NUDM aktivisti feminist Francesca: İtalya'da iki gün grev yapacağız
Geçen yıl Roma'da ulaşım ve eğitim alanında etkili grev yapan Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz Hareketi'nden (NUDM) aktivisti Francesca, bu yıl 8 ve 9 Mart'ta iki günlük grev yapacaklarını söyledi. Grevi politik ve feminist olarak tanımlayan Francesca, "Tüm farklılıklarımıza rağmen, erkek şiddetiyle mücadelemiz bizi birleştiriyor: bu bizim yıkılmaz gücümüzdür" dedi.
Francesca, İtalya'da faaliyet yürüten Uluslararası Sosyal Grev Platformu (Transnational Social Strike Platform /TSS) ve İtalyan feminist hareket Non Una di Meno'nun (NUDM/Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) aktivistlerinden.
NUDM, bu yıl 8-9 Mart günlerinde iki günlük kadın grevi yapacağını duyurdu. Bildirilerinde "Bir meydan okuyuş içerisindeyiz, isyanımızın sürelerini ve yerlerini çoğaltıyoruz: 8 Mart, bölgelerdeki küresel seferberlik günü ve 9 Mart grev günü olacak. Elimizden her gün alınan tüm alanları geri alacağız" dedi.
Feminist aktivist Francesca, geçen yıl düzenlenen ve Roma'da adeta hayatı durduran grev deneyimini ETHA'ya anlattı. Ekim 2018'de 'Kalıcı huzursuzluk durumu' ilan ederek 8 Mart 2019 seferberliği başlattıklarını söyleyen Francesca sorularımıza şu yanıtları verdi:
'KALICI HUZURSUZLUK DURUMU İLAN ETTİK'
Geçen yılın kadın grevi başta Roma'da olmak üzere çok büyük bir yankı uyandırdı, ulaşım grevi ile birlikte adeta hayat durduruldu. Grev deneyiminden biraz bahseder misin?
Grev, Non Una di Meno Hareketi'nin başlangıcından bu yana temel bir mücadele pratiği olarak tanımlandı. Feminist grevi yeniden tanımladık. Grev aracını tartıştık, yeniden anlamlandırdık. Yıkıcı gücünü tartıştık. Grev yaklaşımını hem işyerlerinin içine hem de dışına taşıdık.
Geçen yılın 8 Mart seferberliğine Ekim 2018'de "kalıcı huzursuzluk durumu" ilan ederek başladık. Merkezi ve yerel toplantılar yoluyla, kadına yönelik şiddet, ırkçılık ve neoliberalizm arasındaki bağlantıları vurgulayan bir söylem hazırladık. Bu seferberlik 8 Mart'ta İtalya'nın dört bir yanında grev ve mülteciler için denizde gerçekleşen gösterileriyle taçlandı.
Açıkladığımız şey politik bir grevdi: ataerkil şiddet, sömürü ve ırkçılığa karşı tüm bireysel mücadeleleri tek bir kolektif mücadeleye dönüştürmek için bütün bir toplumsal düzene karşı greve geçmek istedik. Bu büyük ve güçlü seferberlik, o sırada görevdeki Salvini-5 Yıldız hükümetine karşı da bir tepkiydi. Geçen yıl, hükümetin ırkçı ve muhafazakâr politikalarından etkilenenlere ses vermeyi başaran İtalyan feminist hareketi Non Una di Meno, radikalleşti.
Grev hazırlıkları, işyerlerindeki sendika meclislerinden okullardaki öğrenci toplantılarına kadar farklı alanlarda yapıldı. Şirketlerin sömürü politikalarına karşı grevde olan fabrikaların ve depoların önünde kurulan çadır eylemlerinde yer aldık.
İlan ettiğimiz seferberliğin kilit unsuru, grevin uluslararası boyutuydu. 8 Marttan önce ve sonra, dünyadaki birçok yer feminist mücadelenin odağı haline geldi. Bu durum kadın hareketinin yeni ve kayda değer düzeyidir. En önemli ve süren zorluk şudur: erkek şiddetini durdurmak ve mevcut neoliberal, ataerkil ve ırkçı rejimi yıkmak.
ÜÇ MÜCADELE EKSENİ: ATAERKİLLİK, IRKÇILIK VE NEOLİBERALİZM
İtalyan kadın hareketi hangi taleplerde bulundu?
Grevi politik ve feminist olarak tanımladık. Mevcut üretim ve yeniden üretim sistemini krize sokma fırsatını yakaladık. Bu nedenle birbirine bağlı üç temel eksen belirledik. Ataerkillik, ırkçılık ve neoliberalizm. Bu eksenlerde yıl boyunca çalışma yürüttük.
Göçmenlerin çalışabilmesi için oturum hakkı koşulu getiren göçmenlik yasasına karşı mücadele ettik. İşe, maaşa ve aile statüsüne bağlı olmadan koşulsuz oturum izni talep ettik. Eşit işe eşit ücret, kendi kaderini belirleyebilecek gelir hakkı gibi taleplerimiz oldu. Ayrıca, Aile Bakanlığının muhafazakâr politikalarına ve İtalya'da yaygın 'kürtaja vicdani ret' (sağlık personelinin kürtaj operasyonuna katılmayı 'etik, ahlaki ve dini' nedenlerle reddetme hakkı) nedeniyle sürekli saldırı altında olan kürtaj hakkını gündemleştirdik. Bundan dolayı kürtaj hakkını ve kendi kaderimizi tayin özgürlüğünü talep ettik.
