19 Eylül 2024 Perşembe

Kürdistan referandumu zamansız mıydı?- Arif Çelebi

Ortada yalnızca yıkıntı yok, pas tutmuş Başûr isyancı geleneğinin yeniden dirilişi var. Emperyalistlerle, Türkiye ile iş tutarak, onlara güvenerek ilerleyeceğini sanan Barzani'nin "anlaşıldı ki Kürt halkının tek dostu kendisi ve dağlardır" sözü, referandumun öne çıkarılması gereken asıl sonucudur.

Başûr'daki referandumun ardından yaşananlar, Kerkük dahil pek çok Kürdistan yerleşim biriminin işgal edilmesi referandumun zamanlamasının yanlış olduğuna dair tartışmaları alevlendirdi. "Yanlış hesap Bağdat'tan döndü" sözü havada uçuşuyor. Emperyalistleri, sömürgecileri bir yana bırakın, Kürt yurtseverinden Türkiye solcusuna "biz demiştik" diyenlerden geçilmiyor ortalık.
Gazeteci Necmettin Salaz da bunlardan biri.

ETHA editörü Arzu Demir'in sorularını yanıtlayan Salaz, özetle "referandum zamansızdı, ABD'ye çok güvendiler, güney yönetimi iktidarını sürdürebilmek için bir bağımsızlık tartışması başlattı, bu kadar küçük bölgede emperyalizme karşı iş yapanlar yeniliyor, kimseye hain dememek lazım, Barzani'ye yapılmış bu operasyon aynı zamanda bir Erdoğan operasyonudur, yeniden sömürge olduk" diyor. Onun, referandumdan çıkardığı sonuçlar bunlar. Yalnızca olumsuzlukları görüyor, umutsuzluk akıyor sözlerinden.

Bu iddiaları tek tek ele alalım

1- Irak Anayasası'na göre Kerkük ve diğer "tartışmalı" bölgelerde en geç 2007'ye kadar referandum yapılmalıydı. Gerçekleşmedi. Irak Hükümeti her seferinde bundan kaçındı ve sonunda bu maddenin artık kadük (geçersiz) olduğunu söyledi. Irak, petrol gelirlerinin yüzde 17'sini Kürdistan bölgesine vermeyi taahhüt etmişti, bunu yerine getirmemeye başladı. Peşmerge maaşlarının Irak merkezi bütçesinden karşılanması gerekiyordu, bütçe yetersizliği gerekçe gösterilerek bu da ödenmiyordu. Irak hükümeti kaç yıldır bu konuları Kürdistan hükümetiyle müzakere etmeye yanaşmıyordu.

Diğer yandan, Irak hükümeti Haşdi Şabi adı altında yüz bini aşkın kişiden oluşan modern silahlarla donatılmış, hükümete bağlı yeni bir askeri güç oluşturdu. IŞİD'in yenilgiye uğratılmasının ardından bu yeni güce dayanarak Irak hükümetinin Başûr Kürdistan'ının meşru taleplerini bu kez askeri baskı ve tehditle reddedeceği açıktı. Irak hükümeti, Kürdistan yönetimini oyalayarak zaman kazanma derdindeydi. 16 Ekim'deki saldırı önceden hazırlanmış bir plan olduğunu gösterdi.

Bu koşullar altında Başûr yönetimi ya ileri bir hamle yaparak karşı planı bozacak ya da olan bitene sessizce boyun eğecekti. Bu şartlar altında büyük risklere karşı ileri bir hamle yapmak doğruydu. Çünkü mevcut durum sürdürülemezdi.

Kürtler için "uygun bir zaman" hiç olmadı, bugünkü şartlar sürdükçe de olmayacak. Bakûr'daki Koçgiri, Şeyh Sait, Ağrı, Dersim ayaklanmaları; Rojhılat'taki Simko; Başûr'daki Berzenci ve Mustafa Barzani ayaklanmalarının hangisinin zamanı uygundu? Sonuçta hepsi de soykırıma varan katliamlarla, sürgünlerle bastırıldı.

Kürtler bugüne kadar ulusal bağımsızlığı elde edemediler ama ayaklanmalar ve direnişlerle ulusal varlıklarını yaşattılar ve ulusal bilinçlerini ürettiler.
Başûr Kürtleri, emperyalistler ve sömürgecilerin bütün tehditlerine karşı referandumu gerçekleştirerek boyun eğmezliklerini bir kez daha gösterdi. Kürtlerin yüzde 93'ü özgürlükten ve bağımsızlıktan yana olduklarını dünyaya haykırdı.

Ortadoğu'daki yüzyıllık statükonun yıkılmakta olduğu bir süreçte bağımsızlık referandumu hiç de zamansız değildi.

