26 Kasım 2024 Salı

Maraş katliamı, direniş ve tarih bilinci-2

Maraş bizimdir. Maraş'ta bu kadar kanımız akmış ve yoldaşlarımız, insanımız, değerlerimiz ve canlarımız katledilmiştir. Bunun için Maraş'ı ırkçı-faşist ve dinci zihniyete bırakmamalıyız. En azından katliamın hesabını sormak için bunu yapmalıyız. Maraş'ı sahipsiz bırakmamalıyız.
Bazı olguları soyut olmaktan çıkarıp somutlaştırmak gerekiyor. Genel bir dil kullanıyoruz. Katliamı devlet yaptı diyoruz. Ancak altını doldurmuyoruz. TSK, MİT, polis ve Kontr-gerilla işin içindedir. Kontr-gerillanın sorumlusu Faik Türün bir hafta önce Maraş'a gizlice gelip görüşmeler yapıyor. İddianame hazırlanırken Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun bir rapor gönderiyor 6. Kolordu Komutanlığı'na ve İddianame buna göre hazırlanıyor. MİT bölge sorumlusu Maraş Valisi Tahsin Soylu ve MİT merkezini katliam konusunda uyarıyor. Bunca toplumsal gelişmenin yaşandığı ve defalarca MİT'in bile uyardığı koşullarda Vali Yardımcısı Abdülkadir Aksu polisleri eğitim için Elazığ'a gönderiyor. Maraş'ın askeri birliği Kıbrıs'a gönderiliyor. Esrarengiz Yüzbaşı Mehmet Ali Çeviker silah temininde bölgededir ve ETKO davasından tutuklanmıştır. Bütün katliamlarda kullanılan ordu malı bomba ve silahların bu yüzbaşı üzerinden faşistlere ulaştığı mahkemeler ve itiraflar sonucunda sabitlenmiştir. Daha sonra JİTEM'in kurucusu olan Yüzbaşı Cem Ersever yine bölgede silah kaçakçıları ve MHP ile ilişkidedir. JİTEM'i kurduktan sonra Kürtlere dönük bütün 'faili meçhul cinayetler, kayıplar' ve Kürt işverenlerinin katliamının arkasındaki isim olduğu basında ve mahkeme kürsülerinde defalarca dile getirilmiştir.
 
MİT merkez yöneticisi Şahap Homriş ve Adana Bölge sorumlusu Nazif Abanozoğlu MİT'i ve Ecevit'i uyarmışlardır. Dolayısıyla MİT, ordu ve Ecevit hükümeti bu katliamın olacağını biliyordu ve katliamı önlemek için birşey yapmadılar. MHP bu işin içindedir. Baki Tuğ MHP merkez yöneticisidir. Abdullah Çatlı ve Muhsin Yazıcıoğlu ÜGD merkez yöneticisidirler. Ökkeş Kenger'in el yazması itirafında Çiçek Sineması'na bombayı koyduğu, ÜGD ve MHP'de toplantı yaptıkları, katliamda kimlerin görevlendirildiğini açıklamaktadır. Mustafa Yüzbaşıoğlu ölmeden önce verdiği ifadesinde kendilerini vuranı tarif ediyor ve çizelen robot resimde Abdullah Çatlı olduğu kesin olarak ortadadır. Ayrıca Çiçek Sineması'nda film oynatılırken sinemada bulunanlara ırkçı-faşist ve gerici propaganda ve ajitasyonu çekenin yine Abdullah Çatlı olduğu tanıkların ifadesinde vardır.
 
Maraş ÜGD Başkanı Mehmet Leblebici, Ökkeş Kenger, Maraşlı ülkücü faşist ve MHP İstanbul Milletvekili Mustafa Verkaya, MHP Maraş Milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş ve avukat ve ETKO yöneticisi oğlu Edip Özbaş daha sonra milletvekili olmuştur. Bunlar bir fiil katliamın sorumlusudurlar.
 
CIA'sız katliam olur mu? ABD Büyükelçiliği 1. Katibi Robert Alexander Peck katliamdan birkaç gün önce Maraş'tadır. Kıbrıs'la ilgilenen CIA ajanıdır. Çorum katliamından önce de Çorum gittiği iddia edilmektedir. ABD Büyükelçiliği 2. Katibi Endenozya'da ajanlık yapmış Christy adlı CIA ajanının da Maraş'ta olduğu dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş tarafından iddia edilmektedir. Ayrıca istihbarat ajanları tek başına hareket etmezler. Mutlaka bir ekip olarak hareket ederler. Bunun için başka ajanlarda vardır katliamın içinde ve yönetiminde.
 
