22 Kasım 2024 Cuma

Kürt-Arap halklarının ittifakının anlamı

Kürt-Arap halklarının direniş ortaklığı, hem Rojava devriminin hem de Ortadoğu devriminin geleceği bakımından stratejik önemde. Çok açık ki, devrimin geleceğini belirleyen temel unsurlardan biri, hem Kuzey ve Doğu Suriye?deki hem de genel olarak Suriye?deki Arap halkının tutumu olacak.
Trump yönetiminin, Kuzey Suriye’deki ABD askerlerini çekme kararının ardından olasılıklar, beklentiler üzerine çokça yazıldı, çizildi. Çok açık ki, her emperyalist güç ve işbirlikçisi sömürgeci devletler, Rojava devrimini “hizaya getirmek”, devrimin öncü gücü Kürt halkını ve siyasi/askeri örgütlerini “terbiye etmek” istiyor. Rusya, Türk devletinin saldırılarını, devrimi zayıflatarak, Suriye rejiminin dayatmalarını kabullenmesinin aracı olarak kullanıyor. Eğer Kuzey ve Doğu Suriye Federasyonu ile Suriye rejimi arasında bir müzakere masası kurulduğunda –ki bu küçük bir ihtimal değil- devrim güçlerinin “eli zayıflamış” olarak masaya oturmasını sağlamayı amaçlıyor. ABD ise devrimin, “halkçı ve komünal” özünü boşaltmak için çeşitli dayatmalarda bulunuyor. Şimdi de, Rojava’yı “Dediğimizi yapmazsanız, böyle Türk devletinin saldırıları ile baş başa kalırsınız” diyerek tehdit ediyor.
 
20. yüzyıl emperyalistlerin ve sömürgeci devletlerin, halkları böldüklerine, birbirine düşman ettiklerine, bu sayede despotik, gerici ve faşist iktidarlarını ve sömürü düzenlerini sürdürdüklerine tanıklık etti. Her yerde halkları birbirlerine karşı düşmanlaştırdılar. Ortadoğu ise bu politikalarını en çok uyguladıkları bir coğrafyaydı. Kürt halkı ise adeta “kaynayan kazan” olan Ortadoğu’da Rojava devrimi ile halkların bu “makus talihi”ni tersine çevirmeyi başardı.
 
Rojava, dört parça Kürdistan’ın batı parçası. Kürt halkı, Rojava’da iktidarı aldı ancak ulus egemenlikçi bir iktidar kurmadı. Değişik ulusların, halkların demokratik ve devrimci güven ve işbirliğine dayalı bir sistem inşa etti. Halkların tam hak eşitliğine dayalı bu özerk demokratik sistemin inşası aynı zamanda Rojava devriminin de güvencesiydi.
 
Rojava devrimi, ilk toplumsal sözleşmesinden bu yana kendini “demokratik Suriye”nin bir parçası olarak tanımladı. Rojava modeli, tüm Suriye’ye yönelik bir model olarak kabul edildi. Sadece Suriye’de değil, dinsel ve ulusal farklılıkların, emperyalistler ve sömürgeci devletler tarafından bir çatışma nedeni haline getirildiği Ortadoğu coğrafyasında çatışmalara son vererek halkların bir arada yaşayacağı bir modeldir bu.
 
Bu nedenle Rojava devrimi ancak kendi amaçlarını ve ilkelerini diğer halklara taşıyarak ayakta kalabilirdi. Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt-Arap halk ittifakının gelişmesi, Rojava demokratik devriminin derinleşmesi, yayılması, bölge için model güç ve niteliğinin büyümesi anlamına gelir.
 
Bu Kürdistan’ın herhangi bir parçasındaki devrimci gelişmenin o “ülke” ve bölge devrimiyle bağını gösterir. Devrim yayılırken nasıl Kürt-Arap halkları ittifakına dayandıysa devrimin savunması da ancak halkların ittifakıyla, kaderlerini ve geleceklerini birleştirmesiyle mümkün olabilir.
 
Kürt-Arap halklarının direniş ortaklığı, hem Rojava devriminin hem de Ortadoğu devriminin geleceği bakımından stratejik önemde. Çok açık ki, devrimin geleceğini belirleyen temel unsurlardan biri, hem Kuzey ve Doğu Suriye’deki hem de genel olarak Suriye’deki Arap halkının tutumu olacak. Arap halkının devrimle birlikte “tam hak eşitliğine dayalı” inşa ettiği yeni yaşamının yanı sıra devrimin bir bileşeni olarak kalması, olası bir Şam’la müzakere sürecinde, Kuzey ve Doğu Suriye’nin geleceğini güvenceleyen bir faktör olacak. Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimi için Türk ve Kürt halklarının direniş ortaklığı ne kadar hayati önemdeyse, Kuzey ve Doğu Suriye’de de Arap ve Kürt halkları için aynı durum geçerli. Bu nedenle, her iki halkın içerisindeki “direniş yoldaşlığı” duygusunu daha da çok güçlendirmek önemli. Bunun için elbette Rojava devrimi çok güçlü bir zemin sundu, sunuyor. Arap ile Kürt gençlerinin kanları birbirine karıştı. Özellikle Rakka’nın DAİŞ işgalinden kurtarılması operasyonun başladığı andan itibaren Arap halkının evlatları sürekli savaş cephesinde oldular, yüzlerce şehit verdiler. Geçtiğimiz günlerde bir Arap savaşçısı, Deyr ez Zor’da DAİŞ çetelerine karşı yürütülen savaşta ölümsüzleşti. Arap savaşçı Qendil Serêkanîyê, MLKP’nin öncülüğünde Arap halkından savaşçılardan kurulan Alişer Deniz Tugayı savaşçılarından biriydi. Türkiye’den de Rojava devrimine katılan Arap halkından devrimcilerin emeği çoktur. Savunmadan sağlık alanına kadar pek çok alanda çalıştılar, kendilerini adadılar. Örneğin Til Abyad’ı özgürleştirme hamlesinde ölümsüzleşen MLKP savaşçısı Halil Aksakal, Efrîn savunmasında ölümsüzleşen BÖG savaşçısı Görkem Tuğal Arap halkından gençlerdi.
 
Onların eylemleriyle gösterdikleri “direniş yoldaşlığı”nı büyütme görevi ise bugün siyasi öznelerin omuzlarında.