2 Ekim 2024 Çarşamba

Kobanê davası görülüyor

Kobanê davasında savunma yapan Ayla Akat Ata, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik emperyalist savaşını değerlendirdi. "Olan halklara oluyor" diyen Ata, "Savaşan güçlerin vatandaşı olduğu ülkeler değil tüm dünya halklarının, küresel şiddete karşı ortak irade, söylem ve beyana ihtiyaç var. Dünyayı şu anda savaşa kitlenmiş lider kadroları yönetiyor" ifadelerini kullandı.

IŞİD'in Kobanê'ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 22'si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê davasının 10. duruşması, Sincan Hapishane Kampüsü'ndeki salonda başladı.

Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmada, Sincan Hapishanesi'nde tutsak siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı hapishanelerde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Çok sayıda avukatın katıldığı duruşma salonunda, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Keskin Bayındır ve Saliha Aydemir de yer aldı.

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada mahkeme başkanı, dosyaya eklenen evrakları okudu. Aysel Tuğluk hakkında verilen ATK raporu da dosyaya eklendi. 

'AİHM'İN İHLAL KARARI VAR'
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Aysel Tuğluk'un avukatı Serdar Çelebi, müvekkilinin tutuklu olduğu dönem içerisinde hapishanede yaşadığı bazı sıkıntılar ve rahatsızlıklar olduğunu, bundan dolayı hastaneye gitmek zorunda kaldığını belirterek, "2021'nin başında hastaneye sevki yapıldı. Oradaki bir dizi tetkik ve incelemelerin sonucunda Demans hastalığı teşhisi konuldu. Bunun üzerine infazın geri bırakılması ve tahliyesi talebinde bulunduk, ancak geri dönüş alamadık. İnfazın geri bırakılması belli koşullara bağlı. ATK'nin onayına bağlı, biz de biliyoruz, ancak bunun bir tahliye gerekçesi yapılmamasına dair AİHM'in ihlal kararı var" dedi.

ATK'nin raporunun sorgulanması gerektiğini söyleyen Çelebi, bu nedenle alternatif raporlar aldıklarını ifade etti. Demans hastalığının hapishanede tedavisinin mümkün olmadığını ve savunmasını bile yapamayacağını belirten Çelebi, kendi talepleri sonucunda Kocaeli Hapishanesi'ne bir müzekkere yazıldığını aktardı.

Çelebi, bu müzekkerenin üzerine Tuğluk'un hastaneye sevk edildiğini hatırlatarak, "Hastanede yazılan raporda, güncel sorulan sorulara kısmen yanıt verebildiğini ve Demans'ın sabit olduğu belirtildi, ancak son karar ATK'ye bırakılarak sevk edildi. ATK'den sağlık durumuna dair bilgi almak istedik, ancak kurum sadece iddianameden kopyala yapıştır yazı yazmış. Raporun nasıl düzenlendiği çok açık. Sonuç kısmı, ara karara cevap vermese de, içeriğinde Tuğluk'un sağlık sorunlarıyla ilgili bazı testler, gözlem ve tespitler var. Kişinin dikkat alanında daralma olması nedeniyle yapılan testlerde anlık sözel fonksiyonlarının ve soyutlama becerisinin zayıf olduğu kaydedilmiş. Bu tespitlere rağmen savunma almak konusunda ısrarcı mısınız? Biz savunma yapamayacağımızı söyledik. Bu nedenle tahliye talebimizi yineliyoruz" diye konuştu.


'RAPORDA TEK BİR NÖROLOG İMZASI YOK'
Demans hastalığının uzmanlık alanı nöroloji olmasına rağmen raporda tek bir nörolog imzası olmadığını aktaran Çelebi, rapordaki tüm imzaların psikiyatristlere ait olduğunu belirtti. Müvekkilin insan onuruna uygun bir biçimde yapmış oldukları tahliye taleplerinin reddedildiğini söyleyen Çelebi, Tuğluk'un hastalığının ilerlediğini ve söz konusu hastaneye sevkinin şart olduğunu ifade etti.

Çelebi'nin ardından savunma yapan Ayla Akat Ata, bu yargılamanın tarafları olduğunu, dosyada yargılanan herhangi birine söz verilmesi gerektiğini belirtti. Kendisinden önce SEGBİS ile Kocaeli'nden bağlanan siyasetçilerin söz istediğini söyleyen Ata, mahkemenin önce kendisine söz vermesine tepki gösterdi ve sözün Kocaeli'ndeki siyasetçilere verilmesini talep etti. Ancak mahkeme, bu talebi reddetti.

'ŞUBAT DARBESİ İKTİDARDA OLAN PARTİYİ DOĞURDU'
Konuşmasına 28 Şubat gününün önemine vurgu yapan Ata, "28 Şubat deyince aklımıza iki şey geliyor. Birincisi post-modern diye nitelendirilen darbe. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı tarafından ise 'Silahlı kuvvetler değil silahsız kuvvetler tarafından hükümetin düşürülmesi' tanımı yapıldı. Ben her iki tanıma da katılıyorum. Bunun bir de öncesi var. Çıkan bir yazı var. 1968'de Necmettin Erbakan'ın Başbakan olacağına dair bir yazı vardı, nitekim gerçekten Başbakan oldu. Önce koalisyon kuramadılar. Daha sonra bu koalisyon daha sonra Refah Yol Hareketi adıyla kuruldu. Necmettin Erbakan'ın Müslüman ülkelere yaptığı ziyaretler vardı. Bu ziyaretler devam ederken Necmettin Erbakan'ın 'Millileşme' kavramına katkıda bulunduğu söylenir. Müslüman ülkeler arasında dolar yerine dinarla ticaret olabileceği yönünde bir belirlemesi var. Bu ziyaretler sürerken Ankara'da farkı bir gündem de var. Şeriat gündemi var. Şu anda AKP'yi doğuran süreç bu post/modern darbedir. Bir darbe 20 yıldır iktidarda olan bir partiyi doğurdu ve siyasi kimliğini oluşturdu" ifadelerini kullandı.

