Kayıp yakınları kaybedilen çocuklar ve Ermeni aydınların faillerini sordu
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği Diyarbakır, Batman, İzmir ve Hakkari'de yaptıkları eylemde, kayıpların bulunmasını istedi. Diyarbakır'daki eylemde kaybedilen çocukların, İzmir'deki eylemde kaybedilen Ermeni aydınların faillerinin yargılanması istendi.
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği üyeleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Diyarbakır, Batman, Hakkari ve İzmir'de eylemler yaptı.
DİYARBAKIR
Kayıp yakınları ve İHD Diyarbakır Şubesi, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eyleminin 793. haftasında 23 Nisan dolayısıyla kaybedilen ve katledilen çocukların akıbeti soruldu.
Koşuyolu Parkında bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınları, kaybedilenlerin fotoğraflarının yer aldığı pankart açtı. Eyleme CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve kitle örgütü temsilcileri de katıldı.
Bu haftaki eylemde, 23 Nisan Çocuk Bayramı vesilesiyle, gözaltında kaybedilen, katledilen çocukların akıbeti soruldu. Açıklamada ilk olarak İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz söz aldı. Yılmaz, "Bu hafta 23 Nisan arifesinde Türkiye'de çocukların maruz kaldığı yaşam hakkı İhlali, işkencelere gibi birçok konuda hakları kullandırılmayan çocukların duruma ilişkin dikkat çekmek istiyoruz" dedi.
Basın açıklaması metnini İHD Kayıp Komisyonu üyesi Berfin Elçi okudu.
'27 ÇOCUK GÖZALTINDA KAYBEDİLDİ'
Kürdistan'da 1990'lı yıllardan günümüze devletin şiddet politikaları sonucu çok sayıda çocuğun katledildiğini, işkenceye maruz kaldığını belirten Elçi, faillerin cezasızlık politikalarıyla aklandığına dikkat çekti. Çocuklara karşı suç işleyenlerin büyük bir kısmının mertebe yükseltilerek ödüllendirildiğini söyleyen Elçi, "Çocukların korunması, haklarının güvence altına alınması devletlerin asli görevidir. Ancak çoğunluğu yaşadığımız bu coğrafyada olmak üzere onlarca çocuğun yaşam hakkı, devlet şiddetinin vardığı son nokta olan gözaltında kaybetme ve failli meçhul yöntemlerle ellerinden alınmıştır. İnsan Hakları Derneği'nin ulaşabildiği verilere göre 27 çocuk, yaşam hakkına yönelmiş en gaddar, en vahşi saldırı olan gözaltında kaybetmenin hedefi oldular" bilgisini paylaştı.
GÖZALTINDA KAYBEDİLEN ÇOCUKLAR
Elçi, gözaltında kaybedilen çocukların isimlerini şöyle sıraladı: "Dersim'in Mirik Mezrasında ailesiyle birlikte 3 yaşındaki Dilek Serin, Hozat'ta 15 yaşındaki Ahmet Akbaş, Mardin Dargeçit'te 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, Kızıltepe'de 16 yaşındaki Mahmut Abak, Nusaybin'de 16 yaşındaki Faruk Aksan, Şırnak'ta 15 yaşındaki Ahmet Sanır, Uludere'de 12 yaşındaki İlyas Diril, 16 yaşındaki Zeki Diril, Silopi'de 17 yaşındaki Deham Güney, 14 yaşındaki Ahmet Dansık, Cizre'de 16 yaşındaki Yahya Akman, 12 yaşındaki Abdulazizi Gaysak, Hakkari'de 16 yaşındaki Lokman Kaya, Yüksekova'da 13 yaşındaki Münir Sarıtaş, Diyarbakır'da 14 yaşındaki Nuri Dayan, Lice'de 14 yaşındaki Metin Budak, 15 yaşındaki Servet İpek, 15 yaşındaki Çayan Çiçek, Kulp'ta 12 yaşındaki Ümit Taş, Silvan'da 16 yaşındaki Zeki Akyıldız, Bismil'de 17 yaşındaki Sabah Oruç, Bingöl'de 16 yaşındaki Orhan Yakar, Batman'da 15 yaşındaki Fatih Kaya, 17 yaşındaki Yılmaz Gümüş ve Mehmet Şirin Maltu gözaltında kaybedilmişlerdir."
