Otlu: Sınıfsal ve cinsel özgürlük taleplerimizle 8 Mart'ta alanlara çıkacağız
Kitle hareketinin en durgun olduğu, sokağı kullanamadığı dönemlerde dahi sokağı terk etmeyen kadınlar 8 Mart'ta sokaklara, meydanlara çıkmaya hazırlanıyor. Bu yıl geçtiğimiz yıllardan farklı olarak kadın işçilerin direnişi, tencere tavalarıyla sokaklara inen kadınların yoksulluğa isyanı eylemlere yansıyacak. Kadınlar, cinsel, sınıfsal sömürü ve baskılara karşı direnişleri, eylemleri birleştirecek. SKM Sözcüsü Otlu ile 8 Mart politikalarını, gelişen kadın işçi hareketi ve cins mücadelesinin birleşme olanaklarını konuştuk.
2021'in ortasından itibaren daha belirgin hale gelen ve 2022'de daha da derinleşen yoksulluk, işçi sınıfına yönelik patronlar-iktidar işbirliğiyle geliştirilen saldırılara karşı işçiler, emekçiler, yoksul halk isyanını sokağa taşıdı. Sokakları hiç terk etmeyen kadınlar işçi direnişleri, fiili grevler, fabrika işgallerinde en önde mücadele edenler arasında yerini aldı. Kadın işçiler, militanlık, kararlılık, sürükleyicilik bakımından belirleyen oldu.
Şimdi kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı yürütülen cins mücadelesi ile patronların emek sömürüsünün en katmerlisini yaşayan kadın işçilerin sınıf mücadelesi birleşiyor. 2022 8 Mart'ına giderken cins ve emek sömürüsüne karşı daha kitlesel, militan, yaygın eylemlerle kadın hareketi önemli kazanımlar elde edebilecek durumda.
Sosyalist Kadın Meclisleri Genel Sözcüsü Çiçek Otlu ile, gelişen kadın hareketinin mücadele dinamikleri, talepleri, kadın işçilerin sınıfsal, cinsel özgürlük talepleri, yoksulluğun mücadeledeki etkisi, kadın grevi, trans kadınlar kadın mıdır, kimdir kadın sorusu ve 8 Mart perspektifleri üzerine konuştuk.
SKM Sözcüsü Çiçek Otlu'nun sorularımıza verdiği yanıtlar şu şekilde:
KADIN İŞÇİLER EKONOMİK VE CİNS TALEPLERİNİ DİLE GETİRİYOR
Kadın özgürlük mücadelesinin dinamiklerini bu dönem bakımından nasıl tarif edebiliriz?
Daha önceki yıllarda cinsel özgürlük talepleri ön plana çıkıyordu. Özellikle İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçen AKP iktidarının erkek egemen rejimi inşa politikaları karşısında kadınlar cinsel özgürlük taleplerini dile getirmişti. 6284 sayılı yasanın iptal edilme girişimleri, şimdi nafaka yasası üzerinden yapılan tartışmalarla kadınlar kendilerini bu özgün talepler etrafında örgütlüyordu. Son dönemde yaşanan hayat pahalılığı ve zamlar karşısında kadınlar ekonomik talepleri ve kadın işçilerin taleplerini sahiplenmeye başladı.
Kadın işçilerde sadece kendi ekonomik taleplerini değil aynı zamanda cins olmaktan kaynaklanan talepleri dile getiriyorlar. Örneğin regli izni, kreş hakkı, çalışma saatlerinin düşürülmesi, eşit işe eşit ücret talep ediyorlar. Bunlar hem kendi sınıfına ait talepler hem de cins talepleri olarak açığa çıkıyor. Kadın işçiler bu iki kanalı birleştiriyorsa kadın hareketi de bu dönem bakımından bu iki talebi birleştirerek hem kadın işçilerin taleplerini hem cins özgürlük taleplerini dile getirerek AKP faşist erkek egemen rejimini durdurmaya çalışmalı.
KADIN İŞÇİLER DÜŞÜK ÜCRET VE SENDİKA HAKKI İÇİN DİRENİYOR
Farplas'ta kadın işçilerin haklarını savunduğunu iddia eden kadın patrona karşı da bir mücadele yürütülüyor. Kadın özgürlük mücadelesinin sınıfsal karakteri bakımından ne söylemek gerekiyor?