Darbelere karşı olduklarının altını çizen Ata, 28 Şubat 2015'teki Dolmabahçe Mutabakatı olarak anılan deklarasyonu hatırlattı. Ata, Mutabakat'ta ilk maddede demokratik siyasetin vurgusu yaptığını ifade etti ve şu an demokratik siyaset yapamadıklarını, engellendiklerini söyledi. Ata, "Yaşadığımız sorunlar Türkiye'nin her yerinde açığa çıkan sorunlar değil. Benim dilim yasaklanıyor. Diyarbakır'dan kalkan her uçak panik yaratır. Bizim gerekçelerimizle ülkenin batısının hissettiği gerekçeler aynı değil. Medyanın kapısı bize kapalı. Bizim neler yaşadığımızı bilmiyorlar. Ciddi bir yanlış söylem kamuoyuna pompalanıyor. Özgür yurttaşlar olmak istiyoruz. Türkiye sınırları içinde kendimi bir Kürt olarak ifade etmek istiyorum. Devlet kendisini nasıl ifade edecek" diye konuştu.

'ORTADOĞU HER ZAMANKİ GİBİ ÇATIŞMALARIN MERKEZİ'
Son olarak mutabakatın yeni anayasayla ilgili olan son maddesini hatırlatan Ata, "Yeni bir anayasa noktasında herkes hemfikir. Türkiye değişti ancak anayasa değişmedi. Sistem her yerinden error veriyor. Bu 10 maddenin ne kadar önemli olduğunu belirtmek isterim. Meclis'ten geçmese de sadece deklarasyon olarak kalsa da önemli" diye ifade etti.

Ukrayna'da yaşanan emperyalist savaşa dikkat çeken Ata, 20'nci yüzyılda iki tane büyük savaş yaşandığını, petrolün bulunmasıyla da Arap ülkelerinin etkilendiğini söyledi. Ata, şöyle konuştu: "Ortadoğu her zamanki gibi çatışmaların merkezi oldu ve işgal süreçleri yaşandı. Ortadoğu'daki sınırların cetvelle çizildiğini söylemek artık zor değil. Türkiye, Irak ve Suriye sınırları hariç. Egemenler çıkarlarını gözetecekler. Rusya kendi toprağı olduğunu düşündüğü için Ukrayna'ya girdiğini söylüyor, ABD Irak'a girdiğinde güya demokrasi götüreceğini söylemişti. Batı İsrail'in varlığıyla Ortadoğu'daki bütün tansiyonu elinde tutabiliyor. Ukrayna savaşı eksenli değerlendirmelere baktığımızda söylemler değişiyor, ifadeler değişiyor. Medyanın manipülasyonunu görebiliyoruz. Sovyetlerin yıkılmasının ardından kurulan düzen, coğrafyanın gerçekliliğiyle uyuşmuyordu. Sorunların kaynağı burada yatıyor. Rusya bu yüzden böyle fütursuz saldırıyor. Rusya'yı değerlendirdiğimizde aslında Putin'i değerlendiriyoruz, eski bir KGB ajanı. Kendisini yeni Rusya'nın kurucusu olarak görüyor. Bütün dünyanın gözü önünde savunma amaçlı yapıldığını belirttiği bir saldırı başlattı."

'OLAN HALKLARA OLDU'
"Ukrayna'da sadece Ukrayna halkı yaşamıyor" diyen Ata, Rusya'nın psikolojik savaş yöntemini benimsediğini söyledi. Elon Musk'ın Ukrayna halkının internetsiz kalmayacağını belirten açıklamasını hatırlatan Ata, parası olanın değil insani değerlerin önemli olması gerektiğini ifade etti. Ata, "Kimse Rusya'nın gireceğine inanmıyordu ama ABD 'Rusya girecek' dedi. Egemenler bunu biliyor ve yönlendiriyor. Olan ise halklara oluyor. Yaptırımlar uygulandı Rusya açısından bir sonuç çıkarmayacağı belli. Birilerinin karar verdiği, birilerinin ise sadece maruz kaldığı süreçleri yaşıyoruz" dedi.

'DÜNYAYI SAVAŞA KİTLENMİŞ LİDER KADROLAR YÖNETİYOR'
Bugün Belarus'ta başlayan görüşmelere dair, "Umarım halklara yarayacak bir sonuç çıkar" diye ifade eden ve savaşın ne olduğunu çok iyi bildiğini söyleyen Ata, "Savaşan güçlerin vatandaşı olduğu ülkeler değil tüm dünya halklarının, küresel şiddete karşı ortak irade, söylem ve beyana ihtiyaç var. Dünyayı şu anda savaşa kitlenmiş lider kadroları yönetiyor" ifadelerini kullandı.

Duruşma verilen aranın ardından devam edecek.