SENDİKA YÖNETİMLERİ GREVİMİZE İNANMADI
Somut örneklere gelirsek, grev nasıl hazırlandı ve gerçekleştirildi? Grevin hangi mücadele yöntemleri, araçları kullanıldı, hangi engeller aşıldı?
Birçok sendika greve çağrı yaptı. Non Una di Meno olarak grevciler için bir dayanışma fonu toplamaya başladık. Sendikaların içinde feminist grev hakkında bir tartışma açıldı: örneğin, İtalya'daki en büyük konfederasyon sendikasının (CGIL) bir parçası olan Metal İşçileri Federasyonu (FIOM) Non Una di Meno'yu kongreleri sırasında halka açık bir tartışmaya davet ettikten sonra feminist grevin "gerçek bir grev" olmadığını ve her halükarda bunu örgütlemek için yeterli enerjinin olmadığını anlattı. Bu açıklama 8 Mart'ı zayıflatmadı. Yöneticiler inanmadı, ama birçok FIOM ve CGIL üyesi, kendi sendikalarına karşı 8 Mart grevinin siyasi ve feminist bir grev olduğunu açıklayan bir mektup imzaladı. Grevi duyurmak için fabrikalarda, okullarda ve diğer işyerlerinde toplantılara katıldık. Bazı durumlarda, şirket yöneticileri Non Una di Meno'nun işyerlerine girmesini yasakladı, ancak bu grev haberlerinin dolaşmasını engelleyemedi.
Ayrıca genellikle sendikasız olan güvencesiz ve gayri resmi işçiler 8 Mart'ta greve gitti. Ancak işten çıkarılma tehdidi altında oldukları için greve gidemeyenler, görünürlük sağlamaya, gösteriler sırasında okunan sesli veya yazılı mesajlar göndermeye davet ettik.
Erkekler greve katıldı mı?
Grevi başından itibaren "feminist" olarak adlandırdık, ama bu erkeklerin dışlandığı anlamına gelmiyordu. Şiddet yapısal ve çok yönlü olduğu için, feminist mücadele bu şiddeti tüm biçimleriyle reddeden herkesi kapsamaktadır: bu nedenle herkesi, sadece ataerkilliği değil, aynı zamanda neoliberal ve ırkçı sistemi yıkmayı hedefleyen feminist bir devrimin parçası olmaya çağırıyoruz.
'8 VE 9 MART'TA GREVE GİDECEĞİZ'
Kadın grevinin İtalya'daki kadın hareketi için nasıl bir perspektifi sunuyor, ne kazandırdı? Bu yıl için ne planlanıyor?
Geçen yılın 8 Mart'ın gücü görünürdü. İtalya'nın hem küçük kasabalarında hem büyük kentlerinde grevler ve gösteriler düzenlendi. Birçok yerde ilk kez feminist bir seferberlik yapıldı. Grev özellikle toplu taşımayı ve okulları etkiledi. Aynı zamanda fabrikaları, lojistik depolarını ve kamu sektörünün çeşitli dallarını da etkiledi. Feminist grev, birçok insan için sokaklara çıkma ve erkek şiddetine, ataerkilliğe, ırkçılığa ve sömürüye karşı öfkelerini duyurma imkanı sundu. Bu öfke dinmedi, her gün, her öldürülen ve tecavüze uğrayan kadının haberini aldığımızda büyüyor. Hala küresel bir feminist greve ihtiyacımız var. Bu yıl seferberlik tarihlerini ikiye katlayarak yeniden başlatmaya karar verdik. Bu nedenle, üretim ve yeniden üretim alanlarını kapsayan işleri görünür kılmak için, ayrıca pazar günü katılma şansı olmayan kamu ve özel sektör çalışanlarını dahil etmek için hem 8 hem de 9 Mart'ta greve gideceğiz.
FARKLILIKLARIMIZA RAĞMEN MÜCADELEMİZ BİZİ BİRLEŞTİRİYOR
Dünyadaki mevcut kadın özgürlük mücadelelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mücadele küresel çapta olmalıdır. Bu şekilde görürsek gerçek ve yaygın bir muhalefet olabiliriz. Şiddetin küresel ve yapısal karakterini biliyoruz, yaşıyoruz. Ancak buna karşı çıkan küresel bir kadın hareketi de var: Ekvador'dan Şili'ye, Polonya'dan Türkiye'ye, Hindistan'dan Bangladeş'e, Filistin'den Rojava'ya... Kadınların özgürlük mücadelesi, her türlü baskıya karşı mücadelenin temel unsuru haline geliyor. Bu nedenle sözümüz zayıf ve sınırlı olamaz. Güçlü olmalı ve sınırları aşmalıdır. Tüm mücadeleler arasındaki bağlantıları geliştirmeliyiz. İki yıl önce uluslararası kadın grevi için uluslararası konferans çağrısı yaptık. Geçen yıl Verona'da ırkçıların düzenlediği "Dünya Aile Kongresi"ne karşı yapılan büyük bir gösterinin sonunda, diğer uluslararası kolektiflerle bir toplantı düzenledik. İtalya'da uluslararası bir toplantı hazırlamaya başladık ve bunun nasıl gerçekleştirileceği hakkında fikir alışverişinde bulunduk.
Son olarak, kısa zaman önce yapılan bir tartışmanın ardından bu yıl ilk kez ve birçok Latin-Amerikan ve Avrupalıyı kapsayan feminist grev için uluslararası bir çağrı yayınlanması kararlaştırıldı. Tüm farklılıklarımıza rağmen, erkek şiddetiyle mücadelemiz bizi birleştiriyor: bu bizim yıkılmaz gücümüzdür.