22 Kasım 2024 Cuma

Leyla Güven ve 'bir asra değecek davası' olmak

Leyla Güven, hep sadeliği ve nezaketi ile dikkatimi çeken kadın devrimcilerden biridir. Şimdi de direnişin en yalın hali olan "bedeniyle direnişi" tercih etti. Amed Cezaevi'nde süren bu direnişin en yalın biçimi, hepimize aittir. Başarıya ulaşması ve Leyla Güven'in yeniden aramıza dönmesi için yapmamız gereken ne varsa yapmakla yükümlü değil miyiz?
Tarihi, erkekler kendi bildikleri gibi yazdıkları için adları çok fazla anılmasa da tarih yapıcıları arasında kadınların sayısı hiç de az değildir. Hatta kadınlar, en karanlık dönemlerde aldıkları tutumlarla buz kıran rolü oynadılar ve bedelini de ödemekten çekinmediler.
 
İspanya'da Franco diktatörlüğüne karşı direndikleri için kurşuna dizilen 13 genç kadını düşünün. 5 Ağustos 1939'da kurşuna dizilen 13 kadından biri olan 18 yaşında Virtudes Gonzalez Garcia'ydı. O'nun geriye bıraktığı mektubunda yer alan "Beni suçlu olduğum için değil sadece ölmeye değer bir fikre sahip olduğum için öldürecekler" sözü, neden kurşuna dizildikleri sorusunun yanıtını tüm netliği ile vermiyor mu?
 
Dominik Cumhuriyeti'nde Trujillo diktatörlüğüne karşı direndikleri için 25 Kasım 1960 tarihinde tecavüz edilerek katledilen Patria, Minerva ve Maria Terasa Mirabel kız kardeşler de "ölmeye değer bir fikre sahip oldukları" için katledilmediler mi? Onların sahip olduğu ve erkek iktidarların ölesiye korktuğu özgürlük ve eşitlik fikrini bugün dünya üzerinde milyonlarca kadın taşıyor ve Mirabel kız kardeşlerin ayak izlerini takip ediyor.
 
68 yıl sonra bugün Türkiye ve Kürdistan'da kadın devrimciler hapsediliyorlar, katlediliyorlar. Sebahat Tuncel'in, Gültan Kışanak'ın ve Figen Yüksekdağ'ın "suçu"; Saray faşizmine biat etmedikleri için rehin tutulduklarını dünya alem biliyor. Yüksekdağ'ın 24 Eylül'deki duruşmada 6-8 Ekim Kobanê serhildanına ilişkin yaptığı savunma tarihe kadınlar adına bıraktığı bir izdir. Yüksekdağ mahkeme salonunda Kobanê serhildanı için "6-8 Ekim, komplocu güçler ve siyasi iktidar tarafından provoke edilmeseydi tarihin gördüğü en önemli vicdani sivil hareketlerinden birisiydi" demişti. 4 Kasım 2016 günü tutuklandıktan aylar sonra çıkarıldığı ilk duruşmasında ise tarihe şu notu düştü: "Emin olun birkaç ömrüm daha olsa aynı şeyleri yeniden yaparım. Yeter ki, bir asra değecek bir davamız olsun. Bizim bir asra değecek davamız var. O da barış ve demokrasi davasıdır."
 
Saray faşizminin biat etmediği ve "bir asra değecek davası" olduğu için bedel ödettiği kadınlardan biri de Leyla Güven'dir. DTK Eşbaşkanı Güven, Türk devletinin Efrîn'e yönelik işgaline karşı çıktığı 31 Ocak 2018 tarihinde hapsedildi. 24 Haziran'da Hakkari milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmedi. Mahkeme, önce tahliyesi yönünde karar verdi ancak devreye Saray faşizminin eli girince durum değişti.
 
Leyla Güven, 8 Kasım'dan bu yana süresiz dönüşümsüz açlık grevinde. Adeta kendi bedeniyle, Saray faşizminin karanlığına karşı bir yol açmaya çalışıyor.
 
Eyleminin nedenini 8 Kasım tarihli mektubundan aktarırsak; "Bu gün açısından Türkiye toplumunun içinde bulunduğu tüm toplumsal sorunların çözüm aktörünün Sayın Öcalan olduğu herkesçe bilinmektedir. Sayın Öcalan 2015 yılından beri ne aile ne de avukatları ile görüştürülmüyor. Ağır tecrit koşullarında tutulan Sayın Öcalan'ın Türkiye toplumunun barışını sağlayacak bir misyona sahip olduğunu vurgulamak istiyorum. Ayrıca misyonunun ve rolünü yerine getirebilecek koşulların ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde sağlaması gerekmektedir. Bu nedenlerden dolayı ben özgür irademle Sayın Öcalan ile görüşme sağlanıncaya kadar süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladığımı belirtiyorum." O hayatında kendi devrimini yapmış bir kadın. Gültan Kışanak'ın "Kürt Siyasetinin Mor Rengi" kitabından aktarırsak; 2001 yılında parti çalışmalarına profesyonel olarak katılma kararı alması tam bir özgürleşme eylemiydi. "Kadın devrimi" dediğimiz şey tam da budur. O kutsal eşiği aşarak evi tamamen geride bırakıp, özgür bir yaşamın peşine düşmek ve gereklerini yerine getirmek.
 
Güven, 2004 yılında Adana'da Küçük Dikili Belediyesi'ne belediye başkanı seçildiğinde, kadın özgürlük mücadelesinin çizgisine olan bağlılığını pratik olarak da gösterir. Genel İş Sendikası ile belediyenin yaptığı toplu sözleşme bu pratiğe örnektir. Erkeklikle mücadele anlamına gelen şu maddeler sözleşmede yer alır: "Eşinin üzerine kuma getiren, ikinci evlilik yapan personel tazminatsız işten çıkarılır. Eşine şiddet uygulayan personelin maaşı eşine verilir. Kız çocuklarını okula göndermeyen personelin erkek çocuğuna verilen eğitim yardımı kesilir. Belediye çalışanları Newroz ve 8 Mart'ta ücretli izinli sayılır."17 yaşında ailesi tarafından görücü usulüyle kuzeniyle evlendirilen Leyla'dan bir Leyla Güven yarattı. Ve şimdi direnişi ile tüm kadınlara güven veriyor.
 
Leyla Güven, hep sadeliği ve nezaketi ile dikkatimi çeken kadın devrimcilerden biridir. Şimdi de direnişin en yalın hali olan "bedeniyle direnişi" tercih etti. Amed Cezaevi'nde süren bu direnişin en yalın biçimi, hepimize aittir. Başarıya ulaşması ve Leyla Güven'in yeniden aramıza dönmesi için yapmamız gereken ne varsa yapmakla yükümlü değil miyiz?
 
Başka söze gerek var mı?