Devlet tarafından katledilen Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Helin Şen gibi çocukları anan Elçi, faillerinin yargılanmadığını hatırlattı.
Çocukların faillerinin cezasızlık politikalarıyla ödüllendirildiğini vurgulayan Elçi, "Kaç yıl geçerse geçsin, faillerin adalet önüne çıkarılıp yargılanması için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Biz, hakikat adına, adalet adına, vicdan adına bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Bizler kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak çoğunluğu yaşadığımız bu topraklarda olmak üzere gözaltında kaybedilen ve faili meçhul cinayetlere kurban giden çocukları hatırlamak için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz" dedi.
Açıklama oturma eyleminin ardından sona erdi.
BATMAN
Kayıp yakınları ve İHD'nin Batman'daki 629'uncu hafta eylemi Gülistan Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirildi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" yazılı pankart ile kayıpların fotoğrafının açıldığı eylemde, 4 Nisan 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen Ali İhsan Dağlı'nın akıbeti soruldu.
Dağlı'nın kaybettirilmesi hikayesini İHD Batman Şube Yöneticisi Erkan Kolaldıran anlattı.
14 Nisan 1995 tarihinde Diyarbakır'ın Silvan ilçesi Eşme köyünde gözaltına alınan Ali İhsan Dağlı'yı gözaltında gören tanıklar olduğunu hatırlatan Kolaldıran, "Hatta gözaltındayken çekilen fotoğrafları gazetelerde yayınlandı ama İnsan Hakları Derneği ve ailesinin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. Devletin 'biz almadık, biz de yok' cevabı hiç değişmedi. İç yargı yolları tükenince ailesi olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdı" diye ekledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Mayıs 2007'de oybirliği ile Türkiye'yi mahkum ettiğini belirten Kolaldıran, kararda, yaralı gözaltına alınan Dağlı'nın askeri araca bildirildikten sonra gözlerinin bağlandığı, kendisine askeri doktor tarafından tıbbi müdahale yapılarak İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürüldüğü, operasyonda görev yapan Piyade Er B.G'nin, Dağlı'nın gizlice fotoğraflarını çektiği ve bu fotoğrafların merkezi New York'ta bulunan İnsan Hakları İzleme Merkezi'ne gönderildiğini bilgisinin yer aldığını söyledi. Ayrıca kararda Dağlı'nın gözaltında kaybolduğu operasyonu dönemin Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı'nın yönettiğinin belirtildiğini söyleyen Kolaldıran, "Bugüne kadar bilinen faillere ulaşma ve yargılanmalarını sağlama konusunda devlet hiçbir şey yapmadı. Tüm kayıp vakalarında olduğu gibi Ali İhsan Dağlı'yı kaybedenler de korundu" dedi.
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları da Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Eyleme, kayıp yakınlarının yanı sıra siyasetçiler ve kitle örgütü temsilcileri katıldı. Eylemde, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartıyla katledilen ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
Eylemin 119'uncu haftasında 2005 yılında Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde Umut Kitapevi'nin bombalanması ile başlayan olayların ardından askerlerin açtığı ateş sonucu katledilen 22 yaşındaki inşaat işçisi Abdulhaluk Geylani'nin failleri soruldu.
İHD Hakkari Şube üyesi Ozan Akbaş, Türkiye'deki antidemokratik rejimi ifşa ettiklerini belirterek, "119 haftadır ısrarla söylüyoruz, insan haklarının etkili bir biçimde korunduğu bir sistem oluşturulmadan, yurttaş olarak yaptığımız hukuki girişimlerin adalet temelinde sonuçlandırılması sağlanmadan, bu topraklar demokrasiden ve insan haklarından hep uzak olacaktır. O yüzden kayıp dosyalarındaki cezasızlık yalnız bizim değil, tüm yurttaşların ve Türkiye'nin sorunudur" dedi.
İZMİR
İzmir'de İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, Konak eski Sümerbank önünde bir araya gelerek kayıpların akıbetini sordu.