Emperyalistlerin yönetememe krizinin derinleştiği, bölgesel güçlerin hegemonya mücadelesinin kızıştığı, sınırların silikleştiği bir ortamda referandum yapılmayacaktı da ne zaman yapılacaktı? Suriye ve Irak en zayıf oldukları zamanda bile referanduma karşı düşmanca tutum alırken, Türkiye ve İran hangi "uygun zaman"da referanduma onay verecekti? Emperyalist ABD, İngiltere, Almanya, Fransa IŞİD'e karşı savaşta Kürtlere bu kadar ihtiyaç duydukları bir anda bile referanduma karşı birleştilerse, ne zaman referandumu destekleyeceklerdi?

Referandumu zamansız bulanlar gerçekte referanduma karşı çıkmaktadırlar.

2- Gelelim "ABD'ye çok güvendiler" meselesine.

ABD'ye güvendiler ama bunun öyle "çok güven" olmadığı da ortada. ABD başından itibaren referandumu zamansız bulduğunu açıkladı ve ertelenmesini istedi. Referandumdan bir kaç gün önce ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Barzani'ye hitaben yazdığı mektupta, referandumdan vazgeçilmesi halinde Irak devleti ile yaşanan sorunların çözümü için federasyon, konfederasyon dahil konuları müzakere etmeye aracı olmayı ABD devleti adına söz vermişti. Kürdistan yönetimi, somut bir taahhüt içermediği için bu öneriyi reddetti. ABD'ye "çok güven" olsaydı böyle bir teklifin üzerine atlarlardı. Ne ki, bu teklifin bir oyalamadan ibaret olduğu açıktı. ABD, Başûr'un bağımsızlık yoluna girmesi halinde Ortadoğu'nun darmaduman olacağının farkında. Olası bir Kürt devleti, sömürgeci dört devlet için bir beka (var olma yok olma) sorunu. Emperyalistler ve dünya tekelleri de böyle bir adımın yaratacağı kaostan ürküntüye kapılıyor. Böyle bir kargaşadan büyük devrimci çıkışlar da IŞİD gibi tarihin derinliklerine inişler de mümkün. N. Salaz gibi solcular, dar görüşlülükleriyle bu durumu anlayamıyorlar. Bu kadar küçük bir bölgede emperyalizme karşı bir şey yapılamayacağını düşünüyorlar. Emperyalist küreselleşmeyi, kapitalizmin varoluşsal krizini analiz edemedikleri için "geçmiş" dönemin fikirleri ile bugünü açıklamaya çalışıyorlar. Ne kriz içindeki emperyalizmin zayıflığını ne küçük hamlelerin büyük fırtınalara yol açabileceğini ne de bu hamlelerin onu yapanların niyetinden bağımsız olarak nesnel devrimci sonuçlar üretebileceğini kavrayabiliyorlar.

Referandum tam da böyle bir sonuç yaratmadı mı? Başûr ve tüm Kürdistan halkı, ne emperyalistlere ne bölge devletlerine güvenerek adım atamayacaklarının dersini almadı mı? Mevcut siyasi ve iktisadi düzenin sürdürülemez olduğunu görmediler mi? İçte ve dışta Kürtlerin devrimci demokratik birliğinin sağlanması gerektiği bilinçlere kazınmadı mı? Bu nesnel koşulların nasıl değerlendirileceği, bu bilincin nasıl örgütleneceği devimci iradenin konusudur.

3- Bağımsızlık tartışmasının güney yönetiminin iktidarını sürdürmek için başlattığı iddiası da sağlam zemine oturmuyor.

Yukarıda sözü edilen Tillerson'un mektubunda referandumdan vazgeçilmesi halinde Barzani'ye tam destek verileceği taahhüt edilmişti. Salt siyasal iktidarını sürdürmek isteyen biri için bu büyük fırsattı. Barzani bunu kabul etmedi. Riski göze aldı. Barzani ve ailesinin bir burjuva olduğu, Başûr'da oligarşik bir yönetim kurdukları biliniyor. Fakat ulusal meselelere salt bireysel siyasal istikbal açısından bakılamaz. Meseleyi böyle açıklamak, ulusal sorunu sıradan bir siyasal istikbal sorununa indirgemek olur. Barzaniler bir burjuva olarak elbette siyasal çıkar peşinde koşacaktır fakat ulusal çıkar burjuvaların tek tek siyasal çıkarlarının üstünde burjuva sınıfın genel siyasal çıkarlarının bir ifadesidir. Burjuva sınıfın siyasal önderliği böyle oluşur. Barzani babası gibi böyle bir önderlik iddiasındaydı, bir fırsatı değerlendirmek istedi. Bunu bir oldu bittiye getirdiği, parlamentoyu, diğer parçalardaki Kürtleri sürece katmadığı, ulusal kongreye katılarak bir kolektif ulusal irade oluşturmadığı için en şiddetli biçimde eleştirilmelidir. Ne ki, bunları salt siyasal çıkarla açıklamak yanlış olur.

