'Kırıklar Hapishanesi'ndeki sağlık çalışanları tutsakların sağlık dosyalarını dahi okumuyor'
Siyasi tutsaklara ve yakınlarına yönelik saldırılar sürüyor. Kırıklar'dan gönderdiği mektubundan maruz kaldıkları hak gasplarını aktaran siyasi tutsak Aydın Akyüz, yüzlerce disiplin soruşturması açıldığını, hapishane idaresinin görüşe gelenlere eziyet ettiğini kaydetti. Hapishanede çalışan sağlık çalışanlarının ciddiyetsiz davrandığını, tutsakların sağlık dosyasını dahi okumadığını aktaran Akyüz, şikayetlerinin dikkate alınmadığını kaydetti.
İzmir'de bulunan Kırıklar 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde tutsak Aydın Akyüz, maruz kaldıkları hak ihlallerine ilişkin ajansımıza bir mektup yolladı. Tutsaklara yönelik hak ihlallerini aktardığı mektupları nedeniyle hakkında hücre cezası gerektiren üç soruşturmanın suç duyurusu sonrası "sehven" olduğu söylenerek iptal edildiğini belirten Akyüz, "Üç Kürt yurtsever arkadaşla birlikte hapishane idaresinin verdiği hücre cezalarını infaz hakimliğine taşıdık. İnfaz hakimliği itirazımızı yerinde bularak 'hücre cezaları' kararını bozdu. Hapishane yönetiminin yaptığı her keyfi uygulamayı 'mevzuata uygun' deyip destek veren; yaptığımız itirazlara infaz hakimliğinin nadiren lehimize verdiği kararların hukuki olup olmadığına bakmaksızın 'mevzuat gereği' olduğunu söyleyip itiraz eden cezaevi savcısı; bu sefer bizi şaşırtarak, infaz hakimliğinin lehimize verdiği karara itiraz etmedi. Böylece hücre cezaları iptal oldu" dedi.
'5 TUTSAĞA HÜCRE, 24 TUTSAĞA BİR AYLIK GÖRÜŞ CEZASI VERİLDİ'
Aramalardaki keyfi uygulamalara verdikleri tepkilere ise disiplin soruşturması açıldığını ve 29 tutsağın kapı dövme eylemine katıldığı gerekçesiyle cezalandırıldığını aktaran Akyüz, "Daha önceleri kapı dövme eylemine 'gereksiz yere gürültü çıkartmak' maddesinden soruşturma açılır ve 'kınama' cezası verilirdi. Ancak bu sefer keyfi biçimde 'korku, kaygı ve panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak' maddesinden soruşturma açılarak görüş cezası, 'iyi hal'li olmayanlar ise hücre cezası aldı. 5 tutsağa birer günlük hücre cezası, 24 tutsağa ise bir aylık görüş cezası verildi. Üstelik 11 devrimci tutsak 'kapı dövme eylemini haklı ve meşru gördüklerini ama kendilerinin katılmadıkları' içerikli ifade vermelerine rağmen cezalandırıldı. Mazereti kabahatinden beter bir gerekçe ile hemde. Sırf özensiz hazırlanan ve aleyhimize kullanılan ifade tutanaklarını imzalamadığı için 'samimi' bulunmayarak cezalandırıldı" ifadelerine yer verdi.
'DEVRİMCİ TUTSAKLARIN SAMİMİYETİNİ TARTIŞMAK KİMSENİN HADDİ DEĞİL'
Yüzlerce disiplin soruşturmasının sözlerinin kanıtı olduğunun altını çizen Akyüz, 22 Nisan 2024 tarihli mektubuna şöyle devam etti: "Biz devrimci tutsaklar yaptığımız her eylemi, her platformda savunduk. Yapmadığımız bir şeyi de kimse bize zorla ve şantajla kabullendiremez. Bizim de kendimize göre hesabımızı planımız olabileceğini eylemlere herkesin aynı anda katılmadığını/katılmayabileceğini kabullenmek istemiyorlar. Çeşitli gerekçelerle bazı bazı arkadaşlarımızın eylem dışında kaldığını biliyor olmalarına rağmen misillemeci bir tarzda intikam almaya çalışıyorlar. Biz devrimci tutsakların samimiyetini tartışmak kimsenin haddi değil. Cezaevi yönetiminin elinde kanıtı varsa ortaya koyar, yoksa haddi olmayan iddialarda bulunamaz.
