eğmeyen, direnişten geri adım atmayan bu iradeyi tüm dünya halkları gördü. Ezilenlerin direniş tarihine altın harflerle kazınan Serêkaniyê direnişinin mesajı bu oldu.

Her fırsatta Rojava devrimini boğmaya yönelik saldırılarını sürdüren sömürgeci Türk devletinin, Girê Spî ve Serêkaniyê kentlerine yönelik işgal saldırısının üzerinden bir yıla yakın zaman geçti.

İşgal harekatı, PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik 9 Ekim komplosunun yıl dönümünde başlatılmıştı. Serêkaniyê kent merkezinde günlerce süren onur ve özgürlük direnişi karşısında ağır kayıplar veren işgalci Türk devleti ve çeteleri, 18 Ekim 2019 tarihinde yapılan ateşkes anlaşmasını kabul etmiş ancak kentteki direniş gücünün çıkmasının ardından çevre köylere yönelik saldırılarını sürdürmüştü. İşgal saldırıları, Til Temir ve Ayn İsa kentleri çevresindeki köylere kadar yayılmıştı.

9 Ekim işgal saldırısını, sömürgeci işgalci Türk devleti tek başına yapmadı. Sonrasında yaşanan gelişmeler ile birlikte değerlendirildiğinde, başta ABD ve Rus emperyalistleri olmak üzere, sömürgeci Suriye rejimi de bu işgal saldırısının bir parçası oldu. Saldırılara göz yumdular, devrim güçlerini kendi iradelerine teslim olmaya zorladılar. İnisiyatifi ele geçirmeye çalıştılar. Hatta ABD, bizzat işgal planının bir parçası oldu. Girê Spî ve Serêkaniyê kentlerinin talan edilmesi, bölge halkının zorla yerlerinden edilmesiyle sonuçlanan işgali hep birlikte adım adım hazırladılar.

ABD Başkanı Trump, 2018 Aralık ayının sonunda "Suriye'de DAİŞ'in yenildiğini ve ABD askerlerinin ülkelerine döneceğini" açıkladı. Aynı günlerde faşist şef Tayyip Erdoğan "Fırat'ın doğusuna yönelik operasyon hazırlığında olduklarını, kısa süre içinde hareketin başlayacağını" ifade ediyordu. Faşist Türk devleti, sınır hattında kendi denetimleri altında "güvenli bölge" oluşturulmasını uzun süredir gündemde tutuyordu. ABD'nin çekilme ilanı, sömürgeci devletin istediğini gerçekleştirmesi için yeni olanaklar ortaya çıkartıyordu.

ABD Savunma Bakanı Mark Esper, Temmuz 2019'da, Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile yaptığı görüşme sonrasında "ABD ile Türkiye heyetlerinin Suriye'nin kuzeyinde ‘Güvenli Bölge' oluşturmak için çalışmalara başlayacağını" söyledi. Kısa süre sonra ABD temsilcileri Ankara'ya geldi. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Kenneth Mckenzie, "Türkiye'nin meşru ulusal güvenlik kaygıları var. Jeffrey ve diplomatlar şu an orada kısa zamanda sonuçlarını göreceğiz" ifadelerini kullanmıştı. İşgal harekatının nasıl gerçekleştirileceğini burada birlikte planladıkları açığa çıktı.

Başka görüşmeler de yapıldı. Ankara'nın istediği şekilde ‘Güvenli bölge' adı altında bir işgal alanı oluşturmak için masaya oturuldu. Aynı günlerde Rusya da Türk devletinin Rojava'ya saldırması için yeşil ışık yaktı. Rusya, devrim güçlerinin zayıflatılmasını ve Suriye rejimi ile anlaşmaya mecbur kalmasını istiyordu.

Faşist şef Erdoğan diplomatik görüşmelerin sürdüğü dönemde yaptığı tüm konuşmalarda işgal tehditlerini sürdürdü. Erdoğan, "Amerika ile görüşmeler ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın Fırat'ın doğusundaki terör koridorunu paramparça etmekte kararlıyız. Ne gerekiyorsa yapacağız. İzin almaya ihtiyacımız yok" ifadeleriyle şartları zorladı. Saldırgan politikasından geri adım atmayacağını defalarca ilan etti.