Kaybedilenlerin fotoğraflarının yer aldığı, "Kayıplar belli failler nerede", "Kayıplar vicdanındır sahip çık" pankartlarının açıldığı eylemde, basın açıklamasının Türkçe metnini İHD İzmir Şube yöneticisi Caner Canlı, Kürtçesi metnini İHD İzmir Şube Eşbaşkanı Zilan Gümüş okudu.
1915 Nisan'ında evlerinden gözaltına alınıp kendilerinden bir daha haber alınamayan İstanbul'daki Ermeni aydınların anlatıldığı eylemde, "Dünya'da gözaltında kaybetmenin tarihi, Fransa'daki Alman İşgal Kuvvetleri Komutanlığı'nın 'Gece ve Sis' adını verdiği kararnameye göre, tutukladığı binlerce Fransız direnişçiyi gece trenleriyle Almanya'ya götürmesi ve yok etmesiyle başlatılır. Oysa gözaltında kaybetmenin tarihi bu topraklarda başladı" denildi.
İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey'in emriyle İstanbul'da 250 Ermeni'nin evlerinden gözaltına alındığı, tutuklanacak Ermenilerin listesinin aylar öncesinde Siyasi Şube Müdürü Mustafa Reşat Bey yönetiminde hazırlandığı, operasyonu İstanbul Emniyet Müdürü Bedri Bey'in yönettiği bilgisine yer verilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Önce Sultanahmet'teki Merkez Cezaevi'ne götürüldüler. Sonra özel bir trenle Ankara'ya doğru yola çıkarıldılar. Neden tutuklandıklarına ve nereye götürüldüklerine dair kendilerine bilgi verilmedi. 158 kişilik grup Çankırı'ya, 92 kişilik grup Ayaş'a sevk edildi. Gözetim altında tutulan bu insanlardan 174'ü jandarma ve polis eşliğinde ıssız vadi ve ormanlara götürülerek katledildi. Açıkta bırakılan bedenleri doğanın yok etmesine terk edildi. Bir mezar taşları bile olmadı. Resmi kayıtlarda ise ya firar ettikleri ya da serbest bırakıldıkları yazıldı. Nisan İstanbul tutuklamaları Ermeni varlığına devlet eliyle son verilmesinin başlangıç noktası oldu. Onlar yok edilerek Ermeni halkının kamuoyu oluşturması, sesini duyurması engellendi."
Devleti yönetenlerin, resmi inkarcılık üzerine inşa ettikleri politikalarıyla hakikati ulaşılmaz kıldığı belirtilen açıklamada, "Bizler bu toplumun duyarlı insanları olarak bu hakikati konuşmaktan korkmamalıyız. Hiçbir insanlık suçu geçmişte kalmaz. İnkar edilen, yüzleşilmeyen, hesaplaşılmayan her suç bir sonraki suça yataklık ederek sistematikleşir. Bu toprağın hakikatlerinin unutturulmasına itirazımız bu yüzdendir. Resmi yalanlara boyun eğmeyerek, hakikati yaşatma çabamız bu yüzdendir. Biliyoruz ki adalet ve hakikat iç içedir. Hakikatin açığa çıkartılması ve kabul edilmesiyle başlar adalet. Bu nedenle inkâr edilen gerçeklerin tanınması, bu gerçeklerle yüzleşilmesi talebi barış ve demokrasi mücadelesinin önemli bir parçası olmak zorundadır" denildi.
İnkarın en kapsamlı insan hakları ihlali olduğu kaydedilen açıklamada, bu topraklarda işlenen insanlık suçlarının kabul edilmesi gerektiği vurgulandı. Topluma seslenilen açıklamada, "Sizi yıllardır yönetenlerin; gerçekle aranıza ördüğü inkar ve suskunluk duvarının esiri olmayın!
Gerçeği bilme hakkınıza sahip çıkın" çağrısı yapıldı.
Açıklamada son olarak şu ifadelere yer verildi: "Mezarsız Ermeni aydınlarımıza sesleniyoruz; unutmamız üzerine kurulan inkar politikalarına inat gerçeği yaşatacağız; sizi unutmadık, unutmayacağız."