20 şehirden katliama katılanlar var. 8-9 şehire cenazeler gönderilmiş. 62 Mahallenin 58'nde yargılanan katiller ve yağmacılar var. Maraş'ın 119 merkez köyünden 78'inden katliama fiilen katılan sanıklar var. Bu köylerin üçte birisi de Sünni Kürtler'den oluşmaktadır. Alevilerin, devrimci, demokrat ve CHP'li olanların evlerine işaretler konulmuş. Yüksek binaların çatılarına ağır makinalı silahlar ve keskin nişancılar yerleştirilmişlerdir. Devlet olmadan bunların buralara yerleştirilmesi mümkün değildir.
 
Tankların ve askerlerin gözlerinin önünde insanlar katlediliyor, evler yakılıyor. Kurşunla ölenlerin hepsi de göğüsten yukarı nişan alınarak ve uzun menzilli silahlarla öldürülmüşler. İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı'ya (General eskisi) subay, 'Paşam sizi severim, sayarım ama ben emri Ankara'dan alırım' diyor. Ancak emir verilmediği için askerler müdahale etmiyorlar. Bütün bunlar devlet olmadan yapılması mümkün müdür? Elbette değildir. İşte bundan dolayı bu bir devlet katliamıdır.
 
Eğer katliamların yöneticileri onurlandırılıyor ve korunuyorsa bilinki o katliamları devlet yapmıştır. 6-7 Eylül katliamı aynen Maraş ve Ermeni katliamları gibi Rum'lara dönük bir soykırımdır. Atatürk'ün evine bomba atan Oktay Engin MİT ajanı ve daha sonra emniyet müdürü ve vali yapılmıştır. Kıbrıs'ta Türklerin öldürüldüğünü açıklayan bildiriyi hazırlayan ve ardında Kanlı Pazar'da devrimcilerin katledilmesine yol açan olaylara sebep olan Orhan Birgit daha sonra CHP'de bakan olmuştur. Kontr-gerillanın bir eylemi olduğunu daha sonra ordu komutanı yapılan Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu tarafından açıklanmıştır. Bu katliamın baş sorumlularından birisi olan İsmail Kahraman meclis başkanlığına getirilmiştir. Roboski katliamının "emrini ben verdim" diyen şahıs, cumhurbaşkanı yapılmıştır. Bütün bunlar devletin katilleri ve katliamcıları ödüllendirmesi ve onurlandırması hamlesidir. Devlet bu katliamların içinde olmasa ve bunlar devlet adına bu katliamları yapmasalar devlet bunları yönetici yapar mı ve bu şekilde onurlandırır mı? Elbette hayır.
 
MARAŞ KATLİAMI VE DİRENİŞ
 
Maraş katliamında ölümsüzleşenlerin çoğunluğu mahellelerde tek tek oturduklarından gafil avlanmışlardır. Buralarda direnme şansı mümkün değildi. Katliamcıların esas hedefi Seyrantepe gecekondu mahallesi, Karamaraş ve Yürükselim mahalleleriydi. Bu mahallelerde Aleviler, Kürtler, devrimci ve demokratlar toplu halde yaşıyorlardı. Bu üç mahallede örgütsel olarak Devrimci Savaş ve Devrimci Halkın Birliği devrimci örgütlerinin ağırlığı vardı.
 
Her katliamın olduğu yerlerde mutlaka bir direniş de vardır. Katliamın yanısıra ciddi bir devrimci direnişte gösterilmiştir. Bu direnişten dolayı da katliamcılar esas amaçlarına ulaşamamışlardır.
 