Farplas'ın patronu geçen yıl 8 Mart'ta buraya nasıl geldiğini, bir kadın olarak ne kadar çok çalıştığını, kadınların haklarını nasıl savunduğunu anlatırken, kadın işçilerin ücret talebini karşılamadığını, regli izni talep ettiğinde bunu reddettiğini görüyoruz. Mobbing zaten inanılmaz düzeyde Farplas'ta ve pek çok fabrikada.
Kadınlar birincisi düşük ücretle çalışmak istemiyor, ikincisi sendikal faaliyetlerde yer almak istiyor. İşten atmaların çoğunlukla sendikal örgütlenmelerde yer alanlar olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda kadınlar sadece kendileri bakımından ücretlerin yükseltilmesini değil patronlar tarafından kadınlara verilmesi gereken hakların talepçisi oluyorlar. Farplas'ta da Tekirdağ'da Pas South'ta da kadınlar kendi cinsel özgürlük taleplerini ön plana çıkartıyorlar. Geçen yıl Kadıköy Belediyesi'nde çalışan kadınların talepleriyle yola çıkmaları ve Mor Liste çıkararak sendikal mücadelede yer almak istemeleri kadın işçilerin hem patronlara hem sendikacılara karşı cins özgürlükçü mücadelelerine işaret ediyor. Mor Listeden kadınların sendikal temsilcilik görevinden alınmaları sendikalardaki erkek egemenliğini gözler önüne seriyor. Sadece patronlara karşı değil aynı zamanda sendikal örgütlülüklerdeki erkek egemen tarza karşı da mücadele etmek gerekiyor.
YOKSULLUK KADINLAR BAKIMINDAN BÜYÜK BİR CENDERE
Kadın özgürlük mücadelesi yürütenler, yoksulluk, zamlar, düşük ücretlere karşı direnen kadınlarla buluşabiliyor mu?
Yoksulluk ve hayat pahalılığı kadınların gündeminde. En çok konuştukları konu bu. Faturalara yansıyan zamlar konuşuluyor. İşçi ya da ev emekçisi olması fark etmiyor evin bütün yükünü kadınlar taşıyor. Tencerenin kaynayıp kaynamadığı, buzdolabının dolu ya da boş olması kadının sorunu olarak görülüyor. Hayat pahalılığını en çok yaşayan kadınlar oluyor. Kadınlar ekonomi bakanı gibi çalışmak zorunda kalıyor. Ayın sonunu yetiştirmek için doğalgazı, elektriği kısıyorlar, yiyecekten kısıyorlar. En ucuz ihtiyaç malzemelerini bulmak için market market gezmek zorunda kalıyorlar. Yoksulluk kadınlar bakımından en büyük cendere haline geliyor.
İŞÇİ VE YOKSUL KADINLARIN MÜCADELESİ BULUŞUYOR
Kadın işçilerin talepleriyle yoksulluğu yaşayan kadınların mücadelesi aynı noktada buluşuyor. Sorunun doğalgazı kısarak, elektriği az kullanarak, yemeği az yiyerek çözülmeyeceğinin farkına varmış durumda kadınlar. Bu yükü taşımak istemiyorlar artık. O yüzden hem AKP'nin erkek egemen rejimine hem de bu ekonomik krizde yaşanılan hayat bağlılığına itiraz ediyorlar. Semtlerde yapılan eylemlerin birçoğunda en önde tencere tavalarıyla kadınlar duruyor. 8 Mart'ta bu daha görünür olacak. Kadın işçiler de düşük ücret dayatan ve sendikal örgütlenmeye izin vermeyen patronlara karşı sokakta olacak. Ve aynı zamanda cinsel özgürlük isteyen kadınlar 8 Mart'ta sokakta olacaklar. Bu üç kesim birleşecek 8 Mart'ta. Bu nedenle 8 Mart'ın hem kitlesel hem yaygın hem de çok militan geçeceği gözüküyor.
KADIN GREVİ İÇİN KOŞULLAR DAHA ELVERİŞLİ
Kadın grevi birkaç yıldır SKM'nin gündeminde. İş bırakma, fiili grevlerin yoğun yaşandığı bu dönemde kadın grevinin örgütlenmesinin olanaklarının arttığından bahsedebilir miyiz?