'KENDİLERİNİN UYMADIĞI YASALARA UYMAMIZI İSTİYORLAR'
"Aramalarda eşyalarımızın keyfi olarak dağıtılması ve el koymalar devam ediyor. Aylar önce 'kontrol edip vereceğiz' dedikleri gazete küpürleri, Marksist Teori ve Teoride Doğrultu dergilerimizin bazı sayıları hala verilmedi. Herhangi bir hukuki işlem de yapılmış değil. Adeta rehin tutuluyorlar. Bu ay ki aramalarda yine eşyalara el konulunca bir arkadaşımız 'hırsızlık yapıyorsunuz' demesi üzerine kendisine soruşturma açıldı. Bu sefer ayakkabılık, sebzelik, yağmurluk, çalışma masası, sandalye minderleri, radyo anteni, semaver, termos ve Marksist Teori'nin bazı sayılarına daha el koyuldu. Dışarıdan gönderilen manzara, çiçek, hayvan ve arkadaş fotoğraflarını vermeme uygulaması devam ediyor. Üstelik el koyma prosedürü tamamlanana kadar haftalarca mektuplarımız da rehin tutuluyor. Bana gönderilen mektubun içinde bir kasımpatı fotoğrafı var diye iki haftadan fazla bir süredir mektubum idarede bekletiliyor. Kasımpatı fotoğrafına el koyma prosedürü tamamlanıncaya kadar mektubu da alamayacağım. Buna şantaj amacıyla da kullanıyorlar. Eğer kasımpatı çiçeğinin fotoğrafını almaktan vazgeçtiğime dair imza verirsem mektubumu hemen verecekler. Üstelik dışarıdan gönderilen fotoğraflara kısıtlama getirilemeyeceğine dair alınmış iki AYM kararı sunmamıza rağmen bu uygulama devam ediyor. Belli ki hapishane yönetimi kendi keyfi tutumunu yasaların ve Anayasanın üstünde görüyor. Koridorda, gardiyanlara ve diğer yönetici arkadaşlarına herkesin duyabileceği bir ses tonuyla 'herkes mevzuata uyacak' diye bağırıp fırça atan yeni kinci müdür; dillerinden 'mevzuat'ı düşürmeyen birinci müdür ve cezaevi savcılarının sözünü ettikleri 'mevzuat'ları yasalar ve anayasalarının üstünde sanıyorlar. Kendilerinin uymadıkları yasalar ve anayasaya ne hakla uymamızı istediklerini de anlamış değiliz.
'HAPİSHANE BÜNYESİNDEKİ SAĞLIK ÇALIŞANLARI CİDDİYETSİZ'
"Belli ki siyasal iktidarın tepesinde, yasaları ve anayasayı işine gelmeyince yok sayanlardan feyz alıyorlar. AYM'nin açık olan kararlarına rağmen hapishane savcısı idarenin hukuksuz kararlarından yana tavır belirliyor. Cezaevi savcısının hapishane yönetimine angaje olduğu gerekçesiyle sorunlarımızı konuşmak için İzmir Cumhuriyet Başsavcısıyla toplu halde görüşme dilekçesi verdik. Trajikomik bir durumla karşılaştık. Sorunlarımızın kaynaklarından biri olan 2. müdürlerden biri bizi çağırarak, İzmir Cumhuriyet Başsavcısının kendisini vekil tayin ettiğini söylemez mi ? Usulünce müdürle konuşacağımız bir şey olmadığını İzmir Cumhuriyet Başsavcısıyla görüşmekte ısrarlı olduğumuzu ilettik. Böylece sergilenen komediye son verdik. Sıklıkla hastane sevklerimiz iptal oluyor. Ali Temel, Veysel Kaplan ve Haydar Sönmez arkadaşlarımızın ilerleyen yaşı ve ciddi sağlık sorunlarına rağmen ancak 6 ay sonra hastane yüzü görebildi. İdare genellikle sevklerin iptal olmasının nedeninin askerden kaynaklandığını ifade ediyor. Gerçekliğin yarısının bu olduğu açık. Gerçeğin diğer yarısı ise hapishane bünyesinde çalışan sağlıkçıların bir bölümünün, sağlık dosyalarını okumayan, takip etmeyen ciddiyetsiz yaklaşımlarının oynadığı rolü görülmeyecek gibi değil.