Emperyalist güçler ile faşist Türk devleti, kapalı kapılar ardında Rojava devrim topraklarının bir bölümü için işgal kararı vermişlerdi. ABD Başkanı Trump, "QSD güçlerinin sınırdan 32 km geriye çekilmesini" istedi. Trump bu planının hedefinin "Kürtleri Türk saldırısından korumak, Türkiye'ye de tehditlere karşı güvenlik garantisi vermek olduğunu" öne sürdü. Rojava Özerk Yönetimi'nden istenen sadece bu değildi. Ağır silahların sınır hattından çekilmesi, mevzilerin kaldırılması, şehir merkezlerinde askeri güç bulunmaması, belirlenen alanda ABD ve Türkiye'nin ortak devriyeleri gibi zayıflatmaya ve silahsızlandırmaya dönük dayatmalar teker teker gündeme getirildi. QSD Genel Komutanlığı, faşist Türk devletinin saldırmaması yönünde garanti verilmesi durumunda, sınır hattından belli oranda çekilebileceklerini açıkladı. İşgal tehditleri karşısında özerk yönetim bir sıkışma yaşadı. Dayatılan kimi şartları işgal saldırısını durdurmak için yerine getirdi. Ancak, ABD ve Türkiye yapılan anlaşmalara uymadı. ABD'nin garantörlüğüne duyulan güven, Türk devletinin saldırması için gerekli ortamı oluşturdu. Tam da bu günlerde ABD sınır hattında bulunan askerlerini geriye çekerek, işgale açık davet beyan etmiş oldu.

Rojava devrimini yıpratmak için hazır bekleyen sömürgeci devlet, Kürt halkı için tarihsel bir anlamı olan 9 Ekim 2019 günü saldırıya geçti. Emperyalist devletler, o güne kadar tartışmalı olan hava sahasını Türk devletine açtı. Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerinde onlarca nokta uçaklarla bombalandı. Kent merkezleri ve çevresindeki alanlar saatlerce top ve obüs atışlarıyla vuruldu. Bölge halkında korku ve panik yaratmak, şehrin boşalmasını sağlamak için psikolojik savaş yükseltildi. Kısa sürede kent çevresi savaş pozisyonu aldı. Halk, evlerini ve iş yerlerini bırakarak şehirden çıkmak zorunda kaldı. Kentlerde, Rojava devrimini savunmak için mevzilerde bekleyen devrim savaşçıları ile sınırlı sayıda sivil kaldı.

İşgalci ordu ve çapulcu çeteleri, Gıre Spi ve Serekaniye'ye düşündükleri gibi kısa sürede ellerini kollarını sallayarak giremedi. Kent çevrelerinden kent merkezlerine doğru direniş adım adım devam etti. Her sokak, her ev bir mevzi haline getirildi. Güç ve teknik eşitsizliğe rağmen günler süren bir direniş gerçekleşti. Devrimin feda bölüğü, tam 11 gün boyunca çetelere ağır kayıplar verdirdi. İşgal saldırısına karşı destansı bir direniş gerçekleşti. Şehitler verildi, fakat işgalciler karşısında boyun eğilmedi.

Onur ve özgürlük direnişinin kararlılığı, işgal saldırısına karşı geliştirilen halk tepkisi ve yaratılan uluslararası basınç sonucunda, ABD ve Rus emperyalistleri Türkiye ile ateşkes imzalanmasını gündeme getirdi.

İşgalci saldırıya yol verenler ve planları birlikte yapanlar bu kez yeniden devreye girdiler. Taraflar arasında görüşmeler gerçekleştirildi. ABD ve Rusya, faşist Türk devleti ve çetelerinin o güne kadar işgal ettikleri alanları "Güvenli Bölge" adı altında işgal alanı olarak kabul eden anlaşmalar yaptılar.

Rojava devriminin zayıflatılması amacıyla başlanan işgal saldırısı, Özerk Yönetime dayatmalar biçiminde sürdürülmek istendi. Kent merkezleri dışında köylere yayılan işgal saldırısı günler süren direnişle durduruldu.

Emperyalistler ve sömürgeci bölge devletleri, Rojava kadın devriminin gelişimini durdurma ve tasfiye etme konusunda hemfikirler. Efrin'de başlayan, Serêkaniyê ve Girê Spî ile devam eden işgal alanları ile tasfiye amaçlarını ortaya koydular. Ancak emperyalistler ve faşist Türk devleti, halen amacına ulaşamadı. Onlar, işgal alanlarını genişletmek ve devrimi tamamen boğmak, ortadan kaldırmak için fırsat kolluyorlar.

İşgal saldırıları ile devrimi tehdit eden emperyalistlerin ve sömürgecilerin iradeleri karşısında, Rojava Kuzey-Doğu Suriye halklarının devrimci iradesi var. İşgal saldırılarına boyun eğmeyen, direnişten geri adım atmayan bu iradeyi tüm dünya halkları gördü. Ezilenlerin direniş tarihine altın harflerle kazınan Serêkaniyê direnişinin mesajı bu oldu.

Devrim topraklarında yaşayan Kürt, Arap, Süryani, Asuri, Çerkes, Türkmen halklar el ele vererek geleceklerini kararlaştırdılar. Halklar arasındaki kardeşlik köprüsü daha da büyütülerek işgal saldırılarına en anlamlı yanıtlar verildi. İşgale karşı direnişi büyütmek için halklarımız onur ve özgürlük bayrağı etrafında daha fazla kenetlenecek. Yeni saldırıların önüne geçmek ve işgal edilen alanları yeniden özgürleştirmek için halklarımız birliğini güçlendirecek, Ortadoğu halklarının geleceğine ışık tutan Rojava devrimi ile dayanışma yeni devrimleri yaratacak.