Önümüzdeki dönem kadın grevinin çok elverişli olduğunu görüyoruz. Biz kadın grevini sadece fabrikalarda, işyerlerinde üretimin durdurulması değil hayatın durdurulması olarak ele almıştık. Ev emekçisinin evde iş yapmamasını ya da kadınların alışveriş yapmamasını grev olarak tanımlamıştık. Zamlar, hayat pahalılığı ve yoksulluktan dolayı kadınlar hayatı durduracak, fabrikalar, işyerleri, tekstil atölyelerinde kadın işçiler önümüzdeki dönem daha yoğun iş bırakma eylemleri gerçekleştirecek gibi gözüküyor. Belki 8 Mart'ta kadın grevini göremeyebiliriz ama 1 Mayıs'a giderken daha güçlü grevleri açığa çıkarmak mümkün. Bunun nesnel koşulları var. Belli bir hazırlık ve örgütlülükle AKP rejimine karşı kadın grevini örgütleyebiliriz.
BİYOLOJİK CİNSİYETİ DEĞİL BEYANI ESAS ALIYORUZ
8 Martlara sadece kadınlar mı katılabilir, trans kadınlar da katılabilir mi? Biyolojik kadın, biyolojik olmayan kadın tartışması bu yıl daha görünür şekilde yapılıyor. Bu konuda SKM'nin fikri nedir? Kimdir kadın?
4-5 yıldır süren bir tartışma bu. Bu yılda 8 Mart gece yürüyüşü için hazırlanan afişteki homofobik, transfobik kelimeleri üzerinden "bu afişte kadın kelimesi yok", "artık kadınlar kendi taleplerini dile getiremiyor", "pride, lubunyaların gecesi olmuştur" diye bir tartışma başladı.
SKM olarak biz kişinin cinsiyet bakımından beyanı neyse o beyanı esas almak gerektiğini düşünüyoruz. Kadın olduğunu beyan ediyorsa kadındır. Biz buna biyolojik cinsiyet ya da cinsel organ üzerinden bakmıyoruz. Bu tartışmalardaki en büyük sorun sosyal medyada tartışmaların düzeyinin düşmesi. Birbirine düşmanlaşan özellikle LGBTİ+'ları öteleyen, dışlayan bir tartışma var. Bunları kadın hareketini zedeleyen, zarar veren tartışmalar olarak görüyoruz.
AKP rejimi, heteroseksist aile yapısına önem verdiğini, erkek egemen rejimi inşa etmek için LGBTİ+'ların bu toplumda olmaması gerektiğini söyleyerek İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçti. İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz demek için düzenlediğimiz 1 Temmuz eyleminde de 25 Kasım'da da en önemli ittifak güçlerimizin biri LGBTİ+ hareketiydi. Bizim bakımımızdan kadın devrimimizde de en önemli ittifak kuvvetlerinden biridir LGBTİ+ hareketi.
8 Mart'a giderken "kadın kimdir" tartışması kadın hareketini bölen, ayrıştıran, AKP faşist rejiminin istediği bir tartışmadır. Buna düşmemek gerekiyor. 8 Mart kendine kadınım diyen herkese açık bir alandır. LGBTİ+'ların, kadın hareketinin, kadın işçilerin emekçilerin kendisini ifade edebileceği bir alandır. Böyle bir kısıtlamaya, yasaklamaya kadın hareketinin ilkeleri izin vermeyecektir.
YOKSULLUK VARSA ZENGİNLERE HUZUR YOK
SKM 8 Mart'a hangi perspektifle nasıl hazırlanıyor?
Sosyalist Kadın Meclisleri olarak bu yıl hayat pahalılığı ve kadın işçilerin talepleri üzerinden çalışmamızı yürütüyoruz. "Yoksulluk varsa zenginlere huzur yok" şiarımızla kadın işçileri ve emekçileri 8 Mart alanlarına çağırıyoruz. Özellikle Farplas gibi kadın işçilerin direndiği alanlarda yer alıyoruz. Ve kadın işçilerin daha yoğun olduğu Tuzla ve Gebze'de faaliyet yürütüyoruz. Diğer illerde de bu ekseni esas alıyoruz.
Ayrıca hayat pahalılığı ve zamların yoğun hissedildiği emekçi semtlerde SKM bildirileri, bültenlerinini kadın işçilere ve emekçi kadınlara götürüyoruz. Anketlerimiz, bültenlerimiz, kurduğumuz takas pazarları, kahvaltılarda kadınlarla buluşuyoruz.
6 Mart'ta da İstanbul Kadıköy'de büyük kadın buluşması var. Başka illerde de 8 Mart'ta sokağa çıkmak için kadın kitleleri ile birlikte hareket etmeye onları seferber etmeye ve örgütlemeye çalışıyoruz. AKP faşist erkek egemen rejimi karşısında da kadınların, LGBTİ+'ların örgütlenmesi, itiraz ve isyan etmesi için uğraşıyoruz.