Bireysel siyasal çıkarlarını ulusal çıkarlardan üstün tutanlara "ulusal hain" deniyor. Nitekim N. Salaz, "kimseye hain dememek lazım" dese de ortada "hainler" var. Referandumdan daha bir gün önce KDP ve YNK Kerkük'ün savunulması için hazırlıkların tamam olduğunu açıklarken, aynı gün YNK içinde bir grup Irak devleti ve Haşdi Şabi ile Kerkük'ten çekilmek üzere anlaşma imzalıyorlar. Referandum sonuçlarının bu kadar ağır yaşanmasının en büyük nedeni, referandumun yapılması ya da zamansızlığı değil, bu iç ihanettir.

4- Buradan da anlaşılır ki, asıl sorun Başûr'da bir ulusal birliğin olmamasıdır. Gerçekte orada Hewler ve Süleymaniye merkezli özerk iki Kürt devleti vardır. Bu devletler iki parti tarafından yönetilmektedir, dolayısıyla federe devlet de ordu da bir ulusal devlet ya da ulusal ordu değil, parti devleti ve ordusudur. Başûr'u zayıf kılan budur. Birleşik bir ulusal önderlik yaratılamaması Kürtlerin tarihten gelen sorunudur. Referandumun değil bunun üzerine gidilmesi gerekir. Bu tartışılmaya başlandığında ortaya çıkacaktır ki, Kürtleri burjuva önderliklerden kurtararak devrimci demokratik bir ulusal önderlik altında birleştirmek günün çözülmesi gereken başlıca sorunudur. Referandumun zamansızlığı ya da yanlışlığını tartışmak kendi ayağımıza kurşun sıkmak olur. Kürtler, tarihlerinde ilk kez özgür ve demokratik bir halk oylaması ile bağımsızlıktan yana irade beyanında bulundu. Bunu karalamanın, saldırılar karşısında ağlaşmanın bir manası yok, bu emperyalistlerin ve sömürgecilerin propagandasına gelmek olur. Kürtlerin tüm dünyayı karşısına almak pahasına referandumda ısrar etmesi dünyanın mazlum halkalarına ilham ve güç verdi. Öne çıkarılması gereken yanlardan biri de bu.

5- Barzani'ye yapılan operasyonun Erdoğan'a yapıldığı iddiası ise tamamen spekülatif. Erdoğan referandumdan önce de bir operasyona tabiydi. N. Salaz, Kürt sorununun emperyalistler nezdinde Erdoğan sorunundan büyük olduğunun ayırdında değil. ABD, İran'la düşman ama Kürtlere "ayağını denk al" demek için İran'ın Irak devleti eliyle Kürtlere saldırısını destekledi. Erdoğan'la sorunları ne denli büyük olursa olsun ABD emperyalist çıkarlarını esas alır. Erdoğan gittiğinde Türkiye kalmaya devam eder ama Başûr'da Kürdistan kurulduğunda, ortada ne Türkiye ne Irak ne Suriye ne de İran kalmayabilir. Bu kaostan kimin karlı çıkacağı belirsizdir. Bu, yönetilemez bir kaostur. ABD bu duruma izin vermemek için en düşmanıyla bile taktik ittifaka girebilir.

6- Referandum sonrası yeniden sömürge olduk diyor, N. Salaz. Mutlu mesut yuvamızda gül gibi geçinip gidiyorduk, referandum her şeyi berbat etti demeye getiriyor. Başûr Kürdistan'ı mevcut konumunu sürdüremezdi. Türkiye ve İran onu kendi mali ekonomik sömürgesi, bölgesel hegemonya mücadelesinin siyasi aparatı yapmak istiyordu. Dahası, her ikisi de bu yolda mesafe katetmişti. Irak, biraz güç topladığında Kürdistan'ın "tartışmalı" bölgelerini işgal etmek için harekete geçecekti. Başûr, iktisadi ve siyasi kriz içindeydi. Mevcut hal sürdürülemezdi. Bazı bakımlardan gerileme olduğu açık. Fakat mevcut çürümüş burjuva oligarşik yapı ile daha fazla yürünemezdi. Ortada yalnızca yıkıntı yok, pas tutmuş Başûr isyancı geleneğinin yeniden dirilişi var. Emperyalistlerle, Türkiye ile iş tutarak, onlara güvenerek ilerleyeceğini sanan Barzani'nin "anlaşıldı ki Kürt halkının tek dostu kendisi ve dağlardır" sözü, referandumun öne çıkarılması gereken asıl sonucudur.