Karamaraş'da Hıdıran Köyü'nün Muhtarı Mehmet Mengücek Devrimci Savaş taraftarıdır. Katliamı duyar duymaz kız kardeşinin düğününü bırakır Maraş'ta katliamcılara karşı direnişe gelir. Daha önce direnen devrimciler, çingenelerle birlikte mahalleyi savunur. Faşistlerin mahalleye girişi engellenir ve burada ölümsüzleşir. Kayseri Hava İndirme Tugayı'nda gelen komandolar katliamcılara müdahale etmezken, katliamcılara karşı direnen devrimci yoldaşımız Muhtar Mehmet Mengücek, mermileri bittiği halde helikopterle keskin nişancı tarafından havadan vurulur. Yine Karamaraş Mahallesi'nde  yoldaşımız Guro Kocamaz DHB taraftarı bir devrimcidir.Yürükselim Mahallesi'nde TKP/ML Hareketi (DHB) ve Devrimci Savaş militanları, mahallenin emekçi halkıyla birlikte barikatlar kurarlar, yiğitçe silahlı direniş gösterirler ve faşistlerin mahalleye girişi bu sayede engellenir. Bu tarihlerde Yürükselim'de 10 bin civarında insanın yaşadığını göz önünde tutmak gerekiyor. Ayrıca cenaze törenine katılanların büyük çoğunluğu Yürükselim Mahallesi‘ne sığınmışlardır. Burada ölümsüzleşenler Seyrantepe ve mahallenin etrafında yaşayanlardırlar.
 
Katliamı duyan TKP/ML Hareketi'nin (DHB) militanlarından Mithat Bozkurt, Veysel Kalkandelen ve Guro Kocamaz silahlarını alarak Alevilere, devrimcilere ve yoldaşlarına yardım etmek için gelirler. Guro Kocamaz şehre girmeyi başarırken Veysel Kalkandelen ve Mithat Bozkurt faşistlerle çatışarak ölümsüzleşirler. Mithat Bozkurt Elbistan'a yardım getirmek için giderken yolda tuzağa düşer ve vahşi işkencelerle katledilir.  Veysel Kalkandelen, bir grup devrimciyi getirip Yürükselim'e yerleştirdikten sonra yeni direnişçiler getirmek için köye dönerken arazide yolu çevrilir ve çatışarak ölümsüzleşir.
 
Halkın Kurtuluşu taraftarı yoldaşımız Musa Funda kendi evini ve ailesini bırakarak arkadaşı ve dostu Musa Suna'nın ailesine yardım etmek için gider ve burada son mermisine kadar savaşır ve burada faşistler tarafından vurularak ölümsüzleşir. Musa Suna'nın evi yakılır ve Musa Funda'nın öldüğü yerdeki külleri ailesi tarafından alınarak defin işlemi yapılır. Bu evde sağ kurtulanlar da bu direniş sayesinde kurtuldular. DSİ (Devlet Su İşleri) Müdürü Fevzi Onanç, bütün olanaklarını kullanarak kadınları ve çocukları arabalarla şehrin dışına Çiğli, Terolar Köylerine güvenli olarak ulaştırır.
 
VAROLMAK İÇİN TARİH BİLİNCİNİ KORUMAK
 
Maraş'ın tarihsel sürecinde en önemli Alevi katliamların çoğu Maraş bölgesinde gerçekleşmiştir. Bundan dolayı Maraş Aleviler için  önemli bir merkezdir. 1915-1922 yılları arasında gerçekleşen Ermeni soykırımının en kanlı ve en vahşi yüzü yine Zeytun (Bugünkü Süleymaniye Kasabası) Katliamı Maraş'ta gerçekleştirilmiştir. Yine en kitlesel sürgünler ve katledilmelerde Maraş'ta gerçekleştirilmiştir. Soykırıma ve katliamlara karşı verilen mücadeleyi sahiplenmek gerekmektedir.
 
Halen Maraş ve çevresinde kalan Alevi Kürtleri ve devrimcileri sürmek için devlet soykırım sürecine yeni bir halka ekledi. Terolar Köyü'ne getirip 40 bine yakın IŞİD zihniyetli selefi Arap'ı yerleştirdi. Beş bin dönüm araziye zorla el konularak organize sanayi bölgesi yapılarak soykırım süreci tamamlanmak istenmektedir. Çimento fabrikaları yapılmış ve petrol dolum tesisleriyle bölge boşaltılmak isteniyor.
 
Maraş bizimdir. Maraş'ta bu kadar kanımız akmış ve yoldaşlarımız, insanımız, değerlerimiz ve canlarımız katledilmiştir.Bunun için Maraş'ı ırkçı-faşist ve dinci zihniyete bırakmamalıyız. En azından katliamın hesabını sormak için bunu yapmalıyız. Maraş'ı sahipsiz bırakmamalıyız.
 
Maraş'ta kamp kuruldu ve herşey bitmiş değildir. Bu kampın kaldırılması ve topraklarımıza zorla el konulmasına, meralarımızın ve yaylalarımızın gasp edilmesine karşı mücadeleyi örgütlemek zorundayız.