Özür dilemeniz de yetmez hesap vereceksiniz!
Mustafa Bilici. Eski AKP Van milletvekili. Uzun yıllar AKP için çalışmış. Bugünlerde Davutoğlu'nun ekibinde, partisinin kurucularından. "Gerekirse özür dilenmelidir" diyor. Yaptıklarınızın hiçbirini unutmayacağız ve her zaman da hatırlatacağız. Günü gelecek, özür dileyeceksiniz elbette! Ama özür de yetmez. Bunu da bilesiniz. Halka karşı işlenen her bir suçun hesabı verilene kadar bu defter kapanmaz.
Eski AKP'li başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu Gelecek Partisi'nin programında, bu memleketin en temel sorunu olan Kürt sorununun çözümüne dair somut ve yeni bir söz yok. Çözüm; "kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın engellenmesi"ndeymiş. Kürt halkının yaşamı ve geleceğine dair karar verme hakkı karşısında aynı devlet politikasına devam. Kürtler birey olarak olabilirler ancak halk olarak olamazlar. Yaklaşım bu. Başka bir ifade ile 90 yıllık sömürgeci politikaya devam.
Başka türlüsü olabilir miydi?
Kesinlikle hayır!
Hatırlayalım, Davutoğlu, özyönetim direnişi günlerinde insanların Cizre'de bodrum katlarında diri diri yakılarak katledildiği, cenazelerin günlerce sokak ortasında kaldığı, annelerin evlatlarının cenazesi kokmasın diye buzdolaplarında sakladığı, abluka altındaki evlerinden ekmek almak için çıkan yaşlı insanların keskin nişancılar tarafından öldürüldüğü günlerin başbakanıydı.
Hükümet ve AKP'deki diğer görevlerinin yanı sıra 2014-2016 yılları arasında AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık yaptı.
Cizre'de katliamla sonuçlanan son sokağa çıkma yasağının ilan edildiği günlerin yıl dönümündeyiz. Davutoğlu da kısa bir süre önce laf arasında söyledi: "Terörle mücadelede defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz." Bildiklerini, dahil olduklarını söylemeye niyeti yoktu. Sadece Erdoğan ve ekibine gözdağı vermek istediği için sarf etmişti bu sözleri.
Onun başbakanlık koltuğunda oturduğu o günlerde "terörle mücadele" adına yapılanlar arasında DAİŞ eliyle gerçekleştirilen katliamlar da var. 5 Haziran Amed, 20 Temmuz Suruç, 10 Ekim Ankara ve diğer DAİŞ katliamları. AKP, DAİŞ ile birlikte bu katliamlarla yüzlerce insanın canını aldı, bu katliamlara tanık olan binlerce insanı da "eksik" bıraktılar. Hayatlarımızı "katliam öncesi" ve "katliam sonrası" olmak üzere ortadan ikiye böldüler; üzerimize kabus gibi çöktüler.
Yakın tarihte yaşadığımız bunca acı, bunca kayıp, bunca katledilen sevdiklerimizin yarattığı o büyük boşluk her an hafızamıza hücum ederken, karşımıza çıkmış "Gerekiyorsa özür dilenmelidir" diyor biri.
Mustafa Bilici. Eski AKP Van milletvekili. Uzun yıllar AKP için çalışmış. Bugünlerde Davutoğlu'nun ekibinde, partisinin kurucularından.
"Gerekirse özür dilenmelidir" diyor.
Özür dilenmesi gerektiğine inanmıyor aslında.
"Gerekirse" diyor. Çünkü ne yaptılarsa "terörle mücadele" için yaptılar.
Halka karşı işlenen suçlar konusunda düşündükleri tam da bu; "terörle mücadele."
O nedenle özür dilenmesini gerekli görmüyor.
Bir de Van halkının Davutoğlu'na herhangi bir kırgınlığı yokmuş. Artıgerçek'te Derya Okatan'ın yaptığı röportaj da böyle diyor. Yalana bakın! "Bal tutan parmağını yalar" misali kendisi ve yakın çevresinin AKP'den herhangi bir rahatsızlığı olmayabilir.
Yokmuş zaten. İstifa ettiği tarih birkaç hafta öncesi; 22 Kasım.
Röportajda "O günün şartlarına göre bazı hususları değerlendirmekte fayda var"mış. Bu cümlenin anlamı açık: Yapılması gerekiyordu, yapıldı.
Sonra "hatasız hiçbir idareci, siyasetçi olmaz"mış. Orhan Gencebay'ın "Hatasız kul olmaz" şarkısı ne güzel gider değil mi bu söze?
Affedelim öyle mi?
Davutoğlu'nun DAİŞ çeteleri için kullandığı "öfkeli çocuklar" sözünü unutalım gitsin, öyle mi?
İnsanların katledildiği ve bir tarihin yok edildiği Sur için, "Diyarbakır Sur'u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir yer haline gelecek" sözünü unutalım, öyle mi?
Sur, Silopi, Cizre... AKP'nin Dersim'i olduğu gerçeğini unutalım, öyle mi?
Bu büyük yıkımı ve vahşeti "O operasyonların kararını ben verdim" diyerek savunmasını unutalım, öyle mi?
İşyerleri insanlara mezar olurken, 2014 yılının 12 Eylül günü yaptığı bir konuşmada "kaza her zaman olur" diyerek tıpkı Erdoğan gibi iş cinayetlerini meşru göstermesini unutalım, öyle mi?
Her gün 3-5 kadın erkekler tarafından katledilirken, artan kadın cinayetleri bir cins kırımına dönüşmüşken, 2015 yılının Şubat ayında "Türkiye'de kadınlar koruma altında" sözünü de unutalım, öyle mi?
Hayır! Bunların hiçbirini unutmayacağız ve her zaman da hatırlatacağız.
Günü gelecek, özür dileyeceksiniz elbette!
Ama özür de yetmez.
Bunu da bilesiniz.
Halka karşı işlenen her bir suçun hesabı verilene kadar bu defter kapanmaz.
Hrant Dink'in arkadaşlarının dediği gibi: Biz bitti demeden bitmez.