'ACİL AMELİYAT OLMAM GEREKTİĞİ SÖYLENDİ AMA BİR GÜN VERİLMEDİ'
"Bir diğer yeni uygulama ise kalp ritim ölçme aleti olan holterle içeri girmeye izin verilmiyor. Üstelik bunu ancak hastane dönüşü öğreniyorum. Hastaneden holter aletiyle geldiğimde kapı altındaki hücrelerde kalma dayatmasında bulundular. Bunu kabul etmeyince holter aleti çıkarılarak muayene sürecim kesintiye uğratıldı. Bir ay önce bu kararlarına itiraz edebilmem için karar almalarını istedim. Bir aydır karar iletilmiş değil. Bu arada yazılı başvurunun yanı sıra defalarca sözlü olarak da talebimi ilettim. Bugün yarın halledeceğiz cevabı dışında bir netice alınmış değil. Aralık ayında şiddetli ağrılardan dolayı acile kaldırıldım. Safra kesesinde 14 mm'lik taş olduğu ve acil ameliyat olmam gerektiği söylendi. Mahkum koğuşu olmadığı için hapishane yönetimi orada ameliyat olmama izin vermedi. Atatürk Eğitim ve Araştırma hastanesine sevk edildim. Bütün tetkikleri bir gün içinde yapma yerine, hapishane yönetimim her tetkik için ayrı ayrı hastaneye yolluyor. On dakikalık işlem için benim bir günümü alıyor. Acile çıktığımda, yarım saat içinde bitirilen iki saat içinde de sonuçları alınan tetkikler aylardır bitmiş değil. Acildeki uzman doktor riskleri olduğu için en geç 2-3 hafta içinde ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Nisan bitmek üzere henüz ufukta ameliyat günü belli değil. Tetkiklerin çoğu yapılmayı bekliyor. Şansa durumum iyi herhangi bir olumsuzluk yaşamadım. Riskin doğası böyle bugüne kadar kötü bir şey olmaması olmayacağı anlamına gelmez.
'GÖRÜŞÇÜLERİMİZE EZİYET EDİYORLAR'
"Kısa kısa birkaç gelişmeyi vurgulamak istiyorum. Ramazan ayında personel iftarını açacak bahanesiyle havalandırmamız bir buçuk-iki saat erken kapatıldı. Oysa pekâlâ personel iftarını açtıktan sonra havalandırma kapısını kapatabilirdi. Şikayet ve önerilerimiz kulak arkası edildi. 40'a yakın tv kanalı veriliyor. Halk tv dışında hepsi ya siyasal iktidarın kanalları ya da film kanalı. Tele 1, Tarih tv vb. birçok talebimiz karşılanmıyor. Sanki fm kanalında az sayıda iktidar yanlısı radyo var, iki tane de internet üzerinden yayın yapan radyoyu tv'ye bağlamışlar. Arkadaşımız Deniz Aytaç bir ay kadar isteği dışında havalandırması tellerle kapalı hücrede tutuldu. Israrlı çabalarımız sonucu bu hafta yeri değiştirildi. Tecrit içinde tecritten kurtuldu. Yıllardır daksil satışına son verildi. Önceden kalan daksil buldu diye arkadaşlarımıza soruşturma açıldı. Son yıllarda genel aramalarda görüşler arama bitene erteleniyor. Görüşçülerim ya saatlerce kapıda beklemek zorunda kalıyor, ya da işi varsa geri dönmek zorunda kalıyorlar. Şimdilik söyleyeceklerimi burada noktalayayım. Bu gidişle çok sürmeden bir daha misafiriniz olacağım. En içten selam ve sevgilerimle..."